Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | Aksaray Milletvekili Hüseyin Altınsoy ve İstanbul Milletvekili Oğuz Üçüncü ile 69 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 660 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3077) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 13 .05.2025 |
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle kanun teklifini hazırlayan Sayın Hüseyin Altınsoy Beyefendi ve değerli milletvekillerimize teşekkür ediyoruz. Hayırlı olsun diliyorum.
Tabii, aslında, burada kanun teklifini hazırlayan biz milletvekillerine çok büyük bir haksızlık yapıldığını burada söylemek istiyorum. Biraz önce söylediler: "Ne oldu da işte Hüseyin Bey'e ne oldu, bir aydınlanma mı geldi de kanun teklifini hazırladı?" vesaire. Şimdi, Anayasa'mızın 88'inci maddesi ne diyor: "Kanun teklif etmeye milletvekilleri yetkilidir." Evet, şu an bu kanunu kim teklif ediyor? Hüseyin Bey ve milletvekilleri teklif ediyor. Ama burada diyor ki detaylı olarak: İşte bunun, taslağın hazırlanması, kanunun yazılması vesaire... Tabii ki milletvekilleri bu teklifi bürokratlarla çalışacak, bakanlıklarla beraber çalışacak.
Peki, biz bu teklifleri nasıl getiriyoruz? Bizim grubumuz var, AK PARTİ Grubuna böyle bir kanuni düzenlemeye ihtiyaç duyduğunda bakanlıklar geliyorlar. Bizim grubumuz ne yapıyor? Konunun uzman vekillerini bir araya toplayarak, o konuda yetkili, etkin milletvekillerini bir araya getirerek kanun teklifini kimin vermesine hatta öncesinde çalışmasına... Ben bir örnek vereyim: Sayın Başkan Mehmet Muş Başkanım o zaman Grup Başkan Vekiliydi. Benim sunmuş olduğum bir kanun teklifi vardı, yaklaşık üç ay gibi bir hazırlanma süreci yaşadık biz milletvekilleriyle. Bizim önümüze gelen yaklaşık 150-200 maddelik bir değişikliğe yönelik bürokratların, bakanlıkların istediği talepler vardı. Ben Mehmet Muş Bakanımızın, o zaman Süreyya Sadi Bilgiç Bütçe Başkanıydı, hepsi ve bizler dâhil olmak üzere ekipte hepimiz onları eleye eleye eleye... "Evet, bunda kanuni düzenlemeye ihtiyaç vardır." ya da milletvekillerine "Arkadaş, siz bu konuda uzmansınız, beraber bakanlıkla çalışın, bunu biraz daha olgunlaştırın..." Bunda ciddi anlamda emek sarf ediliyor. Dolayısıyla ben bu konunun sürekli bu şekilde gündeme gelmesinden kanun teklifi hazırlayan milletvekilleri olarak rahatsızlık duyduğumuzu ifade etmek istiyorum. Gayet de milletvekilleri bir şekilde aktiftir; burada bize işte "Ne oldu, aydınlanma mı gelmiş?" demek bence bize yapılan bir hakarettir diye düşünüyorum. Tabii, şu an bunu söyleyen arkadaşlar maalesef burada yok ama kayıtlara geçmiş olsun.
Yine, buradaki kanun teklifimizle ilgili düzenli olarak "CHP belediyeleri kazanmasından dolayı yine belediye gelirlerine yönelik bir istismar ve gelirlerde azaltmayla ilgili bir madde." deniyor. Madde, genel olarak baktığımızda sadece Cumhuriyet Halk Partili belediyelere özel değil, zaten kanunda daha önce de var olan, uygulanan tüm vergilerin muafiyetinin getirildiği -gümrük vergisi, kurumlar vergisi muafiyeti getirildiği- bir düzenlemedir. Bunu böyle yine siyasi bir söyleme dönüştürerek, algı yaratarak kamuoyuna yanlış bilgi vermenin doğru olduğunu düşünmüyorum, çıksın söylesin. Bakın, bugün Türkiye'de belediyeye giden gelirler yani İller Bankasından giden pay oralarda, o belediyede yaşayan nüfusa orantılı olarak her yere eşit olarak gitmektedir. Bu da bilinmektedir. Bunun da bir algı olduğunu düşünüyorum.
Gelelim kanun teklifimiz, biliyorsunuz, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal eden hükümlerin tekrar yasal düzenlemeyle hayata geçirilmesine yönelik bir teklif. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle değişikliğin doğal sonucu olarak daha önce Bakanlar Kurulu veya Başbakanlık üzerinden yürütülen işlemlerin yeni yönetim sistemine uyarlanmasını kaçınılmaz hâle getirmiştir. 703 sayılı KHK'yle yapılan uyum düzenlemesi Anayasa Mahkemesi tarafından usul yönünden iptal edilmiştir, şeklî değil. Bugün de burada usul yönünden ortaya çıkan bu eksiklikleri yasama faaliyeti olarak düzenliyoruz.
