Komisyon Adı | : | SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU |
Konu | : | Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3159) münasebetiyle |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 19 .06.2025 |
METİN İLHAN (Kırşehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizdeki her vatandaşımızı doğrudan etkileyecek çok önemli bir teklifi görüşmekteyiz çünkü teklifin kanunlaşması ve yürürlüğe girmesi durumunda telafisi güç zararlar ortaya çıkacaktır. Zira merkezî yönetime direkt yetkinin verilmesi sahanın gerçeklerden uzak kararlar almasına neden olacak ve doğal yaşama zarar verecek, suyumuzu ve havamızı kirletecek; daha da mühimi kısıtlı hâlde bulunan su kaynaklarımızın heba olmasına sebep olacaktır. Bu sebeple, teklifin kanunlaşmaması için tüm gücümüzle mücadele edeceğimizi özellikle belirtmek isterim. Zira söz konusu Türkiye'nin geleceğidir.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde ne yazık ki son yıllarda yabancı şirketlerin yerli taşeronları aracılığıyla altın ve diğer değerli madenleri arama ve çıkarma faaliyetlerinde önemli bir artış söz konusudur. Öncelikle şunu aziz milletimizin bilmesini isterim ki bu yabancı şirketlerin kârlılıkları Türkiye ekonomisine doğrudan bir katkı sağlamamaktadır. Şirketlerin tüm iletişim araçlarını kullanarak yaptıkları sosyal mühendislikler sırf kârlılık hedeflerine ulaşmak maksatlıdır. Bakınız, bununla ilgili dünyadan ders alınması gereken çok trajik bir örneği sizinle paylaşmak istiyorum: Cep telefonlarının vazgeçilmez metali olan koltan cevherini bulunduran Demokratik Kongo Cumhuriyeti dünyanın en yoksul ülkelerinden biridir. Sömürge madencileri kendileri zenginleşirken Demokratik Kongo Cumhuriyeti'ne acı ve gözyaşından başka bir şey vermediler. Umarım, bu örnek AKP'li milletvekilleri başta olmak üzere hepimize ders olur.
Madencilik faaliyetleri elbette ki önemlidir ancak bu faaliyetler kârlılık hırsıyla doğayı katledecekse buna asla müsaade etmeyeceğiz. Yer altı kaynaklarımızın devlet eliyle çıkarılması ve değerlendirilmesi esastır ve bu nedenle de 1963'te madenlerin yüzde 75'i kamunundu, geldiğimiz noktada altın madenlerinin yüzde 100'ü yani tamamı özel sektörün elinde. Buradan açıkça söylemek isterim ki yirmi üç yıllık AKP iktidarı Türk halkına sürekli petrol ve doğal gaz hikâyeleri anlatırken ülkemizdeki altın madeni ruhsatlarının ise tamamını özel şirketlere ve bunların da önemli bir kısmını yabancı şirketlere vermiştir.
Soruyorum iktidara: Yerlilik ve millîlik bu mudur, olmayan petrol ve doğal gazla halkı uyutup Türkiye'deki ekonomik değeri yüksek altın kaynaklarını ise yabancı şirketlerin tekeline bırakmak?
Değerli milletvekilleri, biz "Türkiye'de vahşi sömürge madenciliği var ve iktidar bu durumu görmezden geliyor." derken bunları kastediyoruz ama vatandaşlarımız için reel ekonominin gerçekleri böyle değil. Ne yazık ki ekonomik krizler sebebiyle can çekişen esnaf, çiftçi ve KOBİ'lerimiz destek beklerken ülkemiz topraklarını zehirleyen bu yabancı menşeli şirketlerin faaliyetleri vergi istisnalarıyla hükûmetlerce desteklendi ve kimse de "Bu neden böyle?" demedi.
