| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 14 .11.2014 |
VAHAP SEÇER (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakanın sunumunu hep beraber dinledik. Tabii ki tarım, sosyal anlamda da, iktisadi anlamda da özel bir yere sahip olduğu için de son derece de... Aslında bir saat daha ilave süre versek Sayın Bakanın anlatacak çok şeyi vardı. Elbette bizim de tespitlerimiz, görüşlerimiz olacak.
Geçtiğimiz günlerde Sayın Davutoğlu'nun 62'nci Hükûmet Programı'na da göz gezdirdim, tarıma ilişkin bazı değerlendirmeler var mı diye. Aslında çok yeni bir şey görmediğimi fark ettim, biraz da uçuk kaçık rakamlar var. Onuncu Beş yıllık Kalkınma Planı'ndan da alıntılar var. Örneğin, 2023 hedefi konmuş, Türkiye ekonomisi de yaklaşık olarak gayrisafi millî hâsıladaki büyümenin 2023'te yaklaşık olarak 1,2 trilyon dolarlara tekabül edeceği varsayımları var, ama bugün hâlâ 810 milyar dolarlarda bir gayrisafi millî hâsılaya sahibiz. 500 milyar ihracat hedefi var, ama bugün hâlâ 250 milyar civarında bir ihracat kapasitemiz var. Bu kalan 8-9 yıllık sürede bunları telafi etmek mümkün mü? Örneğin, tarımsal ürün ihracatımızın da 40 milyar dolara çıkacağı söyleniyor. Dolayısıyla, bunların bana göre çok kayda değer bir tarafı yok.
On gündür burada bütçe konuşuyoruz, Ekonomi Bakanlığı bütçesi, Kalkınma Bakanlığı bütçesi, Maliye Bakanlığı bütçesi, genelde tartıştığımız tutmayan hedefler. Yani tabiri caizse "Program, vizyon serserisine, manyağına döndük." derler ya, çok amiyane oldu, kusura bakmayın, her taraftan bir program geliyor, her taraftan bir eylem planı geliyor. Geçtiğimiz günlerde, yine, Sayın Başbakan bir Dönüşüm Eylem Planı ortaya koydu, ama sürekli revize edilen birtakım rakamlarla karşı karşıyayız. Elbette ki rakamları tartışılabilir. Mutlaka haklı olduğunuz taraflar vardır, ama abarttığınız taraflar vardır. Ben bakıyorum örneğin, Sayın Bakanın sunumunda Türkiye ekonomisinin iktidara geldikleri tarih ve bugünü mukayesesinde Avrupa Birliğinin üye ülkelerinin ortalama büyüklüğüyle bir mukayesesi söz konusu oldu. Oysa ben, Türkiye ekonomisiyle mukayese ediyorum. Her konunun kendi mecrasında tartışılması gerekiyor. Bu konunun da Türkiye'de tartışılması gerekiyor. Türkiye ekonomisi yüzde 5 büyümüş bu süreç içerisinde, ama tarım sektörü yüzde 2,3 büyümüş ve ikinci çeyrek rakamlar var, yüzde 1,8 de küçülmüş. 2013 toplam büyüme oranına bakıyorum, yine, genel ekonominin büyüme oranından yani 4,1'den daha düşük seviyede ;3,1 oranında büyümüş.
Şimdi, tabii, 7 milyon; 6,9 milyon hatta son aldığım rakamlara göre bir vatandaşın geçim sahasını konuşuyoruz. Güzel, 20,7 milyar dolardan 60,7 milyar dolara çıkan bir gayrisafi millî hâsıla var, 17 milyar dolarlara çıkan bir tarımsal ürün ihracatımız var. Bunun yanında yapısal birtakım hamleleriniz var, işte arazi toplulaştırması, havza bazlı üretim ve destekleme modeli, yağlı tohumlara verilen... Bunlar önemli projeksiyonlar, bunlara bir lafımız yok. Ancak diğer taraftan da, bu alanda iştigal eden çiftçilerin tabii ki reel durumuna bakmak lazım yani spesifik olarak bir çiftçi ailesini değerlendirmek lazım. Yani Ahmet Efendi bundan on iki yıl önce 100 dekar bir alanda tarım yaparak geçinirken, o Ahmet Efendi on iki yıl sonra aynı alanda tarım yaparak geçinebiliyor mu? Hayat standartlarını da aynı tutuyorum. Buna bakmak lazım.
