KOMİSYON KONUŞMASI

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sözlerime başlarken, öncelikle, Plan Bütçe Komisyonumuzun üyeleri Sayın Zekeriya Temizel'in annesinin ahirete irtihal etmesi sebebiyle kendilerine başsağlığı diliyorum, Allah rahmet eylesin. Ve yine, Erhan Usta Bey'in babasının da vefatı dolayısıyla kendilerine başsağlığı ve sabır diliyorum, Allah mekânlarını cennet eylesin. Yine, zannediyorum, iki gün önce Muharrem İnce Bey'in babası vefat etti, ona da başsağlığı diliyoruz.

Şunu ifade ederek sözlerime başlamak istiyorum: Tabii, Türkiye'de 1 Kasımda seçimler oldu ve çok doğaldır ki Hükûmet bu 1 Kasım seçimleri münasebetiyle vatandaşımıza verdiği sözleri yerine getirebilmek için hakikaten yirmi dört saat mesai kavramı esasına göre ve Türkiye Büyük Millet Meclisi de tam da bunun paralelinde bir çalışmayla birlikte bunları hayata geçirebilmek için büyük bir gayret ve mücadele vermektedir. Bunu hep birlikte son dört aylık periyot içerisinde yaşadık. Gerek üç aylık süreç içerisinde taahhüt ettiğimiz eylem planlarımız gerek altı aylık ve bir yıllık hem eylem planlarımız hem de reformlarımızla ilgili ortaya koymuş olduğumuz bu önemli ve sürekli bir mesai kavramı, elbette ki birtakım zaruretleri de peşinde getirmektedir.

Aynı zamanda, kıymetli Plan Bütçe üyelerimizin de takip edebildiği kadarıyla, Türkiye yaklaşık bir buçuk yıldır bir seçim belirsizliği içerisindedir. Gerek kampanya süreçleri gerek 7 Haziran seçimleri gerekse de 1 Kasım seçimleri münasebetiyle bazen Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği ve bizim burada bir şekilde bu iptalin gereğini yerine getirmek ve yeni bir kanun oluşturmak zorunda olduğumuz süreçler. Bazen hepimizin piyasada, kamuoyunda vatandaşların talepleriyle ortaya çıkan, örneğin trafik hasarlarının yüksekliğinden kaynaklanan sebeplerin izale edilmesi, ortadan kaldırılması; yine bunun yanı sıra, daha öncelerden kamuoyuna söz verilen birtakım projelerin hayata geçebilmesini temin edebilmek ve tüm bunlarla birlikte de özellikle eylem planında gerek üç aylık gerekse altı aylık süreç içerisinde taahhüt ettiğimiz ve bunların hayata geçebilmesine yönelik adımlar attık, atmaya devam ediyoruz. 25 kanun maddesini içeren bu teklifte, biri yürürlük olan bu teklifte de biraz önce bahsettiğim bu çerçeve söz konusudur. Elbette ki usul hakkındaki tartışmalar bizim açımızdan da önemlidir. Yine, elbette ki bunlarla ilgili yapılacak değerlendirmelerden bizim de alabileceğimiz, bizim de yapacağımız değerlendirmeler muhakkak vardır ki biz bunları kendi içimizde de dönem dönem ortaya koyuyor ve değerlendiriyoruz.

Şunu ifade etmek istiyorum: Bu kanun teklifinde yaklaşık 25 madde var ve bunun 1'inci maddesinde, 1/7/1976 tarihli ve 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun'un 1'inci maddesi değiştirilmektedir. Elbette ki bunun bir nedeni var. Bunun nedenini de en çok, zannediyorum, bu heyet biliyordur çünkü başka bir evde veya ailesinin yanında bir gelir testi esnasında asgari ücretin 1/3'ünü aştığı varsayılan ve bu konuda bir tespitle karşı karşıya kalan, tahmini rakamı 60 binin üzerinde olan 65 yaşının üzerinde bulunanların aylıkları kesildi. Oysa, onlara baktığınızda kendisi ve eşinin aylığının toplamının -özellikle bir kısmının- asgari ücretin 1/3'ünün altında olduğu görülmektedir yaptığımız değerlendirmeler ve tespitlerde, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının yaptığı değerlendirme ve tespitler çerçevesinde. Bu aylık kesilmesi cari bir iştir ve biz bunu bu teklif içerisinde sunmak durumundayız çünkü aileler bundan etkileniyorlar. Sizlere de, bizlere de bunların birçok kez değiştirilmesi hususunda talepler, teklifler iletilmektedir. Değişiklikle, yaşlı aylığı bağlanmasına ilişkin olarak yapılan muhtaçlık hesaplanmasında, hane içinde kişi başına düşen ortalama gelir tutarı yerine yani o hanede bulunan insanların tümünün gelirlerinin tutarının yerine aylık başvurusunda bulunan kişinin kendisi ile eşinin gelir tutarı hesaplanarak muhtaç olup olmadığına karar verilecektir.

