KOMİSYON KONUŞMASI

BAŞKAN SELAMİ ALTINOK - Ben son bir soru sorayım, toplantının başında biraz da bulunmadım ama bir sigorta firması, şirketi uzun süreli devam eden şeylerde, işte, alışkanlık, bilmem ne, böyle bir şey bana çok makul... Ben otuz yıl devlette idarecilik yaptım. Yani, her yıl yapılıyor değil mi bu? Her yıl mı yapılıyor sigorta?

TÜRKİYE SİGORTA BİRLİĞİ GENEL SEKRETERİ ÖZGÜR OBALI - Sigorta her yıl yapılıyor, yenileniyor.

BAŞKAN SELAMİ ALTINOK - Yani, her yıl yapıldığında o sigorta şirketinin eksperlerinin gidip her yaptıkları şeyi de tekrar incelemeleri gerekmez mi yani geçmişten böyle bir alışkanlık var diye böyle bir... Bana çok hukuka aykırı ve çok usulsüz bir iş gibi geliyor. Yani, arabanızı bile TÜVTÜRK'e her sene götürüyorsunuz, gösteriyorsunuz, muayene ettiriyorsunuz. Şimdi, biz burada aylardır konuşuyoruz, asansörü her yıl Makine Mühendisleri Odası geliyor, şu tarihe kadar... Ben bugünden, bu Komisyondan sonra... 23'üncü katta oturuyorum İstanbul'da; asansöre her bindiğimde "Geçerlilik tarihi nedir?" diye bakıyorum; yukarıda bir tane böyle şey var, 12 Aralık 2025 -bilmem ne- falan diyor. Şimdi, bir sigorta şirketi, çok büyük bir meblağla para kazanıyor buradan yani prim alıyor, değil mi? Ben yanlış mı söylüyorum? Prim alıyor.

TÜRKİYE SİGORTA BİRLİĞİ GENEL SEKRETERİ ÖZGÜR OBALI - Prim alıyor, evet.

RIDVAN UZ (Çanakkale) - Ruhsat alırken veriyoruz ya ruhsatla, nasıl olsa devletimiz kontrol ettiği için...

BAŞKAN SELAMİ ALTINOK - Anladım, anladım ama burası özel bir firma; özel bir firma, devletin işinden onlara ne? Yani, kendisi gelip...

RIDVAN UZ (Çanakkale) - Sorumluluğu...

BAŞKAN SELAMİ ALTINOK - Baştan beri kurumların da savunması hep o, sigorta şirketinin de savunmasının bu olması beni çok rahatsız ediyor. Yani, bir iş yapıyorsanız, eksperiniz varsa yaparsınız, yoksa yapmazsınız. Eksperiniz gider, sigortası 11'inci ayda bitti, "Gel falanca adam, falanca şirket; ben bir bakayım, yangın şeyiniz var mı, işte, ne bileyim, halatınız eski mi, camınız güvenli mi, kapınız..." Buna bakıp sonra "Evet, bir sıkıntı yoktur, buna sigorta yaparım." demesi lazım gelirken "Efendim, geçen sene de yapmıştık, on sene önce de yapmıştık, yirmi sene önce de yapmıştık; o zaman aynen yapalım." Bu çok şey geliyor bana, afaki ve -siz turizmcisiniz, ben anlamam o işten ama- çok yanlış geliyor.

KADEM METE (Muğla) - Siz yokken ben söylemiştim. Yani "Bir araç, bir otomobil sigortalanırken nasıl ki o araba, araç muayene istasyonundan geçtiğine göre, trafikte olduğuna göre, menedilmediğine göre bu araçla ilgili bir sıkıntı yoktur." deyip kaskoluyorlar aracınızı, hatta plakasını bildiriyorsunuz, arabayı bile görmeden sigortalıyorlar. Neden? Çünkü ilgili kurumlar bu arabaya izin vermişler trafikte dolanması için.

Şimdi, sizin yapı kullanım izin belgeniz varsa, belediye size vermişse, yangınınızı denetlemiş, imarınızı denetlemiş, size bir belge vermiş. Şimdi, devlet, belediye, itfaiye bana gerekli tedbirleri aldığıma dair belge verecek, sigortalatacağım otelimi; sigorta şirketi, özel şirket bana diyecek ki: "Sen her ne kadar belge sahibi olsan da şurayı eksik yapmışsın, burayı eksik yapmışsın, ben sana sigorta yapmam." Bu çelişmeyecek mi o zaman devletin kurumuyla?

BAŞKAN SELAMİ ALTINOK - Yok, çelişmeyecek.