Şimdi, Diyanet İşleri Başkanlığımıza yönelik ciddi anlamda eleştiriler oldu. Tabii, bu eleştiriyi ben açıkçası sadece bir kuruma olarak algılamıyorum şöyle baktığımda, dinlediğimde; bunu, açıkçası bizim bin yıllık inancımıza, hafızamıza ve medeniyetimize de olan bir yıpratma olarak görüyorum. Şimdi, baktığımızda Sayın Erhan Usta demişti ki: "Toplumda genel olarak dinsel, dine karşı bir azalma dolayısıyla yıpratma var." Evet, tamamen de işte bu algıyla ortaya çıkıyor. Neymiş "Vay efendim Diyanet İşleri Başkanımız şatafatla gidiyor"muş, "Audi A8'e biniyor"muş, "Bütçesi yüzde..." Evet, Diyanet İşleri Başkanlığı 1924 yılında kuruldu. 1924 yılında kurulduğunda genel bütçeden aldığı pay oranı yüzde 0,95. Bugün bu oran yüzde 1,1. Ha, ne olmuş? 1950'li yıllarda bu oran yüzde 0,40'lara yani yüzde 1'in altına 0,45'lere, 0,50'lilere doğru düşmüştür. Ha, nereden nereye gelindi? Öyle bir şey ki yani şimdi siyasal olarak da deniyor ki: "Siz Diyanet İşlerini kendi siyasal propagandanız..." Hayır, asla öyle bir şey yok. Bu ülkede, ne acıdır ki -hepimiz sahada geziyoruz; biliyorsunuz, ramazan ayında mukabeleler olur- ben geçen sene mukabele ziyaretine gitmiştim bir tanıdığımın akrabasına, orada bir teyze bana dedi ki: "Ah yavrum, biz şu an ne kadar özgür bir şekilde oturup Kur'an'ımızı okuyabiliyoruz. Biz önceden mukabele yaparken pencerenin önüne bir gözetçi oturturduk -bakın, yüzde 99'u Müslüman olan bir ülkede bahsediyor- gözetçi olurdu, biz orada okurken herhangi birisi geldiğinde biz bundan dolayı yargılanırdık." Şimdi, bugünkü durumda nereden nerelere, gelmişiz.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Yapmayın ya, o kadar da değil artık! Yapmayın Nilgün Hanım!
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli arkadaşlar, herkes görüşlerini belirtsin.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Nasıl "O kadar değil" ya!
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Ne zaman?
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Müslüman olan bir ülkede, Diyanet İşleri Başkanlığımızın hedefe konulmasını, siyasi bir nezaketsizlik, aynı zamanda milletin değerlerini aşağıya çekmek olduğunu ben açıkçası düşünüyorum.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Ne zaman? Bir örnek gösterin lütfen.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Şevkin, lütfen...
AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Kur'an değildir o, FETÖ'nün şeyidir o, Risale-i Nur okuyorlar ya, onu basıyorlardır.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Diyanet, Türkiye Cumhuriyeti'nin din hizmetindeki asli ve yegâne otoritesidir.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Her evde baş tacı yapılmıştır Kur'an. Bu arada hiç kimsenin tekelinde değildir Kur'an.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli arkadaşlar, lütfen...
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Cumhuriyetin kurucusu iradesiyle kurulmuş, bugün de milyonlarca insanımızın kalbine hitap eden bir kurumdur.
Bunun neresine itiraz ediyorsunuz, anlamadım. Ben herkese saygı... Müzeyyen Hanım, biraz sonra siz de konuşacaksınız, o zaman görüşlerinizi ifade edersiniz.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Elbette konuşurum ama lütfen doğru bilgi verelim.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Ezan yasaklanmadı mı bu ülkede, Kur'an'ı Kerim yasaklanmadı mı bu ülkede?
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Benim şu ana kadar söylediğim hiçbir sözde itham edici...
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Ya ne yasağı! Böyle bir şey olabilir mi?
(Gürültüler)
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Siz niye üstünüze alınıyorsunuz?
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli arkadaşlar... Tamam arkadaşlar...
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Ya Allah aşkına, bırakın bunları!
CEVDET AKAY (Karabük) - Yapmayın böyle bir şey ya!
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Hiçbirimiz bu ülkede yaşamamışız gibi ya!
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Sayın Başkanım, eleştiriler sadece bir kuruma değil bu toprakların açıkçası mayasına, bu milletin inancına ve bin yıllık medeniyetine, hafızamıza yönelik sistematik bir yıpratma kampanyasıdır. Dolayısıyla da bu, eleştiri değildir.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Yasaklanmadı mı? Ezan Türkçe okutulmadı mı?
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Lütfen, arkadaşlar...
CEVDET AKAY (Karabük) - Yasaklanmadı tabii ki vekilim, Diyanet İşleri Başkanlığını kuran kim peki?
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Laiklik sayesinde bu ülkede eğer Hristiyanlar burada baş tacı değilse...
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Müzeyyen Hanım, müsaade ederseniz, lütfen, ben konuşmamı tamamlamak istiyorum.
