KOMİSYON KONUŞMASI

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri; bugün Komisyon üyelerimizin müzakerelerine açılan tasarı, ülkemiz ile yabancı devletler arasındaki adli iş birliğinin esas ve usullerini düzenlemeyi amaçlamaktadır. Hepimizin bildiği ve teslim ettiği bir gerçek, küreselleşme sürecinin dünyamızı küçülttüğü, âdeta herkesin birlikte yaşadığı büyük bir şehre çevirdiğidir. Teknolojideki baş döndürücü ilerleme en başta iletişim ve ulaşım imkânlarını geliştirmiş, mesafeleri kısaltmış, uzağı yakın, görünmeyeni görünür etmiştir. Ulusal sınırlar belirsizleşmiş, bireyler ve toplumlar arasındaki sosyal, kültürel ve ekonomik ilişkiler bambaşka bir safhaya geçmiştir. İnsanlık tarihindeki bu heyecan verici değişim ve dönüşümün doğal olarak olumlu sonuçları olmuştur. Ne var ki imkân ve fırsatlar kadar bazı tehdit ve zorluklar da bu değişim ve dönüşüm sürecinin ayrılmaz bir parçasıdır.

Küreselleşen, küreselleşerek büyüyen ve bütünleşen sadece mali piyasalar, finans araçları, ekonomi borsaları değildir. Terör ve sınırı aşan örgütlü suçlar da küreselleşmiştir. Kara para suçları, sanal suçlar, siber suçlar da aynı imkânlarla büyüyüp serpilmiştir. Gaziantep'te yakalanıp terör şüphesiyle sınır dışı edilen bir kişi kanlı bir terör hücresinin elemanı olarak bir Avrupa şehrinde ortaya çıkabilmekte, mafya tipi örgütlerin bağlantı ve operasyonları ülkeden ülkeye yayılabilmekte veya basit bir beyaz yakalı suçlu bile bireysel bağlantılarla ülke dışına kaçabilmektedir. Siber güvenlik sistemlerini hedef alan tehditlerde, banka hesaplarına yönelen siber eylemlerde veya çocuk istismarı gibi suçlarda çoğu kez anonim failler başka, mağdurlar başka ülkelerdedir.

Bu tablo içinde terör, organize suçlar başta olmak üzere, yabancılık unsuru taşıyan her türlü suç ve suçlulukla etkin bir mücadele devletlerin kendi imkân ve kabiliyetlerini aşan boyutlar kazanmıştır. Sebepleri, kaynakları, organizasyonu, etki ve sonuçları ulusal sınırların ötesine geçen suçlar, sorunun çözümünü de ulusal sınırların ötesinde aramayı, uluslararası planda güçlü ve etkili bir iş birliği arayışlarını zorunlu kılmıştır. Sınırı aşan sosyal nüfus hareketlerinin önemli ölçüde fazlalaşması, uluslararası ticari ilişkilerin yoğunlaşması, çifte vatandaşlık uygulamalarının ve yabancı evliliklerin artması gibi gerçekler de bu tasarının hazırlanmasının diğer önemli bir gerekçesini oluşturmaktadır.

Ülkeler arasındaki nüfus hareketleri günden güne artmakta, ülkeler arasındaki sınırlar kaldırılmakta ve geçişler de kolaylaştırılmaktadır. Vatandaşlarımız birçok Avrupa ülkesine işçi olarak çalışmaya gitmiş ve artık 3'üncü, hatta 4'üncü nesiller buralarda yerleşmiştir. Yine aynı şekilde diğer yabancı ülkelere yerleşen birçok vatandaşımız bulunmaktadır. Keza, yabancı uyruklu kişiler de yerleşmek amacıyla ülkemize gelmekte ve güçlü sosyal bağlarla burada kalmaktadır. Bu durumda vatandaşlarımız veya yabancılar hakkında bulundukları ülkelerde adli konularda işlemler yapılmakta ve bunların yansımaları olmaktadır. Dolayısıyla ülkemiz ile yabancı devletler arasında adli konularda iş birliği daha da zorunlu hâle gelmektedir. Ayrıca ülkemiz ile Avrupa Birliği arasında devam etmekte olan vize serbestisi diyaloğu süreci kapsamında vize muafiyeti yol haritasında yer alan ülkemize ait yükümlülükler arasında adli iş birliğine ilişkin hususlar da bulunmaktadır. Cezai konularda uluslararası adli iş birliği alanında müstakil bir kanuni düzenleme yapılması, vize serbestisi diyaloğu sürecine ilişkin yükümlülüklerimizin yerine getirilmesi ve nihayet ülkemizin Avrupa Birliğine tam üyelik sürecindeki hedeflerine ulaşması ve bu çerçevede birlik müktesebatının karşılanması açısından da bu tasarı önem taşımaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu noktada şöyle bir soru akla gelebilir: Bu ihtiyaç bugün mü ortaya çıktı, şimdiye kadar neredeydiniz? Elbette bu ihtiyaç bugün ortaya çıkmadı, bugüne kadar da bu ihtiyaç karşılanıyordu, bunu özellikle ifade etmek isterim. Devletimiz ile yabancı devletler arasında hâlihazırda adli iş birliği talepleri birazdan ayrıntılarını aktaracağım bu alandaki milletlerarası antlaşmalar temelinde yürütülmektedir. Usulüne uygun biçimde onaylanıp yürürlüğe konulan milletlerarası antlaşma hükümlerine kanun kuvveti tanıyan Anayasa düzenlememiz de hatırda tutulacak olursa konuyla ilgili hukuki bir çerçevenin hâlihazırda bulunduğu anlaşılacaktır. Ancak bu hukuki çerçeve oldukça dağınıktır. Konuyla ilgili temel normatif zemini oluşturan milletlerarası antlaşma dışında sayısız ikili ve çok taraflı sözleşme hükümlerinin bilinmesi ve takibi uygulamada büyük zorluklara yol açmaktadır. Az sayıdaki mevzuat hükmü ise uygulamaya yön vermede nitelik ve nicelik olarak yetersiz kalmaktadır. Hâl böyleyken pek çok Avrupa ve dünya ülkesi cezai alanda uluslararası adli iş birliğini ele alan müstakil düzenlemeleri kanunlaştırmış ve uygulamalarını bu kanunlar üzerine oturtmuştur. Elbette bütün bu kanunlar milletlerarası antlaşmalarla oluşmuş ve istikrar kazanmış bir normatif zemin üzerinde yükselmektedir. Gündeme getirdiğimiz tasarı yüksek Meclisin takdiriyle yasalaşması hâlinde ülkemizin konuyla ilgili ilk müstakil kanunu olacaktır. Bir kez daha önemle vurgulamak isterim ki tasarı cezai alanda uluslararası adli iş birliği konusunda mevcut normatif zemin üzerinde yani ilgili milletlerarası antlaşma hükümlerine uygun olarak hazırlanmıştır. Kanunlaştığı takdirde bu dağınık hükümleri uygulanabilir biçimde bir araya getirebilecek uygulama sorunlarının aşılmasına hizmet edecektir. Tasarının hâlen uygulanmakta olan uluslararası hukuk normlarıyla, tarafı olduğumuz sözleşme hükümleriyle uyumu maddeler müzakere edilirken hatırda tutulması gereken önemli bir husustur, madde gerekçeleri bu konuda yeteri kadar açıklamayı da içermektedir.

