Komisyon Adı | : | TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU |
Konu | : | |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 4 |
Tarih | : | 15 .10.2025 |
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Teşekkür ederim Başkanım.
Değerli Komisyon üyeleri, Değerli Başkan ve değerli misafirler; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yine bir torba kanun olduğu gibi ve maalesef diğer komisyonlardan görüş alınmadan önümüze gelen, apar topar önümüze getirilen bir kanun ve Millî Parklar Kanunu, işte 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'de değişiklik yapılacak teklif üzerine sizden söz alıyorum. Ama alırken de Sayın Vekilimizin dediği gibi pazartesi günü bize geliyor. Bugün günlerden çarşamba ve bizden bununla ilgili, bu kanunla ilgili yararlı görüşmeler çıkarmamız için görüş isteniyor. Arkadaşlar, akıllanmamız gerekiyor, bize Sayın Toy ilk sunumunda -ben teşekkür ediyorum- o kadar güzel bir yapı çizdi ki doğayı koruyan ama sizin siciliniz lekeli, siciliniz karanlık. Şimdi, sizin söylediğinizle yapılanlara baktığımız zaman ortada çelişiyoruz. Nasıl mı? İşte doğaya bugüne kadar yapmış olduğunuz katliamlardan dolayı. Ama Sivas Milletvekilimiz Sayın Toy -avcılığın da en fazla olduğu bölgelerden bir tanesi Sivas- herhâlde kendi de tahminim avcılığa çıkmış ki ve doğayı bu kadar iyi tanıyor ki bu kanunu, bu kadar kapsamlı bir kanunu yapmış. Ben sizleri tebrik ediyorum Sayın Milletvekili mevkidaşım ve imzacı arkadaşlarımızı.
RUKİYE TOY (Sivas) - Bir bilgiye sahip olmak için...
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Değerli arkadaşlar, ben sizi dinledim. Sayın Vekilim, ben sizi dikkatlice dinledim. Bakınız...
BAŞKAN VAHİT KİRİŞCİ - Arkadaşlar, notlarımızı alalım, daha sonra şey yaparız.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Böyle gidersek zaten Sayın Başkanım bakınız, hiç, itinalı bir şekilde ben sizi harfiyen ve diğer Komisyon üyelerini de... Sevgili Vekilimizin 1919 tarihini nasıl sehven yanlış söylediğinde atladınız ortaya, biz de orada düzeltme... Yani bizi de itinalı dinlerseniz sevinirim çünkü yapımız şu, doğru bir kanun yapalım. Siz ne dediniz son cümlenizde: "Gelecek nesillere sağlıklı bir doğa ve ülke bırakalım." Ama maalesef her yerde talan var, her yerde işgal var. Bakınız, dün Meclis kürsüsünden söyledim, Greenpeace 2018-2024 yılları arasında bir çalışma yapmış, Türkiye'de tam 1.860 kilometrelik doğa alanı ve tarım alanını talan etmişsiniz, dikkatinizi çekiyorum 1.860 kilometre. Avrupa'da birinciyiz. Şimdi, az önce Sayın Vekilimiz Orhan Bey ifade etti gıdayla ilgili. Ya gıdada biz şu anda Avrupa'da enflasyonda birinci sıradayız. Biz neyi anlatıyoruz arkadaşlar? Bakınız, orada 1.860 kilometrelik alanı Başkanlık sistemine geçtiğimiz süre içerisinde talan etmişsiniz, doğayı. Ondan sonra kalkacağız, iyi niyetle de böyle bir kanunda sizin o sarf ettiğiniz cümlelerden biz de olumlu şeyler bekleyeceğiz.
Birçok ayrıntıya girildi, belki tekrar da olacak ama geçmişe baktığımız zaman geleceği de görüyoruz, kaygılarımız bu çünkü bize emanet bırakılan bu ülkeyi gelecek nesillere sağlıklı bir şekilde bırakmamız gerekiyor doğayı talan etmeden, doğayı koruyarak. Dünyayı geziyoruz, hepimiz geziyoruz, oradaki doğaya olan sevgiyi, sahiplenmeyi gördükten sonra ülkeme geldiğim zaman içim acıyor. İşte geçen hafta biz Abant'taydık, ya Abant'ı da halletmişiz. Şimdi, HGS'yle ilgili burada bir düzenleme var, daha girerken HGS'yle ilgili uygulama, zaten Abant Tabiat Parkı'nda uygulama yapılmış. Sayın Vekilim, biz neyi paylaşıyoruz şu anda? İşte dediğim gibi birçok şey hazırlanmış aslında, mutfakta pişmiş, şimdi biz o pişmiş yemeği tekrar nasıl düzeltebiliriz, eksikleri nasıl tamamlayabiliriz veya bunu nasıl çözebilirize bakıyoruz veya kıyafeti dikmişsiniz siz çocuğa, şimdi o kıyafet uymamış veya uyan kıyafette değişiklikler yapmaya çalışıyoruz. Yani onun için daha dikkatli olmamız lazım. Bakınız, bu yasanın, bu teklifte millî parkları koruyorum diyerek özel bütçeli yeni bir yapı oluşturuyorsunuz. Yani kısacası denetimlerden kaçıyorsunuz, denetimlerden. Döner sermaye kuruyorsunuz, az önce düzeltmesini de yaptım, dönemin Maliye ve Hazine Bakanı Lütfi Elvan'ın 2021'de söylediği cümle şuydu: "Döner sermayeyi kapatacağız, kaldıracağız." Geldiğimiz noktaya bakıyoruz, tekrar döner sermayeye dönmüşsünüz. Neden acaba? Ben merak ediyorum, bunun açıklanmasını da sizlerden bekliyorum özellikle.
