Komisyon Adı | : | SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU |
Konu | : | Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3159) münasebetiyle |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 19 .06.2025 |
OĞUZHAN KAYA (Çorum) - Sayın Başkanım, kıymetli milletvekilleri, Bakan Yardımcımız, bürokratlarımız, çok değerli sivil toplum örgütlerinin temsilcileri, çok kıymetli basın mensupları ve tüm hazırun; 13/6/2005 tarih ve 95 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'mizi görüşmek üzere toplanmış bulunuyoruz. Hepinizi saygıyla, sevgiyle, hürmetle selamlıyorum.
Bölgede barışın sağlanması ve zulmün bir an önce sona ermesi, İsrail'in başta Gazze halkına karşı sürdürdüğü soykırım olmak üzere bölgesel barışı tehdit eden tüm eylemlerine son vermesini temenni ediyor, İran'a yönelik son saldırılarını kınıyorum.
Türkiye Yüzyılı vizyonu sadece bir kalkınma programı değil, büyük ve güçlü Türkiye idealinin kurumsal, ekonomik ve stratejik zeminidir. Bu vizyonun en önemli ayaklarından biri şüphesiz ki enerjide tam bağımsızlıktır. Enerji güvenliği artık yalnızca ekonomik bir mesele değil; millî egemenliğin, kalkınmanın ve uluslararası rekabet gücünün temelidir. Enerji ve doğal kaynaklar sadece ekonomik değil, aynı zamanda stratejik bağımsızlığın, üretim gücümüzün ve uluslararası rekabet kapasitemizin temel dayanaklarıdır. Bu teklif yalnızca yasal bir düzenleme değil, Türkiye'nin enerji ve madencilik stratejisinde yeni bir faza geçiştir.
Enerji ithalatında 2022 yılından beri 1 trilyon dolar harcadık. 2022 yılında enerji ve madencilik ithalatımız 96,5 milyar dolar iken 2024'te bu rakam 65,6 milyar dolara gerilemiştir. 2002 yılında 31.846 megavat olan kurulu gücümüz 2024 Nisan itibarıyla 118.668 megavata ulaşmıştır. 2035 yılı için hedeflenen kurulu güç 227.200 megavattır.
2022 yılında ilan edilen Türkiye Ulusal Enerji Planı'nda mevcut durumda yüzde 45 olan yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilen elektrik üretimi oranının 2035 yılı itibarıyla yüzde 65 seviyesine çıkarılması hedefi konulmuştur. Bu hedefin gerçekleştirilmesi, özellikle rüzgâr ve güneş yatırımlarındaki artışa bağlı olup hedefe ulaşılabilmesi için yenilenebilir enerji projelerinin hızla hayata geçirilmesi gerekmektedir. Teklifle yapılan düzenlemelerle hedefe makul sürelerde ulaşılması amacıyla bu projelere ait izin süreçlerinin daha sade, daha yalın ve süratli bir hâle getirilmesi öngörülmektedir.
Yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılan yatırımlarda ciddi bir artış yakalanmış olmakla birlikte Yeşil Dönüşüm süreci kapsamında bu yatırımların daha fazla artırılarak sürdürülmesi gerekmektedir. 2024 yılı sonu itibarıyla Türkiye'de toplam kurulu güç 115,9 gigavata ulaşmış olup bunun 69 gigavatını yani yüzde 60'ını yenilenebilir enerji kaynakları oluşturmaktadır. Bunun 19,8 gigavatlık kısmını güneş, 12,8 gigavatlık kısmını ise rüzgâr kaynaklı enerji santralleri oluşturmaktadır.
2024 yılında 349 teravatsaat elektrik üretiminin 159,4 teravatsaati yani yüzde 45'i yenilenebilir kaynaklardan üretilmiş, bu sayede yaklaşık 32 milyar metreküp doğal gaz ithalatının önüne geçilmiş ve yaklaşık 12 milyar Amerikan doları tutarında dış ticaret açığı önlemiştir. Benzer şekilde aynı üretim ithal kömürde de karşılanmış olsaydı 2004 yılı ortalama fiyatlarıyla 7,7 milyar Amerikan doları tutarında yaklaşık 68 milyon ton kömür ithal edilmiş olacaktı.
Görüldüğü üzere, yenilenebilir kaynak kullanımı yeşil dönüşüm için bir ihtiyaç olmanın yanı sıra enerjide dışa bağımlılığın azaltılarak enerji kaynaklı cari açığın düşürülmesi bakımından da stratejik bir öneme sahiptir. Teklifle, Türkiye Ulusal Enerji Planı'nda belirlenen yenilenebilir enerji hedeflerine gecikmeksizin ulaşılmasını teminen hâlihazırda kırk sekiz ayı bulan izin ve onay süreçlerinin sadeleştirerek yirmi dört ayın altına düşürülmesi hedeflenmekte ve ülkemizde enerjide yeşil dönüşümün hızlandırılması ve emisyonların azaltılarak sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması amaçlanmaktadır.
Ekonomik büyüme, sanayileşme ve nüfus artışına bağlı olarak ülkemizin enerji talebi de her yıl artmaktadır. 2024 yılında elektrik talebi 349 teravatsaat seviyesinde gerçekleşmiş, 2010 yılında yaklaşık 211 teravatsaat olan elektrik tüketiminin son on dört yıl içerisinde yüzde 65 oranında artmış olması ülkemizin enerji ihtiyacındaki artışı sürekli kılacağını ortaya koymaktadır. Ayrıca, yapılan projeksiyonlarla elektrik enerjisi ihtiyacının yıllık yüzde 4 seviyelerinde artacağı, 2035 itibarıyla 510 teravatsaat seviyelerine erişeceği öngörülmektedir. Bu artışı karşılamak ve enerji arz güvenliğini sağlamak için yerli kaynaklara dayalı, sürdürülebilir ve çeşitli kaynaklardan oluşan bir üretim portföyü hayati önem taşımaktadır. Bu kapsamda, yerli ve yenilenebilir kaynaklara dayalı elektrik üretimi Türkiye'nin enerji arz güvenliği politikasının stratejik bir unsuru olarak ön plana çıkmaktadır.
2024 yılında elektrik üretiminin yaklaşık 47,3 teravatsaati yani yüzde 14'ü yerli kömür santrallerinden elde edilmiştir. Bu sayede yaklaşık 9 milyar metreküp doğal gaz ithalatının önüne geçilmiş ve yaklaşık 3,5 milyar Amerikan doları tutarında dış ticaret açığı önlemiştir. Dolayısıyla, yerli kömüre dayalı elektrik üretimi sadece teknik bir üretim tercihi değil aynı zamanda ekonomik istikrar, millî çıkar ve enerji bağımsızlığı açısından vazgeçilmez bir unsurdur.
Öte yandan, yenilenebilir enerji kaynakları doğaları gereği kesintili üretim karakterine sahiptirler. Güneşli ve rüzgârlı olmayan dönemlerde bu kaynaklardan, kurak dönemlerde ise hidrolik kaynaklardan elektrik üretilmektedir. Bu durum iletişim sisteminde frekans ve voltaj stabilizasyonunu zorlaştırmakta, ani üretim düşüşlerinin karşılanması için esnek ve güçlü bir baz yüklü kaynak ihtiyacı doğurmaktadır. Bu noktada, yerli kömür santralleri sürekli üretim yapabilme yetenekleri sayesinde sistem dengesinin korunmasını sağlamaktadır. Bu santraller, yenilenebilir kaynaklardan gelen değişken üretimi dengelemek için esnek operasyonel yapılarıyla kritik bir görev üstlenmektedirler. Özellikle kış aylarında, yenilenebilir üretimin düşük olduğu dönemlerde bu santraller şebekenin temel yükünü karşılamaktadır. Bu durumun dikkat çekici bir örneği 28 Nisan 2025'te İspanya ve Portekiz'de yaşanan geniş çaplı elektrik kesintileriyle görülmüştür. Yenilenebilir kaynaklardan üretimin yoğun olduğu bir anda üretim tesisleri devre dışı kalmış, yaşanan bu olay sürekli ve güvenilir üretim yapabilen enerji kaynaklarının sistemdeki önemini bir kez daha göstermiştir. Esnek yapıları ve istikrarlı çalışmaları sayesinde baz yük santralleri bu tür dengesizliklerin önlenmesinde önemli bir görev üstlenmektedirler. Benzer bir olayın Türkiye'de yaşanmaması ve iletim sisteminin güvenli şekilde çalışmaya devam etmesi için güvenilir ve sürekli üretim yapabilen kaynakların sistemde varlığını sürdürmesi büyük önem taşımaktadır. Baz yüklü santraller sürekli çalışabilen yapılarıyla sisteme denge sağlamakta, ani üretim düşüşlerine karşı elektrik arzının devamlılığını sağlamaktadırlar. Yenilenebilir üretimin giderek arttığı bir yapıda bu santrallerin verimli ve kontrollü şekilde işletilmeye devam edilmesi hem sistemin operasyonel güvenliği hem de enerji arz güvenliği açısından stratejik bir zorunluluk hâline gelmiştir.
Yukarıda belirtilen hususlardan hareketle, elektrik arz güvenliği ve fiyat istikrarı için büyük öneme sahip mevcut yerli kömür yakıtlı termik santrallerin ham madde arz sorunları nedeniyle kapanma tehlikelerinin bertaraf edilmesine yönelik geçici mahiyette düzenleme yapılması amaçlanmıştır.
