Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | Bursa Milletvekili Ahmet Kılıç ve Osmaniye Milletvekili Seydi Gülsoy ile 106 Milletvekilinin Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3160) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 25 .06.2025 |
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Plan ve Bütçe Komisyonunun değerli üyeleri, değerli milletvekilleri, değerli bürokratlarımız ve basınımızın kıymetli mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, biraz önce usulde tartıştık zaten, bunlara tekrar yeniden girmek istemiyorum ayrıntılı olarak. Ama bir gün şunu görebilecek miyim: Artık bundan sonra torba kanunların olmadığı, kanunların kod kanun olarak görüşüldüğü bir şeyi görmek isterim Sayın Başkan, olabilecek mi, yakın gelecekte böyle bir şey mümkün mü? Çünkü bu şekildeki bir çalışma sistematiğiyle Parlamentonun ve özellikle Parlamentonun en önemli komisyonu olan Plan ve Bütçe Komisyonunun meşgul edilmesi son derece yanlış. Bir kanun çıkarken onun genel gerekçesi, ilgili maddelerin gerekçesi, bunların kendi içinde birbiriyle uyumu hepsi gözetilerek çıkar, bir bütünlük içinde bize gelir, illa oturup 30-40 madde gelmesine gerek yok. Bir kanun, kod kanun içinde, örneğin Orman Kanunu, örneğin Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu gelir içinde 3 madde, 5 madde olur, neden bu değişikliklerin yapılması gerektiği bize açıklanır. Tabii ki ihtiyaçlar değişebilir, dönemin koşullarına göre yeni düzenlemeler yapmak gerekebilir; biz de gerekli destekleri veririz, konuşuruz, tartışırız ama bu şekilde her kanundan birer madde ve özellikle vergi söz konusu oldu mu, bir kısım o maddeye yani altına baktığımız zaman bir şey görüyoruz yani bir vergici mantığını görüyoruz. Türkiye'nin vergi politikaları elbette önemli yani biz sonuç itibarıyla dediğimiz gibi bir vergi reformu yapılmasını hep istiyoruz ama bunun da kendi içinde bir bütünlüğü olmalı. Şimdi, bakın, esas genel gerekçede biraz önce de söyledim, kayıt dışılıkla mücadele edilmesi. Tamam, buna ilişkin bir kısım düzenlemeler var yapılsın, kayıt dışılık önemli bir konu. Hâlâ baktığımız zaman neredeyse dörtte 1'e, beşte 1'e yakın ekonominin kayıt dışı olduğunu görüyoruz. Vergi sisteminde, sosyal güvenlik sisteminde çok yüksek hatta vergi sisteminde genel olarak millî gelirin bir kısmının kayıt dışı olduğuna ilişkin olarak da yapılmış çalışmalar var geçmişte.
İhtilafların önlenmesi ve hukuki belirliliğin artırılması hedefleri. Orada da bir kısım ifadeler var yani muğlak olan bir şeyler aslında burada düzenleniyor ama burada vergi adaletinin güçlendirilmesine ilişkin hiçbir şey yok.
İndirim ve istisnaların sınırlandırılması. Ya, arkadaşlar, 2025 yılı bütçesinde -yuvarlayarak söylüyorum- yaklaşık 2 trilyon bütçe açığı var, vergi harcaması dediğimiz istisna ve muafiyetlerin toplamı 3 trilyon 5 milyar lira; nerede, ne var burada, ne var?