Yine bu yasanın öncül belirtileri aylar öncesinden ortaya çıkmaya başlamış. Nasıl mı? Doğa Koruma ve Millî Parklar Genel Müdürlüğünde son dönemde yapılan üst düzey yöneticilik görevlendirmeleri ve yeni teknik personel alımlarında orman mühendislerini unutmuşsunuz herhâlde, dışlanmış bu insanlar. Bu ormanları, eğer bu tabiatı koruyacaksak burada asıl görevli olması gereken o konuyu bilen orman mühendisleri. Ya bu orman mühendislerini neden almadınız o zaman? Neden dikkatinizden kaçtı? Ama şu var, daha önce de belli kurumlarda, tarımla ilgili kurumlarda işte ilahiyattan gelen veya beden eğitimi öğretimi, eğitimi almış arkadaşlarımız istihdam edildi. Yine burada liyakatten çıkılmış, yine başka yollar seçilmiş. Buradan geldiğimiz noktada Türkiye'ye millî park kavramını getiren, 48 yılından itibaren ilk kez orman mühendisleri sizin döneminizde dışa atılmış, dışlanmışlar. Sonucunda da kurumu Bakanlıktan koparan ve özel bütçeli bir kuruluş hâline getiren bu teklif önümüze gelmiş. Yani engelleri birer birer ortadan kaldırıyorsunuz, birilerinin önünü açıyorsunuz arkadaşlar, gerçek bu. Ben de merak ediyorum, acaba bu kanunun altında hangi kişilere; geçmişte de limanlar kiralandı, özelleştirildi. Geçtiğimiz dönemde bunların özelleştirme tarihlerine ilave tarihler yaptık, burada da anlattık. Yani burada şimdi birilerinin, bu işletmeler bugüne kadar Tarım ve Orman Bakanlığının uhdesindeydi, şimdi geldik yeni bir yapı ortaya çıkarıyoruz. Ya siz yapı ortaya çıkarmaya, türetmeye- amip gibisiniz maşallah- her zaman uygunsunuz ve geldiğimiz noktada da yani yeni yeni şeyler çıkartarak ülkenin kaynaklarını teker teker yok ediyoruz.
Yine bakın, uzağa gitmeyin, Ankara'dan size bir örnek vereyim: Atatürk Orman Çiftliğinde yapılanları hep beraber gördük, izledik, yaşadık. Nasıl mı? Bakanlık 2024 yılında bir kısım alanları özel sosyal tesis alanı olarak tanımladı. Kime verdi? O dönemin, yani bir şey demek istemiyorum, Medipol Üniversitesi ile TÜRK-İŞ Konfederasyonuna tahsis etmiş. Bu süreçte 25-30 yaşlarındaki ağaçlar acımasızca katledilmiş. İşte bundan diyorum, sizin siciliniz zaten karanlık. Bu süreçte bu ağaçlar yok edildi, inşaat faaliyetleri hızlandı, mahkeme kararları ve bilirkişi raporları iç edildi, iç sayıldı; aynı Kaz Dağları'nda. Daha yürütmeyi durdurma var ama Kaz Dağları'nda talan devam ediyor. Oradaki o işi alan, maden işletmesini alan firma; inanın köylerimizde öyle yollar yok Sayın Vekilim, köylerde öyle yollar yok değerli Komisyon üyeleri. Gidin bakın, orada yapılan, açılan yollara bakın, su arklarına varıncaya kadar uçak indirirsiniz, Kaz Dağları'nda yollar yapılmış. Yani siciliniz karanlık, bundan dolayı sıkıntımız var. Mahkeme kararlarını yok sayıyorsunuz, o bilirkişi raporları zaten yok. Yine bu kanunda birçok STK var görüş alınması gereken. Hani nerede bu görüşü alınan veya bu dernekler nerede veya bu kuruluşlar nerede? Bu kadar acil mi bu kanun? Merak ediyorum ben.