Günümüzde dünya üzerinde yaklaşık 90 çeşit madenin üretilip ekonomik olarak işletildiği bilinmektedir. Yaklaşık 60 çeşit madeni üretebildiği ülkemiz ise sahip olduğu bu maden çeşitliliğiyle bu konuda dünya ülkeleri arasında üst sıralarda yer almaktadır. Ülkemizin maden rezervi potansiyeli oldukça yüksektir ancak sahip olduğumuz bu maden çeşitliliği ve rezerv potansiyeline rağmen madencilik sektörünün gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı yüzde 1,2 civarındadır. On İkinci Kalkınma Planı'nda 2028 yılı itibarıyla bu oranın yüzde 2'ye çıkarılması hedeflenmektedir. Gelişmiş ülkelerde bu oranın yüzde 5 ile 8 arasında olduğu bilinmektedir.
Teklifle, madencilik faaliyeti yürütülen alanlarda yapılacak rehabilitasyon çalışmalarına ilişkin hükümlerin düzenlenmesi ile çevre ve insan hassasiyetini artırarak madencilik faaliyetlerinin daha etkin ve verimli şekilde yapılması, maden arama ve işletme faaliyetlerine yönelik izin süreçlerinde öngörülebilirliğin artırılması ve izin sürelerinin daha makul hâle getirilmesi, yatırımcıların kazanılmış haklarının korunması, arama faaliyetlerinin daha nitelikli yöntemlerle yapılması ve teşvik edilmesi, işletme aşamasında yatırımcı tarafından verilen taahhütlerin gerçekleştirilmesine ilişkin ilave tedbirlerin alınması hedeflenmektedir.
Madencilik faaliyetlerinin gerektirdiği yatırımların ekonomik büyüklüğü göz önüne alındığında, bu yatırımların gerçekleştirilebilmesi için piyasa öngörülebilirliği kadar hukuki öngörülebilirlik de elzemdir. Madencilikte izin süreçleri, söz konusu öngörülebilirliğin en kritik unsurlarından birini oluşturmaktadır. Uygulamada izin süreçlerinin makul sürede tamamlanamadığı, işletme ruhsatı süreleri göz önüne alındığında bu sürelerin büyük bir bölümünün izin aşamalarında geçirildiği ve üretime uzun yıllar sonra başlanabildiği görülmektedir. Bu nedenlerle madencilik yatırımlarının planlanması zorlaşmakta, madencilik cazip bir yatırım alanı olmaktan çıkmaktadır. Bu durumun en büyük göstergeleri, gelişmiş ülkelerin aksine ülkemizde köklü yatırımcı sayısında düşüş, yatırımcı sayısının düşük sayıda kalması ve ruhsat talep sayılarındaki düşüştür. Tüm bu hususlar göz önüne alınarak hazırlanan teklifte madencilikte izin süreçleri yeniden düzenlenmiştir. Buna göre, tekliflere izin süreçleri MAPEG Genel Müdürlüğünden ruhsat verilmeden önce tamamlanacaktır. Çevresel etki değerlendirmesi süreçleri ve izin süreçleri arasında koordinasyon artırılarak yatırımların hızlandırılması öngörülmektedir. Diğer yandan, kurumlar arası ihtilaf hâlinde 4'üncü grupla stratejik veya kritik madenlere ilişkin izinlerin üstün kamu yararı gözetilerek Cumhurbaşkanı Yardımcısı Başkanlığında ve ilgili bakanların katılımıyla teşekkül eden kurul tarafından verilmesi amaçlanmıştır.
Öte yandan, arz kesintisi ve yüksek fiyat artışı hâlinde ciddi ekonomik sorunlar ve güvenlik zafiyeti doğurabilen, kullanım alanı itibarıyla teknolojik gelişmelerle birlikte önemi artan, sanayinin ham madde ihtiyacını karşılayan, askerî amaçlar için kullanılan, ulusal güvenlik ve ekonomik refah için kritik rol oynayan, büyük ölçüde cari açığa sebep olan stratejik ve kritik madenlere özgü düzenlemeler yapılmaması millî menfaatlere ve kamu yararına uygun düşmemektedir. Teklifle, stratejik ve kritik madenlerin yasal çerçevesi belirlenerek bu madenlere ilişkin acele kamulaştırma imkânı ve stoklama yükümlülüğü getirilmesi amaçlanmaktadır.
Bilindiği üzere, maden arama faaliyetleri neticesinde toprak altındaki maden rezervleri, tenörü, yoğunluğu ve üç boyutuyla belirlenebilmekte, bu sayede işletme faaliyeti süreci tasarlanabilmekte ve madencilik yatırımlarının ekonomik sonuçları öngörülebilir hâle gelmektedir. Bu yönüyle arama faaliyetleri madencilik süreçlerinin ilk ve önemli halkasını oluşturmaktadır. Teklifte maden arama ruhsatı düzenlemesi için yatırım teminatı şartı getirilerek doğası gereği önemli ölçüde emek, sermaye, teknik bilgi, donanım gerektiren maden arama faaliyetlerinin ekonomik güç ve teknik açıdan yeterli kriterlere sahip olan yatırımcılar tarafından yürütülmesi ve bu sayede ülkemizdeki maden arama faaliyetlerinin niteliğinin artırılması, arama ruhsatı döneminde taahhüt edilen yatırımların gerçekleştirilmemesi hâlinde teminatın irat kaydedilmesi, asgari arama faaliyetlerinin yürütülmemesi hâlinde ise ruhsat iptali yaptırımı ve arama ruhsat sahalarının atıl vaziyette bırakılmasının önüne geçilmesi, bu düzenlemeler sayesinde arama faaliyetlerinin daha etkin, daha verimli yapılması amaçlanmaktadır.
Mevcut durumda işletme ruhsatı sahalarında etkin şekilde işletme faaliyetlerinde bulunulmaması ve projede beyan edilen yıllık üretim taahhütlerine uyulmaması sonucu madenlerin atıl vaziyette bırakılabildiği görülmektedir. Bununla birlikte işletme projesinde beyan edilen üretim miktarlarının belli bir oranda yerine getirilmemesi hâlinde idari yaptırım uygulanması öngörülen 4/6/1985 tarih ve 3213 sayılı Maden Kanunu'nun 24'üncü maddesinin on ikinci fıkrasında asgari üretim oranlarının da ülkemiz hedeflerini karşılamakta düşük kaldığı değerlendirilmektedir.
Teklifle, ruhsat süresinin uzatılması taleplerinin uygun bulunabilmesi için asgari standartlarda üretim faaliyeti şartı getirilmektedir. Bu kapsamda madenlerin ülkemiz ekonomisine kazandırılması; sanayi, ham madde ve ülke elektrik ihtiyacını karşılayan madenler açısından arz güvenliğinin sağlanması ve dışa bağımlılığın azaltılması amaçlanmaktadır.
Madencilik faaliyeti yürütülen alanlarda çevreyle uyumlu hâle getirilmesine ilişkin çalışmalar genel olarak 3213 sayılı Kanun'un ilgili hükümleri doğrultusunda ruhsat hukuku sonlandıktan sonra yapılmaktadır. Kanunun ilgili hükümleri doğrultusunda bir ruhsata dayalı madencilik faaliyetleri otuz yılı aşkın sürelerle devam etmektedir. Mezkûr kanunda bu çalışmalar için tahsil edilen işletme ruhsat bedellerinin yüzde 30'unun kullanılabileceği belirtilmiş, sahada madencilik faaliyetleri devam ederken çevre uyum çalışmalarının yapılabileceğine ve bu bedellerin ayrı bir hesapta nemalandırılabileceğine ilişkin bir hüküm yer bulmamaktadır. Mevcut durumda ruhsat sahiplerinden tahsil edilen çevreyle uyum bedelleri madencilik faaliyetleri nihayetinde yapılması gereken çevre uyum çalışmalarının proje ve maliyetini dahi karşılayamamakta ve çevreyle uyum çalışmalarını aksatmaktadır.
Teklifle, rehabilitasyon bedelli artırılarak ve rehabilitasyon yükümlülüğüne uyumu sağlamak için yeni yükümlülükler belirlenerek madencilik faaliyetlerinde bulunan alanların etkin, verimli ve en hızlı şekilde çevreyle uyumlu hâle getirilmesi amaçlanmaktadır.
Teklif kapsamında yaptığımız düzenlemeler ile maddelerden de kısaca bahsetmek istiyorum.
1'inci maddemizde, çevresel etki değerlendirmesi kararı alınmadan diğer izin ve onay süreçlerine müracaatın ön şart olması durumu ortadan kaldırılmaktadır. Ayrıca "Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir" kararı ibaresinin yürürlükten kaldırılması düzenlenmektedir.
Buradaki mevcut sorun, enerji yatırımlarında karşılaşılan temel sorunlardan biri valilikler tarafından verilen "ÇED Gerekli Değildir" kararının kamuoyunda ilgili paydaşlar nezdinde çevresel etki değerlendirme yapılmadığı yönünde algılanmasıdır. Bu durum hem kamuoyunda hem de sivil toplum kuruluşlarında ve yargı mercilerinde çevresel risklerin göz ardı edildiği izlenimine yol açmakta, teknik süreçlerinin gereği gibi anlaşılmasını zorlaştırmaktadır. Düzenlemenin yapılmasıyla planlanan durumda ise "Çevresel Etki Değerlendirme Gerekli Değildir" ifadesi kaldırılarak çevresel etki değerlendirme sürecine tabi tüm projeler için tek bir kavram ve belge yapısı benimsenmektedir. Böylelikle hangi sonuca ulaşılırsa ulaşılsın her projenin bir çevresel inceleme sürecinden geçtiği ve bu süre sonunda gerekli taahhütlerin ve önlemlerin belirlendiği açık şekilde vurgulanacaktır. Bu değişiklikle birlikte çevresel etki değerlendirme süreci daha şeffaf ve anlaşılır hâle getirilecek, bu alınacak; alınan kararların teknik temellere dayandığı, çevresel hassasiyetin göz önünde bulundurulduğu daha net bir şekilde ortaya konulacaktır. Ayrıca, düzenlemeyle birlikte çevresel değerlendirme süreciyle ilgili de diğer izin mekanizmalarının eş zamanlı yürütülmesi mümkün hâle gelecek, böylece yatırımcı süreçlerinde önemli bir zaman ve tasarruf sağlayacaktır.
