KOMİSYON KONUŞMASI

İBRAHİM UFUK KAYNAK (Ordu) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Aslında niye onu söyledim, biliyor musunuz? Şundan dolayı: Hani, biz birkaç gün gittik, siz gezide yoktunuz ama -kısaca- ne oldu biliyor musunuz? Kısaca; herkes TARSİM'den şikâyetçi, birincisi bu yani işleyişi, seçimi vesaire.

Çok ciddi bir don olmuş. Ben o kadar heyecanlanmadım, onun sebebi de: Hep olacak, bundan sonra da olacak. Ama gönlüm şunu isterdi ki bir dahaki sefere olacak dona şimdiden hazırlığımız olsun, böyle, adım adım ne yapacağımızı bilelim derhâl şu şu şu önlemler alınacak diye ikinci günden itibaren. Tıpkı deprem gibi, tıpkı volkan gibi, tıpkı su baskını gibi olacak bunlar, dünyada biz olduğumuz müddetçe, iklim kaymaları tarih boyunca oldu, yine olacak. Belki o kaymalardan bir tanesini daha yaşıyoruz. Bana göre buradaki en önemli şeylerden bir tanesi, hakikaten çok büyük zarar görmüşler, en acı olanı da belki bir dahaki sene de aynı etkinin devam edecek olması çoğunluk yerde. Yani ağaçlar o derece zarar görmüş ki bir dahaki yıl da, belki ondan sonraki yıl da aynı etkiyi görecek. Orada hani Cumhuriyet Halk Partisi rozetleri olan arkadaşlar vardı.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Adıyaman.

İBRAHİM UFUK KAYNAK (Ordu) - Ceviz bahçelerinin olduğu yerde. Ama orada ben böyle genelde resmin bazen dışına çıkıyorum, orada kim varsa bir iki sohbet ediyorum bakalım ne diyor diye. Aslında tabii ki insanların temel düşündüğü şu: "Ben bir zarar ettim, bu zararım hemen karşılansın." Aslında bütün devletler de bunu isterler, benim halkım, insanım zarar gördüğünde ben hemen karşılayabileyim. Bu da genelde imkânlar nispetinde olur çünkü bazen şeyleri yoktan var edemiyorsun ama mümkün olan en iyisi. Şunu gördüm oralarda: Gittiğimiz her şehirde hemen hemen hakikaten arkadaşlar organize olmuşlar, incelemişler, çeşitli şeyler yapmışlar. Gerçi arkadaşlarımız hani biraz geciktiğimizi de söylediler, doğru da olabilir ama ben ilk günden itibaren harekete geçildiğini bilenlerdenim yani ben kendi şahsım adına da söyleyeyim hemen, fındıkçı olduğumuz için Ordu'da. Bakmayın, öyle bahçem falan da yok ha, sadece fındık, fındık yani bizim bölgenin geçimi bütün fındık; yüzde 90 fındık, yüzde 10 arı. Biraz evvel Sayın Vekilim de çok güzel belirtti, "arı" dedi. O arı ve bal konusunda da eğer o etki devam ederse o ikinci sırada o benim şehrimi de etkileyecek. Buradaki en önemli şeylerden biri de -şunu gördüm- yükseklik her şeyi belirliyor. Mesela bizim şehrimizde -Karadeniz'de- yükselti eğer 250 metreye kadarsa hiçbir zarar yok, 250 ile 500 arasında çok hafif zarar var, 500 ile 900 arasında yarı yarıya zararımız var, 900'den sonra hep gitti. Ama işte bu gittiğimiz yerin -dün Karaman'dı, örnek veriyorum- 1 kilometre tam deniz yüzeyinden yüksekliği, ister istemez orada böyle bir don olunca etkisi de çok fazla oluyor. Dediğim gibi, aslında her şeyin temeli şu: Devletimizin güçlü olabilmesi için aslında herkes bu sigortayı yaptıracak öyle veya böyle, ya TARSİM'i bir şekilde yoluna koymak zorundayız. Herkes de bu sigortayı yaptıracak, haklı ile haksız arasında bir fark olması lazım, ödeyen ile ödemeyen arasında bir fark olması lazım. Bunu demekle, diğerleri almasın anlamında söylemiyorum. Bana göre, herkesin zararı karşılansın tabii ki ama yapanların da hakkı yenmesin çünkü onlar zamanında eğer ödüyorlarsa. Ama bana göre hepsinin temelinde, dediğim gibi, Japonya'ya sadece bir hafta ambargo uygulansın, ada ülkesi olduğu için hiçbir meyve ve sebze alamaz. Bizim ne kadar kaybımız olursa olsun biz yine üretebiliriz çok değişik meyveleri ve sebzeleri. Yani çok değerli bir coğrafyanın içerisindeyiz hakikaten. Bana göre, dediğim gibi, inşallah çok daha iyisi olacak. Ben umutluyum.

Teşekkür ederim.