KOMİSYON KONUŞMASI

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar, Sayın Bakan, değerli bürokratlar; hepiniz hoş geldiniz. Saygıyla selamlıyorum.

Tabii, önemli bir Bakanlığımızın bütçesini konuşuyoruz, Enerji; hem sektör olarak önemli hem de Bakanlık olarak önemli. Biz biliyoruz ki arz güvenliği enerjide çok önemlidir. Tabii, biz, burada, yapılan bir kısım ihalelerin veya yapılan işlemlerin çok pahalı olduğuna ilişkin eleştiriler yapıyoruz; bunları yine de yapacağız. Şunun da bilincinde olarak yapıyoruz: En pahalı enerji olmayan enerjidir yani onu bilmiyor falan değiliz ama istiyoruz ki tabii ki... Çünkü enerjiyi çok pahalı kullanan ülkelerden bir tanesiyiz, özellikle sanayi açısından bunu söylüyorum. Burada da bizi Avrupa Birliğiyle falan değil de rekabet ettiğimiz ülkelerle mukayese etmek lazım yani "Enerjiyi onlar kaçtan kullanıyor, biz kaçtan kullanıyoruz?" şeklinde bir kıyasın, mukayesenin daha doğru olacağını düşünüyorum.

Şimdi, ben zannediyorum son üç yıldır bir konuyu sürekli gündeme getiriyorum, EPDK Başkanı da burada: Bu depolamalı rüzgâr ve güneş enerjisi lisansı verilmesine ilişkin durum. Hatırlayalım: Şimdi, yıl 2023 olarak geçecek burada; 2022'de mevzuat yapıldı, 2023'te büyük ölçüde bunlar verildi. Neydi buradaki kural, bu iş yapılırken? Yaklaşık -ne kadar- 33.519 megavat lisans verildi burada arkadaşlar, çok büyük bir rakam, yaklaşık 34 bin megavat lisans verildi. Neye göre verildi? Bir rekabet oldu mu burada? Olmadı, değil mi? Herhangi bir rekabet var mı? Yani firmaları seçerken yok, "Erken gelen oturur." dedik yani kim müracaatı ilk önce yaptıysa o bu lisansı aldı. Tabii, orada bunları daha önceden ifade ettik, hiç durup dururken buraya müracaatlar oldu, daha mevzuatı çıkmadan müracaatlar oldu, ondan sonra hatta EPDK uzmanları dahi şaşırdı, "Ya, bu depolamalıya -tabii, depolamalı yanında da üretim lisansı veriliyor- niye bu kadar müracaat oluyor?" denildi. Sonradan anlaşıldı ki bir mevzuat çıktı, mevzuat diyor ki: "Ben hiçbir yarıştırma yapmam, şu fiyat üzerinden ilk gelene veririm." Bir defa burada bir şekilde bilgi alındığı kesin. Şimdi, "

ERHAN USTA (Samsun) - Erken gelen oturur, kim müracaat etti, ona veriyorum." denildi bu şekilde. Katkı payı var mı, herhangi bir şekilde devlete bir katkı payı verecek mi bu yapılan mevzuat çerçevesinde dağıtılan bu lisanslarda? İhale diyemiyorum çünkü rekabet yok, herhangi bir şekilde rekabet olmadı. Katkı payı da yok, devlet herhangi bir şey de vermeyecek. Teminat verme zorunluluğu yok. Şirketlerin asgari sermaye verme zorunluluğu yok. Niye? Teminat ve asgari sermaye yani bunlar çünkü bu lisansların el değiştirmesine müsait bir alan oluşturuldu. Yani bunları alanların da çoğu yatırımcı değil, çantacılar aldı, birileri aldı bu şeyi, efendim, buranın bürokrasisine, siyasetine -her neyse orasını ben bilemem- onlar aldı ve el değiştirmeye, lisans devrine müsait bir alan oluşturuldu. Geçmiş verilerin ölçülmesine ilişkin herhangi bir şey yapılmadı. En önemlilerinden bir tanesi de YEKDEM'e girme zorunluluğu da yok buradaki lisanslarda. Efendim, piyasa takas fiyatı üzerinden satış zorunluluğu da yok. Efendim, böyle bir şey oluşturuldu. Bir ortamda 33.519 megavat, işte 18.649'u RES, kalanı da güneş olmak üzere, yaklaşık 15 bin megavat da güneş olmak üzere böyle bir lisans dağıtımı yapıldı.