Yine bakınız, Atatürk Orman Çiftliği arazilerini parça parça özelleştirdiniz, içerisine kaçak binalar yaptınız, yine doğal, tarihî ve sit statüsünü de yok sayarak. Bu teklifin gizli kodlarında millî parkların korunmasından vazgeçildiği endişesini yaşıyorum ben. Neden mi? İşte geçmişten ve zeytinlerle ilgili en son bir kanun çıkardık kapanmadan önce Meclis. Komisyon üyesi arkadaşlar dediler ki: "Zeytinleri taşıyacağız." Ya hangi zeytin ağacını taşıdık Akbelen'de? Merak ediyorum ben şu anda. Hangi araçla taşıyacaksınız, hangi makinayla taşıyacaksınız? Ben merak ediyorum. Sordum da bana cevap veremedi Varank. Yine soruyorum: Ya arkadaşlar, bu millî parklardan elinizi çekin. Buradaki tesisleri kimlere açacaksınız, kimlere vereceksiniz ve buradan ne bekleniyor? Kaçak yapılaşmayla ilgili işte diyor ki: "Millî Parklar Genel Müdürlüğü artık etkin olacak, mahkeme kararı olmasın, biz burayı istediğimiz gibi yıkarız da oraya çökeriz de." Bunu neye göre yapıyorsunuz, hangi kanuna göre yapıyorsunuz? Arkadaşlar, kanunsuz bir iş yapamayız.
Bakınız, yine bir tanım var, alan kılavuzu tanımını getiriyorsunuz burada ama içi boş. Herhâlde ders almadınız, Çanakkale'deki alan kılavuzuyla ilgili tanımda Anayasa Mahkemesinden döndü bu madde, bu yine dönecek. Yani alan kılavuzu tanımının içini doldurmazsanız burası gene muğlak bir cümle olacak. Yani kanunun birçok yerinde muğlaklıklar var. Burada da alan kılavuzu tanımının Anayasa'ya uygun bir şekilde... Bakınız, geriden dönen bir kanun var diyorum; Çanakkale'yle ilgili, tabiatla ilgili dönen kanuna bakın, orada da Anayasa'daki maddede dönmüş, burada da bu dönecek. Alan kılavuzu tanımı burada, tabirin içi boş. Her zaman olduğu gibi nasılsa tren hareket etsin, kervan yolda düzülür hesabı biz yolda bunu düzeltiriz mantığıyla gidiyoruz bugüne kadar. Bu şekilde hazırlanmış bir kanun.
Yine bakınız, genel gerekçede, ülkemizde, diyor ki Sayın ilk imzacı Vekilimiz: "2005 yılı itibarıyla 50 tane millî park, 274 tane tabiat parkı, 111 tane tabiat anıtı, 32 tabiat koruma alanı, 136 sulak alan, 85 yaban hayatı geliştirme sahası bulunuyor." Valla ben bunların geleceğiyle ilgili kaygı yaşıyorum. Ben torunlarıma ve çocuklarıma bu mirası nasıl sağlıklı bir şekilde devredebileceğim kaygısını yaşıyorum ve siyaseti de torunlarım için yapıyorum. Dedeleri işte vekillik yaptı, bu ülkenin kaynaklarının korumasıyla ilgili mücadele etti, iliyle ilgili mücadele etti teşekkürünü alabilmek ve anılmak, anılmakla ilgili, iyi anılmakla ilgili. İşte buydu, Allah rahmet eylesin, bunları bunları yaptılar, ülkenin kaynaklarının korunmasıyla ilgili bu çabayı gösterdi. Ama biz tam tersi şu anda bunun mücadelesini yapıyoruz, bir yerde de tam tersi arkadaşlarımız buraya biz nasıl uydurabiliriz, bunu nasıl, sahayı, alanları turizme açabiliriz ve oradan nasıl döviz getirebiliriz. 70 milyon turist gelmiş, ziyaret edilmiş, bunu yükselteceğiz, oradaki altyapı nasıl olacak, nasıl gidecek?