2'nci maddede ise 2022 sayılı Kanun'un 2'nci maddesinin dördüncü fıkrasının ikinci cümlesi değiştirilmektedir. Bu değişiklikle, yaşlı aylığından yüzde 70 ve üzeri engelli aylığına geçişlere ilişkin olarak yapılan muhtaçlık hesaplamasında tüm engelli aylıklarında geçerli olan hane içerisinde kişi başına düşen ortalama aylık gelir tutarının dikkate alınması sağlanacaktır.

Madde 3'le, 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 90'ıncı maddesi değiştirilmektedir. Bilindiği gibi, kara yolları motorlu araçlar zorunlu mali sorumluluk sigortası, motorlu araç işletilmesinden kaynaklanan hukuki sorumluluk rizikosu için borçlar hukuku hükümlerinden ayrı olarak yaptırılan bir sorumluluk sigortasıdır. Bu tartışma çok yapıldı, genellikle şu söylendi: İşte, trafik sigortaları hakikaten çok yükseldi. Ama trafik sigortalarının yükselmesinin temel sebeplerinden bir tanesi de şu: Özellikle mahkemelerin; özellikle sigorta şirketlerinin karşılıklı bir edimle, daha doğrusu sigortayı yaptıran ve sigorta yapanla birlikte beraber imzaladıkları o taahhütlerin dışında bir karar vermesiyle sonuçlandı. Çok doğal olarak, bu bir havuz ve bir sandık ve bu havuzdan eğer yaptırılan sigortadan yapılan hasarlar fazla bir tutar ortaya koyuyorsa yapılan sigortalara yani zorunlu mali sorumluluk sigortalarına bunların rücu etmesi çok doğaldır. Ve yine özellikle geçmişe yönelik ciddi bir hasar talebi söz konusu oldu ve bu konuda da hem özellikle esnaflık yapan ve trafik sigortası neredeyse aylık kazancı kadar bir tutarı oluşturan ve yine bir kaza yapmış ve o kazayla birlikte de ciddi bir şekilde maliyetle karşı karşıya kalmış olanlar etkilendiler. Gerek basında gerek medyada gerek gittiğimiz her yerde, sokakta yürüdüğümüzde, esnaf ziyaret ettiğimizde, sivil toplum örgütlerinde, bu, önemli bir problem olarak ortaya çıktı. Şimdi, buna yönelik bir düzenleme burada söz konusu. Yani bu sigorta genel şartları içerisinde değerlendiriliyor idi -bu önemli bir ayrıntı- ve bu sigorta genel şartları içerisinde değerlendirilirken buna özellikle mahkemeler itibar etmiyor idi. Şimdi, bunu sigorta genel şartlarından daha ziyade, bu tazminatlara uygulanacak kurallar burada özel esaslara bağlanmış ve özel esaslarda kural bulunmayan hâllerde de genel esasların uygulanacağı açıklığa kavuşturulmuştur.

Madde 4'le, 2918 sayılı Kanun'un 92'nci maddesinin birinci fıkrasına bentler eklenmektedir. Bu da yine bununla alakalıdır, bunu tamamlayıcı bir maddedir. Kara yolları motorlu araçlar zorunlu mali sorumluluk sigortası bir sorumluluk sigortasıdır. Bu sigortada araç işletenin sorumluluğu güvence altına alınmaktadır, zarar görenlere ise genel hükümler yanında özel kurallara bağlı olarak sigorta güvencesi sunulmaktadır. Zorunlu sorumluluk sigortasının açıklanan içeriğinde görülen tereddütlerin giderilmesi amacıyla teminat kapsamı dışında kalan hâller açıklığa kavuşturulmaktadır.