Diyanet İşleri Başkanlığı ne yapıyor, bir ona bakmamız lazım, hani bütçesinden vesaireden bahsediyoruz. Bugün Diyanet İşleri Başkanlığımız 82 ülkede temsilciliğiyle milletimizin inancını, merhametini ve değerlerini dünyaya taşıyor. Her yıl milyonlarca vatandaşımıza doğrudan din hizmeti sunuyor. Bugün Kur'an kurslarından hutbelere, hac organizasyonlarında uluslararası akademik faaliyetlere kadar çok geniş bir yelpazede görev ifa ediyor. Diyanet İşleri Başkanlığımız, sadece bir hutbe okuyan bir yapı değil milletin manevi direncine ayakta tutan doğru dinî bilgiyle toplumu buluşturan; aileden bağımlılığa, gençlikten dijital sapmalara kadar geniş bir yelpazede sosyal sorumluluk üstlenen, çağın tehditlerine karşı da yol gösterici görevini ifa etmektedir.
Evet, şimdi, biz bugün getirmiş olduğumuz bu kanun teklifiyle birçok teknik düzenlemeyi hayata geçiriyoruz. Diyoruz ki dinî yayınların denetim yetkisi sadece resmî talebe bağlı hâle getirilmişken, özel kişi ve kuruluşların talepleri kapsam dışına alınarak keyfîliklerin önünü kaldırmış olacağız.
Yine, onaysız ve yanlış mealli Mushafların piyasaya sürülmesine karşı Diyanet İşleri Başkanlığımızın denetim yetkisini güçlendiriyoruz.
Yine, ne yapıyoruz? Türk-İslam sanatlarını geliştirme görevi ilk kez kurumsal bir sorumluluk olarak tanımlanıyor.
Yine, yurt dışı teşkilat yapısıyla ilgili hukuki bir zeminde düzenleme getiriyoruz.
Ayrıca, yine teklifte Başkanlığımızın sınav süreçleri, personel görevlendirmelerine ilişkin de düzenlemeler var. Dolayısıyla, biz burada aslında Diyaneti konuşurken ben gerçekten burada Diyaneti de konuşuyor olmuş olmaktan dolayı, daha doğrusu o kurumu aşağı çekiyor olmuş olmaktan dolayı çok büyük bir üzüntü duyuyorum.
Gelelim yine Audi A8 meselesine. Aynı şekilde Meclise bakalım o zaman sadece o mu kullanmış? Sonuçta bir şekilde bir yere gitmesi gerekiyor bizim Diyanet İşleri Başkanının yani nasıl, neyiyle gidecek, neyi kullanacak? Ha, yeri gelir uçakla gider, yeri gelir araçla gider. E, araçta da giderken... Şunu söyleyeyim; en son ramazanda biz Denizli'de kendisini misafir ettik, gündüz başka bir yerdeydi, bizimle öğleden sonra bir program yaptı, uçakla gitti, tekrar akşam bir programa yetişti. Gerçekten çok yoğun bir gündemi var. Tabii ki Başkan neyle gidecek? Baktığımızda Mecliste herkesin grubu var değil mi? Grup Başkan Vekilleri var, niçin Grup Başkan Vekillerinin kullanmış oldukları araçları tartışmıyoruz o zaman? O zaman kimse kullanmasının, herkes eşit olsun. Bence bu, kesinlikle önyargılı; iyi niyetli olduğunu düşünmüyorum açıkçası. Ben, bugün Diyanet İşleri Başkanlığının...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Bir dakika veriyorum, toparlayın lütfen.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - O zaman ben sözlerimi çokta fazla uzatmak istemiyorum. Ben bu kanun teklifinin hazırlanmasında emeği geçen, başta Hüseyin Bey olmak üzere, tüm bürokratlarımıza çok teşekkür ediyorum.
CEVDET AKAY (Karabük) - Nilgün Hanım, dinî değerlerimize biz de son derece saygılıyız. Bu konudaki ithamı kabul etmiyoruz. Örf ve âdetlerimize, her şeye saygılıyız. Eleştirimiz de biz bütün kamu kurum ve kuruluşlarını nasıl eleştiriyorsak kaynakların etkin kullanılması, israftan kaçınılmasıyla ilgili son derece seviyeli bir eleştiri yaptığımızı düşünüyorum yani bizi üzer o tür bir şey.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Teşekkür ediyorum.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Ama bakın, son üç dört yıldır ciddi anlamda algı yapılıyor.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli arkadaşlar, bir saniye...
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Özellikle sol medya, bakın, ciddi anlamda... "Vay efendim Diyanetin bütçesi!" "Vay efendim Erbaş'ın..." "Vay şatafat!"
CEVDET AKAY (Karabük) - Kur'an'ın yasaklanması diye de bir şey söz konusu olamaz!
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Bakın, bunu hangi haber kanalları yapıyor?
CEVDET AKAY (Karabük) - Diyanet İşleri Bakanlığını kuran, cumhuriyetimizin kurucusu, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'tür. Yapmayın lütfen!
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli arkadaşlar, Sayın Şevkin'e söz vereceğim.
Sayın Ök...
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Siz hangi haber kanallarının ağzıyla...