Değerli milletvekilleri, bu açgözlü şirketler uzunca bir süredir tertemiz doğası ve havasıyla Türkiye'de hep en yaşanılır yerlerden biri olan bozkırın cenneti Kırşehir'imize göz dikmişler. DSİ'nin yeterli su olmaması nedeniyle ÇED sürecine onay vermemesini bir türlü aşamayan Koç-FERNAS ortaklığı anlaşılan işi kanun değişikliğiyle çözmeye çalışmaktadır. Bu ve diğer şirketler birinci derece doğal sit ve tabiat koruma alanı olarak ilan edilen, Orta Anadolu'da kuşların göç yolunda bulunan ve dünyanın en büyük flamingo topluluğu dâhil olmak üzere yaklaşık 200 kuş türünü barındıran, dünyanın önemli sulak alanlarından biri olan Seyfe Gölü havzasında da madencilik faaliyetlerini büyük bir cüretle yapmaktadırlar.
Buradan da bu kanunu hararetle savunan iktidar milletvekillerine sesleniyorum: Lütfen, gelin Kırşehir'e, sizi misafir edelim ve yaşanan bu doğa talanını yerinde gösterelim. Umuyorum ki kalbiniz taş gibi bile olsa mutlaka etkileneceksiniz. Bu doğa katliamına sözde ekonomik gerekçelerle göz yumacak olanlara soruyorum: Ramsar ve Bern Sözleşmeleriyle uluslararası koruma kapsamında olan birinci derece doğal sit alanının kurumasına göz yumup altın arama izni verirken hiç mi vicdanınız sızlamadı? 14 Eylül 2024'teki Cumhurbaşkanı Kararı'yla Seyfe Gölü'nün doğal koruma alanı neden daraltıldı? Hâlbuki Türkiye taraf olduğu Ramsar Sözleşmesi'yle koruma kapsamına alması gerektiği Seyfe Gölü'nü besleyen su kaynaklarının kurumasını engellemek için çalışmalar yapmalıydı ancak bunun tam tersi oldu ve ilmek ilmek dokunarak Seyfe Gölü'nün kurumasının önü açıldı ve daha da vahimi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
METİN İLHAN (Kırşehir) - ...Cumhurbaşkanı kararı sonrası buralar için maden işletme ruhsatları da verilecek. Milletimiz Kırşehir örneği üzerinden bu işlerin nasıl kılıfına uydurulup yapıldığını bilsin, bilsin ki bu gözünü para hırsı bürümüş kapitalist, emperyal şirketlerin sömürge madenciliğine izin verilmesin.
Bakınız, altın madeni şirketleri sadece kuş cenneti olan Seyfe Gölü'nü de değil, gölün havzasında bulunan Karacaören-Boztepe-Çimeli üçgeninde her tarafı delik deşik edip büyük bir kararlılıkla su aramaktadırlar. Aynısını Karahıdır ve ve Çuğun bölgesinde de yaptılar. Son olarak da Akçakent ilçemizde Kırşehir'in oksijen deposu meşe ormanlarının bulunduğu bölgeyi bu yandaş şirketlere peşkeş çektiler yani Kırşehir'in dört bir yanında bu faaliyetlerini kararlılıkla sürdürmektedirler. Ayrıca altın madeni şirketleri bölgede bulunan ve şehir ekonomisine büyük katma değer oluşturan besi çiftlikleri sahiplerine ve tarımla uğraşan köylülerimize de su tedarikini...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Sayın Vekilim, tamamlayın.
METİN İLHAN (Kırşehir) - ...kullandıkları suyla sağlayacakları yalanını da söylemektedir ancak gerçek bunun tam tersi; zira, altının ayrıştırılmasında çok fazla suya ihtiyaç var ve maden şirketleri bölgede her tarafı delik deşik ettiler. Buradan uyarıyoruz: Altın madeni şirketlerinin su aradıkları ve işletmelerini kuracakları bölgede yaklaşık 200 bin insanımız yaşıyor. Hâlihazırda su yoksulu olan bir yerde para hırsı için bölgedeki su kaynaklarını tüketmek, hayvancılığı ve tarımı bitirmek, şehir merkezi başta olmak üzere Kırşehir'de her yeri olumsuz etkileyecektir.
Kırşehir Milletvekili olarak ifade etmek istiyorum ki bedeli ne olursa olsun tertemiz havamızı kirletecek, yemyeşil doğamıza zarar verecek, Kırşehir'in temel geçim kaynaklarından hayvancılık ve tarımı bitirecek altın madeni şirketlerinin faaliyetlerine asla müsaade etmeyeceğiz diyorum, teşekkür ediyorum.