Madde 5'le, 2918 sayılı Kanun'un 99'uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan "kaza veya zarara ilişkin tespit tutanağını veya bilirkişi raporunu" ibaresi "zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri" şeklinde değiştirilmektedir. Kara yolları motorlu araçlar zorunlu mali sorumluluk sigortasında dikkate alınan belgeler, anılan sigorta kapsamındaki tazminatların gerektirdiği değerlendirme sürecine ve içeriğine göre çeşitlilik arz etmektedir. Mevcut hükümde çok sınırlı olarak yer alan belge düzeninin değişen şartlara uyumlaştırılması amaçlanmaktadır.

Bu saydığım 3 kapsam da, 3 madde de biraz önce ifade ettiğim çerçeve içerisinde değerlendirilmektedir.

Madde 6'yla, 3 Mayıs 1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 5'inci maddesinin birinci fıkrasına "Bina" tanımından sonra gelmek üzere yeni tanım eklenerek yapılacak su yollarına yasal statü kazandırılmaktadır.

Madde 7'yle, 3194 sayılı Kanun'un 11'inci maddesinin birinci fıkrasına "yol," ibaresinden sonra gelmek üzere "su yolu," ibaresi eklenmiştir. Yapılacak su yoluna isabet eden hazine ve özel idareye ait arazi ve arsaların, kamu gereksinimi ve kamu yararı nedeniyle ilgili belediye ve özel idareler tarafından satılamaması ve başka bir maksat için kullandırılmaması sağlanmaktadır.

Madde 8'le, 3194 sayılı Kanun'un 18'inci maddesinin üçüncü fıkrasına "yol," ibaresinden sonra gelmek üzere "su yolu," ibaresi eklenerek yapılacak su yollarının düzenlemesinin düzenleme ortaklık payından karşılanması sağlanacaktır.

Madde 9'la, 3194 sayılı Kanun'a geçici madde eklenmiştir. Ülkemiz afet riski altında bulunmasına rağmen, mevcut yapıların büyük bir kısmı muhtemel afetlere karşı dayanıklı olmadığı gibi yapılaşmanın büyük bir kısmı da imar mevzuatına aykırı ve mühendislik hizmeti alınmadan inşa edilmiştir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 184'üncü maddesinde imar mevzuatına aykırı olan yani yapı ruhsatiyesi olmayan yapılara elektrik veya su bağlantısı yapılmasına müsaade eden kişilerin cezalandırılacağı hükme bağlanmıştı. Söz konusu yapılarda fiilen ikamet edilmesine rağmen elektrik ve su gibi hizmetler verilememektedir. Kentsel dönüşümün teşvik edilmesi amacıyla dönüşüm ve yenileme uygulamalarına muvafakat verilmesi kaydıyla, yapı ruhsatiyesi veya yapı kullanma izni bulunmayan yapılara geçici olarak elektrik, su ve doğal gaz bağlantısı yapılması öngörülmektedir. Bunu biliyoruz, yani bu, özellikle birtakım binalara, yani ruhsatiyesi olmadan yapılan binalara elektrik ve su verilmiyor ve buna ait de bir cezai yaptırım ortaya konuyordu. Ama kentsel dönüşüm içerisinde bulunan alanlara, kentsel dönüşümün önümüzdeki dönemde büyük bir hayatiyetinin bulunmasını da düşünerek böyle bir kolaylık sağlanması ve böyle bir adım atılması burada düşünülmektedir.

Madde 10'la, 29 Mayıs 1986 tarihli ve 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu'na ek madde eklenmiştir. Düzenleme Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca belirlenen sosyal yardımlardan yararlanmakta olan kişileri istihdam eden işverenlere sigorta primi desteği verilmek suretiyle bu kişilerin iş hayatına kazandırılması ve istihdam edilmelerini amaçlamaktadır.

