| Komisyon Adı | : | SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3159) münasebetiyle |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 19 .06.2025 |
SÜMEYYE BOZ (Muş) - Ben de öncelikle gelen bütün konuklara, Bakanlıklardan ve kurumlardan gelen temsilcilere hoş geldiniz diyorum. Bu kadar ciddi bir meseleyi tartışırken çok ciddiyetsiz bir şekilde başlayan gün içerisindeki tartışmalara atıfta bulunarak umarız ki en azından burada konuşulanlar ciddiye alınır ve bunun sonucunda bu yasa teklifinde en azından bir virgül olsa dahi değişebilir. Fakat biliyoruz ki bir virgül dahi oynamayacak, buradaki hiçbir haklı muhalefet, hukuki gerekçeleri hatta ispatları bile ifade edilen hiçbir öneri dikkate alınmayacak çünkü sizin tarzınız, usulünüz iki yıldır en azından gözlemlediğim ve deneyimlediğim kadarıyla böyle ilerliyor.
Şimdi, Anayasa'ya aykırılıkları, çelişkileri, hileli tutumları, yeşil ambalajlarla sunulmaya çalışılan, işte, bu sermaye destekli yaklaşımları kişilere özel tahsis edilen muamelelere ve onlara ısmarlama yasalara birçok arkadaş değindi. Ben birazcık bu konunun sosyolojik ve aynı zamanda antropolojik etkisine kısmen giriş yaparak diğer boyutlara da atıfta bulunmaya çalışacağım.
Şimdi, Sosyolojiyi Araştırma Dergisi'nin bununla ilgili birçok çalışması var hatta bazı bölgelerde pilot bölgeler seçti, işte, Bergama, Arhavi gibi bazı yerlerde; umarız bu çalışmalar bir gün kürdistanda da yapılır ve bunun çalışmalarını, verilerini de sizlerle paylaşmış oluruz. Şöyle bir ifade var; bu bölgede yapılan çalışmalarda her ne kadar çok masum görünse de neticede bunun yaratmış olduğu hem ekolojik hem ekonomik hem de günlük yaşam rutinlerini, oranın geleneklerini yaşam biçimlerini değiştiren birçok veriyi elde ediyorlar. Çünkü şöyle bir mesele var: Her bölgenin sahip olduğu farklı antropolojik, kültürel, ekonomik ve toplumsal formasyonlar var, onların geçirmiş olduğu farklı dönüşüm projeksiyonları da söz konusu. Bu dinamikler de kendi içerisinde farklılaştığı için bölgeden bölgeye değişen çok ciddi etkilerini de görmüş oluyorlar. Bu etkilerden bazılarını şöyle ifade edebiliriz: Bir kere, ekosisteme ciddi bir etkisi oluyor ve bu, oradaki bitkilerin yaşam tarzına, canlıların yaşam tarzına ve onların sürekliliğine de etki ediyor; yerleşim yeriyle ilgili büyük sıkıntılar oluşuyor çünkü oradaki yerleşik halklar kendi yerlerini terk ederek başka bir yerde yaşamaya başlıyorlar. Böyle bir durumda bir adaptasyon ve kültür şoku, yeniden oraya kültürlenme sürecinde bir daha yeniden başlatma konusunda da sorunlar yaşıyorlar. Su kaynakları, tarım alanları problem yaşıyor ve günlük yaşam rutinleri endemik tür çeşitliliğinde de ciddi değişimlere sebep oluyor. Bütün bunlar aslında topyekûn bir popülasyonun, sosyal organizasyonun geçmişten bugüne kadar getirdiği yaşam dinamiklerinin ve alışkanlıklarının da değişmesi demek. Bu kadar basit bir olay olarak görülmemesi gerektiğini hatırlatmak istiyorum.
Onun dışında, gerçekten bu torba yasa teklifine baktığımızda, sanki her şey çok teknikmiş, teknik maddelerden ibaretmiş gibi ifade ediliyor. Bunun o kadar da teknik olmadığını, aslında doğaya karşı da kurumsallaştırılmış bir saldırı olduğunu ifade etmek gerekiyor çünkü biz ilk dere ıslahları, HES'ler, Yeşil Yol gibi projeler başladığında da bunun ardının arkasının geleceğinin ve bunun böyle bitmeyeceğinin, madenler için de bir altyapı hazırlandığının hep farkındaydık ve eminiz ki bu konuda çalışma yürüten bütün alanlar da aynı düşüncededirler.