Şimdi, gelelim, 2024'te de bir şey yapıldı. 2024 yılında Enerji Bakanlığı bu sefer yine 2 bin megavatlık bir lisans verdi. Bunu neye göre verdi? Bir fiyat üzerinden bir rekabet oluştu. Bakın, arkadaşlar, doğru yapılan işi takdir etmemiz lazım. Ben burada bu işten dolayı -başka şeylere rezervlerimiz var- Enerji Bakanlığını ve Bakanımızı tebrik ediyorum. Ciddi bir rekabet yaptırıldı, fiyat üzerinde rekabet oldu, artı, yerli malzeme kullanma zorunluluğu vardı, diğerinde o da yoktu, yerli malzeme kullanana diğerinde para da verildi üste. Şimdi, bunlar hesaplarını tek tek yapacağız burada. Katkı bedeli üzerinden rekabet yaptırıldı yani hem düşük fiyattan elektrik almayı garanti altına aldık, artı, bir de devlete katkı payı ödediler, bunun üzerinden de yarışma oldu. Ondan sonra da yirmi yıllık fiyat garantisi verildi, inşaatın tamamlanması için de bir süre verildi, diğerinde o da yok yani böyle ucu açık bir şekilde bir durum var. Diğerinin temel argümanı, temel motivasyonu aslında yatırımcıya değil, birilerine bu lisansları peşkeş çekmekti, bunu çok net bir şekilde ortaya koymamız gerekiyor. Bu ihale yapılıncaya kadar ortalama 1 megavat lisansı el değiştirmenin satışının bedelinin yani el değiştirme bedelinin piyasa fiyatı 100 bin dolardı. Şimdi birazdan detaylarına geleceğiz, sizin yaptığınız bu güzel ihaleden, rekabetçi ihaleden sonra diğerleri çok çok daha cazip hâle geldiği için şu anda onların piyasa fiyatı da 200 bin dolara çıktı Sayın Bakan, bilmiyorum bilginiz var mı? 1 megavatın el değiştirme bedeli 200 bin dolar.