Burada, özellikle Ulusal İstihdam Stratejimiz'in en önemli ayaklarından biri olan sosyal koruma ile istihdam arasındaki ilişkinin güçlendirilmesinde temel ortaya koyan bir maddedir. Ve bu madde, şunu ifade etmek istiyorum ki, özellikle bir taraftan işveren sigorta primini ilk önce bir yıl, Bakanlar Kurulu kararı olursa da bunu sağlar ve devam ettirirse iki yıl boyunca buradan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bütçesinden karşılanmak üzere orada sosyal korumada bulunanların iş hayatına ve çalışma hayatına kavuşabilmelerini temin edebilmek maksadıyla ortaya konulan bir teşviktir. Biz çok faydalı olacağını düşünüyoruz. Özellikle şunu kurmak zorundayız: Sosyal korumada bulunan vatandaşımızı gerek beceri kazandırarak gerek meslekleştirerek -ki buna ait programlarımız da ciddi bir şekilde yürümektedir- onu çalışma hayatının içerisine atan, üretime katan ve artık, tam sürdürülebilir bir şekilde gerek sağlık gerek emeklilik gerek tüm sosyal haklarını çalışma hayatının içerisinden temin eden bir kişiye döndürmekle mükellefiz. Bu, bununla alakalı bir madde.

Madde 11'le, 4342 sayılı Mera Kanunu'na ek madde eklenmektedir. Millî ekonomimizin gelişmesine katkı sağlayacak olan, İstanbul ili Avrupa Yakası Projesi'ni gerçekleştirecek olan Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığınca kanuni süreçlerin gecikmeksizin tamamlanarak planlama ve koordinasyon faaliyetlerinin bir an önce hayata geçirilebilmesini amaçlamaktadır.

Madde 12'yle, 25 Haziran 2001 tarihli ve 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu'nun 19'uncu maddesinin ikinci fıkrasına bent eklenmektedir. Bu değişiklikle, sendika ve konfederasyonların ilgili mevzuatına göre belirlenen şehit yakınları ve gazilere ayni ve nakdî yardımda bulunabilmesi imkânı sağlanmaktadır. Bu, özellikle sendikalarımızdan gelen bir talep üzerine burada bu şekilde önerilmektedir. Çünkü, sendikalarımız bu konuda büyük bir hassasiyet göstermiş, özellikle bu, terörle mücadelede şehit olan evlatlarımıza hem ayni hem de nakdî birtakım yardımların yapılabilmesi konusunda kendileriyle ilgili bulunan 4688 sayılı bu sendikalarla ilgili Kanun'a bir eklenti yapılmak suretiyle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığıyla koordineli bir şekilde gerçekleştirilerek buradan inşallah onların ailelerine de gerekli desteği sağlamak üzere hazırlanmıştır.

Madde 13'le, 29 Haziran 2001 tarihli ve 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'a ek madde eklenmektedir. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı tarafından üzerinde konaklama amaçlı turizm tesisleri yapılmak üzere adlarına kamu arazisi tahsis edilen belgeli yatırımcılar ve işletmecilerden 1/1/2016 tarihi ile 31/12/2016 tarihi arasındaki dönemde tahsil edilmesi gereken kira, kesin tahsis, irtifak hakkı, kullanma izni bedelleri ve hasılat payları ile ecrimisillerin ödemesinin bir yıl süreyle erteleneceği düzenlenmektedir.

Bunu da Plan ve Bütçe Komisyonumuz takdir edecektir, özellikle son dönemlerde turizm konusunda karşı karşıya kaldığımız cari durum bizim birçok tedbir almamızı sağlamıştır; hâlâ bu tedbirlerimiz devam etmektedir. Turizm, bir taraftan ekonomik hayatımızı, bir taraftan döviz girdisini, bir taraftan da özellikle bu konuyla iştigal eden yüz binlerce insanın, gerek emek hayatında gerekse ticari hayatta iştigal eden insanların önemli geçim kaynaklarından bir tanesidir. Bu açıdan, 2016 yılı içerisinde yerine getirmedikleri bu sorumluluklarını bir yıl süreyle erteleneceğini düzenleyen bir kanun teklifidir.

Madde 14'le, 22 Mayıs 2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu'nun yıllık iznin uygulanmasını düzenleyen 56'ncı maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "on günden" ibaresi "altı günden", "en çok üçe" ibaresi ise "en çok beşe" şeklinde değiştirilmiştir. Şunu ifade etmek istiyorum: Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulunun ortaya koymuş olduğu gerek işçi taraflarının gerekse işveren taraflarının da değerlendirilmeye çalışıldığı bir süreçtir. Yani mevcut kanunda otuz günlük veya işte, var olan izin ancak 3'e bölünebiliyor ve bu, en az da on gün kullanılabiliyor. Oysa, bazı çalışanlar bayramlarını bütünleştirmeye çalışıyorlar, bazıları bir gün izin kullanmak istiyorlar; ona imkân sağlayan bir yaklaşımdır ve bu konuda sosyal diyalog mekanizması, sivil toplum örgütlerimiz, sendikalarımız bu konu üzerinde de bir değerlendirme yapmaktadırlar.

