| Komisyon Adı | : | AVRUPA BİRLİĞİ UYUM KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 15 .10.2025 |
JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Evet, Sayın Başkanım, ben de yeni dönem hayırlı olsun diyerek başlamak istiyorum. Burada hepinizi görmekten dolayı büyük mutluluk duyduğumuzu belirtmek isterim. En son, sanıyorum, 2023 yılında birlikte olmuştuk diye hatırlıyorum. Aslında o birliktelikten, birlikte olduğumuzdan, sizin bize bir sunuş yaptığınızdan beri Avrupa Birliği müzakere sürecinde herhangi bir ilerleme kaydedemediğimizi ne yazık ki üzüntüyle belirtmek istiyorum. Ekim 2023'te gelmişsiniz sanırım, notlarım arasında var. Tabii ki burada, hani, teknik düzeydeki heyetlerin birtakım çalışmaları oluyor ama bunlarla da ne yazık ki Avrupa Birliği ilişkilerinde henüz bir ilerleme kaydedemediğimiz gibi, ne yazık ki de gittikçe gerileyen bir süreç kaydediliyor. Özellikle 1999 yılında Helsinki Zirvesi'nde Türkiye'nin Avrupa Birliği adaylığının resmen onaylanmasının ardından 2002 yılında Avrupa Birliğine tam üyelik hedefi bakımından aslında son derece avantajlı ve pozitif bir gündem devralmıştı Adalet ve Kalkınma Partisi. Bugün bulunduğumuz tarih itibarıyla, 15 Ekim 2025 tarihi itibarıyla ise Türkiye'nin ne yazık ki Avrupa Birliği katılım müzakerelerine resmen başlamasının 20'inci yıl dönümü olmasına rağmen ilişkiler neredeyse artık durma seviyesine gelmiş durumdadır. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu konuda sürekli olarak çok ciddi destek veriyoruz, Başkanım da biliyor; Komisyon olarak da çalışmalarımız son derece uyumlu olarak geçiyor. Ama gümrük birliğinin güncellenmesi ve özellikle de vize muafiyeti konusunda hiçbir ilerleme de kaydedilemedi ne yazık ki. 2007 yılından itibaren ilişkilerde belirli bir gerileme yaşadığımız malum. 2011 yılında özellikle "Pozitif Gündem" başlıklı Avrupa Komisyonu tarafından başlatılan bu girişim de ne yazık ki iktidarın gerekli adımları atmaması nedeniyle sonuçsuz kaldı. Özellikle 2015 göç krizi, düzensiz göç krizi sonrasında Türkiye'nin Avrupa Birliği açısından yeniden yeni bir önem kazandığı bir dönem yaşandı ve dört ay içinde üç ayrı zirve düzenlendi ama 2016 yılındaki darbe teşebbüsünün ardından alınan olağanüstü önlemler ve temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması, yargı bağımsızlığının zedelenmesi ve Doğu Akdeniz'de yaşanan gerginlikler ilişkileri yeniden ne yazık ki geriye götürdü.
