| Komisyon Adı | : | (10 / 2, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın, Komisyon çalışmaları sonucu tespit edilen aile bütünlüğünü olumsuz etkileyen unsurlar ve aile kurumunun güçlendirilmesine yönelik Bakanlığın görev alanına giren konularla ilgili çözüm önerileri hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 30 .03.2016 |
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Ama kayıtları alıp okuyacağım, çünkü tam tutanak tutulduğu için ondan mahrum kalmayacağım. Özür dilerim geciktiğim için.
Değerli Bakanım, hoş geldiniz. Birkaç sorum olacak ama.
Öncelikle, Bakırköy'de bulunan kadın cezaeviyle ilgili çocuklara yönelik kreşten dolayı ben kutluyorum. Oradaki kreşin hakikaten koşulları muntazam, düzgün. Dolaştık, orada bir sıkıntı ve sorun yok. Ancak, oradaki benzer uygulamanın -yani eğer orası pilot uygulamaysa, bilemiyorum- Türkiye'de cezaevinde bulunan, kadınlarımızla birlikte cezaevinde kalan tüm çocuklarımıza oradaki çocuk kreşleriyle ilgili benzer uygulamanın yapılmasında yarar var diye düşünüyorum. Yani en azından çocukların toplumla bütünleşme ve annesiyle birlikte ceza çekmeme adına yararlı bir uygulama diye düşünüyorum. Yani oradaki uygulamada kimin emeği varsa, ne olur bir pilot bölge olarak onun tüm Türkiye'ye yayılmasında yarar var.
Geliyoruz ikinci konuya: Türkiye'de çok fazla hem eleştiri alan hem dava konusu olan hem kamuoyunu ilgilendiren ve hakikaten de bazı uygulamaları siyasetin, parlamentonun, yasama organının yapması gerekirken mahkemelere işi bırakmak da doğru bir hadise değil. Nedir bu? Hatırlarsanız dün İstanbul'da 43'üncü Asliye Ceza Mahkemesi Cumhurbaşkanına hakaretin Anayasa'mızda 125 ve devamı hükümleri uyarınca da hani "Başbakana nasıl hakaret edersin sen?" diye, bakana, vatandaşa bir ceza tanzim edilmişse devlet başkanına da, Cumhurbaşkanına da hakaretin farklı bir kanuni korunmayla düzenlenmesi hem Anayasa'mızın 10'uncu maddesindeki eşitlik ilkesine hem suçlar ve cezalar kanunundaki eşitlik ilkesine hem uluslararası sözleşmelere aykırı olduğuna ilişkin bu konuda Türkiye'nin de geçmişte cezai anlamda değil tazminat anlamında mahkûm olduğu davalar var ve bu konuda geçmişte Almanya'da, Fransa'da bu tür düzenlemeler vardı; onlar da, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tazminata mahkûm ettiği için, düzenlemeleri buna göre yaptılar.
Şimdi, İstanbul 43'üncü Asliye Ceza Muhakemesi Anayasa'ya aykırılık nedeniyle -Ceza Kanunu'nun 299'uncu maddesi- gittiği hâlde bence sayın bakanlığın bunu beklemekten ziyade Anayasa Mahkemesinin sonucunu beklerse Anayasa Mahkemesi tekrar yine bir topa tutulacak. Yani yargımıza da olan itimat, güven ve adalet duygusu da zedelenmiş olabilir. Yani bu açıdan -bence, Sayın Bakanlığınızın görev alanlarına giren bir husus- eşitsiz olan bu uygulamanın kaldırılması, düzenlenmesi için tekrar ele almayı düşünüyor musunuz?
Şimdi, kadın cinayetleriyle ilgili Ceza Kanunu'muzdaki o 82'nci maddenin son fıkrasına... Biz, tabii, teklif ettik ama maalesef siyasi iktidar herhâlde siyasi mülahazalarla aslında olsa gerek karşı çıktı. Normal koşulda birebir arkadaşlarımızla konuştuğumuzda kadın saikiyle cinayet işlenmişse normal konuşmalarımızda konuştuğumuzda komisyonlarda tüm arkadaşlarımız destek veriyordu. Yani ceza indirimlerinin hafifletici nedenlerden yararlanmaması lazım, müebbetten hapis cezasına çarptırılması lazım. Bununla ilgili kanun teklifini verdik ama İç Tüzük'ün 37'nci maddesi uyarınca Genel Kurula da getirdik, reddedildi iktidarın oylarıyla. Sizden istirham ediyorum, yani bu düzenlemeyi getirin, biz hep birlikte alkışlayalım. Bunun, bu tür olayların partisi olmaz, bu tür olayların siyaseti de olmaz. Sizden istirham ediyorum yani kadın saikiyle kişi öldürülmüşse, orada hafifletici nedenlerle kravat takarak, efendim, hâkimin karışına gelip "Efendim, ben iyiyim, şuyum, buyum..." Yani oradaki hafifletici nedenlerden indirimin yapılmaması gerektiği hususunda açık ve net bir düzenlemeye ihtiyaç var. 24'üncü Dönem getirildi, 25'te oldu, tabii imkân olmadı, şu anda 26'ncı Dönemde bunu yapmanızı istirham ediyorum. Yani kamuoyunda da zaten bu konuda büyük bir beklenti var.
