KOMİSYON KONUŞMASI

EROL KELEŞ (Elâzığ) - Kıymetli Başkanım, çok Kıymetli Bakan Yardımcım, çok kıymetli milletvekili arkadaşlarım, Sağlık, Bakanlığının bürokratları; tabii, biz böyle yoklamadan dolayı bir o tarafa bir bu tarafa gidip geliyoruz, bazı konuşmaları dinleyemedik ama genel anlamıyla şöyle söylemek istiyorum: Tabii ki eleştiriler olacak, eleştiriler mutlaka olacak ki biz daha iyisini, daha güzelini ve daha kalitelisini bulalım. Geldiğimiz mesafe asla unutulmamalı. Biraz önce Bakanımın konuşmasının son kısmına yetişebildim, teşekkür ederim, gerçekten eskiyi de hatırlamak lazım. Hani, ben Bakanımdan daha yeniyim, 93 mezunuyum, 93 yılında hekimlik hayatıma başladım ama öğrencilik yıllarımdan itibaren tabii sağlığı yakından, çok iyi takip ediyorduk. İşte, o 90'lı yıllardaki şunu unutmayalım, sigorta hastanelerini unutmayalım; sigorta hastaneleri, devlet hastaneleri, üniversite hastanelerini unutmayalım. Sigortalı bir hastanın üniversite hastanesine gitme imkanı var mıydı? Böyle bir imkân yoktu. Sigortalı bir insanın dışarıdan ilaç alma imkânı var mıydı? Ne çabuk unuttuk biz sigortada karneyle satılan ilaçları. Genellikle de sigorta hastanelerinin en alt kısmında eczaneler vardı, biz o hastanelere gittiğimiz zaman hasta için bir doktor sırasına girerdik, bir de aşağıda eczane sırasına birileri girerdi ki olur da muayene olursak, ilaç yazılırsa aşağıdan da ilaç alalım diye.

ALİ KARAOBA (Uşak) - Vekilim, az önce "Kanunu konuşalım." diyordunuz.

EROL KELEŞ (Elâzığ) - Siz konuşmadığınız için ben de bunları...

BAŞKAN VEDAT BİLGİN - Arkadaşlar, sizler konuştunuz, şimdi Erol Bey'i dinleyelim.

Buyurun.

EROL KELEŞ (Elâzığ) - Lütfen dinleyin, biz sizleri dinledik ama biz araya girmedik, lütfen dinleyin.

ALİ KARAOBA (Uşak) - Zevkle dinliyoruz hikâyenizi.

EROL KELEŞ (Elâzığ) - Biz de sizin hikâyenizi zevkle dinledik.

BAŞKAN VEDAT BİLGİN - Erol Bey, müsaade edersen bir şey söyleyeyim: Şimdi, Samir Amin diye çok ünlü bir ekonomist var, Nobel Ödülü de aldı biliyorsunuz, onun çok güzel romanlarının yanında fikir eserleri de var. O bir eserinde bu tür büyük değişimlerin beklenti devrimi yarattığını söyler, anlatabildim mi? Sorun onunla ilgili.

EROL KELEŞ (Elâzığ) - Ben oradan geleceğim müsaade ederseniz. Sayın Vekilim, lütfen kesmeyin, müsaade edin. Bu döneme de geleceğim, buradaki sıkıntılardan da bahsedeceğim.

BAŞKAN VEDAT BİLGİN - Erol Bey'i dinleyelim.

Buyurun.

EROL KELEŞ (Elâzığ) - Dolayısıyla öyle bir süreç yaşadık. Ben çok iyi biliyorum SSK hastanelerinde koğuş tipi servislerde 4-5 kişi ranzalarda yatan hastalarımız vardı. Şimdi, şehir hastaneleri diyoruz ya, ben şehir hastanesinin üç yıl başhekimliğini yaptım. Özellikle de deprem döneminde, pandemi döneminde şehir hastanesinin ne kadar elzem olduğunu, o dönemde muhalefetin yapmış olduğu eleştirileri ve pandemi sonrasında bu eleştirilerin kesildiğini gördük biz ve şu anda şehir hastanelerimiz beş yıldızlı otel konforunda vatandaşlarımıza hizmet ediyorlar.