Özellikle biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerini bir dış politika meselesinden öte ülkemizin demokratikleşme ve çağdaşlaşma sürecinin ayrılmaz bir parçası olarak görüyoruz ve bu konuda bu süreçte sürekli olarak önerilerimizi de paylaşıyoruz. Ama ne yazık ki iktidar partisi kendi imzasını da taşıyan Kopenhag Siyasi Kriterleri konusunda özellikle anayasal haklarla güvence altına alınan hak ve özgürlükler ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını uygulamayarak, tanımayarak Kopenhag Siyasi Kriterlerinde de oldukça geriye gitmiş durumdayız ve özellikle Avrupa Komisyonunun her yıl yayınladığı raporlar Türkiye'nin AB üyelik sürecinde ilerlemeden bir yana ciddi gerilemeler yaşadığını da açıkça göstermektedir. Özellikle bu iradenin gösterilmemesi nedeniyle de vatandaşlarımız için artık bir çile hâline dönüşen vize muafiyeti konusunda da herhangi bir adım atılamamıştır ne yazık ki ve özellikle de hani artık Avrupa Birliğiyle ilişkiler bir al-ver ilişkisine dönüşmüş durumda ne yazık ki ve özellikle marttan beri yaşadığımız süreçte İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız ve diğer belediye başkanlarımıza, belediyelerimize uygulanan haksız, hukuksuz, siyasi olarak gördüğümüz, ne yazık ki hukuki olarak göremediğimiz birtakım uygulamalarla süreç iyice geriye gitmiş; bunu da hep birlikte yaşadık. İşte, bizim 82'nci KPK toplantımız oy birliğiyle ertelendi. Tam Türkiye'de misafir etmeye hazırlanırken konuklarımızı ne yazık ki Karma Parlamento Komisyonu 82'nci toplantısı gerçekleştirilemedi ve Avrupa Komisyonu Antalya Diplomasi Forumu'na katılmayı iptal etti ve Avrupa Konseyinden de çok net uyarılar aldık bu konuda ve ne yazık ki biz, işte bunu, hani aslında hiçbir şekilde Cumhuriyet Halk Partisi olarak ülkemizi yurt dışında şikâyet etmemek gibi bir konuda özellikle son derece dikkatli olmamıza karşın, son olarak, işte, vatandaşlarımıza, Avrupa'da yaşayan vatandaşlarımıza yönelik düzenlediğimiz bu son 61'inci eylemimiz de bu haksızlığı, hukuksuzluğu bir kez daha duyurduk ve bu konuda mücadelemizi de sürdüreceğiz. Ama bu mevcut tabloda, bu koşullarda ne yazık ki Avrupa Birliği müzakerelerinde anlamlı bir ilerleme sağlanması gerçekten çok mümkün görünmüyor. Özellikle Ursula von der Leyen 2030 sonuna erteledi bildiğimiz gibi genişleme sürecini ve o yaptığı konuşmada Türkiye'nin adını dahi anmadı. İşte, hem KPK toplantılarında hem Avrupa Birliği toplantılarına katıldığımızda sürekli olarak pek çok ülkenin genişleme sürecinde adı geçiyor ama Türkiye ne yazık ki bu genişleme sürecinin içine dâhil edilmiyor.
Özellikle küresel ve bölgesel krizlerin derinleştiği bu dönemde, işte iklim değişikliği, enerji güvenliği, dijital dönüşüm, göç yönetimi ve dezenformasyonla mücadele konusunda Türkiye'yle Avrupa Birliğinin ortak hedeflerde hareket etmesini son derece önemli görüyoruz biz ve bunun için de gereken siyasi iradeyi ortaya koymamız gerekiyor ve tabii ki bu ülkemizdeki hani antidemokratik uygulamalarla da bu süreç bir türlü ilerlemiyor ve biz de ülke olarak bu durağanlığı kabul etmiş durumdayız ama üzücü olan Avrupa Birliğinin de hani bunu doğal bir süreç olarak görmeye başlamasından kaynaklanıyor ve biz de hani özellikle Avrupa Birliği hedeflerinden uzaklaşmamızı kendi ülkemizin vatandaşları açısından, anayasal, demokratik haklar açısından çok sıkıntılı görüyoruz. Dolayısıyla uyumlu, şeffaf, hesap verebilir bir yönetim anlayışıyla Avrupa ailesinin güçlü bir üyesi olma hedefinde biz muhalefet olarak üzerimize düşeni yapmaya hazırız ama aynı adımları iktidar partisinden de özellikle bekliyoruz. Bu konuda biz aslında Başkanlığımızla Komisyon olarak çok iyi anlaşıyoruz, hiçbir sorunumuz yok ama siyasi iktidarın da bu konuda gerçekten gerekeni yapması gerekiyor çünkü Avrupa Birliğinin -hani onlarda da- antidemokratik uygulamalarının farkındayız Türkiye olarak, bunları biz de gittiğimizde gündeme getiriyoruz, sürekli olarak şikâyet ediyoruz, "Onlar çok mu demokratik, çok mu her yaptıkları iş hakka, hukuka uygun?" Değil ama biz sürekli dayak yiyen pozisyonunda oluyoruz yurt dışında sürekli, işte hukukun üstünlüğü "Freedom of speech" düşünce özgürlüğü, konuşma özgürlüğü konusunda sürekli olarak biz kendimizi sıkıntılı hissediyoruz gittiğimizde. Dolayısıyla, hani Avrupa Birliği müzakerelerinin ilerlemesi için biz üzerimize düşen görevleri yapmalıyız.