Şimdi, bu tabiat parklarında, Abant'ta da var, Abant su, ismini de vereyim işte Bursa'da Uludağ'da Erikli var ve demek ki buradaki sulakları da yine birilerine mi açacaksınız, hangi işletmelere açacaksınız, kimlere açılacak? Şu anda ülkemiz kuraklıkla baş ediyor, her yerde iklim krizi var ve birçok ilde suyla ilgili sıkıntı var. Birilerine bu işletmeleri mi vereceksiniz, kimlere vereceksiniz? Yani hepsi ucu açık, ucu açık bırakılmış. Bakınız, madde 4'te diyor ki kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri ile turizm merkezlerinde turizm yatırımlarına ilişkin plan kararları Genel Müdürün olumlu görüşü alınarak 2634 sayılı Turizm Teşvik Kanunu uyarınca sonuçlandırılacakmış artık. Yani her şeyi, artık o diğer 5 tane bakanlığı tamamen saf dışı ediyoruz. Her şeyi, Tarım Bakanlığını saf dışı ediyoruz, bir tane Turizm Bakanlığını burada peşkeş çekiyoruz turizmcilere. Arkadaşlar, buradaki doğal alana yapılacak binalardan sizler sorumlu olmayacak mısınız? Nasıl kontrol edeceksiniz? Az önce söyledim, ne diyor işte "Hızlı bir şekilde millî parklarda kurulan genel müdürlük karar alır." Mahkemeyi bile beklemiyor. Ha şunu da diyor: "Eğer uygun görürse bizim sıkıntımız yok, çözeriz." Nasıl çözeceksiniz? Neye göre çözeceksiniz? Kime göre çözeceksiniz? Ucu açık, muğlak. Hangisini çözeceksiniz veya hangi binayı yıkacaksınız, hangi binayı yıkmayacaksınız? Neye göre karar vereceksiniz, kriterleriniz ne? Merak ediyorum, şu şu şu kriterlerde olursa yıkılmaz, bu bu bu kriterlerde olursa yıkılacak. Kim verecek bu kararı? Bir yeni genel müdürlük verecek. Bu kadar basit mi arkadaşlar bu ülkenin kaynaklarını sadece bir genel müdürlüğe bırakmak, oradaki arkadaşlara bırakmak? Siz mahkemeyi bile yok sayıyorsunuz, yargıyı yok sayıyorsunuz. Zaten geçmişte yapılan uygulamalar ortada; yürütme durdurulmuş ama kimse yürütmeyi beklemiyor, yine talana devam ediyor. Yine, bu millî parkları turizme açmak bana göre ve kime açılacak, nasıl açılacak? Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri; bu en büyük soru işareti. "Kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri ile turizm merkezi dışında kalan millî parklar ve tabiat parklarında kamu yararı olmak şartıyla ve plan dâhilinde turistik amaçlı bina ve tesisler yapmak üzere gerçek ve tüzel kişilere, özel hukuk tüzel kişileri lehine Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının görüşü alınarak Bakanlıkça izin verilecek." diyor. Arkadaşlar, sahillerimiz yetmedi herhâlde, sahilleri yok ettik, birçok işte geçtiğimiz yıl, bu yıl daha doğrusu her yerde ormanlarımız yandı, ciğerlerimiz yandı, kendi ilim Tekirdağ'da da yandı, tüm Türkiye'de yandı. O zaman ben buradan biraz da şeytanın avukatlığını yapıyorum, demek ki bir şeyler yapılıyor, bir şeyler düşünülmüş ki şimdi dediğim gibi önümüze geliyor. Şimdi, bu yerleri, ormanları açtık, şimdi de millî parkları da mı turizme veya tesis alanlarını açacağız? Hangi amaçla olacak tesis alanları? İşte kaplıca olursa şu olacak, bu olacak, birçok şey söyleniyor. En güzel şey de kılıfına uydurmuşsunuz, tırnak içerisinde söylüyorum kamu yararı, kamu yararı. Kamu yararı olduğu zaman her şey hızlı bir şekilde çözülüyor. Bunun anlamı şudur ki millî parkların göbeğine turizm amaçlı, sevgili imzacı Vekilim Sayın Toy ve diğer vekillere soruyorum buradan özellikle: Millî parkların göbeğine turizm amaçlı otel, motel, konaklama tesisi yapılabilecek mi? Merak ediyorum. Dedim ya şeytanın avukatlığını yapıyorum şu anda ben, buralara bu açıklıklarla bu tesislerin yapılmasına siz izin verecek misiniz? Kim izin verecek? Nasıl verilecek? Bunlar hep ucu açık. Bu maddenin devamındaki diğer 5'inci maddede de turizm yatırımının bir uzantısı olarak daha önce kanunda olmayan yeni bir düzenlemeye izin veriyorsunuz. İlk kez millî park ve tabiat parklarında turizm yatırımının son halkası olarak ulaşım, elektrik üretimi nakil hattı, petrol ve doğal gaz iletim hattı, trafo, haberleşme, su, termal su, atık su, altyapı ve bunlarla ilgili yapı ve tesislerin yapılması için gerçek kişiler ve özel hukuk tüzel kişileri lehine bedeli mukabilinde Bakanlıkça izin verilecek. O zaman bu 5'inci maddeden de benim anladığımı söylüyorum: Az önce size sordum ya bu bölgelerde millî parkların göbeğinde turizm amaçlı otel, motel, konaklama tesislerinin yapılması burada manidar, ortaya çıkıyor. Uzağa gitmiyoruz, madde 5'e geçtiğimizde buradan bunu anlıyoruz çünkü doğal gaz hattının bence ne işi var burada? Enerji hattı zaten ona keza, su, altyapı. Şu anda zaten oralarda mevcut millî parklarda altyapı var. Altyapı yapmaya veya yeni bir proje yapmaya, iletim nakil hatları, petrol ve doğal gaz iletim hatlarına ne ihtiyacı var? Millî parklarda gene benim anlamadığım petrol hattının ne ihtiyacı var? Ha onu anlıyorum, o zaman şu da var: Demek ki oraya benzin istasyonlarını açacaksınız. Evet, gülmeyin, gülmeyelim.