Şimdi, tarımsal üretimden, bitki üretiminden bahsettiniz Sayın Bakan. Bazı ürünlerde artış var ortaya koyulan politikalardan; işte prim desteklerine daha fazla önem verdiğiniz yağlı tohumlarda dramatik artışlar var. Aynı seyredenler var, düşenler var. İşte, şeker pancarı aynı kalmış, buğday üç aşağı beş yukarı... Tabii ki iklimsel faktörler var, dış faktörler var. Arpada bir miktar düşüş, hatta ciddi bir düşüş, 8 milyon 300 bin tondan 2014 tahmini 6,3 milyon ton. Ayçiçeğinde çok ciddi destekler var ona rağmen 850 bin tonlardan bugün 2014 tahmini yaklaşık 1,2-1,15 civarında bir tahmin var, geçen yıl her ne kadar 1,5 milyon tona ulaştıysa da. Burada da yanlışlıklar var. Zamanımız yettiği sürece, bu havza bazlı destekleme modeline ilişkin yaptığınız hataları da gözden geçireceğiz.
Şimdi, bunun dışında tarımsal ürün ihracatını söyledi Sayın Bakan ama ithalatına yönelik bir değerlendirme yapmadı. Genel ekonomi değerlendirilirken de Hükûmet sözcüleri genelde ihracatı söylerler ama ithalatı söylemezler. Onlara bakıyorum, şimdi, son 2013'e bakıyorum. Bunlar sizlerin rakamları. Yani sizlerin, Tarım Bakanlığının. Tabii ki kaynağınız da TÜİK, oradan aldığımız rakamlar. 2013'te denge artıda görünüyor, 823 milyon dolar. 2012'de eksi 376 milyon dolarda; 2011'de eksi 2,295 milyar dolarda; 2010'da eksi 216 milyar dolarda; 2009'da artı 1,5; 2008'de eksi yine 1,5 milyar dolar gibi bir dengeden söz ediyoruz. Yani öyle sunulduğu gibi, Türkiye, gerçekten Avrupa'nın birinci sırada istihsal yapan, üretim yapan, ihracat yapan bir tarım ülkesi konumunda değil, bir kere bunu görmemiz lazım.
Tarımsal ham maddede çok net, denge eksiden yana. 2013-2014 rakamlarını almıyorum, aylar bazında var. Eksi 5 milyar dolar, tekrar eksi 5 milyar dolar, eksi 5,8 milyar dolar, yıllara göre dış ticaretteki dengede bir açık var.
Şimdi, buğday ithalatı... Ben direkt "Buğday ithalatı yapılıyor." dediğim zaman aklınızdan diyeceksiniz ki: "Ya, Dahilde İşleme Rejimi kapsamında." Doğrudur, onun payı vardır ama Türkiye un ihraç etmezse, Dahilde İşleme Rejimi kapsamında buğday ithal etmezse yine ithal etmek zorundasınız çünkü Türkiye'nin siz iktidara gelmezden önce de kaliteli buğday açığı vardı, bugün de hâlâ kaliteli buğday açığı devam ediyor. Dolayısıyla zorunlusunuz. Rakamsal anlamda belki yetebiliyor, yani 20 milyon ton kifayet edebilir -üç aşağı beş yukarı- ama özellikle kaliteli buğday açığımız hâlâ devam ediyor.
Diğer ürün çeşitlerine bakalım, ithalatta durumumuz ne? Yağlı tohumlar, bizim kanayan yaramız Sayın Bakan. Yaklaşık 4 milyar dolar yağlı tohum ve türevlerine para veriyoruz; tohum, ayçiçeği, soya fasulyesi, kanola, aspir vesaire ve küspe ve ham yağ.