Madde 15'le, 10 Temmuz 2003 tarihli ve 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu'nun 3'üncü maddesinde yer alan "sorumluluk sigortası" tanımı değiştirilmiştir. Sorumluluk sigortası, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nda zorunlu mali sorumluluk sigortası olarak düzenlendiği için aynı konuda mükerrer düzenlemenin ortadan kaldırılması amacıyla 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu'nda düzenleme yapılmaktadır. Burada, 2 kanunda bir mükerrerlik vardı, bu mükerrerliğin ortadan kaldırılmasına yönelik bir düzenleme.

Madde 16'yla, 16 Mayıs 2006 tarihli ve 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu'na ek madde eklenmiştir. Ülkemizin önemli sorunlarından biri de kayıt dışı istihdamdır. Biliyorsunuz ki özellikle KADİM Projesi'nde yani Kayıt Dışı İstihdamla Mücadele Projesi'nde Sosyal Güvenlik Kurumuna 5 bin denetmen alınması konusunda bir öngörü söz konusuydu. Çok doğaldır ki şu anda bizim denetlemelerimizde, maalesef, gerek zaman kısıtlılığı açısından gerekse denetlemenin niteliği açısından daha fazla bir sosyal güvenlik denetmenine, hatta denetmen yardımcısına ihtiyacımız var ve bunun o 5 bin sayısına ulaşmasını teminen de 1.610 denetmen, bin denetmen yardımcısı, toplam 2.610'luk bir denetleme elemanına ihtiyacımız söz konusu ve inşallah, burada bunların sağlanmasıyla da kayıt dışıyla çok önemli bir mücadeleyi de ortaya koyacağımızı huzurunuzda ifade etmek istiyorum.

Yine, bunun yanı sıra, madde 17: 31 Mayıs 2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'na geçici madde eklenmektedir. Bu da bizim eylem planımız içerisindedir. Bu maddenin yayımı tarihinden önce, 5510 sayılı Kanun'un 60'ncı maddesinin (1)'inci fıkrasının (g) bendi kapsamındaki genel sağlık sigortalılarının 25 yaşına kadar olan genel sağlık sigortası prim borçlarının silinmesi amaçlanmaktadır.

Burada bir rakam vermek istiyorum: Bu kapsam içinde olanlar yaklaşık 3 milyon 296 bin 956 kişi, bunların toplam şu andaki borcu da -tabii, kanunun yürürlüğe girdiği tarihte bu muhakkak biraz daha artacaktır- 3 milyar 736 milyon 595 bin 849 lira.

Şunu ifade etmek istiyorum: Biz geçtiğimiz günlerde yine Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçen bir kanunla, liseyi bitirmiş gençlerimize iki yıl, üniversiteyi bitirmiş gençlerimize de iki yıl, genel sağlık sigortasından herhangi bir prim ödemeden, bunu, bir şekilde, oradan istifade eden, genel sağlık sigortası kapsamında olan bir düzenlemeyi de gerçekleştirdik. Önümüzdeki günlerde yine sağlık sigortasıyla ilgili birtakım düzenlemeleri hem kendi komisyonumuza hem de buraya getirmeye çalışacağız.

Genel sağlık sigortası kapsamında önemli düzenlemeler gerçekleştiriyoruz ve bu düzenlemelerle inşallah, ikinci faz reformun bir ayağını daha burada hep birlikte gerçekleştirmiş olacağız.

Yine, madde 18: 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun'a 19'uncu maddesinden sonra gelmek üzere yeni bir madde eklenmektedir. Mali istihbarat birimlerine ve diğer yetkili makamlara, işlemleri askıya alma ve gerçekleşmesine izin vermeme yetkisi verilmesini öngören uluslararası düzenlemeler; 198 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanması, Araştırılması, El Konulması, Müsaderesi ve Terörizmin Finansmanına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi ile Avrupa Birliğinin 2015/849 no.lu direktifidir. Tamamen bunlara uygun olarak, aklama ve terörizmin finansmanıyla etkin mücadele edilebilmesi için, işlemlerin askıya alınması ve gerçekleşmesine izin verilmemesi sağlanmaktadır.