MEHMET BAYKAN (Konya) - Geyikler benzin alacak.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Evet, geyikler, geyikler benzin alacak veya yaban keçilerimiz benzin alacak herhâlde. Evet, şimdi gülüyoruz hâlimize ama arkadaşlar, işte, gerçek burada, ben de size maddelerden soruyorum bunu, bunu dışarıdan kendim yaratmadım, farklı bir şey getirmedim, 4'üncü maddeden 5'inci maddeye geçtim. Yani verilecek izinlerle ilgili usul ve esaslar Genel Müdürlükçe çıkarılan yönetmeliklerle belirlenecek. Arkadaşlar, bu şeyler o kadar önemli konu ki yönetmeliklere bırakılmaz, yönetmeliklere bırakılmaz, yönetmeliklere bırakılırsa bunun ucu açık. Vay benim o millî parklarıma, tabiat, doğal alanlarıma, vay benim yaban keçilerime. Ondan sonra Tunceli Pertek'teki gibi o yaban hayvanlarını yok ederiz, öldürürüz, katlederiz, sonra da affederiz parayı veren düdüğü çalar hesabıyla...
Yine, teklif millî park sınırdaki tesislerin işletilmesi veya işlettirilmesi yetkisini de genişletiyor yani kısacası, artık özel teşebbüse açılıyor. Sevgili Bakanım, Başkanımız bilmiyorum o dönem Bakandı galiba, bu barınaklarla ilgili, balıkçı barınaklarıyla ilgili bir kanun teklifi geldi, hatırlar mı bilmiyorum, hatırlarsınız, geçen dönem, önceki dönemde 2018-2023'te. Su Ürünleri Merkez Birliği Başkanına bir cümle kurdum "Başkan, yandın, geçirdiler maddeyi." diye. Orada da aynı şekilde dış açtık. Balıkçıların, o işi yapan kooperatiflerin dışında birilerinin kiralamasıyla ilgili, o barınakların kiralanmasıyla ilgili madde geçti. Sonra, neyse, uyanmış, elli dakika sonra geldi: "Ya, Sayın Vekilim, hakikaten doğruymuş, ben kaçırmışım, aldanmışım veya uyumuşum." Sonra neyse... Ve bunun örnekleri de yaşandı, Tekirdağ'da yaşandı, birileri girmeye kalktı -sağ olsun, vekilim de hatırlar o zamanlar- ve balıkçı barınağı yine Su Ürünleri Kooperatifine kaldı. Yani arkadaşlar, buradaki bu maddelerle, teklifle özel sektöre ve işletmelere açılması demek muğlak yine. Ya, o zaman bakın, döner sermaye kurmuşsunuz, döner sermaye işletmesi var, şirketiniz var, kurulmuş, o zaman şirket işletsin bunu, döner sermayeniz ve şirketiniz var. Neden kiralıyorsunuz veya başkasına veriyorsunuz, neden siz yapmıyorsunuz, niçin yapmıyorsunuz? Eleman alımı yapabiliyorsunuz, artık Genel Müdürlük olduktan sonra şirketsiniz. Yani sıralarsak demek ki yine art niyet var, art niyet görüyoruz.
Teklifin 9'uncu maddesine geliyoruz... "Millî Parklar Genel Müdürlüğü ihtiyaç duyulan bölgelerde döner sermaye işletmeleri kurabilecek." diyorsunuz, ondan sonra da diğer önceki maddede de diyorsun ki: "Ben bunları kiralama yapabilirim, başka kişilere verebilirim." Ya, bu ne pehriz, bu ne lahana turşusu? Hem "Döner sermaye kuracağım." diyorsun hem de "Başkasına işlettiririm." diyorsun yani tam bir kaos var arkadaşlar.
Yine, Cumhurbaşkanı bu işletmelere ayrılan sermaye miktarını 5 katına kadar artırıyor yani size imkân da veriyor, bu işletmeyle ilgili, kaynak da veriyor, yetki de veriyor ama siz diyorsunuz ki: "Bu millî park sınırındaki tesislerin işletmesi veya işlettirilmesi yetkisini ben devredebilirim." Arkadaşlar, neden devrediyorsunuz zaman? Devretme bak, diğer maddede sana yetki veriyoruz, döner sermaye kurduruyoruz, artı, Genel Müdürlüğün sermayesini de Cumhurbaşkanına 5 katı artırma yetkisi veriyoruz.
Sevgili Vekilim, bu maddeleri ve bu kanun teklifini bir daha gözden geçirin. Biraz acele olmuş galiba, yaz tatilinde biraz fazla tatil moduna geçilmiş ki hızlı bir şekilde hazırlanmış diye düşünüyorum ben yani bu kadar muğlak var. Daha bitmedi, daha arka arkaya gelince maddeler daha da çıkacak.
