KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET AKALIN (Edirne) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli Komisyon üyeleri, Sayın Genel Müdür ve kıymetli Ziraat Bankası yöneticileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben de değerlendirmelerime başlamadan önce aziz şehitlerimize Cenab-ı Allah'tan rahmet, kederli ailelerine sabır ve başsağlığı diliyorum. Yaralı kahramanlarımıza da acil şifalar diliyorum. Türk milletinin başı sağ olsun.

Şimdi, evet, denetim raporuna baktığımızda ilk bakışta "ihtiyat" başlığı altında güçlü bir bilançoyla karşılaşıyoruz ancak raporun satır aralarına indiğimizde bu ihtiyat perdesinin ardında kurumsal disiplinin bir süredir zayıfladığına dair net sinyallerle karşılaşıyoruz. Amacım "Mali tablolarda ne yazıyor?" sorusunu birkaç rakamdan öteye taşıyarak sahadaki gerçek tabloyu hepimiz için daha anlaşılır hâle getirmektir.

Şimdi, bilanço tarafında en dikkat çekici örnek, 3 milyar 710 milyon lira tutarındaki serbest karşılık kalemidir. Kâğıt üzerinde bu rakam beklenmedik fırtınalara karşı ayrılmış güvenli bir liman gibi görünse de Türkiye Muhasebe Standardı 37 açıkça belirtmektedir: Karşılık, geçmiş bir yükümlülüğe dayanmalıdır. Oysa bizim karşılığımız, buradaki karşılık geleceğe dair soyut kaygılara dayandırılmıştır. Bu durum ne muhasebe kurallarıyla ne de şeffaflık ilkesiyle örtüşmemektedir. Bu tek kalem, bankanın kârını yaklaşık 2,5 puan düşürürken hazineye aktarılabilecek temettüyü de aynı oranda azaltmaktadır. Sorum şudur: Bu karşılık hangi somut olaya bağlandığında çözülecektir ve bu kalem hariç tutulduğunda, 2025 yılı sonu itibarıyla sermaye yeterlilik oranınız kaç olacaktır?

Diğer taraftan, riskin banka içindeki yönetimine gelirsek Kozyatağı kurumsal şube dosyasına baktığımızda, 2010 yılında verilen bir kredi 2016 yılında takibe düşmüş, aradan geçen beş yılda tahsil edilebilen tutar yalnızca 1,3 milyon lira olmuştur. Buna karşılık bakiye, temerrüt faiziyle birlikte 296,5 milyon liraya ulaşmıştır. Başka bir ifadeyle, gemi su alırken biz hâlâ kapakları kapatmakla meşgul olmuşuz.

Aynı senaryonun daha büyük bir versiyonu Şişli şubesinde yaşanmaktadır. İki firmaya ait toplam 1 milyar 225 milyon liralık riskin hukuki takibi dahi zamanında başlatılamamıştır. Yine soruyorum: Bakiyesi 100 milyon lirayı aşan takip dosyalarının her biri için tahsilat ve tasfiye tarihli bir yol haritamız var mıdır? Buradaki mesele yalnızca maddi kayıplar değildir. Yargı süreçlerinde geçen her gün âdeta bankanın itibarına da faiz işletmektedir. Sayıştay raporu yeniden yapılandırma işlemlerine de ışık tutmaktadır. Örneğin bir dosyada 523 bin euro ve 561 bin lira tutarındaki faiz silinmiş, ne tahakkuk ne de gider kaydı yapılmış, üstelik "Ekran görüntüsü almadık." denilerek herhangi bir belge dahi sunulamamıştır. Sormak isterim: Silinen faizler dipnotlarda "etkin faiz düzeltmesi" olarak ne zaman raporlanacaktır? Mevcut kayıt eksikliği giderilmiş midir? Giderilmediyse nasıl giderilecektir? Dijital çağda bankacılığın kalbinde veri izi bırakmamak, yarın "Bu kararın bedelini kim ödedi, kim onayladı?" sorularını yanıtsız bırakacaktır. Kamu kefaletinin devreye girdiği noktalarda bile aksama yaşanmaktadır. Kredi Garanti Fonu bazı tazmin taleplerimizi kredi kullandırım protokolüne aykırılıklar nedeniyle reddetmiş, bu durum bankanın riski tek başına omuzlamasına neden olmuştur. Bu sadece bir mali kayıp değil, aynı zamanda "Devlet kefil olur, nasıl olsa tahsil ederim." anlayışını besleyen son derece tehlikeli bir işarettir. Bu bağlamda da soruyorum: Reddedilen tüm dosyaların listesi ve ihlal edilen protokol maddeleri nelerdir? Sorumlular hakkında hangi disiplin süreçleri işletilmiştir?

Ve nihayet kamuoyu baskısına en açık portföy de spor kulüplerine verilen krediler. Toplam risk 4,6 milyar lira seviyesindedir ve kulüplerin gelirleri sezon başlarına bağlıdır bildiğimiz gibi. Rapora göre ödeme planları iyimser gelir senaryolarına dayandırılmış, bazı kulüpler ise 2'nci kez yapılandırma talebinde bulunmuştur. Bu noktada merak ediyorum: Hangi adımları atıyoruz ve hangi önlemleri almayı planlıyoruz? Tabiri caizse, sahada top taca çıktığında banka finans dışı bir risk pozisyonuna sürüklenmektedir. Bütün bu tablo, bankanın risk yönetiminde birbirine zıt iki refleks gösterdiğini ortaya koymaktadır. Bir yandan aşırı ihtiyatlı bir bilanço görüntüsü altında kârı aşağıya çeken ancak gerçekte hiçbir yükümlülüğü temsil etmeyen karşılıklar ayrılmakta, diğer yandan ise sahada aşırı esnek bir uygulama pratiğiyle sorunlu kredilerde "bekle-gör" anlayışı benimsenmekte, veri kaydı tutulmamakta ve kamu kefaleti dahi yeterince korunmamaktadır.

Son olarak ben de tarımda sürdürülebilirlik projelerinin daha fazla desteklenmesi gerektiğini düşündüğümü ifade etmek istiyorum.

Evet, Ziraat Bankası hepimizindir. Yaptığım bu eleştiriler kurumu yıpratmak için değil, bilakis bu güzide kuruluşumuzun daha sağlıklı yönetilmesine duyduğumuz inançla yapılmaktadır.

Bu vesileyle, sizlere çalışmalarınızda başarılar diliyorum. Beni sabırla dinlediğiniz için de teşekkür ediyorum.