Bu torba yasa içerisinde en çok dikkat çektiğim şeylerden biri, bir suskunluğun bir sermaye için karara dönüşmesi yani sükûtun ikrar meselesinin burada bir daha kendini nasıl tezahür ettiğinin, biz buna onay vermiyoruz ama sessizliğimizle beraber siz bunu onay kabul edebilirsiniz, çalışmalarınıza başlayabilirsiniz demenin bir yolu açılıyor ve üstelik bütün bu çalışmalar yapılırken de iç hukukla ilgili bütün kurallar, hukukla ilgili kuralların hepsi de görmezden geliniyor. Yani, bu kadar kendi içerisinde çelişmiş, bu kadar sermayeyi önceleyen, bu kadar halkın varlığını, halkın yaşam hakkını ihlal eden, bu kadar halk ile sermaye arasındaki çatışmayı bile derinleştiren bir şeyi ortaya çıkartmak hakikaten toplumla, demografiyle uğraşmak, oynamaktır, orada bir sosyolojiyi de yeniden dizayn etmeye çalışmaktır. Çünkü şöyle bir mesele oluyor: Ciddi anlamda oranın ekonomisiyle, sosyolojisiyle oynamış oluyorsunuz ve hâliyle ciddi bir ekonomik yoksulluktan sonra oradaki yerel halk mecbur kalıyor, bazen buna "Evet." demeye, onaylamaya. Böyle bir durumda madencileri ve çevrecileri de karşı karşıya getiren başka bir sosyal karşıtlık yaratmaya neden oluyor, bu kabul edilebilir bir mesele asla değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Sayın Vekilim, tamamlayalım
SÜMEYYE BOZ (Muş) - Bakın, Dersim'de, halihazırda 145 maden ruhsatının aktif olduğu bilgisini paylaşmışlar arkadaşlar bizimle. Bölgede orman yangınlarıyla boşaltılan alanlara ardından şirketler yerleşti ve bu süreç açıkça bir temizleme pratiğiyle yürütüldü. Şırnak Cudi Dağı bölgesinde yalnızca son iki yılda 19 ayrı maden ruhsatı verildi. Van, Hakkâri, Bitlis, Ağrı ve onlara sınır olan Muş gibi illerde ise içme suyu kaynaklarının dahi korunmadığı ve maden faaliyetlerinin yerleşimlere doğrudan yaşam hakkını tehdit olduğu biliniyor. Şöyle ifade edeyim: Hatta Ağrı'daki maden aramalarının atıklarının Murat'a karışmasından kaynaklı Murat'ta kıyıya vuran balıklar oldu ve o suyu içen insanlar, o sudan buğdaylarını yıkayan, tarımsal ürünlerini sulayan insanlar ve tarımsal arazilerini sulayan insanlar ne derece etkilenmiştir...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Sayın Vekilim, teşekkür ediyoruz.
SÜMEYYE BOZ (Muş) - Toplum sağlığını da ekosistemi de insan yaşamını da hiç sayıyorsunuz, bu kabul edilebilir bir mesele değildir. Ancak, şunu müsaadenizle ifade etmek istiyorum: Eğer bu madde yasalaşırsa ÇED konusu zaten işlevsizdi, daha da işlevsiz hâle gelmeye başlayacak. Bakanlık, artık koruyucu bir durumda değil, pasif bir onay makamına dönüşecek. Halkın katılımı zaten yoktu, bugün de gördük ama bundan sonra bilgi edinme hakkı dahi ortadan kalkacak, yargı süreçleri etkisizleştirilmek için ortaya çıkan bir yasal güvence yaratıyorsunuz onlara, sermayeye bir yasal güvence oluşturuyorsunuz, dava konusu bile yapılmayacak işlemler ortaya çıkacak; kabul edilebilir değildir.
BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Sayın Vekilim, teşekkür ediyoruz.
SÜMEYYE BOZ (Muş) - Değil maddelerin geri çekilmesi, komple teklifin yasanın geri çekilmesi gerekiyor.