Yeni yaklaşım, çevresel etkilerin göz ardı edilmediğini, aksine bilimsel ve idari süreçlerde değerlendirildiğini açık bir biçimde ifade eden bir karar yapısı sunmaktadır. Bu sayede hem çevre koruma ilkeleri güçlendirilecek hem de yatırımların gecikmesinin önüne geçilecek, ekonomik kalkınma sürecine katkı sağlayacak.
Yapılacak düzenlemeyle; çevresel değerlendirmelerin niteliği artırılmakta, süreçlerin yalınlaştırılması sağlanmakta, kamuoyunun doğru bilgilendirilmesine katkıda bulunmaktayız. Çevresel hassasiyetin, yatırım hızını engelleyen bir unsur değil doğru yönetildiğinde süreci güçlendiren bir araç olduğu anlayışıyla hazırlanan bu değişiklik hem çevrenin korunması hem de yatırımların hızlandırılması hedeflerine aynı anda hizmet etmektedir.
"ÇED süreci olumsuz çıkarsa ÇED süreci olumsuz sonucunda verilen diğer iznin iptal edilmesi yatırımcıların zaman ve kaynak bakımından kaybına yol açmaz mı?" diye bir soru gelebilir aklımıza. Eğer ÇED süreci sonunda olumsuz bir karar çıkarsa projeye ilişkin diğer izinler de yapılan başvurular da olumsuz sonuçlanacaktır. Bu nedenle eş zamanlı yürütülen süreçler ÇED'in sonuçlarına tabidir. Amaç, olumlu sonuç çıkacağı öngörülen projeler için zaman kazandırmak ve süreci hızlandırmaktır. Olumsuz sonuçlar alınırsa yatırımcılar da buna uygun hareket edecektir. Yatırımcılar süreçleri, başından itibaren olası riskleri ve sonuçları bilerek hareket edecektir ve bu durum yatırımcıların daha etkin bir risk yönetimi yapmalarına da olanak tanır. Ayrıca, bu riskin bilincinde olan yatırımcılar projelerini daha dikkatli, özenli bir şekilde geliştireceklerdir.
Kanunun 2'nci maddesiyle, Maden Kanunu'nun 3'üncü maddesi ile rehabilitasyona ilişkin bazı tanımlar getirmekteyiz. Ruhsat bedeli, kurul, rehabilitasyon gibi tanımları getirmekteyiz; tahsil dairesi bir de. Maddeyle maden sahalarının rehabilitasyonuyla ilgili ayrıntılı düzenlemeler önerildiği için buna uygun olarak gerekli kurul, rehabilitasyon, rehabilitasyon bedeli, hesabı, tahsil dairesi tanımlarını eklemiş bulunmaktayız.
Mevcutta 3213 sayılı Kanun gereği ruhsat bedellerinin yüzde 30'u çevreyle uyum faaliyetlerine ayrılmaktadır. Bu bedel çevreyle uyum faaliyetleri için yetersiz kalmakta, ayrıca 3213 sayılı Kanun'da yer alan çevreyle uyuma dair hükümler günün ihtiyaçlarına cevap vermemektedir. 3213 sayılı Kanun'da süresinde ödenmeyen devlet hakkı ruhsat bedeli, masraflar gibi alacaklar kalemlerinin 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun'a göre tahsil dairesince takip ve tahsil edileceği düzenlenmektedir ancak ilgili tahsil dairesi tanımlanmadığından bu işlem yapılmamaktadır.
Madencilik faaliyetlerinde alınması gereken izinleri düzenleyen 7'nci maddede yer alan hükümler gereği izin alınıp alınmayacağı belli olmayan sahaların ruhsatlandırılması; yatırımcı açısından risk teşkil etmekte, yerli ve yabancı yatırımcıların madencilik sektörüne yönelmesini güçlendirmekte, ihale bedellerinin düşük kalmasına sebebiyet vermektedir.
Sahaların çevreyle uyumlu hâlde terk edilip edilmemesi madencilik sektörüne bakış açısını olumsuz etkilemektedir. Bu bakış açısı devamında madencilik faaliyetlerinin gelişmesini engellemektedir. Ülkemizde maden çeşitliliği ve rezervi de dikkate alındığında madencilik sektörünün gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı gelişmiş ülkelere göre düşüktür. 4'üncü grup madenlerde ise stratejik ve kritik madenlere dair alınması gereken izinlere ilişkin ihtilafların yargı organlarına başvurulmaksızın ortak iradeyle çözülebilmesini teminen ihtilafların kanunların uygulanmasına dair yorum farkları bir kenara bırakılarak Anayasa hükümlerine bağlı olarak kamu yararı ilkesi çerçevesinde hızlı, masrafsız bir şekilde çözülebilecek. Bu sayede yatırımcılar açısından öngörülebilirliği sağlayacak nitelikte kurul müessesesi düzenlemeyle getirilmektedir.
Rehabilitasyon faaliyetinin madencilik faaliyetleri nedeniyle bozulan topoğrafya, değişen alanlara yönelik emniyetli hâle getirme, düzenleme, duyarlılığı sağlama, düzeltme, üst toprağı serme, tohum ekme, fidan dikme, arazi yapısı uygun yerlere rekreasyon alanları oluşturma, bitkilendirme, ağaçlandırma, kimyasal ve fiziksel iyileştirme kapsamında yapılan çalışmalar olarak yapılması sağlanmaktadır. Öngörülen yeni rehabilitasyon hükümleriyle ruhsat sahibinin işletme bedeli kadar rehabilitasyon bedeli de alınacaktır.
Teklifle, ruhsat bedelinin idarelerin bütçelerine aktarılan kısmı -yüzde 70- aynı oranda muhafaza edilmektedir. Ruhsat bedelinin yüzde 30'unu oluşturan çevre ile uyum bedeli ise çerçeve 6'ncı maddede de yeni bir ödeme kalemi olarak düzenlenmekte, böylelikle çevreyle uyum bedeli "rehabilitasyon" adı altında yüzde 30'dan yüzde 70'e çıkarılmaktadır.
BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Oğuzhan Bey, daha çok var mı?
OĞUZHAN KAYA (Çorum) - Var Başkanım, çok.
BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Yani biraz hızlanabiliriz aslında.
OĞUZHAN KAYA (Çorum) - Başkanım, hepsini anlatayım, sonra soru kalmasın kafada.
BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Peki, hadi bakalım.
Buyurun, devam edin Oğuzhan Bey.
OĞUZHAN KAYA (Çorum) - Şöyle bir örnek verelim: Mevcutta 100 lira aldığımızda bunun yüzde 30'u rehabilitasyon bedeline, 30'u MAPEG'e gitmektedir. Değişimle, buna ruhsat bedeli kadar da rehabilitasyon bedeli getiriyoruz ve dolayısıyla 30 birim ruhsat bedeli içinden alınmakta. Ruhsat bedeli içinde değil ayrı bir kalem olarak düzenleme yapıyoruz. Rehabilitasyon için alınan bedellerin ilgili idare adına rehabilitasyon giderlerine kullanmak üzere kamu bankaları nezdinde açılan özel hesapta tutulacağını da düzenliyoruz.
Kanun gereğince 6183 sayılı Kanun'a göre takip ve tahsil edilecek alacaklar için ilgili tahsil dairesinin 1'inci grup (a) bendi madenlere ilişkin olanlar için Yatırım İzleme Koordinasyon Başkanlığı ve il özel idaresinde ilgili tahsil birimi ve diğer grup bentlere dâhil madenlere ilişkin olanlar için de ilgili vergi daireleri yetkili kılınmıştır.
Ayrıca, madencilik faaliyetlerinde alınması gereken izinleri düzenleyen 7'nci maddede yapılması teklif edilen değişiklikle yeni bir izin sistemi öngörülmekte. Buna göre, ilgili kurum tarafından 4'üncü grup ve stratejik veya kritik madenlere izin verilmeyen hâllerde izin hakkındaki nihai kararı kurul verecektir. Öngörülen tanımla kurulun oluşumu, karar verme usulüne ilişkin temel esaslar belirlenerek çalışma usul ve esaslarının Cumhurbaşkanlığı yönetmeliğiyle düzenleneceği hüküm altına alınmaktadır.
Teklifimizin 3'üncü maddesiyle, Maden Kanunu'nun 7'nci maddesinde değişiklik yapılarak madencilik faaliyetlerindeki izin süreçlerini yeniden düzenliyoruz. Teklifle, madencilik faaliyetlerinin daha sağlıklı yürütülebilmesi için sair kanun hükümleri doğrultusunda izin alınması gereken alan koordinatlarının Genel Müdürlüğe bildirilmesi, madencilik izin süreçlerinin yeniden düzenlenmesi, bu kapsamda ruhsata konu alan için hazırlanacak proje hakkında öncelikle ilgili kurumlardan izin alınması, sonraki süreçlerde iznin o alanda devam etmesi amaçlanmaktadır.
Niye böyle bir ihtiyaç duyduk? Ruhsat verildikten sonra 3213 sayılı Maden Kanunu'nun 7'nci maddesi gereğince madencilik faaliyetlerinde alınması gereken izinler uygulamada makul süreleri aşan bürokratik süreçlere sebebiyet vermekte, bu durum işletme ruhsatı sürelerinin önemli bir bölümünün üretim yapılmadan geçilmesine neden olmaktadır. İzin süreçlerinin öngörülebilir olmaması ciddi ekonomik yatırımların karşılıksız kalmasına, hukuki güvenlik ilkesinin, kazanılmış hakların zedelenmesine yol açmaktadır. İzin süreçlerindeki bürokratik tıkanma ve öngörülemezlik nedeniyle madencilik yatırımları gerektiği gibi planlanamamakta, sektör cazibesini kaybetmektedir. İzin süreçlerinde farklı bakanlık ve kurumların farklı yaklaşımları idareler arasında uyumsuzluğa yol açmakta, mevcut sistemde bütün kamu yararı gözetilerek karar verilememektedir.