Yine, bakınız, ne diyor: "İşletmelerin faaliyet alanları, gelirleri, giderleri ve denetimi ile diğer hususlar Hazine ve Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak Genel Müdürlükçe çıkarılacak yönetmelikle düzenlenecek." Arkadaşlar, iyi de siz kaçırıyorsunuz yine bir şeyler burada, yönetmeliğe bırakıyorsunuz yine kontrolleri, denetimleri, Hazine ve Maliye Bakanlığının da görüşü alınacakmış. Ama diğer yerde Hazine ve Maliye Bakanlığı çiftçiyi de şu anda müstahsil makbuzlarından kovalıyor, sattığı üründen kaynak bulmak için kovalıyor ama siz burada birilerinin çıkarı için farklı bir yapıya gidiyorsunuz. Görüşü anılıp yönetmelik çıkarılacakmış, bu da sakıncalı.
Bu, millî parkların turizme açılmasına ilişkin gelir yönetimi sürecinin bir parçası bence o. Böylece, gerekçede de belirttiği üzere, ziyaretçi yönetimi, ekoturizm faaliyetleri ve diğer hizmetlerin finansal altyapısı da buradan amaçlanıyor.
Madde 12 ve 19'a baktığınız zaman... Dediğim gibi, daha önceden söylediğim gibi, birçok yeni turizm tesisine yol açacaksınız, yeni inşasına izin vereceksiniz, onu anlıyoruz. O maddelerde de turizm tesislerinin önünün açılmasıyla ilgili yani hep muğlak bırakarak, işte, yönetmeliklere bırakılarak veya işte muğlak geçilerek Turizm Bakanlığına yeni tesisler, yeni alanlar açıyorsunuz. Kıyılarımızı talan ettikleri yetmedi, şimdi geleceksiniz, bir de millî parkları, doğal alanlarımızı, parklarımızı talan edeceğiz. Arkadaşlar, iyi düşünelim, elimizi kaldıracağız, elinizi kaldırmadan önce vicdanınıza koyun maddelerde, bu kanun teklifinin bütününün oylamasında. Hepinizin bu topraklara, bu ülkeye, çocuklarınıza, torunlarınıza borcu var. Bu nadir olan bölgelerin talan edilmesine izin vermeyin lütfen. Bakınız, nadir bölgeler korunması gereken bölgeler. Ben Avustralya'da yolda geziyorum, parkta girdim, sincaplar benim önümü kesiyor -giden vardır- veya Yeni Zelanda'ya gidin veya bir Avrupa'ya gidin, doğayla iç içe olmuşlar. Biz ne yapıyoruz? Doğayı katlediyoruz. Bana göre onun için yol yakınken bunu iyi değerlendirelim ve doğru kararı hep beraber verelim.
Madde 14'e geliyoruz... "Turizm Teşvik Kanunu kapsamında yer alan Tarım ve Orman Bakanlığınca üzerinde konaklama tesisi yapılması amacıyla ihalesi yapılmış veya sözleşmeye bağlanmış yerler bu kapsamda verilen izin ve kiralamalar Millî Parklar Genel Müdürlüğün yetkisine alınacak." diyor ama Turizm Bakanlığından da görüş alacağız, demek ki teşvik belgesi aldığı zaman Turizm Bakanlığından yol açık, yolgeçen hanı gibi olacak. Git Kültür ve Turizm Bakanlığına bir teşvik belgesi al, git, orada yatırımı yap yani işi yolgeçen hanına çevirmişsiniz.
Yine, orman sayılan alanlar ve millî parklar üzerinde turizm yatırımı gerçekleştirmek amacıyla Tarım ve Orman Bakanlığınca konaklama ve kış turizm merkezlerindeki günübirlik ile mekanik tesisat amaçlı yapılan kiralama sözleşmeleri ön izin ve kesin izin verilen bu izne bağlı olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca irtifak hakkı tesis edilen veya kullanma izni verilen yatırımcı işletmecilerin sözleşmeleri bundan sonra Millî Parklar Genel Müdürlüğünün, kurduğumuz Genel Müdürlüğün uhdesine geçecek. Yani her şey kolaylaşacak arkadaşlar, rahatlaşacak. Yani burada millî parkları da artık özel bir şirket gibi kullanacağız, özel şirketler gibi bir şekilde millî parkları açıyoruz. Hani "İyi yapalım." derken bana göre kaş yapıyoruz, gözü çıkarıyoruz ve millî parkları talan etmek için elimizden geleni yapacağız çünkü gerçeklerle bu örtüşmüyor. Aslında Millî Parkların bir anlamda turizm odaklı bir Genel Müdürlüğe dönüştürüldüğünü de buradan anlıyoruz. Artık millî parklar korunan, doğanın, tabiatın olduğu yerler değil, bundan sonra artık aynı turizm alanı olarak faaliyete geçecek.