KPK toplantılarında da biz işte açılması gereken fasılları söylediğimiz zaman "Gerçekten bu fasılların açılmasını istiyor musunuz?" diye hani bizi sorguluyorlar yani bu fasıllar açılsın mı diye. "Açılsın..." diye ısrar ediyoruz. Mesela bu özellikle Türk vatandaşlarına vize muafiyeti için bu geride kalan 72 kriterden 6 kriter konusunda da hani hiçbir ilerleme kaydedemedik, bu konuda yapılan çalışmaları hani bilmek istiyoruz açıkçası. Özellikle yasal düzenlemeler bu AB'yle resmen müzakerelere başlamamızın 20'nci yıl dönümünde yayınladığımız bu AB'ye Katılım İçin Ulusal Eylem Planı belgesinde "Yasal Düzenlemelerle Kurumsal İdari Yapılanma ve Diğer Çalışmalar" başlıklarında 147 yasal düzenleme ve 166 idari tedbirin gerçekleştirilmesinin planlandığı mevcut. Bu konuda vize muafiyeti için eksik kalan kriterler de var mı bunların içinde; hani sizden bir sunuş dinleyecekken bunları bilmek isteriz.
Özellikle AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Thomas Hans Ossowski'nin görevden ayrılmasının ardından da yeni başkan ataması konusunda bir gelişme yaşanmadı bildiğimiz kadarıyla. Dün hatta sizinle de Almanya Büyükelçisinin resepsiyonunda karşılaştık. Ben özellikle oradaki Avrupa Birliğinde görevli arkadaşlara da sordum, henüz bir atama olmadığı söylendi. Bununla ilgili birtakım girişimlerimiz var mı? Mesela Türkiye'nin Avrupa Birliğiyle yürüttüğü müzakerelerde ben bunu defalarca söylüyorum, bizim hani başmüzakerecimiz var mı, siz mi yürütüyorsunuz? Müzakereci bu konularda yetiştirilmediğinden biz sürekli yakınıyoruz. Aynı şekilde, ben, iklim krizi konusunda da iklim görüşmelerinde başmüzakereci olmadığından yakınıyordum, aynı şekilde bu AB ilişkilerimizde de var.
AB'ye katılım sürecinde reformların koordinasyon amacıyla kurulan Reform İzleme Grubunun sonrasında 2019 yılından bu yana hiç toplanmadığını biliyoruz, bu toplantı neden gerçekleştirilmiyor? Ve bu grubun yeniden toplanması konusunda bir planlamanız var mı diyerek böyle sunuştan önce hemen hızlı bir giriş yaptım çünkü biz gerçekten hani bunları yapıcı eleştiriler olarak görüyoruz. Komisyondaki her bir arkadaşımı da ben gayet iyi biliyorum Avrupa Birliğine katılım konusundaki istekliliğini ve ülkemiz açısından sağlayacağı yararlar konusunda tam bir inançla davrandığını. Bu nedenle sunuş öncesi böyle kısa bir özet, giriş ve nerelerde nelerin aksadığını ve bu konularda yapılacaklar konusunda yeni gelişmeler var mı diye onları sizden dinlemek isteriz diyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.