Yaptığımız düzenlemeyle izin süreçlerinin öngörülebilir ve hukuki güvenlik ilkesini gözetecek şekilde yeniden düzenlenmesi getirilmiştir. Mevcut bürokratik işleyiş yatırımcıyı sektörden uzaklaştırmakta, kısa süreli verimsiz yatırımlara neden olmaktadır; bunlar düzenlenmiştir.
Ruhsat düzenlemeden önce ilgili kurumlara izne tabi olan alanların bildirilmesi zorunluluğu genişletilmiş ve idareler arası koordinasyon sağlanmıştır. Yeni bir izin sistemi kurularak izin süreçlerinin MAPEG tarafından yürütülmesi ve bu izinlerin dört ay içinde verilmemesi hâlinde izin verilmiş sayılma kuralı getirilerek izin süreçlerinin hızlandırılması sağlanmıştır. Ayrıca, verilen iznin ruhsat hukuku devam ettiği sürece geçerli sayılması esası getirilmiştir. Devlet ormanlarında ruhsat öncesi yirmi dört ay süreyle MAPEG'e bedelsiz izin verilmesi, verilen bedelsiz iznin işletilmesi, gerçek ve tüzel kişilere devredilmesi veya işlettirilmesi hâlinde bedel ve taahhütlerin alınması, verilmiş olan ilk izinlerin ruhsat hukuku devam ettiği sürece geçerli sayılması esası getirilmiştir. Bu izinlerin dört ay içinde verilmemesi hâlinde izin verilmiş sayılma kuralı getirilerek izin süreçleri hızlandırılmıştır. İzin verilen alan ruhsat hukuku devam ettiği sürece MAPEG kontrolüne geçecektir. Sonradan izne tabi hâle gelen alanlarda madencilik faaliyetlerine devam edilmesi, ruhsatın kazanılmış hak olarak korunması fakat sahada kültür varlığı tespiti ve madencilik faaliyetleri için uygun görüş verilmemesi hâlinde tazminat ödeyerek ruhsatın iptal edilmesi hüküm altına alınmaktadır bu maddeyle.
ÇED sürecinde başlangıçta izin veren kurumların sonradan olumsuz görüş veremeyeceği düzenlenmiş, hukuki öngörülebilirlik ve bu süreçte daha önce izin alınmamış idarelerin görüşlerini dört ay içinde vermemesi hâlinde izin verilmiş sayılma kuralı getirilerek izin süreçlerinin hızlandırılması da öngörülmüştür. 4'üncü grup madenler ile stratejik ve kritik madenlerle ilgili kurum tarafından izin verilmezse nihai kararın Cumhurbaşkanı Yardımcısı Başkanlığındaki kurul tarafından çözüleceği öngörülmüştür.
Maddenin genel amacı ise madencilik yatırımlarının ve yatırım güvencesinin artırılması, izin süreçlerinin sadeleştirilerek hızlandırılmasıdır.
Şöyle bir soru akla gelebilir: İdarenin süresinde izin vermemesi hâlinde izin verilmiş sayılmasının başka kanunlarda örnekler var mı? 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 93'üncü maddesinde böyle bir düzenleme var. Yine, başkaca kanunlarda da buna ilişkin düzenlemeler var.
MAPEG'in bu kanunun kendisine verdiği görevleri yapacak kapasitesi var mı? Teklifin yasalaşması olasılığına binaen...
CAVİT ARI (Antalya) - Böyle bir kanun olur mu? Kimse cevap vermez, vermeyerek de sorumluluktan kurtulmuş olur.
OĞUZHAN KAYA (Çorum) - Sayın Vekilim, size söz hakkı gelince konuşursunuz, söylersiniz bunları.
CAVİT ARI (Antalya) - Sen bize karışamazsın.
OĞUZHAN KAYA (Çorum) - Ben burada sunum yapıyorum, niye karışamayayım?
CAVİT ARI (Antalya) - Ne zaman cevap vereceğime sen karışamazsın.
OĞUZHAN KAYA (Çorum) - Sen de insicamımı bozamazsın.
BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Arkadaşlar, lütfen...
CAVİT ARI (Antalya) - Sen sadece anlatırsın, sen karışamazsın.
OĞUZHAN KAYA (Çorum) - Niye karışamayayım? Ben burada maraba mıyım? Milletvekiliyim ben, niye karışamayayım?
CAVİT ARI (Antalya) - Ne zaman konuşacağıma sen karar veremezsin.
OĞUZHAN KAYA (Çorum) - İstediğin zaman konuşabilirsin, bana müdahale edemezsin.
BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Arkadaşlar, lütfen...
CAVİT ARI (Antalya) - Ederim.
OĞUZHAN KAYA (Çorum) - Edemezsin.
CAVİT ARI (Antalya) - Ederim.
OĞUZHAN KAYA (Çorum) - Edemezsin.
BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Arkadaşlar, karşılıklı tartışmayalım.
CAVİT ARI (Antalya) - Başkan karışır, sen karışamazsın; sen ancak anlatırsın.
OĞUZHAN KAYA (Çorum) - Edemezsin müdahale.
BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Lütfen Sayın Vekilim...
CAVİT ARI (Antalya) - Başkan karışır, sen karışamazsın.
OĞUZHAN KAYA (Çorum) - Karışırım, niye karışmayayım?
BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Lütfen hatibe müdahale etmeyelim.
Oğuzhan Bey, siz devam edin.
Buyurun.
CAVİT ARI (Antalya) - Hiçbir kurum cevap vermeyecek, vermeyerek de...
BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Arkadaşlar...
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Teklif sahibi olarak milletvekiline ne diyorsun?
CAVİT ARI (Antalya) - Ayar veriyor.
OĞUZHAN KAYA (Çorum) - İnsicamımı bozamazsın diyorum, ne diyeceğim başka? Teklif sahibiysek burada da milletvekiliyiz.
BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Arkadaşlar...
CAVİT ARI (Antalya) - Sen buraya konunu anlatmak için geldin, ayar vermek için değil.
BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Oğuzhan Bey, devam edin.
Arkadaşlar, lütfen hatibe saygılı olalım, tartışma adabına lütfen uyalım.
CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Başkanım, önce hatip saygılı olacak.
BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Ama siz müdahale ediyorsunuz Sayın Vekilim.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Edecek.
BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Niye edecek ya, öyle bir kural mı var? O zaman herkes herkese müdahale etsin. Öyle bir usul mü var yani?
CAVİT ARI (Antalya) - Biz görüşümüzü söylemeyecek miyiz?
BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Size söz verdiğimde söyleyin. Size söz vereceğim Sayın Vekilim, o zaman söylersiniz.
CAVİT ARI (Antalya) - Tamam, teşekkür ederim.
BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Buyurunuz Oğuzhan Bey.
OĞUZHAN KAYA (Çorum) - Diğer mevzuatlarda da benzer düzenlemeye yer verilmektedir. 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 30'uncu maddesi ile 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 7'nci maddesi, yapı kullanma izin belgesi gibi konular da buna ilişkindir.
Kanunun 4'üncü maddesiyle, Maden Kanunu'nun mülga olan 8'inci maddesi yeniden ihdas edilerek stratejik ve kritik madenlerle ilgili düzenleme yapılmaktadır. Maddeyle, öncelikli olarak ulusal ve uluslararası alanda arz ve talep durumu, kullanım alanları, sektör ihtiyaçları, ithalat ve ihracat düzeyleri dikkate alınarak bazı madenlerin ilgili bakanlık kurum ve kuruluşlarının görüşleri alınarak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından stratejik veya kritik maden olarak belirlenmesi öngörülmektedir. Düzenlemeyle, stratejik ve kritik madenlere izin süreçleri 7'nci maddedeki izin süreçlerine tabi olup izin verilmemesi durumunda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından izin için kurula sunulması amaçlanmaktadır.
Dünya üzerinde yaklaşık 90 çeşit maden işletilmekle birlikte bu madenlerin hepsi aynı önem ve önceliğe sahip değildir. 3213 sayılı Maden Kanunu'nda arama ve işletme faaliyetleri yönünden madenin grup ve cinsine ilişkin genel düzenlemelere yer verilmiş, istisnai birkaç düzenleme hariç olmak üzere bu faaliyetlerin yürütülmesi açısından grup, cins ve maden bazlı farklı hükümler öngörülmüştür. Aynı öneme sahip olmayan maden gruplarının aynı yasal düzenlemeye tabi olması; millî güvenlik zafiyetine, cari açık ve ekonomik büyüme bakımından doğru politikaların uygulanamamasına ve sanayi üretimi bakımından ciddi risklere sebebiyet verebilecektir.
Dünyadaki gelişmelere paralel olarak ülkemizin de jeopolitik konumu, başta savunma sanayisi olmak üzere teknolojik gelişmeler ve benzeri nedenlerle stratejik ve kritik madenlerin ekonomiye kazandırılması önem kazanmaktadır. Bu madenlerin arz sürekliliğinin sağlanması, arz kesintilerine karşı önceden tedbir alınabilmesi, ekonomi politikalarının oluşturulabilmesi ve uygulanabilmesi, sanayinin maden ihtiyaçlarının hızlıca tespit edilip çıkarılması, ekonomimize kazandırılması ve stoklanması konusunda önlemlerin alınması gerekmektedir.