Madde 19: 16 Mayıs 2012 tarihli ve 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun'un 3'üncü maddesinin (7)'nci fıkrası Anayasa Mahkemesince iptal edilmiştir. İptal gerekçeleri de gözetilerek uygulama bütünlüğü sağlanmaktadır.

Madde 20: Yine, 6306 sayılı Kanun'un 4'üncü maddesinin mülga (1)'inci fıkrası değiştirilmektedir. 6306 sayılı Kanun'un 4'üncü maddesinin (1)'inci fıkrasının Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi üzerine, iptal gerekçeleri de gözetilerek uygulama bütünlüğü sağlanmaktadır.

Madde 21: 18 Ekim 2012 tarihli ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nun 28'inci maddesinin (7)'nci fıkrası değiştirilmektedir. Bu değişiklikle, sendika ve konfederasyonların ilgili mevzuatına göre belirlenen şehit yakınları ve gazilere ayni ve nakdi yardımda bulunabilmesi imkânı sağlanmaktadır. Kapsam dâhilinde, biraz önce bahsettiğim gibi, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığıyla koordineli yapılmaktadır.

Madde 22: 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu'nun 78'inci maddesinin (1)'inci, (2)'nci ve (3)'üncü fıkraları değiştirilmekte ve yeni fıkralar eklenmektedir. Maddeyle, ülkemizde sunulan merkezî karşı taraf hizmetlerinin kanuni altyapısının sağlamlaştırılması amaçlanmaktadır.

Madde 23: 7 Şubat 2013 tarihli ve 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun'un 4'üncü maddesine yeni fıkra eklenmektedir. Terörizmin finansmanı suçu yapısı itibarıyla çok büyük oranda örgütlü işlenen bir suç olduğu için, aynı zamanda sınır aşan niteliği de bünyesinde barındırmaktadır. Bu nedenle, klasik koruma tedbirleriyle terörizmin finansmanı suçuyla mücadelede tam bir başarı sağlanması mümkün olmamaktadır. Düzenleme, terörizmin finansmanı suçuyla daha etkin mücadele edebilmek için, ihtiyaç hâline gelen şirket yönetimine kayyum tayini, iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması, gizli soruşturmacı görevlendirilmesi ve teknik araçlarla izleme tedbirlerinin bu suç bakımından uygulanabilmesini amaçlamaktadır.

Madde 24: 27 Haziran 1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 11'inci maddesinin (1)'inci fıkrasının (b) bendine "ve başkan yardımcısı" ibaresinden sonra gelmek üzere "ile murakıp ve uzman unvanlı meslek personeline," ibaresi, "bakanlık genel müdürü," ibaresinden sonra gelmek üzere "murakıp ve uzman unvanlı meslek personeli için Başbakanlık uzmanlarına" ibaresi eklenmektedir. Anayasa Mahkemesinin 22/10/2015 tarihli ve 2015/91 sayılı Kararı ve yine 2015/111 sayılı Kararı ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin ek 11'inci maddesinin (1)'inci fıkrasında yer alan "murakıp" ve "uzman" ibarelerinin iptal edilmesi sonucu iptal edilen düzenlemenin kanunla düzenlenmesi amaçlanmaktadır.

Evet, bu kanun önerileriyle birlikte, burada, Hükûmetimizin, 64'üncü Hükûmetimizin ve Bakanlar Kurulumuzun sunduğu temel kanun teklifi önerileri bulunmaktadır.

Kıymetli Başkan, değerli milletvekillerimiz, sivil toplum örgütlerinin çok değerli temsilcileri; özellikle, biraz önce yapılan tartışmayla ilgili bir iki değerlendirmeyi de ifade etmek istiyorum çünkü kayıtlara düşmesi açısından bunları söylemek durumundayım.

