KOMİSYON KONUŞMASI

OĞUZ ÜÇÜNCÜ (İstanbul) - Değerli Başkanım, Komisyonun değerli üyeleri; misafir bir vekil olarak ben de kurulmuş olan bu Komisyonun hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Gerçekten toplumsal desteğe aşikâr olan bu çalışmaların aynı zamanda çok büyük beklentiler oluşturduğunun da farkında olarak bir çalışma yürüteceğinizden de eminim. Benim doğrusu çok fazla söyleyeceğim bir şey yok, Ayşe Keşir Başkanımın söylediği Avrupa Birliği ve Avrupa'daki uygulamalara yönelik saptamaları yakından takip etmemiz, daha detaylı çalışmamız gerektiğine inanıyorum. Zira, yoksullukla ilgili yüzde 30'luk oran Türkiye'de bunun kat fazlası yani kıyas yaparken doğru yerden kıyas yapmamızın doğru olacağına inanıyorum. Ben özellikle bakanlığın kurulması bu Komisyona da bağlandığı için acaba böyle bir yola ilk temel taş bu Komisyonun çalışmaları olur mu diye bir beklenti oluştuğundan hareketle İtalya, Yeni Zelanda gibi ülkelerin bu deneyimlerinin de bu Komisyon tarafından yakından takip edilmesi, bakanlık çalışmasının yani ayrı bir bakanlığın kurulmasının fayda ve zararlarının da bu Komisyonda tartışılması gerektiğine inanıyorum.

Sizin de yapmış olduğunuz açılış konuşmasından hareketle uluslararası anlaşmalara taraf bir ülkeyiz. Engelli insanların haklarıyla ilgili Birleşmiş Milletlerin ortaya koymuş olduğu konvansiyonun imzacısı olduk, ulusal katkı beyanlarımız var bu konuyla ilgili. Dolayısıyla, 2025 senesinde tarafı olduğumuz bu anlaşmada neredeyiz, hangi aşamaya geldik? Taahhüt ettiğimiz hususlarla ilgili bir ilerleme var mı, yok mu? Çalışmalarda bir yol haritası çıkacaksa bir durum tespitinden başlanılması gerektiğine inanıyorum. 2005 senesinde engellilerle ilgili yasama çalışmamızı yapmışız. Burada çok önemli bir cümle var, aslında bu Komisyonun bütün çalışmalarına da ışık olacak bir yasal düzenleme: "Engellilerin diğer bireylerle eşit koşullarda, bağımsız olarak toplum içinde yaşamaları esas olup özel bir yaşama düzenine zorlanamazlar." Dolayısıyla, bütün bu çalışmalarımızın belki anlam mottosu bu olacaktır. Engelli 2005 senesinde yani yasal düzenlemeyi yaptıktan yirmi sene sonra gerçekten bağımsız, tek başına bir evde yaşayabiliyor mu? Toplu taşıma aracına binip üniversiteye gidebiliyor mu, işine gidebiliyor mu? Burada bir ilerleme kaydettik mi? Bunların mutlaka burada dile geleceğinden eminim, zaten başlıkların hepsi vekillerimiz tarafından söylendi, sadece tamamlayıcı bilgi olsun diye söylüyorum.

Dünya Engellilik Zirvesi nisan ayında Berlin'de yapıldı. Konuşulan başlıkları buraya yol göstermesi babından burada tekrarlamak istiyorum: İstihdam ve engelli insanların iş hayatına dâhil edilmesi; "Inclusive cities" yani katılımcı şehirler, geleceğin şehirleri; herkes için sağlık, herkes için ulaşım, herkes için eğitim ve herkes için finansman. Yani girişimciliğin teşvik edilmesi ki en az konuştuğumuz meselelerden biri yani bir yandan istihdamı konuşuyoruz; girişimi, teşviki çok konuşmuyoruz çünkü uygun finansman da yok bu konuda engellileri özel teşvik edecek. Zira, güzel örnekler de var, TOGG'a uygulama yapıp başarılı bir girişimci olan âmâ bir kızımız var bu konuda çok güzel çalışması olan ama tek tük örnekler yani bunun teşviki. Ve yine iklimle ilgili değişikliklerden hareketle, afet ve afet sonrası durumlarda engellilerin yaşamış olduğu sıkıntıların tespiti ve inovatif, engellilikle ilgili inovatif finansman modellerinin geliştirilmesi gibi bugün burada başlık olarak zikredilen birçok şey uluslararası platformda da tartışılıyor. Belki bir gün, tartışmadığımız -gündeme gelmedi- din hayatımızla ilgili, Diyanet ve engelsiz camiyle ilgili bir başlık, din hizmetlerine ulaşım noktasında bir başlık açmakta da fayda var. Hem ailelerin desteklenmesi ama aynı zamanda engelli bireylerin de hizmetlerden faydalanması noktasında önemli bir başlık; hacca gitmek, hacca gidebilmek yani çocuklarını bir yere teslim edebilmek ya da çocuklarla hacca gitmek gibi. Bizim Avrupa'da deneyimlediğimiz güzel çalışmalarımız oldu bu konuyla ilgili. Özel kafileler oluşturduk ve ailelerimiz için de çocukları için de çok özel bir seyahat oldu yani bu manada.

Dolayısıyla, hazırlanırken başlıkların geliştirilmesi noktasında söylenenlere sadece ilave olsun diye veriyle ilgili şöyle bir çelişkiye dikkat çekmek istiyorum: 2002 senesinde, ismi maalesef o dönem "Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı" olan özel birimde, ülkede 2002 senesinde engelli vatandaş oranı yüzde 12,29; engelli insan sayısı -ki sayısına kadar belirlenmiş- 8 milyon 431 bin 937 olarak tespit edildikten sonra bu oranın 2011'de 6,9'a düşmesinin ya bir çelişki ya da farklı bir gelişme olduğuna inanıyorum. Bakanlığımızın da -biraz önce Aylin Vekilimizin de söylediği gibi- 2,5 milyon olarak yapmış olduğu tespit ile 8,5 milyon arasındaki fark da bir şekilde izaha mecbur.

Dolayısıyla, veri tespitiyle ilgili bugün yapılmış olan bütün telkinlerin önemli olduğuna, sağlıklı bir veriden çalışmalara başlamamız gerektiğine inanıyor, teşekkür ediyorum.