Şimdi, 2002'de biz yine ayçiçeği ithal ediyormuşuz ama 129 bin ton civarında; 711 bin tona çıkmış. Üretimimiz artmış ama çok dramatik olarak ayçiçeği ithalatımız da artmış. Soya, 612 bin ton ithalat rakamı o dönemlerde. 2013 rakamları 1,074. Bugün üretim artmış olabilir, 20'ydi 120 yaptınız ama Türkiye'nin üretiminin yüzde 10'unu bile karşılayamıyorsunuz yani bunu bir artış gibi sunmak yanlış. Pamuk ithal ediyoruz. 2002'de 493 bin ton pamuk ithalatımız. Bunlar kütlü pamuğa çevrilmiş rakamlar, elyaf pamuk değil. Bugün 1,7 milyon ton civarında yine pamuk ithal ediyoruz. Bu kadar tedbir almanıza rağmen, sizin iktidar olduğunuz dönemlerdeki Türkiye'nin kütlü pamuk üretimine hâlâ erişmiş değiliz. Burada az önce söyledim, yağlı tohum ve türevleri ithalatı var. 2013 rakamları 3,655 milyar dolar. 2014 rakamları tahmin ediyorum 4 milyar doları aşacak düzeyde. Bakliyatta yine net ithalatçıyız. Üretimlerimiz artmış. Bakın, mercimek, ithalatı söylüyorum: 8,3 milyon dolardan 131 milyon dolara çıkmış. Rakamsal olarak söylüyorum. Nohut ithalatımız; 3,8 milyon dolardan 62,5 milyon dolara çıkmış nohut ithalatımız. Bu arada da bakliyat üretimimizde de ciddi düşüşler var.
Şimdi, tabii, bütün bunları değerlendirdikten sonra gelelim çiftçiye. Bunlar, çizebildiğim kadar on dakika içerisinde, Türkiye'nin istihsal haritası, ihracat haritası, ithalat haritası, pazarlama haritası. Bunun içerisine hayvancılığı, yaş sebze-meyveyi katamıyorum. Şimdi girdi fiyatları var önümde. Bunlar da sizin rakamlarınız ve tarım ürünlerinin satış fiyatları var. Mazota bakıyorum. Çok temel konuşulan, siyasi bir argüman olarak da kullanırız. 4,44 kasım ayı mazotun fiyatı. 2002'nin ortalaması 1,09. 4 kattan fazla bir artış. Yani 1 TL; 1,09; 4,44. 1 TL'den 4,44'e. Yanılıyor muyum?
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) - Doğru, doğru.
VAHAP SEÇER (Mersin) - Doğru mu? Ha, şimdi, böyle bir artış var. Gübre fiyatları var. Yüzde 250'ler, yüzde 350'ler. Kalemlere girmiyorum. Amonyum sülfat, kalsiyum amonyum nitrat vesaire gübreler, işte kompoze gübreler. Artış miktarları bu. Ürün fiyatlarına bakıyorum, yani minimum yüzde 250 artış miktarı var gübre fiyatlarında. Ürün fiyatları, bir kere bunu düzeltmeniz lazım. Buraya yazdığınız rakamlar brüt rakamlardır, üreticinin cebine gören rakamlar değil. Örneğin buraya 78 kuruş buğday fiyatı yazılmış. Bu üreticinin cebine giren para değildir. 64 kuruş mısır fiyatı yazılmış. Üreticinin cebine TMO fiyatlarıyla bu rakam girmez. 64 kuruşa mısırı veriyorsa, satıyorsa bunun cebine gireceği rakam, işte birtakım vergilerini, nakliyesini, şusunu busunu düştükten sonra 60 kuruş bir rakamdır. Dolayısıyla o karşılaştırmalarda bizi yanıltabilir.