Birincisi, Türkiye'de bugün bir güvenlik siyaseti yoktur. Biz Türkiye'de güvenlik siyasetinin sıkıntısını çekmiş ve siyasi olarak da bunları eleştirmiş, Türkiye'nin demokratik hukuk devleti kurallarınca idare edilmesine inanan bir anlayışa sahibiz ama bugün bir siyasetin güvenliği söz konusudur ve hep beraber bu siyasetin güvenliğini ve demokrasinin güvenliğini tesis etmek de bizim temel kabullerimizden birisi olmalıdır. Eğer biz burada -şunu ifade etmek istiyorum ki- siyasetin güvenliğini hep beraber değerlendirmez, buna ait tedbirleri almaz, kamu düzeninin sağlanmasının aslında siyasetin ve demokrasinin de güvenliğinin temel parçalarından birisi olduğunu kabul edemezsek -burada her türlü eleştiri yapılıyor, bazen haklı, bazen haksız birçok eleştiri yapılıyor- bunu yapabilme hakkımızı da birileri elimizden alır. Yani, ben sabahleyin de bir toplantıdaydım ve sivil toplum örgütleri de vardı, orada da istedikleri eleştirileri dile getirdiler, dinledik, kendi cevaplarımızı verdik ve oradan bir vesileyle ayrıldık, onlar hem kendi değerlendirmelerini ortaya koydular. Burada çeşitli değerlendirmeler yapılabilir ama şunu ifade etmeliyim ki hepimizin söz hakkı demokratik iklimin sürdürülebilirliğiyle doğru orantılıdır. Yani, biz hepimiz insanız, hukuktan başka herhangi bir korunak alanımız da elbette ki söz konusu değildir ama tehdit ile siyaset karşı karşıya kaldığında elbette ki bahsedilen Anayasa, kanunlar çerçevesinde bunların muhafazası esas olmalıdır diye düşünüyorum.

Bu konuda, özellikle AK PARTİ Hükûmetinin bir güvenlik siyaseti çerçevesinde hareket etmediğini söylemeliyim ama şunu altını çizerek tekrar ifade etmek istiyorum: Bugün bahsedilen nasıl bir devlet anlayışıysa ben bugün bunu biliyor değilim. Bugün, Türkiye'de kamu düzeninin sağlanması konusunda -tekrar altını çizerek söylüyorum- tüm sorumluluk Hükûmetimize ve siyaset mekanizmasına aittir. Bu sorumluluğun sahibi biziz. Biz bu sorumluluğu kimseye devşirmiş değiliz ve yarın öbür gün de bugün de bu konuda her türlü sorumluğu almaya hazırız ve hazır bir şekilde bir mücadeleyi ortaya koyuyoruz. Yani, birileri bizim önümüze bir plan, bir program, bir proje koyuyor da biz projeyi uyguluyor değiliz. Hepimiz bu memlekette yaşıyoruz, nelerle karşı karşıya kaldığımızı da biliyoruz ve bu sorumluluk Hükûmetimizin sorumluğudur ve bugün devlet aygıtına tamamen bu anlayışı hükmettiren de siyasi irademizin... Elbette ki hepimiz seçildik, hepimiz bir yerlerden geldik ve hepimiz -çok doğal olarak- milletin iradesiyle beraber buradayız ama bu halkın verdiği oylar bir siyasi partiye hükûmet etme imkânı sağladı. Hükûmet etme imkânıyla beraber de biz ülkemizdeki huzuru, sükûnu korumakla mükellefiz ve Türkiye'deki demokratik mekanizmalar da bu çerçevede çalışmakta ve demokratik mekanizmalar da bu çerçevede işletilmekte.

Biz buradayız bugün, aşağıda Türkiye Büyük Millet Meclisi salonda çalışıyor. Öbür tarafta, bir taraftan medya, bir taraftan kamuoyu hem kendi işleriyle meşguller bir taraftan da bizleri takip ediyorlar; kâh olumlu görüyorlar kâh eleştiriyorlar ama neticede hepimiz, bütün siyasal sistem belki de içerisinde bulunduğumuz ve bize en açığız diyen sistemlerden daha çok halka açık, daha çok denetlemeye açık ve bizim yaptığımız her işlemi daha çok incelemeye açıktır.

Bu vesileyle bunu belirtmek istedim çünkü bu, Hükûmetimize yönelik, sanki başka taraflardan kurgulanan, başka taraflardan değerlendirilen ve Hükûmetimize sunulan bir planmış gibi bir değerlendirme yapıldı. Elbette ki buna katılmak mümkün değildir.

İnşallah, bu kanun maddeleri hem ülkemiz için hem milletimiz için hem bu kanun maddelerinden istifade edecek insanlar için hayra vesile olur.

Tekrar çok teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum.