KOMİSYON KONUŞMASI

AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yeni yasama yılının hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Sayın Karahan'a ve kıymetli bürokratlara da hoş geldiniz diyorum.

Bugün 7 Ekim, ülkücü şehit Mustafa Pehlivanoğlu'nu rahmetle anıyorum. Yine, 7 Ekim Türkmen Millî Bayramı'nı kutluyorum. Ayrıca, bugün beni çok üzen ve bence Meclis içinde utanç vesilesi olan, Türkiye Cumhuriyeti'nin güvencesi Türk milletinin iradesinin tecelligâhı olan yüce Mecliste teröristbaşıyla ilgili atılan hain sloganları da kesinlikle reddediyor ve yüce Meclisin teröristbaşının ve terörist sevicilerin bir gösteri yeri olmadığını söylemek istiyorum.

Hepimiz biliyoruz ki Türkiye maalesef son yedi sekiz yıldır bir türlü çözülemeyen derin bir ekonomik krizin pençesinde inim inim inlemekte. Bu kriz sadece rakamlardan ibaret değil; her gün milyonlarca vatandaşımızın sofrasını, geleceğini ve umutlarını doğrudan etkileyen bir kriz. Emeklimizin ve asgari ücretlimizin hâli zaten ortada, aylık gelirleri hayatın artan maliyetlerini karşılamaktan çok çok uzak. Sabit ücretlilerin de onlardan artık pek farkı yok, onlar da maalesef benzer şekilde zorlanıyor. Neden diye baktığımızda, tabii ki gelirleri her geçen gün yüksek enflasyon karşısında âdeta bir sabun gibi eriyor ama bütün bunların üstünde asıl önemli olan ve bence üzerinde durulması gereken şey, sanayici artık ciddi şekilde "İmdat!" diyor; iflaslar ve konkordatolar maalesef çok ciddi boyutlarda, ciddi artışlar var. Bu noktada önlem alınmazsa açılan yaraların sarılmasının ne kadar zor olacağını bu kadar teknik insanın karşısında anlatmaya gerek olmadığını düşünüyorum, Sayın Erhan Usta da zaten o konudaki görüşlerimizi paylaştı. Üretim yapmadan, istihdam yaratmadan, katma değer üretmeden ekonomik kalkınma hiçbir zaman mümkün değildir. Sanayicimiz batarsa onunla birlikte binlerce işçi aileleriyle birlikte sokağa düşecek; bu da sadece ekonomik bir kayıp değil, aynı zamanda, Allah korusun, Türkiye'yi sosyal bir felakete sürükleyecektir.

Evet, maalesef, enflasyon hastalığı ülkemizi kemiriyor. Enflasyonun sebepleriyle ilgili yapılan açıklamalar da aynı oranda bizim içimizi kemirmekte. Ben de bu yakın zamanda Sayın Merkez Bankası Başkanının yaklaşık 500 milyar dolarlık altın rezervinin enflasyonla mücadele konusunda bir engel oluşturduğuyla ilgili biraz konuşmak istiyorum. Soru sormak istiyorum: Bu kadar yüklü bir altın rezervi neden finansal sisteme giremiyor mesela? Bununla ilgili ne tarz çalışmalar yapılıyor? Gelişmiş ülkeler altınlarını ekonomiye entegre ederken bizde neden yastıkaltında bekliyor? Hepimiz çok iyi biliyoruz ki ekonominin olmazsa olmazı tabii ki güven ortamı. Ya 2020 ile 2025 arasında sadece Merkez Bankası Başkanının, sizin 4'üncü Başkan olmanız bile bu güveni sarsmak için bence çok yeterli bir sebep. Yastıkaltında tutmanın sebebi ekonomik kriz mi, işte, bu güven meselesi mi? Bunu tartışmak önemli. Neden bankaya ya da finansal sisteme güvenilemiyor? Bunun için ne tür adımlar atılıyor, bunu merak ediyoruz. Aynı zamanda ben şunu da merak ediyorum: Sisteme girmeyen bu muazzam altın birikimi aslında kayıt dışı ekonominin ya da kara para varlığının da bir göstergesi olabilir mi? Kayıt dışılık hakkında bize önemli bir sinyal veriyor mu? Bu da bence üzerinde çalışılması gereken bir konu. Sırf bu açıklama bile bize Türkiye'de ekonominin farklı parametreleriyle değerlendirildiğini ve bilinen ekonomik tedbirlerin, politikaların uygulanamadığını göstermiyor mu? Tekrar etmek istiyorum: Dünyada ekonomi yönetiminin temel bazı basit prensipleri var; bunlar şeffaflık, öngörülebilirlik, kurumsal bağımsızlık, güven tesis etmek, kayıt dışıyla mücadele gibi. Peki, biz bunları acaba ne ölçüde uyguluyoruz ya da uygulamak istiyor muyuz? Ortodoks ekonomi politikalarından bahsediyoruz ama maalesef pratikte farklı yollar izliyoruz. Bu tutarsızlık enflasyonla mücadelenin önündeki en büyük engellerden biri olarak gösterilebilir mi?