Dolaysız vergilerin vergi gelirleri içindeki payının artırılması. Dolaysız vergilere ilişkin bir düzenleme yok doğru dürüst burada. Dolaylı vergi, ÖTV, KDV üzerinden, herhâlde orada bir kısım düzenleme yapılınca dolaysız vergilere doğru gidecek diye mi düşünülüyor? Yani bizim önümüze gelen bu vergi paketine ben baktığım zaman şunu görüyorum: Biz kumda oynuyoruz, laf olsun diye bir şeyler getiriliyor, burada 2-3 tane düzenleme yapılıyor, bazen çok aciliyet arz edebilir, bazen o konuyla ilgili olan grupların bir anlamda Parlamentoda bir an önce bu yasa çıksın, burada vergiyle ilgili bu düzenlemeler yapılsın baskısı olmuş olabilir. Tabii ki Parlamento sonuç itibarıyla toplumda var olan bütün sorunların yasama faaliyeti içinde kapsanacağı ve onların çözüleceği bir yer ama burada esas itibarıyla ciddi bir vergi reformu yok. Zaten şunu gördük arkadaşlar: İki yıldan beri uygulanan ortada ciddi bir istikrar paketi yoktu, o zaman da eleştirdik. Bu istikrar paketinin hem harcama ayağında hem gelir ayağında ciddi birtakım düzenlemeler yok diye söyledik, olmadığını görüyoruz. Sadece para politikasıyla, faiz oranlarıyla, arada bir "makro ihtiyati tedbir" adı altında birtakım düzenlemelerle yürütülmeye çalışılan bir program var, ekonomik program var ama çalışmıyor ekonomik program, bitti. Merkez Bankası Başkanı sunum yaptığı zaman da söyledik, yok, hedeflerin hepsi şaşmış; sadece hedef de değil, amaçlara ulaşılamamış, hedeflerin çok uzağındayız. Maliye politikası ayağımız eksik, "tasarruf ve verimlilik paketi" dediğimiz şey de ortada ne bir tasarruf var ne bir verimlilik, hele verimlilik hiç yok. Türkiye ekonomisinin gerçekten verimliliğe ihtiyacı var; verimli, kaliteli bir büyümeye ihtiyacı var, sağlıklı ve sürdürülebilir bir büyümeye ihtiyacı var.
Vergi adaletinin güçlendirilmesi. Bakın, dolaylı vergilerin payı yüzde 65-70, değişiyor aradaki yani bütçeye göre genel devlet yapınca, kamu kesimi genel dengesi ama rakamlar 65-70 aralığında.
Gelir ve servet üzerinden alınan vergilerin payı toplamın, geri kalan, bu yüzde 35, yüzde 30 için konuşuyorum yüzde 87'si; vergilerin sadece yüzde 13'ü beyanname usulüyle alınıyor, bu rakamlar bazı yıllarda değişiyor, ortalamayı söylüyorum. Şimdi, nasıl olacak? Türkiye bu bütçe açıklarına mahkûm değil, Türkiye bunu çözebilir. Niye çözmüyor? Çünkü bunu çözmek istemiyorsunuz da onun için. Sonuç itibarıyla bu sistemde bir kazanan var. Yoksulluk kader değil, bu vergi adaletsizliği kader değil; bu, bilerek ve isteyerek uygulanan politikaların Türkiye'yi getirdiği noktadır. Bunu değiştiremeyeceksek neyi değiştireceğiz? Anayasa Madde 73 -çok güzel, ödeme gücü ilkesi- diyor ki: "Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır." Yok öyle bir şey. Biraz önce söyledim, gelir vergisi dilimleri son derece adaletsiz, bunların genişletilmesi gerekiyor. En düşük verginin, yüzde 15 olan verginin aşağı çekilmesi -yüzde 10'lara- belki yüksek vergi dilimlerinin artırılması gerekiyor yani bunu yapmak zorundayız.
İstisna ve muafiyetlerin sınırlandırılmasına ihtiyaç var ama söyledik. E, zaten yıllardır bütün kalkınma planlarında, orta vadeli programlarda ve programlarda bahsedilen hususlar bunlar. Etkinliğe göre gözden geçirilecek. Nerede, bir gözden geçirme yok; daha önce de bir vergi paketi geldi 2024'te, orada da gene baktığımız zaman bir şey yoktu ciddi anlamda, burada da bir şey yok ve buradaki vergi paketinde şunu beklerdik: Bakın, Türkiye'nin büyümesi aşağı doğru iniyor 3-3,5'lar aralığında; IMF tahminleri, hatta uluslararası kuruluşların tahminleri 3'ünde altı yüzde 2,7'lerden bahsediyor bu sene, önümüzdeki sene. Burada nerede? Büyümeyi, istihdamı teşvik edecek bir politikaya ihtiyaç var. Biz vergiye sadece bütçe içinde gelir kısmını artıralım, insanların gelirlerini alalım, hani kazançlarının bir kısmını alalım diye bakmıyoruz. Vergi politikası aynı zamanda ekonomik faaliyetlerin yönetilmesi ve yönlendirilmesine yönelik. Burada bir şey yok. Ekonomi iyice daralmış, reel sektör kan ağlıyor, birer birer şirketler kapanıyor, konkordato ilan eden şirketlerin sayısı artıyor. E, burada ne var? Hiçbir şey yok, istihdama yönelik bir şey yok.