Arz kesintisi ve yüksek fiyat artışı hâlinde ciddi ekonomik sorunlar ve güvenlik zafiyeti doğabilecek sanayi üretiminin girdilerinden olan ve yüksek arz riski taşıyan madenler "kritik maden" olarak tanımlanmışken ulusal güvenlik ve ekonomik refah için yüksek öneme sahip olan, iç ve dış kuvvetler tarafından arzı kısıtlanabilecek olan madenler ise "stratejik maden" olarak tanımlanmıştır. Stratejik ve kritik madenlerin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından Millî Savunma Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı ile ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının görüşleri doğrultusunda tespit edilmesi öngörülmektedir.
Stratejik ve kritik madenlere ilişkin kamulaştırma işlemlerinde acele kamulaştırma olanağı getirilmektedir. Ülkenin olası riskli durumlara özgü ihtiyaçları gözetilerek Cumhurbaşkanına ülkenin ihtiyaçları gözetilerek maden stoku belirleme yetkisi de verilmektedir. Böylelikle teklif edilen düzenleme sayesinde başta nadir toprak elementleri olmak üzere kamu menfaatleri açısından özel öneme sahip madenlerimize ilişkin özel düzenlemeler bir hukuki sürece kavuşturulmaktadır. Dünyada da bunun benzer örnekleri mevcuttur. Kendi stratejik ve kritik ham maddelerini belirleyen AB, ABD, Japonya, Avustralya gibi ülkeler genellikle millî güvenlik, ekonomik büyüme, teknolojik gelişme ve sürdürülebilir kalkınma gibi çeşitli stratejik hedeflere göre hareket etmektedir. Örneğin, savunma endüstrileri, elektronik cihazların üretimi ve enerji türüne ilişkin olan ham maddeler ABD'nin öncelikleri arasında yer almaktadır. Japonya dışa bağımlı bir ülke olarak stratejik ve kritik ham maddelerin tedarik güvenliğine büyük önem vermekte, Kanada bu kapsamda detaylı teşvik programları uygulamaktadır.
Kanunun 5'inci maddesiyle, Maden Kanunu'nun 13'üncü maddesinde yer alan işletme ruhsat bedeli gelir payının yüzde 50'den yüzde 70'e çıkarılması öngörülmektedir. Hâlihazırda ruhsat bedellerinin yüzde 30'u çevre uyum çalışmalarına, yüzde 20'si Genel Müdürlük bütçesine, yüzde 50'si de genel bütçeye ayrılmaktadır. Teklifle, ruhsat bedellerine yüzde 30 oranında bir indirim yapılmakta ve ruhsat bedeli kadar ayrıca rehabilitasyon bedeli de alınması öngörülmektedir. Teklifle, ilerideki maddelerde işletme ruhsat bedeli kadar rehabilitasyon bedeli alınması öngörüldüğünden genel bütçeye aktarılacak payın işletme ruhsatı bedelinin yüzde 70'i olarak belirlenmesi sağlanmakta, böylece hazine gelirlerinin azalması önlenmektedir.
Ayrıca, maddeyle, rehabilitasyon bedelinin kamu kurum ve kuruluşları haricinde ham madde üretim izninin sahibinden de alınması ve rehabilitasyon bedellerin nemalandırılması, bedellerin ödenmesine ilişkin hükümlerin yerine getirilmemesi hâlinde idari yaptırım gibi hususlarda düzenlenmektedir.
Son olarak, kamu kurum ve kuruluşları uhdesindeki ham madde üretim izni sağlanan rehabilitasyona öncelikli ve asli olarak kamu kurum ve kuruluşları yükümlü kılınmakta ancak istenmesi durumunda rehabilitasyon yükümlülüklerinin, gerekli masrafların karşılanması şartıyla bu kurumlar adına Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yapılabilme imkânı da getirilmektedir.
Kanun gereği işletme ruhsat bedellerinin yüzde 30'u çevre uyum çalışmaları için teminat olarak alınmaktadır. Ruhsat sahipleri her yıl ödedikleri bu çevre uyum bedelini sahayı çevreyle uyumlu hâle getirmek şartıyla geri alabilmektedir. Tek hazine hesabı uygulaması nedeniyle çevre uyum bedellerin nemalandırılması, nemaların takip edilmesi ve nemaların çevreyle uyum çalışmalarını yürütecek idarelerin emrine çalışmalardan önce sunulması mümkün olamamaktadır. Bu sebeple, mevcut durumda ruhsat sahiplerinden tahsil edilen çevreyle uyum bedelleri madencilik faaliyetlerinin sonrasında yapılması gereken çevre uyum çalışmalarında kullanılamamakta, bu çalışmalarda maliyeti karşılayamamakta ve çevreyle uyum çalışmaları aksamaktadır. Sahaların çevreyle uyumlu hâlde terk edilmemesi madencilik sektörüne bakış açısını olumsuz etkilemekte, bu bakış açısı devamında madencilik faaliyetlerinin gelişmesini engellemektedir. Ülkemizde maden çeşitliliği ve rezervi dikkate alındığında madencilik sektörünün gayrisafi millî hasıla içerisindeki seviyesi artırılmaya çalışılmaktadır.
Rehabilitasyon çalışmalarında daha etkin bir çalışma yapılması, böylelikle can ve mal güvenliği ile doğanın korunması ilkelerine ilişkin uygulamanın güçlendirilmesi, madenciliğe karşı kamuoyunun desteğinin artması, bunun sonucu olarak madencilik faaliyetlerinin sürdürülebilir madencilik ilkesine uygun ve daha etkin yürütülebilmesi amaçlarıyla söz konusu düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur.
İşletme ruhsat bedelinin hesaplanmasının değiştirilmesiyle beraber rehabilitasyon bedelinin işletme ruhsat bedeli kadar alınacağı düzenlenmiştir. Rehabilitasyon bedeli, vadesi, yatırılma zamanı, tahsil usulünde ve yatırılmamasının yaptırımında ruhsat bedeline ilişkin hükümlerle paralellik sağlanmıştır. Rehabilitasyon bedellerinin özel hesapta tutulabilmesi sağlanmış, rehabilitasyon bedelinin teminat mahiyeti gösterilerek devir, haciz, temlik konusu edilemeyeceği düzenlemiştir.
Çevre ve uyum bedellerinin yıllar içinde değer kaybetmesinin engellenmesi amacıyla bakanlık tarafından yönetmelikle belirlenecek şekilde nemalandırılması, nemalandırılan rehabilitasyon bedellerinin rehabilitasyon gerçekleştirildiği takdirde ruhsat sahibine iade edileceği, rehabilitasyon faaliyeti gereği gibi yerine getirilmediği takdirde Genel Müdürlüğün maden üretim faaliyetlerini durdurabileceği, kamu kurum ve kuruluşları uhdesinde olmayan ham madde üretimimizi sahiplenenlerin rehabilitasyon yükümlülükleri olduğu düzenlenmiştir.
Kamu kurum ve kuruluşlarına ait olan ham madde üretim izni sahiplerininse rehabilitasyona dair sorumlulukları olduğu düzenlenmekle beraber, rehabilitasyon için ayırdıkları kaynağı Tarım ve Orman Bakanlığına aktarmaları suretiyle rehabilitasyonun Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından da yapılacağı düzenlenmiştir. Ayrıca, rehabilitasyon yükümlülüğünü ihlal eden kamu kurum ve kuruluşlarına bir ay süre verileceği, eksikliğin giderilmediği durumlarda faaliyetin durdurulacağı da düzenlemeyle getirilmiştir. Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğünün rehabilitasyona ilişkin görev ve yetkilerin 1'inci grup (a) bendi madenler için Yatırım İzleme Koordinasyon Başkanlığı, il özel idareleri tarafından kullanılacağı da düzenlenmiştir.
Kanunun 6'ncı maddesiyle Maden Kanunu'nun 14'üncü maddesinin dördüncü fıkrasının (e) bendinde yer alan "krom" ibaresi fıkra metninden çıkarılmakta, işletme izni için sahalarda ruhsat bedelinin yüzde 50 fazlası kadar devlet hakkı alınması düzenlenmektedir. Devlet hakkı kayıplarının önüne geçilmesi amaçlanmaktadır. Şöyle ki halihazırda 3213 sayılı Maden Kanunu'na ekli 3 sayılı tabloda altın için devlet hakkı oranı 2.101 ons ve üzeri rakamlar için yüzde 15 olup 2005 yılı şubat ayı ortalaması itibariyle ons fiyatı 2.910 dolar seviyesine eriştiğinden bu fiyata denk gelen devlet hakkı payı yüzde 15 olarak uygulanmaktadır. Küresel ekonomik belirsizliklerin sürmesi ve merkez bankalarının genişleyici para politikalarına devam etmesi altın fiyatlarında değişkenlik arz edeceğini ortaya koymaktadır. Bu sebeple, ons fiyatı 2.101 dolar ve üzeri fiyatlar için devlet hakkı artırılmıştır. Ayrıca, 3 sayılı tabloda yer alan diğer metalik madenler yönünden de aynı çerçevede beklentiler oluştuğundan bu tablodaki diğer madenler bakımından da güncellemeler yapılmasına ihtiyaç duyulmuş, bu kapsamda ek 3 sayılı tabloda yapılan değişiklikle devlet hakkı kayıplarının önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Diğer taraftan, krom madeni 3213 sayılı Maden Kanunu'na ekli 3 sayılı tabloda yer almasına rağmen Londra Metal Borsasında işlem görmediğinden bu tablodan çıkarılarak genel hükümlere tabi hale getirilmesi ve devlet hakkı kayıplarının önüne geçilmesi amaçlanmaktadır. Mevcut kanuna göre madenlerden her yıl en az işletme ruhsatı bedeli kadar devlet hakkı alınmaktadır. Maden sahalarının rehabilitasyonu için öngörülen yeni modele göre ruhsat bedeli yüzde 30 oranında azaltılmakta, rehabilitasyon bedeli ise atılmaktadır. Bununla birlikte, devlet hakkı en az ruhsat bedeli kadar alındığından ruhsat bedelinin indiriminin devlet hakkı gelirinin azalmasına yol açmaması amaçlanmaktadır. Kanunun gereği, işletme izni olan devlet maden ruhsatlarından her yıl en az ruhsat bedeli kadar devlet hakkı alınmakta, kamu kurum ve kuruluşları uhdesinde olmayan ham madde üretim izni sahalarında ise devlet hakkı ve çevreye uyum bedelleri alınmaktadır. Yeni düzenlemelerle beraber işletme ruhsat bedelinin hesaplanması değiştirilmiştir.