KADEM METE (Muğla) - Ben bilmiyorum.

BAŞKAN SELAMİ ALTINOK - Ben şunu kişisel olarak söylüyorum çünkü burası parayla yapıyor, bir kamu hizmeti değil sigorta şirketi. Yarın, öbür gün böyle bir olay olduğunda da en büyük zararı kendi çekecek, o riski kendi alıyor. Kendi aldığından para kazanmak ve en az riski almak isteyen bir özel şirket, para kazanma arzusu olan bir şirket "Kardeşim, evet, yani belediye, özel idare, bilmem Ahmet, Mehmet bu işi yapmış ama ben bir işime bakayım, sağlam mı yapmış, doğru mu yapmış?" "Canım, onlar yapmışsa doğrudur." algısıyla bu işi yapmaması lazım. Eğer benim dediğim şekilde veya arkadaşların dediği şekilde o sigorta şirketi -şu anda adını demiyorum bile ne olduğunu- bu şekilde yapmış olsaydı, benim dediğim şekilde yapmış olsaydı belki sigortalamayacaktı, sigortalamadığı için de insanlar bu sıkıntıyı belki yaşamayacaklardı. Keşkelerle 78 insanı geri getiremiyoruz ama bir sorgulama adına söylüyorum, ben çok üzülüyorum.

Lütfen, buyurun.

TÜRKİYE SİGORTA BİRLİĞİ GENEL SEKRETERİ ÖZGÜR OBALI - Sayın Başkan, ben yanlış anlaşıldığımı düşünüyorum. Haklısınız çok yani şöyle...

BAŞKAN SELAMİ ALTINOK - Basiretli bir tüccar böyle yapar.

TÜRKİYE SİGORTA BİRLİĞİ GENEL SEKRETERİ ÖZGÜR OBALI - Kabaca 100 bin tane -arkadaşlarımdan da teyit ettim- tesis var ülkede yani sınai tesisi, otel, AVM ve benzeri. Bunların hepsini -takdir edersiniz ki- düzenli olarak denetleyecek bir eksper ve bilirkişi yapımız maalesef yok.

BAŞKAN SELAMİ ALTINOK - Ben denetlesin istemiyorum, yenilerken yani yeni bir şey yapıyorsunuz. Ben giderim, bakarım yani.

TÜRKİYE SİGORTA BİRLİĞİ GENEL SEKRETERİ ÖZGÜR OBALI - Dolayısıyla risk odaklı perspektifte onu demeye çalıştım Sayın Başkanım. Yani yeni yaptığı ve yeni tanıştığı bir riske daha yakından özen gösterirken tanıdığı bir tesisi birkaç yıl ağırlıklı gözetim altında tutabiliyor. Yani kaynakların etkin kullanımı ve bu perspektifte konuyu değerlendirmeye çalışıyoruz.

BAŞKAN SELAMİ ALTINOK - Sevgili Başkan, siz değilsiniz; tabii, burada, siz bu işin kurumusunuz, sivil toplumusunuz ama bu, sadece sigorta şirketi için değil, diğer resmî kurumlar için de söylüyorum bunu. Yani "Bize ihbar gelmeyince, biz denetlemeyiz." veyahut da "Risk görmeyince denetlemeyiz." algısı doğru bir algı değil. Valla, o zaman yapmayın o sigortacılık işini veya hangi resmî kurumsanız, denetlemeniz gerekiyorsa ve denetlemiyor "İhbar gelirse denetleriz." Denetleyin arkadaş, beni ilgilendirmez, vatandaşı ilgilendirmez bu.

İSMAİL ERDEM (İstanbul) - Mevzuat işi...

BAŞKAN SELAMİ ALTINOK - Bak, İsmail Ağabey, mevzuat işi değil bu.

RIDVAN UZ (Çanakkale) - Tavır, tavır Başkanım.

BAŞKAN SELAMİ ALTINOK - Bu tavır şöyle, ben özelde çalışan bir firma sahibi olsam, sigortacı olsam -bizim Rıdvan Bey sigorta işi yapıyor- ve bu gibi olaylarda çok yüklü tazminat ödeyen bir kurum bu değil mi yani sigorta? Valla kendi menfaatimi, kârımı düşünürüm, derim ki "Bir dakika, bu otel, bunlar bilmem ne, dağın başında. Bak, burada itfaiye teşkilatı bile yok, bilmem şu yok, bu yok falan. Ulan, buradan bir şey çıkarsa, Allah göstermesin, benim başım belaya girer." Kendimi düşündüğüm için, kendi kârımı düşündüğüm için bunu yaparım.