Ürün artışlarına bakıyorum: Son on iki yılda buğdaydaki artış; siz iktidara geldiğiniz yıl buğday fiyatı 23 kuruşmuş, bugün 78 kuruş, 2014 fiyatı, sizin verdiğiniz rakamlar, brüt fiyat. Tekrar söylüyorum. Örneğin mısır fiyatı 22 kuruşmuş, bugün 64 kuruş. Oranlara bakıyorum, yani artış oranlarına, yüzde 200'lere birçok ürün -kalem kalem girmeyeceğim- varmıyor. Yani mazot fiyatlarına göre, gübre fiyatlarına göre aşağıda kalmış bir durumda.
Ben 2002 yılında "Mazot çok önemli bir argüman." dedim. Çünkü gerçekten Avrupa'da mazottan aldığımız vergi anlamında 5'inci sıradayız. Yaklaşık olarak da 3,5 milyar ton çiftçinin kullandığı mazot tüketimi varsayımından 8 milyar TL gibi de yaklaşık ÖTV, KDV vergisi alınıyor mazottan. Şimdi, buna baktığım zaman, Sayın Başbakan, şimdiki Cumhurbaşkanı, dönemin Başbakanı diyor ki 2007'de, bizim seçim çalışmalarındaki "Mazot 1 TL olacak" argümanımıza karşılık diyor ki: "Bunlar petrolcü mü, mazotçu mu, nedir bunlar? Şimdi bunlar kaçak mazot mu satacaklar? Ne yapacaklar, bilemiyorum. 'Mazota 1 YTL olacak. diyorlar. Hani kaynak? Vergiyi kaydıracaklarını söylüyorlar." Bir önceki seçim yılı, 2002 yılına bakıyorum. Acil Eylem Planı'nda "Sosyal politikalar kapsamında çiftçimizin rahatlamasını sağlamak için tedbirler alınacak." demiş ve "Öncelikli olarak mazot gibi kalemlerdeki ağır vergilerin azaltılmasıyla çiftçinin üzerindeki tahammül edilemez yük hafifletilecek." Bu şimdiki Cumhurbaşkanının sözü. Ama beş yıl sonra bunu imkânsız, uçuk kaçık bir proje olarak sunuyor: "Kaçak mazot mu satacaklar?" diyor. Şimdi kaçak mazot satmayacak CHP iktidar olursa ama bugün, maalesef, özellikle Doğu, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde, o hinterlandda çiftçiyi kaçak mazot kullanmak zorunda bıraktık. O paralar da IŞİD'e gidiyor. Bir de terör örgütünü zımni olarak, dolaylı olarak finanse ediyoruz. Niye? Sizin Hükûmetiniz sayesinde. Niye? Akaryakıt fiyatlarının yüksekliği sayesinde.
Peki, tarımsal destek oranlarına ilişkin bazı mukayeseler var. 10 milyar TL prim desteği olarak Sayın Bakan...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VAHAP SEÇER (Mersin) - Burada, yine, Tarım Bakanlığının bir paritesi var. Bunu da bir soru olarak yöneltmek istiyorum Sayın Bakan.
Şimdi, benim, elimde bir Tarım Kanunu var 2006'da yürürlüğe giren. O Tarım Kanunu'na göre, merkezî bütçeden ayrılacak tarımsal destek payının yüzde 1'in aşağısında olunmayacağına ilişkin bir amir hüküm var. Bu hep tartışma konusu olmuştur. Bizim hesaplarımıza göre hiçbir yıl, yani bu kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bu oran, yani tarımsal destek oranı, Türkiye'nin gayrisafi millî hasılasına oranı yüzde 1'e tekabül etmemiştir. Ama sizin bir çalışmanızda, OECD-Türkiye karşılaştırmasında diyorsunuz ki: "OECD gayrisafi millî hasıla içinde tarımsal desteklerin payı yüzde 0,8." 2013'ü vermişsiniz. 2012'de yine yüzde 0,8; böyle gidiyor geri yıllara göre ve belirli süreler arasında da mukayeseler var. Türkiye'de gayrisafi milli hasıla içinde tarımsal desteklerin payını yüzde 2 olarak veriyorsunuz.
