| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 14 .11.2014 |
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür ederiz Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Komisyonumuzun değerli üyeleri, değerli milletvekilleri, kıymetli bürokrat arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, Sayın Bakan "Tatlı yiyelim, tatlı konuşalım." diye tatlı göndermiş, biz de özellikle yedik ki belki ağzımız tatlanır, dilimiz değişir diye ama maalesef tablo acı, pek tatlı konuşamıyoruz yani dost acı söyler diyelim, gerçekler acıdır diyelim üzerine.
Arada unuturuz, şimdi Sayın Başkan keser, baştan en son söylemem gerekeni söyleyeyim çünkü hem Sayın Genel Başkanımıza hem bizim şahsımıza hem Tarım Komisyonu milletvekillerimize, hepimize -telefonlarımızın şarjı bitiyor- sürekli olarak bu personelin atamasıyla ilgili, mühendislerin, veterinerlerin, teknikerlerin... Hem telefonla arıyorlar hem sürekli mesaj geliyor, mail geliyor. Yani, çok ayrıntıya girmeden, siz "Talep ettik demişsiniz." bir ara ama "Maliyeden tam çıkmadı." diye... İnşallah, "Bunlara da kısa bir sürede çıkar." diye size bir daha hatırlatmış olalım çünkü biz sözü üzerimizden böylece size atmış oluyoruz, Biz Bakana söyledik diyoruz, gerisi size kaldı.
Bir iki tane daha personelle ilgili bir şey söyleyeceğim. Net olarak da söyleyebilirim: Denizli'de eski müdür yardımcısı, bizden de milletvekili adayı olan arkadaşımız, mahkemeyi kazanmış, tekrar gelmiş, tekrar başlama işi maalesef yapılmamış. Yani, Mehmet Ali Uzakgider, biliyor arkadaşlarımız, Müsteşarımız da biliyordur. Bu hususta bir gelişme var mı? Neden iade edilmedi süre geçmesine rağmen? Çünkü o kanun mahkemeden döndü biliyorsunuz. Biz burada torbada paralelciler için çıkardık ama MHP adaylarına da arada uygulanmasın diye söylemiştik, hâlâ o devam ediyormuş. Bir gelişme var mı yoksa bize yanlış bilgi mi aktarıldı diye merak ediyoruz.
Başka bir husus, yine kısaca, Manavgat'ta biz son yılların hiç yaşanmayan bir felaketini yaşadık. Ziraat odamızın bilgilerine göre, 300'e yakın çiftçimiz zarar görmüş, tespitleri yapılmış. Onların da bir an önce hasarları giderilirse -miktarlarını bilmiyoruz ama ilçe müdürlüğümüz o tespitleri ziraat odasıyla beraber yapmış- zaten fazla tarım yapan kalmadı, hiç olmazsa yapanların zararlarını biraz kurtaralım. Tarımsal üretim bölgemizde maalesef giderek azalmaya başladı.
Açıkçası, bu temel hatırlatmalardan sonra, tarımdaki durumumuzla ilgili birkaç laf söylemek istiyorum. Biz hep "Kendi kendini besleyen bir ülkeyiz." diye derdik ama maalesef kendi kendimizi bırakalım, affedersiniz ineklerimizi bile besleyemez hâle geldik, dışarıdan saman ithal eder hâle geldik. Kendimizi beslemeyi bırakın, hayvanlarımızı besleyemez hâle geldik. E tabii onu da besleyemeyince bu sefer dışarıdan hayvan ithaline, et ithaline başladık. Piyasanın getirdiği şeyler, belki vahşi kapitalizmin getirdiği fiyatlar ama asıl sorun, girdi maliyetleri artınca insanlar tarımsal üretim veya hayvancılık yapmaz oluyor, işin özeti bu. Süt fiyatı sudan ucuz olursa, girdiler fazla olursa, tarımsal ürünün fiyatı fazla artmazken girdi sürekli artarsa böyle bir şey yapmak doğal olarak zor. Örnek: Sudan'la ilgili, -Erkan Bey yok, size de soru sormuş, onun adına da hem hatırlatmış olayım- çiftlik kiralamışız, işte, normal, orada ucuz falan. Şimdi, "Bizde girdi pahalı olursa vatandaş niye tarım yapmıyor?"u bir düşünmemiz lazım önce. Yani, Avrupa Birliğine çok özeniyoruz ama tarımı en çok destekleyen ülkeler orada; Amerika öyle, Avrupa öyle. Demek ki biz destekliyoruz diyoruz ama açıkçası burada da sıkıntı var gibi.
Sayın Bakanım, ben tarımsal desteklemenin oranını anlayamadım; Müsteşar Bey ayrı söylüyor, TÜİK ayrı söylüyor, siz ortayı bulmuşsunuz, Allah razı olsun. Yani, birisi "3 küsur" diyor, birisi "1" diyor, siz "2,2 mi, 2,1" mi diyorsunuz, öyle bir şey, desteklerin oranını söylüyorum.
Üretimle ilgili bakıyoruz, yine aynı şekilde, ciddi anlamda hani tarımda şunu yaptık, bunu yaptık diyorsunuz -az önce Sayın Günaydın "Çok güzel bir halkla ilişkiler beceriniz var." diyordu.- hep mukayese ediyorlar; 2002'ye bakıyorum, tarımsal istihdam yüzde 34'müş, şimdi yüzde 20'lere düşmüş, 21, 22 civarında.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Kötü bir şey bu.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Hayır, nereye gidiyor peki yani? Kötü, istihdam yapılmıyor. Yani, rakamlarla böyle tarım dışı istihdam falan yapıyorlar ama üretime bakıyoruz, yine aynı şekilde. Tabii, mevsimlik olarak birtakım işçiler oraya sokuluyor, onun ayrıntısına girip zaman kaybetmeyelim, gerekirse o analizi yaparız da ben kabaca... Tarımın genelinde bir düşüş var; üretiminde, desteğinde, onun için dışarı doğru gidiyor gibiyiz. Şu değil, bakın: Evet, sanayiye yatırım yapalım dedik, evet, AR-GE'ye yapalım, o artsın zaten ama bu tarımın gerilemesini gerektirmiyor. Yani, üretim anlamında, bir de tarımsal sanayiyle ilgili gelişmeleri destekleyeceğiz ki ürünlerimizi daha verimli bir şekilde üreteceğiz, toprağımızı ona göre kullanacağız. Dolayısıyla, burada da bir sıkıntı var gibi.
Açıkçası, tamam, siz güzel söylüyorsunuz, şöyle oldu, böyle oldu, hepsini anlatıyorsunuz ama burada bazı şeyler var, onlara baktığımız zaman bizim canımız sıkılıyor. Yani, bazı şeyleri tek tek rakama dökmek doğru değil ama biraz trajikomik bir şekilde Yılmaz Özdil yazmış, bir iki tane şey söylüyor, ben kendim de bakmadım ama sizin dikkatinize sunayım ki böylece bize o bilgileri bir tazeleyin içinde eksik olan var mı diye. Diyor ki: "ABD'den buğday, Kanada'dan mercimek, Sudan'dan susam, Çin'den sarımsak ithal ediyoruz." Şimdi, bakıyorum çok da çeşitlendirmişiz, garip geldi. Yani, "İtalya'dan bakla, Meksika'dan nohut..." Açıkçası açıp bakmamıştım ayrıntısına, tam 103 ülkeden tarım ürünü ithal ediyormuşuz. Tamam yani serbest piyasada ucuz olanı alırız, pahalı olanı satarız da yani bizim de madem bu kadar avantajlı ürünlerimiz vardı, bunları bir yeniden yapmak lazım.
Neden diyorum Sayın Bakanım? Manavgat'ta -söyledim size- buraların çoğu pamuk tarlası. Benim çocukluğumda Ulualan Ovasına tamamen pamuk ekilirdi. Yavaş yavaş verimlilik düşer, girdi maliyetleri artar da çiftçi çıkarsa bir daha tarıma döndüremiyoruz. Bu arkadaşlarımızın gitti bir kısmı otellerde çalışıyor. Önce dükkân kiraladılar, sonra baktılar gerekli kazanç olmuyor, bu sefer tüccar sınıfına girdikleri için yeniden çiftçi sınıfına da dönemediler, burada sosyolojik bir durum da var. Ne yaptılar? Bu sefer şimdi yevmiyeyle oralarda çalışmaya başladılar. İcradan dükkanları gitti, işte, derici açmış, kuyumcu açmış, bir şey yapmış, iki üç sene sonra çalıştıramamış. E tarlalar da gitti, ne olacak? Bu sefer ekilen alanlar daralmaya başlıyor. Dolayısıyla, burada ekim alanlarıyla ilgili, tarımın teşvikleriyle ilgili birtakım ciddi sorunlar var. Bizim bunları yeniden ele almamız lazım. Aksi takdirde, konuşuruz konuşuruz ve bunları çözemeyiz.
