KOMİSYON KONUŞMASI

FATMA ÖNCÜ (Erzurum) - Sayın Bakanım, çok değerli sayın bakanlarım, çok değerli milletvekili arkadaşlarımız; çok önemli bir Komisyondayız. Tabii, damdan düşen biri olarak ben burada bulunduğum için hakikaten kendi grubum adına teşekkür ediyorum. Öncelikle, bir kere herkesten şunu rica ediyorum: Bugün yapın, mesela bir saatliğine gözlerinizi kapatın ve evde lavaboya gitmeye çalışın ya da mutfakta yemek yemeye çalışın; bir kereliğe mahsus, bir saatliğine tekerlekli sandalyeye oturun ve onunla sokağa çıkmaya çalışıp ihtiyaçlarınızı karşılamaya gayret edin; kulaklarınızı kapatın, çocuğunuzu duymaya, kapının zilini duymaya çalışın, elbette ki zihinsel engelli grupları daha ağır gruplar. Dolayısıyla, bir kere engellileri anlamak için öncelikle geçici de olsa o empati duygusunu yaşamanız lazım. Bizim engelli olmamızın dışında engelsiz insanların sosyal bakış açısı aslında toplumdaki temel sıkıntıyı yaratıyor.

Devlet, son yirmi üç yıldır her alanda... Az önce arkadaşları işittim, işte veri probleminden bahsediyorlar, bakım probleminden bahsediyorlar. Ayşe Başkanımızın da söylediği gibi biz çok yol aldık. Bakın, ben uluslararası alanda şu anda özellikle 22 ülke olarak dünyadaki engelli bireylerin yaşam koşulları, standartları, doğum öncesi tedbirler, engelliliğin fark edilmesi, doğum sonrası ailenin donatılması çünkü engelli eşittir aile yani bir engellinin asıl temel sıkıntısı ailesi, bizim aileleri donatmamız lazım en başta ki bireyin birinci eğitimi öğretimi anne baba. Neticede ben de bunu yaşamış bir birey olarak konuşuyorum ve dünyada birçok ülkenin önündeyiz gerek eğitiminde gerek istihdamında gerek sağlık uygulamalarında, hele sağlık uygulamasında dünyada neredeyse birinciyiz. Yani bırakın artık engellinin sağlığa ulaşmasını, sağlık engelliye ulaşır aşamada ama bizim burada temel sıkıntımız şu: Biz bunları uygularken farkında olmadan engelsiz insanların engelleriyle karşılaşıyoruz; evet, gerçekten öyle. Yani kendi ülkemiz açısından da bir sorun yok. Devlet bir kanun uyguluyor. Atıyorum, diyor ki: "İşte istihdam koşullarımız bu." Şimdi, üniversiteden bahsediyoruz. Biz, üniversitede, kendi Hükûmetimiz döneminde de erişilebilirliği bırakın, ekstra puan farkları, kendi alanında tespit edilip beceri, niteliğine göre mesleğinde yetiştirme, meslek kurslarını artırma, Çalışma Bakanlığıyla onlara istihdam alanlarını oluşturma; o kadar çok çalışıyoruz ki ama oradaki sağlıklı insan ona engel oluyor. Şimdi soruyorum size: Hanginizin yanında engelli bir danışman var? Benim var, benim bir engelli danışmanım var, çok iyi de İngilizce biliyor. Bir tane de depremzede danışmanım var, onu da farkındalık için aldım. Merak ediyorum, Mecliste hanginizin yanında engelli danışman var? Yok, değil mi? Dolayısıyla, bizim en büyük sıkıntımız engelsiz insanlar. Biz bu işin sosyolojisini de yönetmeliyiz. Şimdi, bakın, ben böyle hiç problemsiz bir insanım, hiçbir problemim yok, gayet akıllı, her şeyi bilir, neyse yani adım neyse. Böyle olunca "Bunun zihninde de sıkıntı var." Yirmi bir yıl Fransızlarla çalıştım, biliyor musunuz. Biz Müslüman bir milletiz, biz Müslüman bir milletiz elhamdülillah. Ben yirmi bir yıl Fransızlarla çalıştım ve bir gün bir tane yönetici bana engelli olduğumu hissettirmedi. Çünkü sizin yapıp da bizim yapamadığımız ne var, ne var? Ben de sizin gibi çay içebiliyorum, yazı yazabiliyorum, 2 çocuğumu büyütebiliyorum, kendimi yetiştirmek için son derece gayret ediyorum, elimden geldiğince verilen işi de doğru dürüst yapmaya çalışıyorum ama işin sosyolojisi öyle değil arkadaşlar. Siz gidip bir Türk firmaya başvuru yaptığınızda adamın size sorduğu ilk soru: "Yazı yazabiliyor musun?" Oysaki benim yöneticim beni işe alırken ne yaptı biliyor musunuz? İngiliz Jeremy Cotten'da çalıştım ben, bana dedi ki: "Tamam, bizim şirket yabancı şirket, kontenjan var, seni alacağız. Ama öğlen bir yemek yiyebilir miyiz? Çünkü biz şirket olarak sana bir ev vereceğiz ve sen orada yalnız yaşayacaksın, bağımsız alanda yaşayacaksın ama öğlen yemeğini beraber yiyelim." Çok şaşırdım, bir şirketin CEO'su, ben asistanın asistanı olarak işe başlayacağım. Bu herif benimle niye yemek yesin? Adam ne yaptı? Yemek yemek istemediğim hâlde bana çorba siparişi verdi ve ben orada o çorbayı yedim. Aradan yıllar geçti, terfiler falan filan, dedim ki: "Sen bunu niye yaptın?" Dedi ki: "Sana direkt 'Ellerini nasıl kullanabiliyorsun?'u sorsam çok incitirdim ama ben bir yemekte, bir saatte senin becerini fark ettim." Anlatabildim mi?