Özetle, bu teklif Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı ve Uludağ Alan Başkanlığı gibi bölgelerdeki yetki alanlarını değiştiriyor. Artık bu alanların sınırlarını genişletme, yeni bölgeleri tarihî alan veya bağlantı noktası ilan etme yetkisi bir Cumhurbaşkanı kararıyla 2 dudak arasında yapılabilecek arkadaşlar. Yeni alanları açmak, yeni alanları talan etmek sadece Cumhurbaşkanının bir imzasına bırakılıyor. Daha önce bu kararlar ilgili bakanlıklar ve koruma kurullarından ortak bir şekilde alınıyordu ve birçok görüşle birleştirilerek bunlar sonuçlanıyordu ama şimdi artık onun da önüne sel gibi alıp götürmüşsünüz, onu da yok etmişsiniz, yıkmışsınız, sadece Cumhurbaşkanının uhdesine bırakmışsınız.
Teklifin 24'üncü maddesinde kanununa aykırı avlanma hâlinde verilen cezalar esnetiliyor "Kanuna aykırı avlanmayı tekrar edenlerin avcılık belgesi iptal edilir ve bu kişiye bir daha avcılık belgesi verilmez." deniliyordu, yeni teklifte "Avcılık belgesi iptal edilir ve belge 2 yıl süreyle verilmez." şeklinde değiştiriliyor. Dün Sayın Bakanımla karşılaşmıştık bir ortamda, burada bir muğlak olduğunu ifade ettim. Arkadaşlar, benim belgem yok, benim belgem olmadığı hâlde -aynı Tunceli Pertek'teki gibi, o yaban keçisinin katledildiği gibi- ben gittim, yasaklı bölgede avlandım...
Sevgili Başkanım, bu konu önemli, dün de Sayın Bakana ben buradan topu attım ama cevap vermedi, dün de biliyorsunuz sizinle bir yerde karşılaşmıştık, bu maddeyle ilgili çekincelerimi orada da ifade etmiştim. Burada muğlaklık var, ucu açık. Şimdi, belgesi olanla ilgili diyor ki: "İki yıl bekler o cezadan sonra, kesilen tutanaktan sonra, parasını yatırır, tekrar belge alır." Ben bugün Sayın Toy'dan bunu düzenlemesinin yapıldığını söylemesini de beklerdim, demek ki bir şey yapmamışlar, onlar da atlamışlar veya o kanunu hazırlayan yetkili arkadaşlar da bunu herhâlde bu kadar dikkatli inceleyeceğimizi fark edememişlerdir. Arkadaşlar, biz 86 milyonun adına görev yapıyoruz, 86 milyon vatandaşımızın hakkını burada koruyoruz ve onların hakkını en iyi şekilde savunmak bizim boynumuzun borcu. Bütün o maddeleri ve cümleleri teker teker okuyoruz, okumamız gerekiyor. Atacağımız imzalar, koyacağımız "evet" oyu 86 milyonu ilgilendiriyor. Burada benim belgem var, iki yıl yasaklı bölgede avlandım, diyor ki: "Cezai tutanak hazırlanır, tutanaktan sonra para ödediği zaman iki yıl geçerse tekrar belge alır." Ya, benim belgem yok, örneğini de verdim, Tunceli Pertek örneğini verdim, dağ keçisini bundan önce avlanmıştı... Daha önce muhalefet partisinden bir milletvekili için -şimdi iktidar partisinde o milletvekilimiz- o zaman kıyametler koparılmıştı, havuz medyasında manşetlere girmişti. Şimdi, soruyorum: Daha sonra, o tutanaktan sonra ben parayı yatırırsam, ben belge alıyorum. Arkadaşlar, belgesi olanı iki yıl bekletiyorsunuz, belgesi olmayana diyorsun ki: "Tutanaktaki cezayı öderse belgeyi alır." Yahu ne yaptınız siz, nasıl kaçırdınız bunu? Bizi de kendi yerinize koydunuz okumazlar araştırmazlar diye. Bunu hazırlayan arkadaşlar, size imzaya getiren o Millî Parklar ve Tabiat Parkındaki arkadaşlarım, Müdürlükteki arkadaşlar, bunu atlamışlar mı bunu bu kadar? Veya o zaman...
AYHAN BARUT (Adana) - Bir kişi için...
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Bak, şimdi, oraya geleceğim Sayın Barut biraz acele etti.
O zaman siz kişiye özel bir kanun mu çıkarıyorsunuz? Kime çıkarıyorsunuz bu kanunu ben merak ettim? Kişiye özel kanun çıkarılmaz arkadaşlar. Kamuyu, tüm vatandaşlarımızı kucaklayacak kanun çıkarılır. Bu kime ait bir kanun maddesi ben merak ediyorum. Böyle bir boşluk olmaz.
Yine, bakınız, avcılık belgesi iptal edilmiş ve bir daha avcılık belgesi verilmeyeceği kanunda belirtilmiş kişiler artık hangi hâllerde... Bir de nasıl vereceksiniz iki yıl sonra, neden avcılık belgesi vereceksiniz? Zaten bu adam gitmiş, yanlış bir iş yapmış, yanlış iş yapmadan önce bu belgeyi alırken bu belgenin özelliklerini ve sınırı biliyor, kaçak yerde avlanmış, ondan sonra diyorsunuz: "Siz parayı ödeyin, parayı ödedikten sonra belge alın." Vallahi ben avcılık belgesini yeniden nasıl vereceğinizi merak ediyorum, neye göre vereceğinizi merak ediyorum.