Şimdi, bu, tabii, İçişleri Bakanlığını da ilgilendiriyor ama iktidar olarak tabii eşgüdümlü bakanlar arasında olmanız nedeniyle yakalamışken sizi İstanbul'daki okulların çevresinde bonzai, uyuşturucu had safhada. Sizden istirham ediyorum, yani bu konuda, bu uyuşturucuyla ilgili ne yapılacaksa iktidarın el birliğiyle okulların çevresindeki bu uyuşturucuyla mücadeleyle ilgili etkin bir çalışmanın yapılmasında yarar var.
Söyleyeceğim bu son olayı ne olur -tabii basın da burada ama yanlış da anlaşılmasını ben istemiyorum- bunu sizin Adalet Bakanı sıfatıyla değil, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulunun doğal üyesi olmanız nedeniyle, yani oranın Başkanı olmanız nedeniyle ben size bu serzenişimi de dile getireceğim.
Takdir edersiniz, geçen hafta, İstanbul 14'üncü Ağır Ceza Mahkemesinde Can Dündar ve Erdem Gül'ün duruşması vardı. Oradaki iddianamede suç konusu deniyor ki: "61'inci Hükûmete cebir ve şiddet yoluyla darbeye teşebbüs." Mağdur 61'inci Hükûmet döneminde Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, katılma dilekçesini verdi, Ceza Muhakeme Kanunu 237'nci maddesine göre. Nedir? Başbakandır, böyle bir darbe olmuş olsaydı bu suçtan Başbakan çalışamayacaktı Hükûmet olarak suçtan zarar görecekti. Okey, sorun yok buraya kadar. Ben de dedim ki: "Ben de o dönemde milletvekiliyim. Parlamentoda bir milletvekiliyim. Milletvekili olmam nedeniyle eğer böyle bir darbeye teşebbüs veya darbe olmuş olsaydı Parlamento feshedilecekti, ben de milletvekili olarak görevimi yapamamış olacaktım ve bu anlamda darbeye de karşıyız hep birlikte. Ceza Muhakeme Kanunu 237'ye göre -siz Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanı olarak- dilekçemi hazırladım, heyete dilekçemi vermek için bekledim, salondayız, saat üçte duruşma başlayacak, sayın heyet üçü çeyrek geçe veya yirmi geçe emniyet mensubu vasıtasıyla beni çağırdılar, dediler ki: "Konuşabilir miyiz?" "Tabii, hay hay..." Siz İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin yani büyük salonun bulunduğu alandaki hâkimlerin oturduğu odaları en azından yani açılış vesaire amacıyla gezmiş olabilirsiniz, görmüş olabilirsiniz. Heyet görüşmek istemedi. Orada, bana, Cumhuriyet Başsavcısı Yardımcısı geldi. Zaten oradaki koridorda güvenlik kamera kayıtları hepsi var, diyor ki: "Efendim, siz dilekçenizi verin gidin, burada heyet sizinle muhatap olmak istemiyor." Ben, adalete erişim hakkımı kullanmak istiyorum. Dilekçemi vereyim. Müdahale talebini kabul etmezse eyvallah ben çekip gideceğim. Müdahale talebini kabul ederse Sayın Cumhurbaşkanı gibi ben de davaya katılım nedeniyle davayı takip edeceğim. Şimdi, oradaki Cumhuriyet Başsavcısı muhatap oldu. Yani dilekçeyi siz verip gideceksiniz, aksi takdirde tutanak tutulacak. Anayasa'nın 36'ncı maddesi uyarınca her vatandaşın meşru yollarla hak arama özgürlüğü çerçevesinde arama yükümlülüğü hakkını veriyor. 36'ncı madde uyarınca ben duruşma salonunda bekledim. Heyet gelince katılma dilekçemi verip oradan ayrılmam gerekirken heyet içeriye geldi, katılma dilekçesini zaten oradaki SEGBİS sistemi uyarınca mahkeme salonunda bulunan kamera kayıtları var, dilekçe elimde, sayın mübaşire verdim, sayın mübaşir sayın mahkeme heyetine verdi; mahkeme heyeti elinde iken "Milletvekilleri kapalı duruşmanın yapılmasını engellediğinden dolayı haklarında suç duyurusunda bulunulmasına, duruşmanın da 1 Nisana ertelenmesine..." Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulunun Başkanı sıfatıyla sizden istirham ediyorum: Yargının bu hâle gelmesi doğru bir hadise değil. Vatandaşın dilekçesini alır -Anayasa'nın 74'üncü maddesi açık- benim dilekçe hakkımı kullanmam -Ceza Muhakeme Kanunu açık- benim yasal hakkım. Talebimi reddederse, eyvallah, duruşma salonunda benim ne işim var? Kapalı duruşmada ne işim var? Yılların hukukçusuyum. Ama dilekçemi almayıp bu şekilde yapılması.. Sizden istirham ediyorum, yani Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu olarak... Tabii, ben, size mahkemelere, Anayasa'nın 138'inci maddesine aykırı bir vaziyette tavsiyede, telkinde, vesairede bulunun demiyorum ben. Yani hukuku içselleştirmiş olan bir kişiyim ama bu uygulama da kabul edilebilir bir uygulama değil.
Teşekkür ediyorum, saygısızlık yaptıysam özür dilerim.