Şimdi bu hikâyeyi niye söylüyorum? Az önce Jülide Bakanımız da mesleki tecrübesinden dolayı Ayşe Başkanımız da söyledi; hem 81 ildeki tespitleri çok yerinde, her şehrin engellisi başka sorunlar yaşıyor ve gerçekten her engel grubu ayrı ayrı sorunlar yaşıyor. Burada herkesin muhtemelen ki çok büyük tecrübeleri var ve herkes gönüllü geldi, burada çalışıyor, kimseye demediler "Sen çalış." diye, herkes kendi rızasıyla dedi ki: "Ya, ben burada yer almak istiyorum, çalışmak istiyorum." Biz tamamen siyasetüstü hem sosyolojik hem de teknik anlamdaki sorunları gündeme getirip sorunları çözmek için bir arada bulunuyoruz ve hepimiz samimiyiz, bunu çok iyi biliyorum, çok çok iyi biliyorum. O zaman ne yapmak lazım? Bence Jülide Bakanımızın da söylediği gibi, sağlıkta engelli, eğitimde engelli, çalışmada engelli, ulaşımda engelli, tarımda engelli, ekonomide engelli... Tüm birimlerin engellilerle olan çalışmalarının -ki ben aldım, son derece çok güzel çalışmalar da yapmışız- her birinin gündeme getirilmesi ve her biri zaten kendi başlığı altında... Sağlıkta engelliyi incelediğimizde hem STK boyutunda hem kurumlar açısı sıkıntılar boyutunda hepsi gündeme çıkacaktır, eksiklikler... Dünya değişiyor. Mesela bana bir görme engelli şunu söylemişti ve çok ilginç geldi bana gerçekten: "Ben kendim bulaşık makinemi kullanabilmek istiyorum." Yani dijital sistemde o bulaşık makinesinin üstünde bir Braille alfabesi, onun anlayabileceği bir sistemin olması gerek, yalnız yaşadığını düşünerek "O bulaşık makinesini kullanabiliyor olmalıyım." diyor. Evet, bu çok önemli bir istek; bunun gibi... Dolayısıyla, umuyorum, ben kendi hikâyemden yola çıkarak bunu farkındalık oluşsun diye ifade etmeye çalışıyorum. Bu Komisyonun çok önemli bir sonuçla çıkmasını temenni ediyorum. Sayın Bakanımızın da zaten Bakanlık döneminde biz de kendisinin engelliler alanında neler neler yaptığını çok iyi biliyoruz. O yüzden teşekkür ediyorum kendisine de bu Komisyona Başkanlık yaptığı için, çok değerli bir şey çünkü. Bize de ne düşüyorsa biz de gayretle çalışıp hem kendi kitlem adına hem de Türkiye'nin gerçekten ama gerçekten sosyolojik anlamda dönüşümü konusunda çok büyük bir katma değer sağlayacağımıza inanıyor, teşekkür ediyorum.