Değerli milletvekilleri, bakın, istihdam yani işsizlik oranları TÜİK'in yaptığı o resmî hesaplamada yüzde 8-8,5'lar seviyesinde ama geniş tanımlı işsizliğe aynı zamanda "atıl iş gücü" de diyor, TÜİK artık hesaplıyor onu. Atıl iş gücü yüzde 32 yani işsiz sayısı 3 milyon değil, işsiz sayısı 13 milyon. Nerede, buna ilişkin ne var? Gelin, birtakım tedbirleri burada konuşalım.
Kentsel rantların vergilendirilmesi konuşuluyor yıllardan beri, hiçbir düzenleme yok burada. Ücretlerin zaten durumu ortada, daha önce de bunu söyledik, bu konuda da yine kanun tekliflerimiz var. Beyanname vermeyen ücretlilerin eğitim ve sağlık giderleri matrahtan indirilsin. Yeni baştan bakalım, çiftçinin kullandığı mazottan ÖTV alınmasın; ciddi bir kriz içinde tarım kesimi, Türkiye'nin en büyük krizini yaşıyor, bu seneki hava şartları da bunu ciddi anlamda sıkıntıya soktu. Üretici para kazanamıyor, fiyatlar yukarıya doğru çıktı hem üretici kazanamıyor hem tüketici yiyemiyor, pahalı yiyor. O zaman ne yapacağız? İki şey var: Bir, girdileri ucuzlatacağız; iki, fiyatları arttırarak bir biçimde tarım kesimini yeniden var edeceğiz. Bu, aynı zamanda enflasyonla mücadele politikasının da bir parçası.
Bölüşüm ilişkisi; bakın, 16 buçuk milyon emekli var, 14.469 lira maaş alan 4 milyon kişi var yaklaşık. Yani şimdi, bu şekilde bu parayla insanların geçinmesi mümkün değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Yıllardır primini ödemiş insanlar emekli olmuşlar, eşleriyle, çocuklarıyla, torunlarıyla güzel bir hayat sürebilecekken bugün içinde bulundukları sıkıntı, kriz çok büyük. Emeklinin kahveye gidecek, çay içecek parası yok cebinde, torununa bir oyuncak alacak parası yok, çikolata alacak parası yok.
Arkadaşlar, ne yaptık yani nasıl böyle bir durumun içindeyiz? Bunlar acilen çözülmesi gereken sorunlar. Bir laf var Türkçede "Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar." Bu şekildeki bir sistemin sürdürülmesi mümkün değil; bu her şeyi bozar, bütün değerleri bozar, çürütür, toplumu çürütür. Emeklilerin zaten uzun zamandan beri hep söylüyoruz bugünkü maaş seviyelerinin, ücretlerinin artırılmasını çünkü güncelleme katsayıları düşürüldü, aylık bağlama oranları düşürüldü. Geçmişte emeklinin durumu böyle değildi, emekli çalışma hayatını bitirip emekli olduğu zaman bir ev alırdı, belki bir araba da alırdı; şu anda, bırakın bir araba bile alamaz, bir evin de dörtte 1'ini belki ancak alır. Refah payı verilsin diye söylüyoruz, kök aylıklarda artış olsun diyoruz, en düşük emekli maaşı artıyor ama kök aylıklara yansımadığı için emekliliğe gitmiyor. Kademeli emeklilik, 8 Eylül 1999 öncesi ve sonrası arasında çok ciddi bir eşitsizlik var yani bu eşitsizlikleri görmezden gelemeyiz; bunları konuşalım, tartışalım, nasıl çözülmesi gerektiğine beraber karar verelim, Parlamento karar versin, ilgili kanunlar çıkartılsın, ona göre yeni bir sistem kuralım.
Asgari ücret; bakın, bu asgari ücretin civarında -asgari ücretin biraz üstü, yüzde 10 üstü, yüzde 10 altı gibi yani üst gibi koyalım onları oranı- çalışanların oranı yarısından fazla, yüzde 60'lara yaklaşıyor; bu çok yüksek. Dünyanın her yerinde yüzde 4, yüzde 5 seviyesinde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Birkaç husus kaldı Sayın Başkan.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Teşekkür ederim.