Şimdi, geldiğimiz noktada, evet, problemlerimiz var mı? Evet, problemlerimiz var, sevk zinciriyle ilgili problemimiz var. Bakın, burada ben şunu düşünüyorum: Bu bir kültür olayıdır. İnsanlarımız, vatandaşlarımız özellikle o dönemden sonra şu anda istedikleri yerlere istediği şekilde gidiyor. Yani Elâzığ'dan birisi kalkıp randevusunu alıyor, geliyor Ankara Bilkent Hastanesinde saat onda randevu almışsa ona beş kala muayenesini olup geri dönebiliyor, bu mükemmel bir sistem. Tabii, bir kültür olayı diyorum. Niye bir kültür olayı? Çünkü böyle olduktan sonra vatandaşlarımız şöyle davranmaya başladı: "Ya, nasıl olsa ben hastaneye gideceğim, yakınlarımı da çocuklarımı da götüreyim, eşim de gelsin ya da ben kulak burun boğaza muayene olacaksam göze de randevu alayım." Dolayısıyla gerçekten hastanelerimiz -"gereksiz hastalar" diyorum bunlara- yani muayeneye ya da tedaviye ihtiyaç olmayan ama sadece gidip "Orada bir görüneyim, bir sıkıntım var mı?" şeklinde hastalarla dolmaya başladı ve gerçekten hasta olan ve tedaviye ihtiyacı olan insanlarımızsa tedavi almakta zorluk yaşamaya başladı. Bunu biz görüyoruz; bu, bir kültür. Bunu şu anda nasıl düzeltebiliriz? Sevk zincirini sağlamamız lazım, bunun için de birinci, ikinci basamak ve üçüncü basamak sevk zincirini kurmamız lazım. Şu anda, Bakanlığımız gerçekten bu konuda ciddi anlamda bir çalışma yürütüyor. Nedir bu çalışma? Özellikle birinci basamak sağlık hizmetlerini, tedavi edici ve koruyucu sağlık hizmetlerini arttırmaya çalışıyor. Yeni ASM'ler hem teknolojik açıdan hem de içinin donanımı açısından biz ASM'lerimizi, birinci basamağımızı güçlendireceğiz. Yani bir vatandaşımız aile hekimine gittiği zaman aile hekimliğinde bütün sorunlarını ifade edebilmeli, bütün tahlillerini yaptırabilmeli ve eğer gerek duyulursa üçüncü basamağa gitmeli; bunu sağlamamız lazım. Böyle olunca da üçüncü basamakta, üniversite ve özellikle eğitim veren şehir hastanelerinde hasta yükünün azaltılması gerekiyor.

Evet, şehir hastaneleri... Gerçekten şehir hastaneleriyle ilgili şunu çok rahatlıkla söyleyebilirim, sizler de söyleyebilirsiniz ki pandemi döneminde milletvekillerimizin çoğunun da şehir hastanelerinden hizmet aldığını düşünüyorum. Yurt dışında, -özellikle televizyonlarda gördük, net hatırlayın- acil servislerin önünde hastaların muayene olamadığı ve sedyelerin üzerinde neler çektiklerini biz hep beraber yaşadık ama binlerce kez şükürler olsun, biz ülkemizde böyle bir sıkıntı yaşamadık. Bu bir öngörüydü, gerçekten de bence bu öngörü yerini buldu.

Acil servislerde hasta sayımız artıyor, bu da bir kültür olayı. Niye kültür olayı? Şu anda, biliyorsunuz, acil servislerde yeşil alan, sarı alan ve kırmızı alanlarımız var. Sarı ve yeşil alanda, özellikle yeşil alanda hasta yoğunluğumuz çok fazla çünkü vatandaş şöyle yapıyor: "Ya, nasıl olsa akşam gitsem akşam da ben muayene olacağım, yeşil alana da gidip müracaat ederim ve muayenemi olurum."

ALİ KARAOBA (Uşak) - Randevu alamayacağım diye değil yani.

EROL KELEŞ (Elâzığ) - Randevu alamayacağım diye değil gidiyor tabii, randevu dışında gidiyor.

