KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Kıymetli hazırun, ben de her birinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, geç saatler oldu, aslında burada siyaseten söylenen birtakım sözler vardı, onlara da cevap vermek isterdim ama bu saatte gündemi meşgul etmemek adına ağırlıklı konuşulan, vekillerimizin dile getirdiği bazı hususlara değinip sözümü sonlandıracağım.

Sondan başlayalım, en çok konuşulan hususlardan bir tanesi adrese teslim bir kanun yapıldığıyla ilgili. Hepimizin malumu, buradaki bahsi geçen termik santraller 80'li yıllarda yapılmış, daha sonra özelleştirilmiş ve bunların yakınlarında olan birtakım madenlerle ilgili, zeytinlik alanların altındaki madenlerle ilgili. Dolayısıyla burada koordinatlarının verilmiş olması aslında bir sınırlama anlamına geliyor, adrese teslim değil yani bir genelleme yerine bu optimum durumu ortaya çıkaracak bir adres teslimi yani bu manada adres teslimi, kısıtlamadır; ben bunu bu şekilde yorumluyorum aksi takdirde bütün alanlar için geçerli bir kanun yapmış olabilirdik.

İkincisi: Şeref Vekilimiz, özellikle bunu da söylemek istiyorum, kendisi buradan ayrıldı.

ŞEREF ARPACI (Denizli) - Geldim, buradayım.

MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - Burada mısınız, özür diliyorum, önde olmadığınız için...

İşte, dış yatırımcıların Türkiye'de olmadığından, Türkiye'ye gelmek istemediğinden bahsetti. Kıymetli Vekilim, bence şuradaki tabloyu, yatırımcıya olan yaklaşımı, yatırıma olan yaklaşımı görse hiçbir yatırımcı gerçekten Türkiye'ye gelmek istemez, hatta yerli yatırımcılar bile Türkiye'ye yatırım yapmaktan çekinir. Yani bence önce bu psikolojiyi değiştirmemiz lazım. Yatırımcıyı bir tehdit, âdeta yankesici gibi görmek başlı başına yatırımcıyı kaçıran bir tavırdır diye düşünüyorum.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Sizlerin tutumunu görünce gelmek istemiyorlar.

MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - Üçüncü husus: Yine, Şeref Vekilim özellikle sanayicilerin elektrik maliyetlerinin artırılmaması, bedel ödememesiyle ilgili söyledi; bu, özellikle Genel Kurulda da elektrik fiyatlarının artışıyla ilgili muhalefet milletvekillerimizin sürekli gündem ettiği bir konu; enerji maliyetlerinin, elektrik maliyetlerinin fazlalığıyla, artmasıyla ilgili bir konu ama şunu hepimiz biliyoruz: Biz enerji bağımlısı bir ülkeyiz yani enerjimizin yüzde 50'sinden fazlasını tedarik etmek durumundayız ve dışarıdaki fiyatlara bağımlıyız. Dolayısıyla, devlet, aslında kullandığımız elektriğin yüzde 50'sini hatta bazı durumlarda daha fazlasını sübvanse etmesine rağmen biz hepimiz elektrik için, enerji için bir bedel ödüyoruz ve elektrik dediğimiz, enerji dediğimiz şey de aslında hayatın merkezinde. Az önce bahsettiğimiz tarımdan hayvancılığa, sanayiye, her şeye kadar enerji bizim artık bir vazgeçilmezimiz. Dolayısıyla, aslında bizim ülke olarak da cari açığımız neredeyse aşağı yukarı enerji ithalatımıza eş değer. Yani biz enerji sorunumuzu çözmüş bir ülke olsak aslında bir o kadar cari fazlası olan bir ülke durumuna gelebiliriz. Buradan nereye varıyoruz? Enerji kaynaklarımızı değerlendirmemize, kullanmamıza, verimli bir şekilde hareket etmemize geliyor.

