KOMİSYON KONUŞMASI

HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Sayın Başkan, Sayın Bakanım; yani buradaki bir önce Sayın Bakanın söz aldığı dönemde yapmış olduğu konuşmadaki bütün hassasiyetleri son derece önemli. Bu hassasiyetleri desteklememek mümkün değil, biz de aynı duyguları paylaşıyoruz. Ama burada Sayın Bakanın amacı, niyeti ve beklentileri ile yazılmış olan yasa arasında bir uyuşma söz konusu değil, örtüşmüyor. Buradaki durum son derece farklı. Niye örtüşmediğini çok açık söyleyeyim: Sayın Bakanım, çok özür dileyerek söylüyorum, ben hukukçu olarak böyle bir yasanın bir hukukçu tarafından kaleme alındığını düşünmüyorum çünkü kendi içerisinde, cümle içerisinde çelişkiler var, bir üstteki metin ile bir alttaki paragraf çelişiyor içerisinde.

Ama genel hatlarıyla bunlara, detaylara değinmeden birkaç şeyi size anlatmak istiyorum. Birincisi, bu yürütmenin durdurulması kararı yönündeki buradaki bir düzenleme tümüyle zaten hukuki bir engel oluşturacak çünkü Anayasa'nın 138'inci maddesi yargı kararlarının uygulanmasını emrediyor. İhtiyati tedbir kararlarını ortadan kaldıracak olan düzenleme de yine Anayasa'nın 138'inci maddesini ihlal ediyor. Yine, Anayasa Mahkemesinin daha önce mülkiyet hakkına ilişkin Anayasa'da koruma altına alınmış gerekçeli bir kararı var. O Anayasa Mahkemesi kararı, Anayasa'nın 148'inci maddesi doğrultusunda hâlen Hükûmetiniz tarafından meri ve kabul edilmiş. Bu düzenlemeyle o kararı da ortadan kaldırıyorsunuz, bu da bir Anayasa hükmü ihlali niteliğinde. Yine, Anayasa'nın 135'inci maddesinde mülkiyet hakkı koruma altına alınmış ama o mülkiyet hakkını burada çok ciddi anlamda "tasarruf işlemi" diyerek -kısaltarak söyleyeyim- daraltmışsınız, onlar da olmamış. Dava hakkına ilişkin, uygulamada diye izah ettiğiniz yöne ilişkin de İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nin 6'ncı maddesine tamamen aykırı, tamamen ters, bir başvuruda anında durdurma kararı gelecek.

O 6'ncı madde, 36, 37, 38... Ben bir öneride bulunayım Sayın Bakanım, buna müsaade edin, arkadaşlar çalışsınlar, buna çalışılsın, beraberce çalışalım. Ama bence burada temel nitelik şu: Sizin az önce ifade ettiğiniz niyetinizle örtüşen bir tanımla başlamak gerekiyor. Yani, "sui generis" bir durum söz konusu. Bu itibarla "riskli alan" tanımının bence "sui generis" hâle ilişkin yapılması yani "Terör sebebiyle uğranılmış olan imar zararlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin..." diyelim, onun altına koyalım düzenlemelerimizi. "Terör sebebiyle uğranılmış olan imar zararlarının giderimi usulü" diyelim. O zaman burada istisnai bir durum olacağı için idare mahkemelerinin yürütmenin durdurulmasında da bu istisnai durumu düşünmeleri söz konusu olacaktır. Yine, burada istisnai bir durum söz konusu olacağı için diğer ihlallerde de terör sebebi temel insan haklarına aykırı yani Anayasa'nın 14'üncü maddesine yaslanırsanız haklı bir gerekçeniz olur. Anayasa'nın 14'üncü maddesi gibi bir madde varken burada kalkıp da işte, 6306 sayılı Yasa'ya yaslanırsanız bu yürümez Sayın Bakanım. 14'üncü maddesi var Anayasa'nın, "Temel hak ve özgürlükler kamu düzeni aleyhine kullanılamaz, devletin güvenliği aleyhine kullanılamaz." O hâlde Anayasa'nın 14'üncü maddesi gereğince bu düzenlemeyi gerekçelendirelim, oraya yaslayalım, burada "sui generis" durum olarak "terör sebebiyle uğranılan imar zararları" diye nitelendirelim, onun altına burada yapılmak istenilen ivedi imar mevzuatı uygulamalarını hemen yapalım, hiçbir itiraz olmaz Sayın Bakanım ama bu hâliyle her iki madde de gerçekten kötü bir anlatım ve gerçekten büyük hukuk karmaşası yapabilir.

Bir şeyi daha söyleyeyim, bir de sizin halisane niyetinizin altında ben halisane olmayan bir de niyet görüyorum burada. Bu özellikle 4734 sayılı Yasa'nın 21'inci maddesine ilişkin istisna hükmü çok rahatsız edici. Bu, sizin iyi niyetlerinizle örtüşmüyor Sayın Bakanım.