Sonuçta, böyle bir sistem var, evet, bundan dolayı da... Bu kültürü de oturttuk.

ALİ KARAOBA (Uşak) - Bir randevu alalım.

EROL KELEŞ (Elâzığ) - Nereden randevu alalım?

ALİ KARAOBA (Uşak) - Uşak'ta göz bölümünden bir randevu alalım.

EROL KELEŞ (Elâzığ) - Biraz önce anlattım Sayın Vekilim, dinlemediniz herhâlde bir daha baştan anlatmayayım. Dolayısıyla...

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Yalnız sizin o anlattığınız hangi şehir?

EROL KELEŞ (Elâzığ) - Elâzığ, buyurun gelin.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Hani gidip de zevk için "Ben geldim, muayene olayım." İlk defa duydum böyle bir anlatım, bir de başhekimlik yapmışsınız ama...

EROL KELEŞ (Elâzığ) - Elâzığ'a gelin, buyurun gelin.

ALİ KARAOBA (Uşak) - Şehir hastanesinin otelinde konaklarız.

EROL KELEŞ (Elâzığ) - Olur, konaklama ihtiyacınız varsa devlet onu da sağlıyor.

BAŞKAN VEDAT BİLGİN - Arkadaşlar, Erol Hoca bitirsin.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Yani vatandaşı suçlu ilan etmenin anlamı yok.

BAŞKAN VEDAT BİLGİN - Fethi Bey, bir saniye...

EROL KELEŞ (Elâzığ) - Dolayısıyla, bizim şu anda acil yapmamız gereken gerçekten bu kültürü ülkemizde oturtmamız lazım, bunu da bizler yapacağız, bizler bunu da sağlayacağız, bunu anlatarak sağlayacağız. Yani özellikle bu sevk zinciri sağlanırsa ki bunun içinde biraz daha zamana ihtiyacımız var bence...

ALİ KARAOBA (Uşak) - Az önce, aşılarla ilgili "bilim adamı" dediniz, şimdi, kültür üzerinden...

EROL KELEŞ (Elâzığ) - Evet, öyle, maalesef öyle. Vallahi, maalesef öyle ama.

Şimdi, aşılar konusunda da...

(Gürültüler)

EROL KELEŞ (Elâzığ) - Lütfen dinleyin.

Aşılar konusunda da bakın, geçen biz Komisyondaydık, Kayıhan Bey'le beraberdik, Kayıhan Bey'le beraber -hatta Kayıhan Bey de tanıktır- orada, Sağlık Bakanlığında yayımlanan bilimsel yayını gördük.

MÜHİP KANKO (Kocaeli) - Ona itirazımız yok.

EROL KELEŞ (Elâzığ) - Ve Kayıhan Bey de dedi ki: "Evet, gerçekten bunu ilk kez gördüm." Yurt dışında bununla ilgili çalışmalar vardı ama ülkemizde ilk kez bunu görüyoruz.

MÜHİP KANKO (Kocaeli) - Benim ona itirazım yok hocam.

EROL KELEŞ (Elâzığ) - Lütfen, müsaade edin, konuşuyorum. Lütfen.

BAŞKAN VEDAT BİLGİN - Erol Bey, bitirsin arkadaşlar.

EROL KELEŞ (Elâzığ) - Dolayısıyla, evet, muhalefet yapmak kolay, konuşmak kolay; konuşuyoruz, çok güzel konuşuyoruz ama konuşurken eleştiri yaparken de eskiyi ve yapılanları da unutmamak lazım, nereden nereye geldiğimizi asla unutmamamız lazım; benim size tavsiyem, bunu unutmayın. Tabii ki daha iyilere, daha kalitelilere gitmemiz lazım, bunu da birlikte yapacağız.

MÜHİP KANKO (Kocaeli) - Bunu kültürle çözemeyiz ya.

EROL KELEŞ (Elâzığ) - Çözeceğiz, bunların hepsini de çözeceğiz.

Peki, çok teşekkür ediyorum.

ALİ KARAOBA (Uşak) - Ya, aslında, büyük bir başlık attınız, kültür değişikliğiyle sorunlar...

EROL KELEŞ (Elâzığ) - Kültür değişikliği değil hocam, kültür değişikliği değil.