OĞUZ KAAN SALICI (İstanbul) - Şimdi, bu nükleerle ilgili konuda mesela gelişmiş Avrupa ülkelerinden, ki oradaki nükleer üreticisi ülkelerden örneğin Almanya, Fransa kendi nükleer santrallerini kapatıyor, yani kendi ülkesinde kurulu olan nükleer santralleri kapatıyor ama kendi ülkesinin dışına nükleer santral yapmaya ya da işte imal etmeye ya da nükleer teknoloji konusunda çalışma yapmaya devam ediyor. Şimdi, özellikle Almanya'da -yanlış hatırlamıyorsam 2050 yılına kadar- ülkedeki nükleer reaktörlerin bir kısmının ya yeni teknolojiyle değiştirilmesi, bir kısmının da kapatılmasıyla ilgili, siyasi partilerin Yeşiller tarafında ve Sosyal Demokratlar tarafında bir mutabakat var, hatta Hristiyan Demokratlar da oraya yanaşmış durumda.

Şimdi, nükleer santralle ilgili bizdeki temel çekincelerden bir tanesi şu: Nükleer santralin ne kadar güvenli olduğu konusunda tüm dünyada süren bir tartışma var. Yani bu sadece Türkiye'de ortaya çıkan bir tartışma değil, hatta Türkiye'deki tartışma çok yeni bir tartışma. Nükleer santral meselesi gündeme geldiğinden beri ya da ondan önce ortaya çıkan bir tartışma. Temel noktalardan bir tanesi bu.

İkincisi, nükleer enerji tüm dünyada daha ucuz enerji olarak lanse edilen bir enerji. Ama yanlış hatırlamıyorsam, Mersin Akkuyu'daki anlaşmanın şartlarında fiyatlar var. Kaç sent ödeyeceğimiz kilovat/saat başına anlaşmada belirtiliyor, devletin bir alım garantisi var ve o -yine yanlış bilmiyorsam- güneş enerjisine ödemiş olduğumuz maliyetten daha yüksek. Yani güneş tarlaları kuruluyor şu anda birçok yerde, Bakanlık da teşvik ediyor, arazi veriyor ya da işte muhtelif şeylerde bulunuyor. Bu fiyat aralıkları nedir? Onu bir öğrenme imkânımız var mı?

Üçüncü nokta da buradaki temel meselenin güvenlik olduğunu kaçırmadan gitmek gerekiyor. Bir ekonomik gelişmişliğe Türkiye'nin ihtiyacı var deyip güvenliği sıkılayarak gittiğimiz zaman ekonomik olarak gelişmiş ama hayatını kaybetmiş bir ülkeye dönüşürüz.

Teşekkür ederim.