Şimdi, başka bir husus var. Manavgat'ı söyledim ama bizim tarım alanlarının, arazilerin toplulaştırılmasıyla ilgili her yere uymayan bir çalışma var. Neden öyle söylüyorum? Antalya'da dolaşıyorum, arkadaşlarımız bize diyor ki: "Efendim, böyle bir şey çıkmış, tamam ama bu Urfa'nın ovalarında, Adana'da olur. Biz burada Demre'de, Kumluca'da seracılık yapıyoruz. Biz iki göz evde bir şey yaptığımız zaman, küçük bir camekândan, seradan bile geçimimizi temin edebiliyoruz. Şimdi, bölündü, satamıyoruz, alamıyoruz, ötekisi bilmem ne yapıyor." Yani, farklı ürünlerde ve farklı bölgelerde bu hususun, bu ölçeklerin ürün tarzına göre, o arazinin niteliğine göre yeniden, bir daha gözden geçirilmesini talep ediyorlar çünkü verimli şey yapamıyorlar, geçim zor. "Biz birkaç dönüm küçük bir yer yaptığımız zaman, burada bir dönüm yerde bile bir şeyler üretebiliyoruz, geçimimizi sağlıyoruz. Evet, verimlilik anlamında diğer ürünlerde, büyük yerlerde yapılması gerekebilir ama biz burada seracılık anlamında, daha küçük yerlerde bir şeyler yapabiliriz. Buğday ekimi ayrıdır, tahıl ekimi ayrıdır ama biz de sebzede, meyvede, dar alanda bunları sağlayabiliriz. Bu konuyu yeniden gündeme getirin. Bakanlığımız da hem kanunda hem bir ikincil düzenlemelerde bu konularda bir farklılaştırma getirsin." diye talepleri var. Dolayısıyla, bize de...
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) - Toplulaştırma istemiyorlar mı?
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Hayır, şimdi, toplulaştırmada her yerde aynısı olmuyor diyorum. Şimdi, bir tarım alanı dediğiniz zaman buğday arazisinin belli bir ölçeği var ama camekânda adam domates, salatalık yetiştiriyor, O "Daha küçük alanda biz verimli ürün yapabiliyoruz, geçimizi sağlayabiliyoruz. Bu sefer toplu olunca herkesle o çiftçiliği yapamıyoruz; satsan satılmıyor, alsan alınmıyor." diyor. Daha küçük parçaya bölünmüyor, onun için, ayrıntısına girmeyeyim diye söyledim, Sayın Bakan biliyor ama. Belli ürünlerde belki farklı uygulamalar yapılabilir diye düşünüyorum. Bölgeye göre veya ürünün niteliğine göre, araziye göre farklılaştırma yapılabilir mi? O konuda da arkadaşlarımız bir incelerlerse, somut talepler var, daha sonra da iletebilirim ama daha sonra gündeme alınmasında fayda vardır diye düşünüyorum.
Burada tabii çok fazla konu var ama şimdi Sayın Başkan diyecek ki "Süren bitiyor, uzatmayacağım. Baktım, uzattım, bir daha bakacağım." diyecek. Bu şeyi merak ettim: Şimdi, bizim de elimize birtakım şeyler geldi. At merakı güzel, ben Türk'ün töresinde atı severim, at resimlerini severim, olması güzel; gazete haberlerinin de tamamına itibar etmeyeyim diyorum ama onlar da diyorlar ki "Mahkemeye verdi, Sayın Bakan tekzip gönderdi." Ki bir de baktım, yazan da Millî Gazete'ymiş. Hani olur da bir şey olur, aranızda ayrı bir "sürtüşme" olur, bir şey olur. Baktım, şimdi arka arkaya hepsi Millî Gazete'nin şeyleri, tekzibi de mahkemeden dönmüş. Ve enteresan yani "6 tane at şunun üstüne, bunun üstüne..." diyor. Ya şimdi, tabii, at merakı var, çiftlik de olur, at çiftliği de yapar Bakanlık, TİGEM ona göre yapar, hepsi olabilir ama bunların konuşulması doğru değil. Eğer bir şey varsa bize de bilgi verirseniz gazete haberleri üzerinden konuşmayalım ama bilgi kirliliği oldu mu -dün de birtakım tartışmalar yaşadık- bilgi eksik oldu mu biz mecburen -siz bilgi vermezseniz- bize verilen bilgileri doğru kabul etmek zorunda kalırız. İnşallah onlar o söylendiği şekliyle doğru değildir. At merakınızı tebrik ediyoruz ama devlet imkânlarıyla değil, şahsi imkânlarla devam ederse iyi olur.
İnşallah kendine yeten ülke olma yolunda biraz ilerleme sağlarız. Bunlar seçim öncesi gümbürtüye gitmez. Yapısal önlemler, diğer şeylerde olduğu gibi "eylem planı" diyerek kalmaz, uygulamaya geçer ve ülkemiz de yeniden tarımda kendi kendine yeten bir ülke hâline gelir diyorum.
Bütçelerinizin hayırlı olmasını diliyorum.