Kanunun 10'uncu maddesinden krom madeni çıkarılmıştır, bundan bahsettik.
Kanun teklifimizin 7'inci maddesiyle, Maden Kanunu'nun 16'ncı maddesinde 2'nci grup (b) bendi ve 4'üncü grup maden ruhsatları haricinde ruhsatların saha konumu, rezerv bilgileri ve benzer hususlar doğrultusunda gerekli görüldüğü hâllerde ihaleyle ruhsatlandırılabileceği, maden arama projelerinde yatırım teminatı alınması hususları düzenlenmiştir.
Maddeyle, maden arama döneminde öngörülen yatırım teminatı zorunluluğu getirilerek gerçek yatırımcıların nitelikli arama faaliyeti yapması hedeflenmektedir. Uygulamada, arama ruhsatı için istenilen asgari şartları yerine getirebilen ancak maden arama faaliyeti yapmayı planlamayan ya da buna mali ve teknik açıdan yeterli olmayan gerçek veya tüzel kişilerin farklı amaçlarla arama ruhsatı edinebildiği görülmektedir. Bu ise sahaların nitelikli bir arama faaliyeti yapmayan kişiler elinde atıl kalmasına sebebiyet vermektedir.
Aynı gruptaki farklı madenler, aynı alanda birlikte bulunsalar dahi ayrı ayrı ruhsatlandırılamamaktadır. Özellikle 4'üncü grup madenlerin çıkarılması ve işletilmesi, farklı teknolojiler, yatırım maliyetleri ve planlama süreçleri gerektirdiğinden tek bir ruhsat altında farklı madencilik faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi ekonomik, çevresel ve teknik olarak sürdürülebilir değildir.
16'ncı maddenin yedinci fıkrasındaki değişiklikle, arama ruhsatı verilmesi için başvuru sahibinin sunduğu projenin iş programındaki maliyetinin yüzde 5 oranında yatırım teminatı ödenmesi zorunluluğu getirilmekte, 17'nci maddedeki değişiklik dikkate alındığında bu teminat, arama faaliyetlerinin arama projesindeki taahhütlere uygun olarak yapılmasını temin ve teşkil etmeye yönelik olup taahhütlerin yerine getirildiği durumlarda ruhsat sahiplerine iade edilecek, aksi durumda irat kaydedilecektir. Arama ruhsatı düzenlenmesi için yatırım teminatı zorunluluğu getirilmesi, doğası gereği önemli ölçüde emek, maliyet, teknik bilgi ve donanım gerektiren maden arama faaliyetlerinin ekonomik ve teknik bakımdan daha yetkin yatırımcılar tarafından yürütülmesini ve ülkemiz maden arama faaliyetlerinin niteliğinin artırılması, bu kapsamda ülkemizin madencilik potansiyelini mümkün olan en yüksek seviyede ortaya konulmasını sağlayacaktır.
On ikinci fıkradaki değişikliklerle aynı grup ruhsatların birbiri üzerine verilemeyeceğine dair mevcut kurala 4'üncü grup madenlerin yer aldığı bentler yönünden istisna getirilerek bu bentlerdeki madenlerin aynı alanda birlikte bulunması durumunda ayrı ayrı ruhsatlandırılmasına olanak sağlanmakta, bentlerdeki madenlerin ayrı ayrı ruhsatlandırılmasına imkân tanınması ise hem madenlerimizin atıl kalmasını önleyecek hem de kaynakların daha verimli ve etkin bir şekilde değerlendirilmesine olanak sağlayacaktır. Düzenleme sayesinde arama faaliyetlerinin daha etkin ve etkili yürütüleceği, böylelikle üretim faaliyetlerinin artacağı, madencilik sahalarında alansal büyüme gerçekleşmese dahi artacak verimlilik sayesinde madenciliğin gayrisafi millî hasıladaki payının da artacağı değerlendirilmektedir.
Kanun teklifinin 8'inci maddesiyle, Maden Kanunu'nun 17'nci maddesinde değişiklik yapılarak arama dönemlerinde yapılması zorunlu faaliyetlerin yapılmaması durumunda teminat iradı ve ruhsat iptali gibi yaptırımlar öngörülmektedir. Maddeyle, arama ruhsatı dönemine ilişkin yükümlülükler sadeleştirilerek arama faaliyetlerinin mali yeterliliğe sahip tecrübeli kişilerce nitelikli şekilde yapılabilmesi için arama döneminin sonuna kadar, üç boyutu ve miktarıyla rezervin belirlenmesi yükümlülüğü ve projede sunulan taahhüde uyulmaması hâli için teminatın iradı yaptırımı öngörülmektedir. Yatırım programlarının gerçekçi şekilde hazırlanması ve programlara azami ölçüde riayet edilmesi için yatırım programının iki yıl üst üste yüzde 50'nin altında gerçekleştirilmesi durumunda ruhsat iptali yaptırımı getirilmesi amaçlanmaktadır.
Maden arama çalışmaları uzun ve meşakkatli uğraşlar isteyen, yüksek maliyetli ve mali açıdan yüksek risk taşıyan çalışmalardır. Bir madenin aranması ve bulunan yatağın işletilerek ekonomiye kazandırılması uzun vadeli ve teorik çalışmalar gerektirmektedir. Bu gerekliliğin yeterince etkin şekilde yerine getirilmesi için zorlayıcı teminat şartı ve yaptırımlar öngörülmesi gerekmektedir.
Kanun teklifinin 9'uncu maddesiyle, Maden Kanunu'nun 24'üncü maddesinde yapılacak değişiklikle, rehabilitasyon düzenlemelerine uyum sağlanmakta ve ruhsat temdit koşulları yeniden belirlenmektedir. Maddeyle, rehabilitasyona ilişkin hususların daha ayrıntılı ve özel olarak yeniden düzenlendiği, diğer maddelere uyum sağlanması, ayrıca ruhsat süresinin uzatılması taleplerinin uygun bulunabilmesi için asgari üretim şartının yönetmelikle belirlenmesi ve üretim yapılmayan ruhsatların temdit edilmemesi öngörülmektedir. Mevcut düzenlemede işletme ruhsatı süresinin uzatılması için üretime yönelik asgari bir faaliyet şartı bulunmamaktadır. Bu nedenle, üretim yapmayan ruhsat sahiplerinin bile sadece şeklî şartları, evrakları ve işlemleri yerine getirerek ruhsatlarını uzatabildiği görülmektedir. Bu durum, madenlerin atıl kalmasına ve kamu kaynaklarının verimli şekilde kullanılmamasına yol açmaktadır. 24'üncü maddenin on birinci ve on ikinci fıkralarında yer alan ifadeler uygulamada anlam karışıklığına neden olmakta, aynı fiil nedeniyle mükerrer ceza uygulandığı iddialarıyla idari para cezaları yargı kararıyla iptal edilmektedir. Maden sahalarının bilinçli şekilde atıl bırakılmasının önüne geçmek açısından asgari üretim faaliyeti şartı getirilmektedir, kanundaki mükerrerlik cezası ortadan kaldırılmaktadır. Rehabilitasyon bedeline ilişkin terim birliğinin sağlanmasıyla diğer madde içerikleriyle bütünlük oluşturması öngörülmektedir.
Kanun'un 10'uncu maddesiyle, Maden Kanunu'nun 30'uncu maddesiyle herhangi bir sebeple hükümden düşmüş, terk edilmiş veya taksir edilmiş alanların her zaman ihaleyle ruhsatlandırılmaması, gerekli hâllerde müracaatla ruhsatlandırılması düzenlemiştir. Maddeyle, mevcut durumlarda müracaatla verilen 2'nci grup (b) bendi ve 4'üncü grup madenlere ilişkin ruhsatlar üzerinde herhangi bir çalışma yapmadan ya da herhangi bir tespitte bulunmadan ruhsatın terk edilmesi, düşmesi veya iptal edilmesi gibi durumlarda ihalelik saha konumuna düşmektedir; bu da zaman zaman kamuoyunda yanlış algıya, ülkenin büyük bir kısmının "ihalelik maden ruhsat sahası" gibi ifade edilmesine yol açmaktadır. Teklifle, 2'nci grup (b) bendi ve 4'üncü grup madenlere ilişkin sahalar da müracaatla verileceği gibi ihaleye de çıkarılabilecektir. Herhangi bir nedenle hükümden düşen, iptal edilen ya da terk edilen, faaliyette bulunulmamış ruhsat sahaları sicilden terkin edilerek müracaata açık hâle getirilecektir. Bu gruplar dışında diğer grup sahaları ise mutlak surette ihaleyle ruhsatlandırılacaktır çünkü sahaların rezervi görünür durumdadır.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Başkan, bitmez bu böyle.
BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Vallahi bence de.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Yani böyle olmaz gerçekten, hepimiz okuduk, biliyoruz teklifi.
BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Sayın Vekilim, toparlayalım artık.