Şimdi, bu bir paradoksal durum. Az önce "10 milyar TL" dediniz. Türkiye'nin 2014 gayrisafi millî hasılasını yaklaşık olarak dolar bazında hesap edecek olursak, 1,6-1,7 civarına denk gelecek, dolayısıyla yüzde 1'i de 16-17 milyar TL yapacak ama siz tarımsal destekleri 10 milyar TL olarak ilan ettiniz. Bu bir tezat oluşturuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Seçer, toparlar mısınız.
VAHAP SEÇER (Mersin) - Toplayacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Beş dakika sonra Bakanım kadar olacak konuşma süreniz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Seçer'in uzmanlık alanı.
BAŞKAN - Tabii, onun için kesmedik zaten.
VAHAP SEÇER (Mersin) - Şimdi, gıda güvenliği konusu var. Bu Türkiye için çok önemli. Tarım Komisyonunda çalışırken buna ilişkin bazı düzenlemeler oldu. Özellikle Avrupa Birliğine giriş sürecinde Sayın Bakan, müktesebat açısından da gıda güvenilirliği çok önemli bir konu. Ama bu konuda yetersizsiniz Sayın Bakan. Yani Bakanlığınızı gözden geçirmek zorundasınız.
Geçtiğimiz günlerde -kısmen Bakanlığınızı ilgilendiriyor, gıda güvenliği anlamında ilgilendiriyor- benim seçim bölgemde bir kaçak et olayı gündeme geldi. Bu da denetimlerde ne kadar eksik olduğunuzun bariz göstergesidir. Az önce üretici-tüketici arasındaki makastan bahsettiniz. Büyük umutlarla Hal Kanunu çıktı. Muhalefet de elinden gelen katkıyı sunmaya çalıştı. Ama orada temel gerekçelerden, hatta hedeflerden biri de, işte bu üretici ile tüketici arasındaki o makası ortadan kaldırmaktı. Sanıyorum 2012'nin başında yürürlüğe girdi ama o günden bugüne özellikle yaş sebze meyve hallerinde altyapıya ilişkin, işte veri tabanı oluşturulması vesaire, bu tip konular yani yapısal eksikliklere yönelik hâlâ sıkıntılar devam ediyor. Bunu da dikkatinize sunmak istiyorum.
Narenciye üreticisi kan ağlıyor. Yani sizin ortaya koyduğunuz tablo gibi değil. Burada, yine, bir eleştirim olacak hem size hem Ekonomi Bakanına. Bakın, Rusya çok büyük bir imkân sundu Türkiye'ye. Avrupa Birliği ülkelerine ve ABD'ye gıda ambargosu koydu Ukrayna sorunundan dolayı. Büyük umutlar ortaya çıktı. Tarımsal ürünler, gıda ürünleri vesaire... Türkiye zaten yabancı değil Rusya pazarına. "Büyük pay alacağız." dediniz. Siz de bu konuyla ilgili "Temaslar yapacağız. Rusya'ya gideceğim." dediniz. Ama o günden bugüne, bırakın bir adım öteye gitmeyi sıkıntılar yaşandı. Bugün büyük umutlarla narenciye üreticisi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VAHAP SEÇER (Mersin) - Yarın Mersin'de narenciye festivali var. Üreticiler de bu anlamda gerçekten üzgün girecek bu festivale.
Üretici ürününü satamıyor. Belki de iki ay önce satsa daha kârlı olacaktı. Umut aşıladınız ama, o, maalesef, umut boşa çıktı. Şu anda çok önemli sıkıntılar yaşanıyor özellikle narenciye üretiminin olduğu bölgelerde.
Ben bir değerlendirme yaptım, çok basit, herkesin anlayabileceği. Sizin iş başına geldiğinizde yaklaşık 1 litre mazotu -buğdayın da ortalama fiyatını 35 kuruş almışız- 3 kilogram buğdayla alıyor üretici. Mazot bugün -az önce söyledim- 4 TL'nin üzerinde. Buğdayı 77 kuruş alıyoruz. Yaklaşık olarak 6 kilogram buğdayla ancak 1 litre mazot alabiliyor.