Yine, avcılık belgesi iptal edilenlerden hangileri bu benzeri düzenlemeden yararlanacak? Burada bir af var o zaman. Bu af kime, bu af kimlere ya da? Bu sorular teklifte yanıtsız kalmış arkadaşlar.
Yine, bakınız, şimdi sevgili imzacı Vekilimiz Sayın Toy dedi ki: "Ben avcılığında yanlış yapıldığı ve bu millî parklar, doğanın korunması anlamında çalışma yürüttüm ve bu güzel kanun teklifini getirdim önünüze." Şimdi, kendi ilime geleceğim yine, yine Tekirdağ Milletvekilimizle de karşı karşıyayız, dönem dönem çekirge saldırısına uğruyoruz değerli vekillerim. Evet, çekirge saldırısına, bundan iki yıl önce de ayçiçeklerinde çekirge saldırısı vardı, yine bu yıl belli bölgelerde kendi köyünü yakın olan bölgede, Muratlı'nın civarında da yine çekirge saldırısı vardı. Sonra Tarım Bakanlığı keklik saldı, sığırcıklar bu çekirgeleri yiyen en faydalı kuşlarımız, bunlar doğal dengeyi sağlıyor. Şimdi, işte, bakın, dünyada doğal denge sürerken biz demek ki yapmış olduğumuz uygulamalarla bu doğal dengeyi bozuyoruz. Burada bakın ne dedim? Tekirdağ'da ayçiçeği tarlalarında iki yılda bir çekirge zararıyla baş başayız ve talan ediyor. Bu da bana göre vahşice avlanmanın sonucunda gelinen nokta ve doğayı kendimiz bozuyoruz.
Yine bakınız, süne, yine, buğdaylarda -kendi konumla ilgili örnek vereceğim- süreyle ilgili o uğur böcekleri vardır, onlar da süne yumurtalarını yok eder. Yapmış olduğumuz uygulamalarla birçok şeyi katlediyoruz. Korkuyorum ki bu kanun teklifiyle iyi şey yaparken bana göre daha kötüye gideceğiz çünkü şu andaki o millî parklar ve tabiat alanlarını yok edeceğiz. Yani sizin o güzel temenninizi buradan tekrar son söz olarak paylaşıyorum. Emanet olan bu ülkemizi emaneti en iyi şekilde yeni nesillere bırakmak bizim boynumuzun borcu ve gelinen noktada bu kanun teklifinin bir daha gözden geçirmesi için geri çekilmesi bana göre uygun olacak. Yine, orada bununla ilgili olan STK'lerin, diğer bakanlıkların ve diğer komisyonların da... Çünkü İçişleri Komisyonunu ilgilendiriyor, Çevre Komisyonunu ilgilendiriyor ama onların görüşleri burada yok. O komisyonların da, alt komisyonlarda da bu kanun teklifinin görüşülerek daha sonra bize gelmesi bana göre sağlıklı olacak diyorum.
Beni sabırla dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.
Eleştirilerimizi inşallah yapıcı olarak görürsünüz, eleştirilerimize doğru yönden bakarsınız, muhalefet eleştirir ama muhalefet sizi doğruyu göstermek için eleştirir.
Şimdi, biraz geriye gideceğim ve ondan sonra kapatacağım. Zirai Don Komisyonda da ilk toplantıda burada beni de zorlayacak... Saadet Partisinden Vekil Ağabeyim de burada, Antalya Vekilimiz de burada, Ayhan Bey de burada, orada da ilk toplantıda bir çok sıkıntıyı dile getirdik. O gün bana saldırdılar değerli milletvekili arkadaşlarımız, siyaset yaptığımı söylediler ama ne kadar güzel ki tur attık, ülkemizin o doğal afet yaşanan bölgelerini teker teker gezdik, vatandaşları dinledik ve son toplantıda son konuşmacıydım burada -tutanaklara bakabilirsiniz, şey değil, resmî tutanaklarda var, tutanaklara da bakabilirsiniz- beni eleştiren arkadaşlarımın benimle aynı hizaya gelmesi beni mutlu etti. Bana söyleyecek söz kalmadı. Biz ilk toplantıda sorunları dile getirdik, sıkıntıları dile getirdik ama bize o gün siyaset yaptığımızı ve algı yarattığımızı ifade eden arkadaşlarımız benim söylemlerimi kendileri paylaşınca ben mutlu oldum, bunları da o şekilde almanızı tavsiye ediyorum ve doğru bir iş yapalım, doğayı koruyalım, tabiatı koruyalım ve orada yaşayan canlılar bize emanet, hepimize emanet, canlıların yok edilmesine, o tabiatın yok edilmesine, sularımızın, ormanlarımızın yok edilmesine, talana göz yummayalım arkadaşlar diyorum.
Hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.