OĞUZHAN KAYA (Çorum) - Başkanım, bilgilendirme açısından; 1'inci grup madenlerin (a) bendi: İnşaat, kum çakılı. (b) bendi: Tuğla, kiremit grubu. Yine, 2'nci grup doğal kayalar, taşlar (a) bendi: Agrega, kalsit, kalker. (b) grubu: mermer, blok granit, andezit. (c) grubu: Entegre tesislerde öğütülen kayaçlar. 3'üncü grup madenler: Tuz, deniz ve göllerde eriyik tuzlar. 4'üncü grup madenler: Endüstriyel ham maddeler. 4'üncü grubun (a) grubundakiler: Bentonit, lityum, magnezyum, bor, trona, fosfat gibi madenler. Yine, 4'üncü grupta enerji ham maddeleri: Taş kömürü, linyit, asfaltit, metalikler. (c) grubu: Altın, gümüş, platin, bakır, krom, kobalt, çinko. Radyoaktif maddeler: Uranyum, toryum, radyum. 5'inci grup: Kıymetli taşlar, elmas, safir gibi. Arama işletmede bunlarda, gruplarda da bilgi vereyim dedim.
Şu konuyu da anlatayım, bitireceğim: Kanun teklifinin 11'inci maddesiyle de 3213 sayılı Kanun'a aşağıdaki geçici madde eklenmesiyle, maddeyle sınırlı zeytincilik alanlarında ülkenin elektrik ihtiyacına yönelik madencilik faaliyetlerinin yapılabilmesi öngörülmektedir. Maddeyle, zeytincilik sahalarında üretilecek, ülkenin elektrik ihtiyacı için gerekli olan madencilik faaliyetleri kapsamında zeytin ağaçlarının taşınması, yeni zeytinlik saha tesisinin Bakanlıkça belirlenen usul ve esaslar doğrultusunda yapılacağı düzenlenmiştir.
3573 sayılı Kanun'un 20'nci maddesi uyarınca 1995 yılından bu yana zeytinliklerde ve zeytinlik alanlarda 3 kilometre mesafedeki yerlerde madencilik faaliyetleri yürütülmemektedir. Yasal mevzuatta zeytinlik ve zeytinlik sahası tanımının bulunmayışı uygulamada belirsizliğe neden olmaktadır. Tapuda zeytinlik kaydı olmayan alanlarda zeytinlik ağaçların bulunması veya zeytinlik kaydı olup hiç ağaç bulunmaması gibi çeşitli durumlar yaşanmakta hatta madencilik faaliyeti yürütülen alanlarda yakınlarda, sonradan dikilen zeytin ağaçları madencilik faaliyetini engellemektedir. Enerji ham maddelerine yönelik madencilik faaliyetlerinin engellenmesi, mevcut termik santrallerin faaliyetlerine devam edebilmesi ve enerji arz güvenliği açısından kritik durumlara sebebiyet vermektedir.
Ülkemizde termik santrallerde elektrik üretiminde kullanılan madenlerin büyük bir kısmı zeytinlik bitki örtüsünün bulunduğu alanlarda yer almakta olup 3573 sayılı Kanun'la da kaynakların değerlendirilmesi engellemektedir. Gelişmiş ülkelerde zeytinliklerde madencilik faaliyetleri mutlak şekilde yasaklanmamış, çevreyle uyumlu bir şekilde faaliyetlerin sürdürülmesi sağlanmıştır. Örneğin İspanya da Yunanistan da bu kapsamdadır. Kamu yararı doğrultusunda zeytinlik-madencilik arasında makul bir denge kurulması, enerji arz güvenliğinin sağlanması, artırılması, elektrik üretimi ihtiyacının karşılanması, elektrik üretimlerinde çeşitliliğin korunması gerekmektedir. Ayrıca, mevcut uygulama, kazanılmış hakların ihlaliyle belirsizlik yaratmakta, yatırım ortamını olumsuz etkilemektedir.
Düzenlemenin kapsamı: Düzenleme geçici nitelikte olup sınırlı bir alan için geçerli olacak, zeytinlik üzerinde ciddi olumsuz etki bırakmayacaktır. Elektrik üretimi ve madencilik faaliyetine kanuna ekli harita ve koordinat listesi sınırları içinde zeytinlik olan alanlara kamu yararı doğrultusunda izin verilecektir. İzin verilmesi şartı olarak zeytin ağaçlarının taşınması esas alınmış, taşınamayan durumlarda ise eş değer büyüklükte yeni zeytin sahaları tesis edilmesi zorunlu hâle getirilmiştir. Söz konusu sahaların rehabilitasyonu amacıyla ruhsat sahibinden işletme ruhsat bedelinin 2 katı tahsil edilecek ve madencilik faaliyeti biten sahaya en az aynı sayıda zeytin ağacı dikilerek alan tekrar zeytinliğe dönüştürülecektir. Hazine taşınmazları bu kapsamda zeytinliği kamulaştırılanlara rayiç bedel üzerinden kiralanabilecek, böylelikle zeytincilikle uğraşan çiftçilerimizin faaliyetlerinin devamlılıkları sağlanacaktır. Enerji güvenliği ile çevresel konum arasında makul bir denge kurulabilecek, kamu yararı esas alınarak kontrollü ve telafi edici madencilik faaliyetlerine izin verilecektir.
Zeytinlik düzenlemesi nedeniyle teklif edilen maddeyle, ekli koordinatlarda, alanlarda 82 bin adet zeytin ağacı bulunmakta olup bu rakam Muğla ilindeki mevcut zeytin ağacı sayısının yüzde 4'ü, ülkemizdekinin ise binde 4'ü civarındadır. Ayrıca, düzenleme uyarınca bu zeytin ağaçlarının taşınması hâlinde kısa sürede ürün vereceğine dair örnekler de akademik çalışmalarda mevcuttur. Taşınamayacağının anlaşılması hâlinde ise eş değer büyüklükte yeni zeytin bahçesi ihdası gerekmekte, bu büyüklüklere ilaveten bu ruhsatlardan rehabilitasyon bedeli 2 kat olarak alınmaktadır.
Bu zeytin alanının, ekili krokili alanın büyüklüğü 37 bin hektardır. Yatağan ruhsatına dair koordinatlarının büyüklüğü 14.100 hektar, Yeniköy-Kemerköy ruhsatının büyüklüğü, alanı 23 bin hektardır.
Koordinata konu ruhsatlar kime aittir? Bunları da cevaplayabiliriz. Yeniköy ve Kemerköy, İçtaş-Limak ortaklığına; Yatağan, Aydem Holding ortaklığına aittir.
Zeytin maddesine konu termik santrallerde yaklaşık kaç kişi istihdam edilmektedir? Santraller ve ruhsatlı alanlarda çalışanlarla birlikte 5 bin kişi istihdam edilmektedir. Termik santralin ürettiği elektriğin ekonomik değeri yıllık 700 milyon dolardır.
Zeytin maddesine konu alanda kaç köy bulunmaktadır? 26 köy ve mahalle bulunmaktadır.
Zeytinlik maddesine konu termik santraller Türkiye'nin elektrik üretiminin ne kadarını karşılamaktadır? Bu santraller, ülkemizin elektrik üretiminin yüzde 3,5'unu karşılamaktadır.
Zeytinlik maddesine konu alanda ne kadar kömür rezervi bulunmaktadır? Koordinatlı alanda kömür rezervinin muhtemel olarak 190 milyon ton olduğu tahmin edilmektedir. Yeniköy ruhsatında 165 milyon ton, Yatağan ruhsatında 35 milyon tondur. Bu alanlarda daha önce rehabilitasyon çalışması yapıldı ve Yeniköy ruhsatında bugüne kadar rehabilitasyon amacıyla 4 milyon ağaç dikilmiş, Yatağan ruhsatında bugüne kadar rehabilitasyon amacıyla dikilen sadece zeytin ağacı sayısı 10 bin civarındadır.
BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Sayın Vekilim, bitiyor mu?
OĞUZHAN KAYA (Çorum) - Bitireceğiz Başkanım, topluyorum.
Türkiye'de rehabilitasyon amacıyla dikilen toplam ağaç sayısı 22 milyonun üzerindedir. Bunun yaklaşık...
(Uğultular)
SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - La Fontaine'den masallar dinliyoruz.
OĞUZHAN KAYA (Çorum) - Başkanım, zeytinlik önemli, maddeyle ilgili...
BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Hızlıca artık toparlayalım.
OĞUZHAN KAYA (Çorum) - Bunun yaklaşık 183 bin adedi zeytin ağacıdır.
"Rehabilitasyon amacıyla bugüne kadar ne kadar para harcandı?" 4,5 milyar TL. "Bu ruhsatlara bir imtiyaz mı sağlanıyor?" Koordinatlı alandaki ruhsatların tarihi 1960'lı yıllara dayanmaktadır. Buradaki ruhsat hukuku, zeytinliklerde, madencilik yasağının getirildiği 1995 yılından önce doğmuştur. Bu nedenle zeytinlik alanlarda madencilik düzenlemesiyle bu ruhsatların mülkiyet haklarının zedelendiği iddiaları da mevcuttur.
"Türkiye'de mevcut ruhsatların yüz ölçümü oranı nedir, sayıları nelerdir?" dersek; arama ruhsatı yüzde 8,7, işletme ruhsatı 8,76, işletme izni 3,1.
İşletme izinli alan içerisinde bugün itibarıyla bilfiil kazı yapılan alan ise ülke yüz ölçümünün binde 1'i kadardır.
Ülkemizde 2002'den önce 89 milyon zeytin varken bugün 200 milyon zeytin ağacı bulunmaktadır.
Ülkemizin zeytin ihracat geliri, 2024 yılında zeytin ihracat geliri 60 milyon dolardır.
Yapılan incelemeler neticesinde, maddenin yasalaşması hâlinde elde edilecek kömür, termik santralleri yaklaşık on yıl götürecektir.