Değerli Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; değinmek istediğim bir başka husus da uluslararası adli iş birliğinin yapısı ve özelliğiyle ilgilidir. Uluslararası adli iş birliği salt hukuki bir perspektifle değerlendirilemez. Bu müessesenin hukuki boyutu ile siyasi ve uluslararası ilişkiler boyutu iç içedir ve bu nedenle devletlerin saklı egemenlik yetkileri dâhilinde kaldığı kabul edilen hususlarda özel ve ayrık değerlendirmeler yapabilmenin imkân ve enstrümanları da bu tasarıda unutulmamıştır. Örneğin yabancı devletlerden gelen adli iş birliği taleplerinin kabulünde merkezî makam rolü bulunan Bakanlığımıza talebin gereğini yerine getirip getirmeme konusunda takdir yetkisi verilmektedir. Bu takdir yetkisi ülkemizin egemenlik hakları, ulusal güvenliği ve kamu düzeni gibi kriterler temelinde değerlendirilerek kullanılacaktır. Bu kriterler uluslararası alanda tereddütsüz biçimde kabul edilmekte, taraf olduğumuz 1959 tarihli Ceza İşlerinde Karşılıklı Adlî Yardım Avrupa Sözleşmesi'nde de ret nedenleri arasında gösterilmektedir. Bu takdir yetkisinin bir başka boyutunu ise hiç kuşkusuz uluslararası ilişkilerin temelinde yer alan mütekabiliyet ilkesi oluşturmaktadır. Daha önce de belirttiğim üzere suç ve suçlularla etkili mücadele ihtiyacı uluslararası adli iş birliği alanında başta Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi çatısı altında olmak üzere birçok milletlerarası antlaşmanın akdedilmesine zemin hazırlamıştır. Türkiye'nin de taraf olduğu ve cezai konularda adli iş birliğinin temel prensip ve uygulama şekillerini içerdiği söylenebilecek bu anlaşmaları, bazılarını burada zikretmek isterim: Ceza İşlerinde Karşılıklı Adlî Yardım Avrupa Sözleşmesi, Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesi, Hükümlülerin Nakline Dair Sözleşme, Ceza Yargılarının Milletlerarası Değeri Konusunda Avrupa Sözleşmesi, Ceza Kovuşturmalarının Aktarılmasına Dair Avrupa Sözleşmesi, Suçtan Kaynaklanan Gelirlerin Aklanması, Araştırılması, Ele Geçirilmesi ve El Konulmasına İlişkin Sözleşme, Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesi, Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi, Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığına Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi, Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşme, Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesi gibi birçok milletlerarası antlaşma söz konusudur. Yine çok taraflı bu antlaşmalara ilaveten, ülkemiz ile Amerika Birleşik Devletleri, Fas, Hindistan, İran, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kazakistan, Kırgızistan, Kuveyt, Mısır, Moğolistan, Özbekistan, Pakistan, Tacikistan, Tunus, Türkmenistan, Umman ve Ürdün başta olmak üzere pek çok ülkeyle cezai konularda uluslararası adli iş birliği alanında ikili anlaşmalar imzalanmıştır. Bugüne kadarki yargılamalar bu antlaşmalar çerçevesinde ve Adalet Bakanlığımızın çıkardığı idari düzenlemeler çerçevesinde yürümektedir. Meclisimizin görüşeceği ve yasalaştıracağı bu kanundan sonra, artık kanuna göre bu iş birliği yapılacaktır. Kanunun neler getirdiği hususunu kanun maddeleri görüşülürken, gerektiğinde maddelerle ilgili soru ve eleştiriler olduğunda görüşlerimizi orada paylaşacağım. Bu aşamada bu genel gerekçeyi ifade etmekle yetinmek istiyorum ve Komisyonu tekrar saygıyla selamlıyorum.