Şimdi, gelelim, hep beraber bir hesap yapalım. İki şeyi de ortaya koyduk, bir tanesi EPDK'nin dağıttığı yaklaşık 34 bin megavatlık bir lisans, diğer taraftan da sizin dağıttınız güneş ve rüzgârda -detaylarını söylemeden söylüyorum- 2 bin megavatlık bir lisans. Şimdi, temel hesabın, buradan sonra yapacağımız hesabın temel mantığı şu: Eğer o 34 bin megavatı da bu 2 bin megavattaki şartlarda dağıtmış olsaydık, o lisansları vermiş olsaydık, böyle bir rekabetçi bir ihaleyle yapmış olsaydık ne olurdu? Yapmamanın kamuya getirdiği zarar nedir? Bu hesapların temel mantığı o arkadaşlar. İsteyene Excel dosyalarını verebilirim, tabii buraya özet olarak koymak durumundaydık, özet bir şekilde şimdi buraya koyduk. Şimdi, bakın, ilk üstteki bu ilk on yıl için çünkü bunun ilk on yılı ile ikinci on yılı arasında bir farklılık var. Burası ilk o yeşil gördüğümüz şey, onu hani övgü olsun diye yeşille yaptık onu YEKA yani Bakanlığın yaptığı rüzgâr ihalesinin on yıllık sonuçları. Toplam şimdi, firmadan da katkı payı da alıyoruz, özetleyerek söylüyorum o 1.200 megavatlık rüzgâr santralinden alınacak elektriğin -onun da rakamı orada 34.164 ortalamalardan giderek yapılmış bir hesaptır, sizin hesaplarınızda da esas alınan o- 34.164 kilovatsaat elektriği aldığımızda ilk on yıl boyunca buraya ödeyeceğimiz para 1 milyar 75 milyon dolar değerli arkadaşlar, 1 milyar 75 milyon dolar bu 1.200 megavatlık YEKA RES'ten çıkan elektrikten alacağımız para, maliyeti bize bu olacak, devlet alacak bunu. Şimdi, eğer aynı miktarda elektriği 2003'teki EPDK'nin dağıttığı lisanslara göre yaptığımızda bize maliyeti ney? Toplam bir defa, şimdi rakamları da söyleyelim, Bakanlığın yaptığında 3,5 sent. Burada fiyat 5.85 sent 1 kilovatsaat için. Tamam mı? Şimdi, bir defa doğrudan 5.85 sent üzerinden ödeyeceğimiz para 1 milyar 998 milyon dolar artı firmalara yerli katkı durumunda da ilave para verecek, diğeri para alıyor, bu para veriyor, 677 milyon dolar da onu koyduğumuzda 2 milyar 675 milyon dolar. Tekrar ediyoruz, ne için bu? YEKA RES rüzgâr enerjisi, daha doğrusu iki tane YEKA ve EPDK'nin yaptığı iki ayrı lisans dağıtımından kaynaklanan ilave maliyet, ilave kamu zararı daha doğrusu 1,6 milyar dolar. Bakanlık aynı miktardaki elektriği net olarak 1 milyar 75 milyon dolara alıyor ama EPDK'nin dağıttığı lisanslardan alacağımız bu on yıl, ilk on yıl için ve 1.200 megavat için söylüyorum, yine tekrar tekrar ifade ediyorum, 2 milyar 675 milyon dolar. Aradaki fark nedir arkadaşlar? 1 milyar 600 milyon dolar.

Şimdi, gelelim yine ilk on yılda güneş için olan kısmı. Güneşte 800 megavatlık bir ihaleyle 800 megavat verilmişti. Yine ilk o kalın satır, yeşil olan kısım toplam ilk on yılda, yaklaşık 10.416 kilovat saat elektrik alımı için Bakanlığın ödeyeceği para veya ilgili kuruluşun ödeyeceği para 338 milyon dolar, 3 dolar 25 sent üzerinden. Firmalar artı bize katkı payı ödeyecekler, 100 milyon dolar onu düşüyoruz, net olarak devlete bu alacağımız elektriğin maliyeti 237 milyon dolar. Ayrıca, ben bu sunumları da dağıtacağım arkadaşlar, yani herhangi bir, bugün değil, Genel Kurulu var, başka aşaması var, eğer bir tane hatamız varsa bak, bu kadar açık konuşuyorum, gelsinler, bizim yüzümüze bunu fırlatsınlar ama burada hata yoksa birileri de bir şey söylesin bize artık. Böyle bir şey olmaz, bu, milletin parası. 237 milyon dolar bakın, Bakanlığın yaptığı ihalede 800 megavatlık alacağımız güneş enerjisi için ve ödeyeceğimiz para.

Şimdi, aynı miktarda elektriği EPDK'nin yaptığından aldığımız zaman diğer tarafta 237 milyon dolar ödeyecekken burada 815 milyon dolar ödeyeceğiz. Buradaki fark ne? 578 milyon dolar milletin cebinden havadan çıkacak. Ne için? Sadece 800 megavat için bu hesabı yaptık. Şimdi, bu bütün hesabı 34 bin megavata teşmil edeceğiz değil mi yani sadece bu kadar değil. Bu mukayese hesabını nasıl yaptığımızı anlatmak için ortaya konmuş bir şeydi. İşin çok detayına girmeyeceğim, vaktim azaldı, başka konular da var. 1'inci on yılı, 2'nci on yılı parametrelik farklılıkların hepsi hesaba katılarak yapılmıştır. Değerli arkadaşlar, 1'inci on yılda dağıtılan rüzgârdan dolayı 24,9 milyar dolar ilave para ödenecek, bakın, ödenecek toplam para değil, ilavesi, Bakanlığın yaptığına göre EPDK'nin yaptığındaki yediğimiz kazığın bize maliyeti ilk on yıl için, rüzgâr kısmı için 24,9 milyar dolar. Yine, ilk on yılda güneş kısmı için yediğimiz kazık 10.7 milyar dolar, toplam -oraya toplamı aldırmamışız- 35,6 milyar dolar. 2'nci on yılda da 17,5 milyar dolar, ikisinin toplamı bir kamu zararı oluşacak, devlete pahalı elektrik satılacak. Toplam arkadaşlar, bu iki yapılan işlemin mukayesesinden elde edilen sonuç, devletin üstlendiği "devlet" derken de milletin aslında üstlendiği ya bunu elektriği pahalı satacaksınız ya da sizin çok meşhur tabirinize sübvanse ederek satacaksınız ya Hazineden vergi gelirlerinden ödenecek ya da doğrudan milletten alınacak, öyle veya böyle fark etmez, 53,1 milyar dolardır. Bu, asrın soygunudur arkadaşlar. Şimdi, bakın, teknik bir hesap ortaya koyduk. Bu hesaba itirazı olan -bugün hemen yapılamayabilir, Excel dosyasını isteyene Excel dosyasını vereceğim, sunumu vereceğim- bir tane itirazı olan varsa gelsin, söylesin ki en azından hiçbir şey olmasa da Genel Kurul aşamasında konuşuruz. Olmaz böyle bir şey, olmaz böyle bir şey; yazıktır bu millete bu yapılan. 53,1 milyar dolar arkadaşlar, 53,1 milyar dolar ve bu asgarisi çünkü bu öbürünün YEKDEM'e girme zorunluluğu da yok yani bu fiyatı, 5,85'i ona her zaman veriyor yani YEKDEM'de çünkü daha ucuz fiyat oluşabilir, öyle bir şeyi de yok. O yüzden asgarisi, bunun daha da üzerine çıkma ihtimali de var ama bu 53 milyar doları milletin cebinden hiçbir ihale yapmadan yandaşa mı verildi... Kime verildiğinin de bir önemi yok, ya, isterse bana verilsin arkadaşlar; yazıktır, günahtır, doğru değildir. Bakın, doğru olan işi takdir etmek gerektiğini söylüyorum. Bakanlığın yaptığı ihale gayet güzel bir ihale. Ya, niye rekabet ettirmiyorsunuz? Daha düşük fiyattan bak, insanlar teklif veriyor yani devletin daha kazançlı olacağı teklifleri sanayici veya neyse yatırımcı vermek isterken ona niye bu fırsatı vermiyoruz da birilerine bu devletin parasını, milletin parasını peşkeş çekiyoruz diye sormamız gerekiyor, bunun için sizden cevap bekliyorum.

Evet, şimdi, diğer bir mesele, bu elektrik dağıtım meselesi, sabah da bir miktar gündeme geldi. Burada da yine bir hesap yaptık, hesabın bütün detaylarını söylemeyeceğim. 2014 ile 2025'i burada mukayese ediyoruz Sayın Bakan. 2014'ten 2025'e gelindiğinde toplam kayıp kaçak dağıtım iletim bedeli -daha sonradan bu detay verilmedi, hepsine "dağıtım" şeklinde söylendiği ifade ediliyor- yüzde 1.871'lik bir artış olmuş on yılda dağıtım bedellerinde. Pardon, çok affedersiniz, ben sanayiyi söyledim.

Meskende yüzde 2.513'lük bir artış var dağıtım bedelinde on bir yılda. Şimdi, önceki sistem ile şimdiki yeni sistem arasında fark var, önceden sadece enerji bedeliymiş, şimdi enerji böyle alt kademe-üst kademe olarak bunları yapıyoruz. Şöyle söyleyelim: Yani enerji faturasındaki artış ne? Alt kademe olanlarda yüzde 137,6 aynı dönem için on bir yılda, efendim, üst kademe olanlarda da yüzde 677 bir artış var. Tekraren söylüyorum: Dağıtım bedelinde ne kadar artış vardı? Yüzde 2.513 artış var yani dağıtım bedelleri almış başını gitmiş.

Şimdi, dağıtım bedelinin enerji bedeline oranı ne olmuş, ona bakalım. Dağıtım bedelinin enerji bedeline oranı 2014 yılında yüzde 33,8'miş. Tabii, biz niye bu özelleştirmeleri yaptık? Dağıtım özelleştirmelerini niye yaptık? Özel sektörün verimliliğinden faydalanmak için, değil mi? Dediler ki: "İşte, bunu kamu yapamıyor, devlet yapamıyor, bunu özelleştirelim, özel sektör bunu çok daha ucuz yapacak ve elektrik fiyatları ucuzlayacak. Türkiye'de rekabet artacak, konutlarda elektrik daha ucuz kullanılacak." Bu bize böyle satıldı. "Rekabet olacak, verimlilik olacak." diye ama dağıtım bedellerindeki 2014'te bu oran yüksek mi? Yüksek çünkü unutmayalım sadece rakamlar böyle değil, artı, kayıt dışı, kayıp kaçak çok fazlaydı 2014'te. Dolayısıyla o da dağıtım bedellerinin enerji bedeline oranını yüksek tutuyordu. Şimdi, kayıp kaçağın da düştüğü ifade ediliyor. Dolayısıyla bu 33,4 oranının çok aşağılara gelmesi lazım eğer özelleştirmenin bize bir faydası olduysa.

Bakın, arkadaşlar, 33,6; aşağı gelmek yerine alt kademe mesken abonesinde bu, yüzde 371,6'ya çıkmış yani 1,3'ünden dağıtım bedeli enerji bedelinin 4 katına, 3,7 katına çıkmış. Üst kademede ne? Yüzde 113,7'si olmuş, 1,1 katına çıkmış. Onu da tekrar söyleyeyim: Üst kademe elektriği daha fazla kullananlarda -meskenler için söylüyorum- üçte 1'iyken dağıtım bedeli enerji bedelinin, burada da 1,1 katına çıkmış. Hani, ne oldu ya? Hani, biz özelleştirmeden verim elde edecektik, özel sektörün verimliliği olacaktı, bunlar düşecekti; nereye gitti? Şu söylenebilir burada: "Efendim, biz konut elektriğini sübvansiyonlu veriyoruz. Dolayısıyla, siz rasyoya bakıyorsunuz, rasyolar çok gerçeği göstermez." diyebilirsiniz. Evet, onun için, onu diyeceğinizi bildiğim için -ki onu demek ne kadar doğru, ayrı bir şey- sanayi için de yaptık aynısını. Sanayiye de bakalım. Tekrar, aynı meseleleri anlatmıyorum. Yüzde 39,9'muş burada da. Neymiş bu? Dağıtım bedelinin enerji bedeline oranı sanayide 2014 yılında yüzde 39,9'muş. Şimdi kaç arkadaşlar? Yüzde 51,4'e gelmiş, yükselmiş mi? Yükselmiş. Hani düşecekti, değil mi? Üstelik kayıp kaçağın da düştüğü ifade ediliyor, daha da düşmesi lazımdı. Üstelik, bir şey daha var, bakın, rakamlar yani hep bu yüzde 51,4'ün daha da yukarı olduğu anlamına gelecek şeyleri söylüyorum. Öbürü neydi? Şimdi konutta sübvansiyonluysa bunu nereden sübvanse ediyoruz? Bunu da sanayiden sübvanse ediyorsun yani sanayideki fiyatlar, içerisinde çapraz sübvansiyonu içeren fiyatlar. Konuta sübvansiyon vermeseydik sanayiye elektriği bu fiyattan vermeyecektik, o daha düşük olacaktı. Dolayısıyla yüzde 51,4 oranı daha da yükseliyor. Anlatabildim mi? Hani diğerinde eğer sübvansiyonu söylerseniz burada da çapraz sübvansiyon nedeniyle fazladan bir fiyat var, onu da düzeltirseniz... Yani neresinden bakarsanız bakın arkadaşlar, dağıtım özelleştirmesi amacının dışına çıkmıştır, dağıtım özelleştirmesi milletin sırtında bir kambur hâline gelmiştir. Çok vakit kaybettik, çok fazla söyleyeceğimiz şeyler vardı.

Şimdi, bu nadir toprak elementleri meselesi var. 694 milyon ton rezerv bilgisi. Önce bu bilgi doğru mu, hakikaten bu konuda açıklama yapılmasında fayda var. Tabii, devletimizi sıkıntıya sokacak bir durum yoksa. Çünkü bizim arkadaşlar diyor ki: "ÇED raporunda esas alınan rezerv bilgisi MTA'nın 1980'li yıllarda yaptığı rakamlar 30 milyon ton bir rezerv olduğunu gösteriyormuş." Tabii bu nadir toprak elementleri kaynağımız çok değerlidir, mutlak surette geliştirilmesi gerekir. Teknolojik sorunların çözümü başta olmak üzere yapılması gereken bir sürü iş var. Bunları sadece konuşmayıp bunların yapılması lazım, yapılmasına ilişkin ben de sunumda hatırladığım kadarıyla bir şey göremedim. ABD meselesi son zamanlarda gündeme geldi, ABD'ye bir taahhüt oldu mu olmadı mı? Bunu Türk kamuoyu bilmek durumundadır Sayın Bakan. Bununla ilgili de bir açıklamanız olursa sevinirim. Bir şeyi daha söylemek lazım: Bizim düşüncemize göre 2840 sayılı Yasa'ya göre bu Eskişehir Beylikova-Sivrihisar hattındaki maden sahasının işletilmek üzere satılması, devredilmesi veya özel sektör eliyle işletmeye açılması mümkün değildir. Kanunda değişiklik yapılırsa mümkün olabilir, tabii kanunda değişiklik yapmak o kadar zor değil, kafanızdaki belki o olabilir, onu bilmiyorum. Bu da doğru mudur diye bu tespitimizi size sormak istiyorum.

Şimdi bu gemilerimiz var. Doğu Akdeniz meselesi ve Karadeniz gaz sahası meselesi var. Şimdi, Sayın Bakan, tabii, biz gemi alınmasındaki, gemiler... Ya, bu gemi... Bir defa bu gemi alınma işi için şunu söyleyeyim tamam mı? Bizim neyimiz var şimdi? 2 tane sismiğimiz var, 4 tane derin sondaj var, 2 derin sondaj daha alıyoruz; 8 tane gemi. Belli ki bu kebap bir iş yani bir alan buldular. Böyle sürekli bir gemi alınıyor. Önce şu soruyu sorayım: Dünyada petrol şirketi olarak tamam mı; kendi gemisiyle petrol araması yapan kaç tane şirket var? Bunu bize bir söyleyin.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Ne var bunda?