Tabii, ülke olarak özellikle son yirmi-yirmi beş yılda, iktidarımızda bu konuda gerçekten büyük işler yaptığımızı düşünüyorum geçmişte olmadığı kadar. İşte bunların en başında, hepinizin malumu, yaptığımız yatırımlarla Karadeniz'de çok miktarda bir doğal gazı çıkarmaya başladık. Bununla birlikte, yine, hepinizin malumu, devam etmekte olan nükleer santralimiz bittiğinde ülkenin enerji ihtiyacının yüzde 10'u kadarını oradan karşılıyor olacağız. Bunun dışında, yenilenebilir enerjiyle ilgili yaptığımız yatırımlar yine malum, bu alan taze ve sürekli gelişmeye devam ediyor ama tabii, bununla birlikte ülkenin enerji ve elektrik ihtiyacı da diğer taraftan büyüyor. Dolayısıyla, bizler bununla orantılı olarak bir hareket etme, bir tavır yapmak durumundayız. Tabii, muhalefette olmanın şöyle bir kolaylığı var: Yani sizler belki bir sektörü, bir meslek grubunu diğerine tercih edebiliyorsunuz veya siyaseten kalabalıkların hoşuna gidecek tavrı sergileyebiliyorsunuz ama biz hem enerji tedarikini hem gıda güvenliğini hem çevreyi hem de bütün meslek gruplarını dengeli bir şekilde yönetmek zorundayız; burada birini diğerine tercih etmek gibi bir lüksümüz yok, biz bunların hepsini sağlamakla mükellefiz. Dolayısıyla, buradaki dengeyi korumamız gerekiyor. Gerçi Nebi Vekilim söylediğinde bir tepki geldi ama ben de aynı şeyi söyleyecektim yani hiçbirimiz aslında bu zeytinliklerin ortadan kalkmasını arzu etmiyoruz tabii ama Rabb'imiz de maalesef, bu madenleri, bu değerleri çöllerin altına, işte ormanları ve tarım arazilerini de bir yere koymuyor yani bazen bunlar çelişiyor.

SEVDA KARACA DEMİR (Gaziantep) - Bu da fıtrat yani!

MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - Sonuna kadar dinlerseniz bir yere bağlayacağım.

Dolayısıyla, burada bir reel hareket tarzı oluşturmamız gerekiyor. Bununla ilgili yaptığımız bu kanuni düzenlemeyi de bu çerçevede değerlendirmemiz gerekiyor.

İkinci olarak, burada şöyle bir husus var: Tabii, temiz enerji, GES'ler, HES'ler, RES'ler, bunlar önemli ama teknik olarak da -yine ifade edildi aslında bu- yenilenebilir enerji kaynaklarınızın ebatıyla orantılı olarak sürekli enerji kaynaklarına da ihtiyacınız vardır yani arzın devamlılığı açısından bölgesel sürekli yirmi dört saat stabil bir oranda elektrik üretebileceğiniz enerji kaynaklarına, üretim tesislerine ihtiyacınız vardır. Bunlar nelerdir? Nükleer santral ve termik santrallerdir. Dolayısıyla yani bizim bunu da göze almamız gerekiyor, bunları da dikkate almamız gerekiyor. Sadece GES'lerle, RES'lerle bütün enerji tedarikimizi yapmamız mümkün değil. Dolayısıyla, burada makul ve rantabl bir bakış açısı yapmamız gerekiyor.

Aslında fazla da uzatmadan şunu söylemek istiyorum, kısmen Ömer Vekilimiz ve Ümit Vekilimiz de değindi: Bence burada tartışmamız gereken, konuşmamız gereken, sağlıklı konuşmamız gereken husus, bunların hiçbirinden vazgeçmemiz mümkün değil; enerjiden de vazgeçemeyiz, tarımdan da vazgeçemeyiz, belki zeytinlik alanlarımızdan da vazgeçemeyiz ama bunların arasındaki orantıyı, reel çizgiyi doğru belirlemek ve bunu da gerçekçi değerlerle, rakamlarla, mantıklı terimlerle konuşmamız gerekiyor ama maalesef, ben buradaki konuşmaları izlediğimde konuşmanın öncesinde gerçekten sabit bir fikre odaklanıp işte, kameraların önünde sadece kitlelere propaganda yapılan bir ortamı gördüğüm zaman bunun çok mümkün olamayacağını hissediyorum.

Dolayısıyla konuşmamın sonuna geldiğim zaman da buradaki kanunun, emin olun burada çalıştığımız bütün kanunların bu ülkenin geleceğiyle de ilgili en doğru adımları atmak adına olduğunu ve bizlerin, hepimizin niyetinin bu olduğunu ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.