BAŞKAN - Sayın Seçer, yirminci dakikadasınız. Lütfen toparlayın.
VAHAP SEÇER (Mersin) - Bitiriyorum.
3 kilogramla aldığı akaryakıtı 6 kilogramla alıyor.
Yine, özellikle buğday üretiminde kompoze olarak kullanılan DAP gübresini aldım. 1 kilogram buğdayla 1 kilogram DAP gübresi alıyordu 2002'de üretici. Aynı üretici bugün 4 kilogram buğdayla 1 kilogram DAP gübresi alıyor. Bu çok net, hesaplanmış, ortaya konmuş tablo. Bu önemli. Yani her şey bir tarafa, rakamlar bir tarafa, yapısal birtakım ortaya koyduğunuz gelişmeler bir tarafa ama çok net.
Atanamayan ziraat mühendisleri sorunu, su ürünleri mühendisleri sorunu, gıda mühendisleri sorunu. Bizim mail kutularımız dolu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen toparlayın. Son bir dakika...
VAHAP SEÇER (Mersin) - Telefon mesaj kutularımız dolu. Az önce bir arkadaşımız bana mesaj çekiyor; diyor ki: "İntihar edeceğim. Bunalımdayım. İşsizim. Lütfen Tarım, Gıda Bakanlığı bize kadro açsın." Binlerce ziraat mühendisi, veteriner hekim... Ya bu okulları kapatacağız Sayın Bakan, Türkiye'de gereğinden fazla ziraat fakültesi var, veteriner fakültesi var, su ürünleri fakültesi var, gıda fakültesi var, ya bunları kapatacağız ya da mezun ettiğimiz çocuklara iş sahaları açacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen...
VAHAP SEÇER (Mersin) - TARSİM'de önemli sıkıntılar yaşanıyor. Bunu tekrar gözden geçirmeniz lazım. Zaman zaman bu şikâyetlerimizi iletiyoruz. Çok yerinde bir uygulama, olması gereken bir uygulama ama gerçekten ekspertizler çiftçilere kan ağlatıyor.
Birçok üretici biliyorum, makul diyor, sübvanse ediyor, primimi ödeyeceğim, bedelin yarısını devlet ödüyor ama diğer taraftan da başıma bir afet geldiği zaman buraya gelen TARSİM'in ekspertizleri bana kan ağlatıyor. Dolayısıyla mevzuatta mı bir değişiklik yapacağız...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Seçer... Ne yapalım Sayın Seçer?
VAHAP SEÇER (Mersin) - Bu konuya değinmenizi rica ediyorum.
En son konu da -geçtiğimiz günlerde yadırgadığım bir konu oldu- burada, torba yasa görüşmelerinde bir madde görüşüldü. Soma'da meydana gelen o elim kazadan sonra orada vefat eden çiftçilerin ailesine yapılacak toplu konutla ilgili bir istisna, mera alanı da olsa orada o konutların yapılacağı alanın tahsis edilebileceği yönünde bir düzenleme getirdi arkadaşlarımız ve Tarım Bakanlığı şöyle bir cevap verdi; dedi ki: "Ben takdire bırakıyorum." Hangi hâl ve şart olursa olsun, Türkiye'de, Türkiye tarımını, hayvancılığını, meralarını, otunu, bitkisini, çiftçisini korumak Tarım Bakanlığının görevidir. Hiçbir Tarım Bakanı bürokratı bu şekilde cevap veremez.
Şunu demesini beklerdim: "Meralar hayvancılık için önemlidir. Hangi gerekçeyle olursa olsun, biz, Tarım Bakanlığı olarak meralarda taşlaşmaya, binalaşmaya karşıyız."
Teşekkür ediyorum.
Hayırlı uğurlu olsun diyorum bütçeniz.