ERHAN USTA (Samsun) - Bizim bildiğimiz, bu daha çok kiralama yoluyla yapılıyor. TPAO da daha önce bunu böyle yapıyordu. İşte, o yüzden diyorum, ya, böyle herhâlde bir kaynak bulunmuş gibi bunun üzerine böyle gidiliyor. Ha, ben buna da yani prensip olarak çok itiraz ediyor değilim ama şimdi soracağım sorular var. Bu gemileri biz ne yapıyoruz? Nerede tutuyoruz? 8 tane gemimiz bizim boş, boş. Ne iş yapıyor şu anda o gemiler? Karadeniz'de bize 1 tane gemi yetiyor, Doğu Akdeniz için aldık değil mi, mavi vatan için aldık? Mavi vatanda bir tane gemimiz var mı bizim şu anda? Bize bunun cevabını verin; ya. Şimdi...

RIDVAN UZ (Çanakkale) - Yok, sokmuyorlar.

ERHAN USTA (Samsun) - Sokmuyorlar. Yeni haber çıktı işte. Güney Kıbrıs Rum Kesimi ile Yunanistan oraya tamamen çöktü, biz hukuki haklarımızı dahi... Onların detayları vardı maalesef konuşmaya fırsatım olmayacak ama hepsini buraya koyacağım, yine, sunumumuzu da biz sosyal medya hesaplarımızda paylaşıyoruz. Şu anda biz orada maalesef yokuz. Biz Türk millet adına soruyoruz: Derin sondaj gemileri Akdeniz'de yapılacak sondajlar için satın alınmıştı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) - Gemilerin Karadeniz ve Marmara Denizi'ne kaydırıldığı veya limanlarda bekletildiği bilinmektedir. Niçin Doğu Akdeniz'deki sondaj çalışmaları durduruldu Sayın Bakan? Bu durum bölgedeki haklarımızın korunması konusunda geri adım atıldığı veya zafiyet oluşturduğu görüntüsü yaratmıyor mu? Ne zaman tekrar Doğu Akdeniz'de biz faaliyete geçeceğiz? TPAO'nun 4 tane derin sondaj gemisi varken 2 tane daha yeni sondaj gemisi alınmasına niçin ihtiyaç duyulmuştur? Yeni alınan bu gemilere ne kadar para ödenmiştir? Hızlı olsun diye okuyarak gidiyorum. Bu gemilerde kaç tane yabancı personel çalıştırılıyor? Bunlara ne kadar ücret ödeniyor? Bunların çalışma şartları hangi mevzuata göre belirleniyor? Bu gemileri satın almak yerine özellikle Karadeniz ve Marmara Denizi'ndeki çalışmalar için ihtiyaca göre TPAO'nun önceki dönemlerde yaptığı gibi kiralama yoluna gidilse, işin bitiminde gemiler gönderilse daha ekonomik olmaz mıydı? Gemilerin atıl olarak limanlarda bekletildiği zamanlarda günlük masrafları ABD doları cinsinden ne kadardır? Çünkü bunlar atıl bekliyor. Her bir gemiye şu ana kadar bakım masrafı adı altında Amerika Birleşik Devletleri doları olarak ne kadar para harcama yapılmıştır? Bu soruların bize cevaplarını verebilirseniz ben çok mutlu olurum.

Şimdi, bu Karadeniz gaz sahasında da biliyorsunuz, işte, her bir kuyudan 1 milyon metre küp şeklinde işte, 10 kuyuda 10 milyon metreküp, bu sonradan ikinci fazla birlikte 40 milyon metreküpe çıkacaktı. Şu an itibarıyla sizin açıkladığınız verilere göre 8,5 milyon metreküp günlük bir üretim olduğunu biliyoruz. Hedeflenen... Çünkü bize hedefler verildi, bunlar ta 2023'te olacaktı, sizden önceki bakanlar açıkladı bunları. Yani, Sayın Bakan, bakın, biz buraya, meseleye, verilen sözlere sizin döneminiz olarak bakmıyoruz elbette ki Enerji Bakanlığının bütün dönemi olarak, o şekilde bakıyoruz. Hedeflenen rakamlara ne zaman ulaşılacaktır? Bugüne kadar Karadeniz Gaz Sahası Projesi'ne 1'inci faz ve 2'nci fazda dolar olarak ne kadar yatırım harcaması yapıldı? Bunları hiç paylaşmadınız. Ne kadar daha harcama yapılacak? Sahada üretimi yapılan gazın 1.000 metreküpünün üretim maliyeti dolar olarak ne kadardır?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Usta, buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkürler.