"Zeytin ağaçları taşındığı takdirde verimini koruyor mu?" Zeytin ağaçlarının taşınabileceğine ve taşındıktan sonra kısa sürede eski verimine dönüşebileceğine dair uygulamada akademik çalışmalar mevcuttur.
SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - O akademik çalışmayı yapan hiç zeytin ağacı görmüş mü?
OĞUZHAN KAYA (Çorum) - Başkanım, Kanunun 12'nci maddesiyle Maden Kanunu'nun geçici 46'ncı maddesinde çevreyle uyum teminatı, teminat mektubu olarak verilmiş olan ruhsatlar için geçiş hükümleri düzenlenmiştir. Maddeyle çevreyle uyum teminatı, teminat mektubu verilmiş olan ruhsatlarda maddenin yürürlük tarihinden itibaren herhangi bir bildirim yapılmaksızın bir yıl içerisinde teminat mektuplarındaki kayıtlı tutar kadar bedelin MAPEG hesabına yatırılma zorunluluğu getirilmiştir. Aksi takdirde, teminat mektupları nakde çevrilerek rehabilitasyon bedeli hesabına aktarılacağı hüküm altına alınmaktadır. Yine, önceden tahsil edilen ve bu madde kapsamında tahsil edilecek çevre uyum bedeli ve nakdî çevre uyum teminatları rehabilitasyon bedeli hesabına aktarılacağı ve madde kapsamında rehabilitasyon bedeli hesabına aktarılan bedellerin nemalandırılacağı hususu da belirtilmektedir.
Kanunun 13'üncü maddesiyle de...
Başkanım bir dakika, 13'ten de bahsedelim biraz.
SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Zeytin çarptı valla sizi vekilim!
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Herkese sınırsız süre verilecek mi?
BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Oğuzhan Bey, artık tamamlasak.
OĞUZHAN KAYA (Çorum) - Toparlıyorum Başkanım, bir konu var, onu...
Başkanım, kanunun 13'üncü maddesiyle de Maden Kanunu'nun ek (2) sayılı tabloda değişiklikle ruhsat bedellerine ilişkin hesaplama yöntemlerinin rehabilitasyon bedelleri dikkate alınarak yeniden belirlenmesi ve ruhsat bedelinin yüzde 30 oranında bir indirim yapılmaktadır. Maddeyle rehabilitasyon bedelinin işletme ruhsat sahibinden işletme ruhsat bedeli kadar her yıl alınacağı şeklinde yeni bir düzenleme dikkate alınarak işletme ruhsat bedelinin yüzde 30'u oranında bir indirim amaçlanmaktadır.
Kanunun 14'üncü maddesi önemli maddelerimizden bir tanesi. Bu maddeyle de, 14'üncü maddesiyle de yenilenebilir enerji projelerinde mera alanlarının tahsis süreçleri düzenlenmektedir. Bakanlıkça Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanı (YEKA) olarak ilan edilen yerlerde yapılacak YEKA Projeleri için gerekli olan mera alanlarının tahsis amacı değişikliğine ilişkin Bakanlıkça ilgili idare nezdinde işlem yürütülebilmesi ve hem bu projeler için hem diğer enerji projeleri için mera tahsis amacı değişikliği işlemi ile çevresel etki değerlendirmesi sürecinin eş zamanlı olarak sürdürülebilmesi maksadıyla mera tahsis amacı değişikliği başvurularında ÇED raporunun ön şart olarak istenmemesi sağlanmaktadır.
BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Oğuzhan Bey...
OĞUZHAN KAYA (Çorum) - Düzenleme kapsamında yapılması öngörülen yeni düzenlemeyle bu süreçte önemli bir dönüşüm hedeflenmektedir. YEKA'da belirlenen alanlarda mera tahsis amacı değişikliğine yönelik işlemlerin, yarışma yapılmadan önce, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı koordinasyonunda ilgili idareler nezdinde yürütülmesine imkân tanınmaktadır. Bu sayede, yatırımcılara önceden vasfı değiştirilmiş, kullanıma hazır alanların sunulması mümkün hâle getirilecek ve bu projelerin uygulanabilirliği önemli ölçüde artırılacaktır.
Sonuç olarak, yapılacak bu değişiklikle yenilenebilir enerji yatırımlarının hızlandırılması hedeflenmekte, Türkiye’nin enerji dönüşüm hedeflerine ulaşmasında stratejik bir katkı sağlayacaktır. Enerji arz güvenliği, çevresel sürdürülebilirlik ve ekonomik kalkınma açısından büyük önem taşıyan bir durumdur.
Yine, kanunun 15'inci maddesiyle izin başvurularının azami altmış gün içinde sonuçlandırılması, ön lisans döneminde alınan iznin lisans süresi sonuna kadar geçerli olması, etüt aşamasındaki işler için ayrıca izin aranmaması hedeflenmektedir.
(Gürültüler)
AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) - Bitti Başkanım, bitti, az kaldı.
OĞUZHAN KAYA (Çorum) - Bitti Başkanım.
AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) - Bir iki madde kaldı.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Bir saat kırk beş dakikadır sunum...
OĞUZHAN KAYA (Çorum) - İki madde kaldı Başkanım.
AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) - Neler getirdiğini anlatacağız.
OĞUZHAN KAYA (Çorum) - Ayrıca, mevcut orman izin süreçlerinin rüzgâr ve güneş enerjisine dayalı projeler açısından oldukça parçalı ve zaman alıcı bir yapıya sahip olması, yatırımcılar için ciddi bir bürokratik yük oluşturmaktadır. Özellikle ön lisans ve lisans dönemlerinde ayrı ayrı edinilen ve tekrar eden izin adımları ve ölçüm/sondaj gibi faaliyetler için ayrıca izinler alınması, yatırımın hem süresini uzatmakta hem de motivasyonu azaltmaktadır. Bunun için yeniden izin alma süreci kaldırılmaktadır.
Başkanım, 16'ncı maddemizde de...
AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) - 16 son zaten.
OĞUZHAN KAYA (Çorum) - Başkanım, 16'ncı maddemize de kanuna yeni geçici madde eklenmesiyle...
(CHP milletvekillerinin laf atmaları)
BAŞKAN MUSTAFA VARANK - İlk imza sahihi olduğu için...
OĞUZHAN KAYA (Çorum) - ...rüzgâr ve güneş enerjisine dayalı yenilenebilir enerji tesislerinin imar ve yapı ruhsatı işlemlerinin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından da yapılabilmesi hedeflenmektedir. Rüzgâr ve güneş enerjisine dayalı yenilenebilir enerji tesislerinin imar ve yapı ruhsatı işlemlerinin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından da yapılabilmesi için madde düzenlenmiştir. Mevzuata göre enerji üretim tesislerinin imar planları; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, il özel idareleri ve ilgili yerel yönetimler tarafından onaylanmakta, yapı ruhsatı ve yapı kullanma izin belgeleri ise esasen yerel yönetimlerce düzenlenmektedir. Ancak uygulamada, bu süreçler kurumlar arası koordinasyon eksiklikleri, teknik kapasite farklılıkları ve uygulama birliği sağlanamaması gibi nedenlerle ciddi gecikmelere yol açmaktadır. Söz konusu onay ve ruhsatların edinilmesi zaman zaman bir yılı aşan sürelerde gerçekleşmektedir. Yatırımcı açısından bu durum, süreçlerin öngörülemez hâle gelmesine ve yatırım takvimlerinin aksamasına neden olmaktadır. Bu durumu kısaltmak için bu düzenlemeyi yapıyoruz. Düzenleme kapsamında, belediyelerin ya da özel idarelerin yetkileri alınmıyor, alternatif olarak Bakanlığa da bu yetki verilmiş oluyor.
17'nci maddeyle de Kanuna geçici 4'üncü maddesine yeni fıkra ekleyerek burada süre değişikliği yapıyoruz. “31/12/2020” ifadesini “31/12/2030” şeklinde ve “on yıl” ibaresini “on beş yıl” şeklinde değiştiriyoruz. Kanunun yayımı tarihinden itibaren 31/12/2030 tarihine kadar işletmeye girecek olan ve Bakanlık tarafından düzenlenen maden işletme ruhsatı ve izni kapsamında 3213 sayılı Kanun'un 2'nci maddesinin IV. Grup (b) bendinde yer alan madenlerin girdi olarak kullanıldığı elektrik üretim tesislerinden, ulaşım yollarından ve lisanslarında belirtilen sisteme bağlantı noktasına kadarki TEİAŞ ve dağıtım şirketlerine devredilecek olanlar da dâhil enerji nakil hatlarından, lisans tarihinden itibaren on beş yıl boyunca izin, kira, irtifak hakkı ve kullanma izni bedellerine yüzde 85 indirim uygulaması şeklinde bu süreyi uzatmış oluyoruz.
BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Sayın Vekilim, ilk imza sahibisiniz diye çok müsamaha gösterdik ama toparlayalım.
OĞUZHAN KAYA (Çorum) - Başkanım, son...
Burada da yine aynı şekilde burada da beş yıl uzatma getiriyoruz. Burada da yenilenebilir enerji için uzatma getiriyoruz aynı maddeyi...
Düzenleme gerekliliği yapılması, bunda da düzenleme yapıyoruz.
Başkanım, sabırla dinledikleri için herkese teşekkür ediyorum.
BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Sayın Vekilim, ben de diğer milletvekillerimize sabırla dinledikleri için teşekkür ediyorum.
Tabii, artık yeni dönemde ilk imza sahibi önemli olduğu için size biraz pozitif ayrımcılık yapmış olduk. Çok teşekkür ediyorum. Kanun çalışmalarında da diğer ekiplerle nasıl çalıştığınızı biliyoruz.
OĞUZHAN KAYA (Çorum) - Teşekkür ediyoruz Başkanım.