"Efendim, yetişmiyor..." Ağabey, yetişecek kadar yapın. Bir tane firma yok ki Türkiye'de sigorta firması, onlarca firma var, bu firma yapmazsa öbür firma. Bunu sizin için, sigorta firması için dediğim gibi kamu kurumları için de söylüyorum. Kamu kurumu "Yetişemiyoruz." Vallahi yetişemiyorsanız o sorumluluğu üzerinize almayacaksınız. Diyeceksiniz ki: "Ey Meclis..."

RIDVAN UZ (Çanakkale) - Sorumluluk yok işte.

BAŞKAN SELAMİ ALTINOK - Yok, var ya, öyle olur mu.

Diyeceksiniz ki: "Ey Meclis, bana bu görevi vermişsiniz." Bunu sigorta firmaları da, kamu kurumları da -isim vermeden söylüyorum- diyecek ki: "Bu kadar görevi bana vermişsiniz ama benim bu kadar elemanım, bu kadar denetim şeyim yok. Bana denetim elemanı kadrosu verin." Vermiyorsanız, o zaman diyorsun ki: Bak, o da size bir savunma olur: "Biz Meclisten istedik, vermedi." Şimdi, bunu ben siz buradasınız diye demiyorum ama bizim bir devlet yapısı olarak, 86 milyonun yaşadığı bir ülkede "Gittim, baktım." "Kamu kurumlarından ihbar gelmedi, yapmadım." Bu olmaz, bunu genel olarak söylüyorum.

Ben bir yıl İngiltere'de kaldım. İkinci el araba aldığımızda bile -işte o zaman daha stajyer öğrenciyiz- trafik sigortası değil, normal kaskosu olmadan trafiğe çıkamıyorsunuz, satın alırken, o işlemi yaparken size kasko sigortası yaptırıyor öyle çıkıyorsunuz. Kaza yaptık, kadının birisi geldi, arkadan bize vurdu bizim arabamıza. Paramız çok değerli. İnanır mısınız -sistemin çalışması açısından diyorum, o cümleyi hiç unutmuyorum- yaşlı bir kadın, bir kâğıt çıkarttı -eskiden siyasetçiler derlerdi ya sigara kâğıdı diye- oraya "It was my fault" yazdı, başka bir şey yazmadı "Benim hatamdı." dedi. Telefonunu yazdı, gitti. Dedik kadın bizi kandırdı. On-on beş gün sonra sigorta şirketi geldi "Sizin arabanıza bu kadın vurmuş..." bilmem ne falan. Bizde böyle gidiyor, gidiyor ama işte böyle sonuçlar doğuyor. Gitmesin istiyoruz. Sigorta şirketi kimi sigorta ediyorsa, her sene ediyorsa, her sene denetleyecek. Yeterli eksperin yoksa yapmayacak o firma, kapatacak, yapacak bir firma bulacak.

KADEM METE (Muğla) - Başkanım, ben bir söz alabilir miyim?

BAŞKAN SELAMİ ALTINOK - Vereceğiz Ağabey, bitireyim.

Bunun sizi çok mutlu etmeyen bir konuşma olduğunu biliyorum.

KADEM METE (Muğla) - Estağfurullah.

RIDVAN UZ (Çanakkale) - Yasayı çıkarın, gereğini yapayım diyecek.

BAŞKAN SELAMİ ALTINOK - Rıdvan Bey, gereği zaten... Ben çok basit konuşuyorum, her yıl yeniliyorsa, para da alıyorsa bu sigorta şirketi, sonunda kendi zararlı çıkacak. Eskiden "basiretli tüccar" derlerdi -hoca daha iyi bilir- gidecek, diyecek "Bu yanabilir, bir şey olur, başıma bela olur. Ben bu kadar tazminatı ödeyemem, iflas ederim. Şunu iyi bir denetleyeyim de..." Yani en azından bakar, bir belediyeye sorar, öbürüne sorar, buna sorar; bunu yapmıyoruz. Kamu kurumlarında da bu sıkıntımız var bizim, devlet birimlerinde de var bu sıkıntı. "Yeterli elemanım yok, denetleyemiyorum." Olsun kardeşim, o zaman niye görev olarak... Kanun vermişse alacaksın, onu denetlemiyorsan mesai vereceksin, cumartesi-pazar çalıştıracaksın, yapacaksın; bunu demek istedim.

Arkadaşlara da söz vereceğim, sonra siz hepsine cevap verirsiniz.

Kadem Bey, buyurun.