Kamuoyuna büyük bir müjde olarak yansıtılan Karadeniz Gaz Sahası'ndan yapılan üretim ekonomik açıdan kârlı ve sürdürülebilir midir? Bakın, "Kârlı değilse yapılmasın." anlamında anlamayın bunu, elbette enerji arz güvenliğiyle ilgili belli başlı bazı şeyleri söyledim ama bu rakamları kamuoyuyla paylaşırsanız belki size haksızlık yapılıyor onu önlemiş olursunuz ama belki de siz yanlış yapıyorsunuz, onu bilmiş oluruz, o yüzden soruyorum bunu.

Karadeniz Gaz Sahası'nı işletmek amacıyla kurulan Offshore Teknoloji Center şirketine personel alımında hangi kıstaslar uygulanıyor? Buranın Yönetim Kurulunda bir tane sektörden insan var mı? Çok net bir soru size: Buranın Yönetim Kurulunda sektörden bir kişi var mı? Burada çalışan bir kısım personele AB doları üzerinden yüksek miktarda ücret ödemesi yapıldığı doğru mudur? Karadeniz Gaz Sahası'nda üretilen gazın deniz üzerinde proses edilmesi amacıyla yurt dışından satın alınan platform ne zaman devreye girecektir? Bir de platform alındı, böyle bir platformun satın alınmasına neden ihtiyaç duyulmuştur? Üretime katkısı ne olacaktır? Platformun devreye alınması durumunda aynı iş için büyük bir yatırımla karada inşa edilmiş Filyos tesisinin durumu ne olacaktır? Öyle ya, seçim öncesinde oradan birtakım ateşler çıkardınız. Her işi betona döktüğü için AK PARTİ; eğitimi betonla yapıyor, sağlığı betonla yapıyor, gaz bulunma işini de betona döktü, o binayla bir reklam yapıldı. Şimdi, o Filyos ne olacak, bize bir söyleyin bakalım madem bir platform aldınız. Gemilerde olduğu gibi, söz konusu platformda çalışacak personelde yabancı ağırlıklı olacak mıdır diye de soruyorum.

Son slayt olarak, devamı var. Bu Doğu Akdeniz meselesinin çok önemli bir mesele olduğunu söylüyoruz. Sadece öneri olarak şunu söyleyeyim: Biz niye Suriye'yle bir münhasır ekonomik bölge anlaşması yapmıyoruz? Bunu yapmamız Türkiye'nin bölgede, efendim, şeyini kuvvetlendirecektir. Bakın, ne demiş Paşa? "Doğu Akdeniz yüzyılın hesaplaşma alanı olacaktır." Çünkü hani gerçekten burada detay da söyleyeceğim çok iş vardı ama Doğu Akdeniz'de Türkiye artık yok Sayın Bakan, bunu biliyoruz, burada olmamız lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) - Bir diğer yapılan anlaşma, Libya'yla yapılan anlaşma doğru bir anlaşmaydı ama yeterli değil. Herkesle düşman olduk, Doğu Akdeniz'de bir tane müttefikimiz kalmadı, o yüzden, konjonktür uygun gibi duruyor. Tabii, biraz Dışişlerinin meselesi, sadece sizin meseleniz değil ama Enerji Bakanlığını ilgilendirdiği için söylüyorum. İlk yapılması gereken en önemli işimiz şu aşamada Suriye'yle bir münhasır ekonomik bölge anlaşması yapılması olduğudur. Bu, Türkiye'nin çıkarları açısından çok elzemdir diyorum.

Bütçenizin de her şeye rağmen hayırlı olmasını diliyorum.

Sorularıma cevap verirseniz çok mutlu olurum.