Gelin, bu sistemi, bu asgari ücret sistemini de değiştirelim. Asgari ücret dünyanın her yerinde, bütün tanımlarda, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nde, Avrupa Sosyal Şartı'nda, İLO tanımında; çalışanın ve ailesinin insan onuruna yaraşır bir hayat sürecek ücret seviyesi diye tanımlanıyor. Çalışanın sadece çalışanın değil, çalışanın ve ailesinin ve asgari değil, insan onuruna yaraşır. Bugün, Türkiye'nin Asgari Ücret Tespit Komisyonundaki rakamlar belli. Asgari ücret ile ortalama ücret yakınsamış neredeyse ortalama ücretler bu seviyeye gelmiş ve asgari ücret sadece asgari ücretle çalışanların ücret seviyesini değil ekonomideki, ülkedeki diğer ücret seviyelerini de belirliyor çünkü işsizlik sigortasından verilecek işsizlik yardımları asgari ücrete göre belirleniyor, genel sağlık sigortasından yararlanma koşulları asgari ücrete göre belirleniyor. Bu kadar önemli, bu kadar büyük kriz var, asgari ücret 22.104 lira mayıs rakamını veriyorum. Açlık sınırını farklı sendikalar yapıyor ama Asgari Ücret Tespit Komisyonunda işçi kesimini TÜRK-İŞ temsil ediyor; onun rakamını vereyim, açlık sınırı 25.092 lira. Bekâr bir çalışanın yaşam maliyeti 32.463 lira, arkadaşlar, bakın -sadece bekâr bir çalışan bile- asgari ücretle arasındaki fark olarak baktığımızda, yaşam maliyeti asgari ücreti 10.359 lira aşmış. Böyle bir krizin olduğu yerde, asgari ücret zaten geçmiş dönemlerde yılda 2 kere belirleniyordu, bir anlamda arkasından gitmekle beraber, her sonuç itibarıyla arkadan geliyor ücret artışı yani aslında bu çok mantıklı değil. Bu enflasyon farklarının da sonradan verilmesi anlamlı değil çünkü günbegün, her gün harcama yapıyor kişiler ama ondan sonra birikmiş farkı alıyor; bu zaten eşitsiz bir şey baktığımız zaman.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Lütfen, selamlayalım, tamamlayalım.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Tamamlayacağım.
Bir de TÜİK'in belirlediği enflasyon rakamlarının da kamuoyunda hiçbir inanılırlığının olmadığını düşündüğümüzde ya da başka bir açıdan yaşam maliyetinde TÜİK'in yaptığı yeni araştırmalara göre bugün dar gelirli kesimin harcamalarının çok büyük bir kısmının konut yani kira, elektrik, su, doğal gaz, gıda, ulaştırma masrafı olduğunu düşündüğümüzde o zaman başka bir hesap yapmak lazım. Olması gereken, asgari ücretin temmuz ayında yeniden belirlenmesidir ve üç ayda bir belirlenmesi, bu kriz dönemi, bu enflasyonist süreç aşılana kadar da bu şekilde belirlenmesidir. Ama eğer buradaki ücretler artacak, maaşlar artacak, bu enflasyona neden olur diyorsak; bu son derece yanlış. Tam tersi, enflasyon asgari ücreti, emekli ücretini, aylığını, hepsini eritiyor; buradaki ilişkiyi doğru kuralım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Lütfen Aşkın Bey, 4'üncü kez uzatıyorum.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Tamamlayacağım.
Burada yapılan enflasyonun nedenlerine ilişkin bir kısım çalışmalar var; orada da aslında bu ücret artışlarının değil, kârların belirlediği bir enflasyonist sürecin olduğuna ilişkin çok ciddi çalışmalar var, TÜİK de bir kısım çalışmalarında bunları kabul ediyor. Aynı şekilde, Merkez Bankasının açıklamalarında bunların kabul edildiğine ilişkin hususlar var. Bu anlamda baktığımız zaman bölüşüm ilişkilerinin bu kadar bozulduğu bir yerde olması gereken bir, bu vergi paketinin gerçek bir vergi paketi olması, vergi adaletinin sağlanmasıdır. O konuda gerekli desteği burada vermeye hazırız. İkinci olarak da burada -dediğim gibi- bütün toplumun beklediği ücret artışları, emekli maaşları, genel anlamda maaş, refah paylarının verilmesi, buna ilişkin gerekli düzenlemeleri yapalım ve asgari ücretin de -dediğim gibi- bu sene için önce temmuzda, arkasından da üç ay sonra gene ekimde belirlenmesinin doğru olduğunu düşünüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Toplumun sorunlarını çözeceksek bunun çözüm yeri de Parlamentodur diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.