Ayrıca, merak ettiğim birkaç soru daha var: Şirket kâr güdümlü enflasyonun üzerine bir çalışmanız var mı? Ticaret Bakanlığıyla ortak bir planınız, koordinasyonunuz var mı? Çünkü hepimiz biliyoruz ki şirketler maliyet artışlarının çok üzerinde fiyat artışları yaparak enflasyonu körüklüyor. Bu konuda ne gibi önlemler alınıyor? Bütçedeki faiz giderlerinin payındaki artış memur maaş ödemelerini yani kamu personel giderlerini yakaladı. Eğer memur ücretlerini, asgari ücreti enflasyonun sebebi olarak görüyorsanız yüksek faizi de enflasyonun sebebi olarak görüyor musunuz? Eğer görüyorsanız buradaki çelişkiyi nasıl açıklıyorsunuz? Arz ve enerji şoklarıyla dünyadakine paralel bir konjonktürel enflasyon Mayıs 2023 sonrası yapısal bir enflasyon sorunu hâline döndü. Uygulanan para politikasının bunda payı olduğunu düşünüyor musunuz? Yoksa tüm sorumluluğu yine dış faktörlere mi bağlıyorsunuz? Kredi kartlarının, tüketici kredilerinin, kredi genişlemesinin talep enflasyonu yarattığını düşünüyor musunuz? Vadeli çek uygulamasının kaydi para yaratımı için bir planınız ya da öneriniz var mı? Çünkü vadeli çekler de sistem içinde aynı işlevi görüyor biliyorsunuz ki.

Gıda enflasyonu yıllardır düşmüyor, enflasyonda en yüksek paya sahip. Evet, doğru, don ve iklim krizi buna etki ediyor ama çiftçi gerçekten üretemiyor çünkü çiftçinin üretme maliyetleri de çok yüksek. Ben Adana Vekili olduğum için bu konularla çok fazla haşır neşir oluyorum. Yine, eğitim de, evet, eylül enflasyonunda en büyük kalem oldu. Faiz arttırarak barınma, eğitim gibi anayasal hakları kolaylaştıracağınıza ve yaşamak için zorunlu olan beslenme fiyatlarının maliyetlerini düşüreceğinize inanıyor musunuz? Yoksa deprem ülkesinde güvenli konut arzına, eğitime, gıdaya talep çok fazla olduğu için mi enflasyon oluyor? Arz meselesini hiç tartışıyor muyuz? Bunu da merak ediyorum. Gıda enflasyonunun bence en önemli nedenlerinden biri de akaryakıt fiyatlarındaki artış. Brent petrol fiyatı düşerken bütçe açığını kapatmak uğruna her sene dolardaki artışın çok üstünde mazota zam yapıyoruz. Bu böyle devam ettiği sürece gıda enflasyonuyla nasıl mücadele edeceğiz? Mazota zam yapmaya devam edecek misiniz? Bu soruyu tekrar sormak istiyorum. Ben işin açıkçası mazottaki bu hani Brent petrol fiyatından bağımsız artışı görünce enflasyonla ciddi bir mücadele edildiğine de inanmadığımı söylemek istiyorum. Sanki buradan bakınca sırf bütçe açığını yamamak tek amaçmış gibi gözüküyor.

Bir de merak ediyorum, Türk lirasının reel değerinin 2026'da gerçekten artacağını düşünüyor musunuz? Çünkü reel değer artışı ihracatımızı olumsuz etkileyecek ve cari dengeyi bozacak. Bununla ilgili yorumunuzu da merak ediyorum.

Bu soruları cevaplayacaksınız, evet ve son olarak şeffaflık, güven, kayıt içi ekonomi, sanayici desteği, sosyal politikalar, arz odaklı politikalar, bütçe-enflasyon dengesinin gerçekten önemli, çalışılması gereken başlıklar olduğunu düşündüğümüzü burada bir kere daha söylemek istiyorum. Aksi takdirde, önümüzdeki dönem daha zorlu geçecek ve bu krizin bedelini tüm toplum olarak daha ağır bir şekilde ödeyeceğiz diyorum.

Tekrar saygılarımı sunuyorum.