| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 07 .11.2025 |
TÜRKER ATEŞ (Bolu) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, değerli bürokratlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Madencilik, tüm dünyada giderek önem kazanan bir sektör ama Türkiye'de madenciliğe bakışımız çağın çok gerisinde kalmış. Hem Sayın Bakan hem de MAPEG yöneticileri buradayken açıkça söylemem gerekir: Artık bu alanda köklü bir zihniyet değişikliğine ihtiyacımız var. Lafı hiç eğip bükmeye gerek yok. Türkiye'de maalesef vahşi madencilik yapılıyor, hem doğamızı yok ediyoruz hem yeterince ekonomik fayda sağlayamıyoruz. Maden ihracatı artsa bile bu artış bizi zenginleştirmiyor, yoksullaştırarak büyütüyor. Evet, yoksullaştırarak büyüme, belki çelişkili bir ifade gibi görünebilir ama iktisadi literatürlerde çok sağlam temellere dayanır çünkü gelir adaletsizliği, dışa bağımlılık ve yanlış teşviklerle yapılan büyüme halkın refahını artırmaz, sadece rakamları şişirir. Resmî rakamlar ortada. Madencilik sektöründe attığınız taş ürküttüğünüz kurbağaya değmiyor. 2011 yılında madenciliğin millî gelirde payı yüzde 1,1'di; 2023'te hâlâ yüzde 1. Onlarca düzenleme, yüzlerce ruhsat ama hiçbir ilerleme yok. Bu ülkede madenciliğin geliştiğini gösteren şey çıkarılan madeni ihraç etmeden önce işleyebilmektir. Biz madenleri ham madde olarak çıkartıyoruz, yurt dışına gönderiyoruz; bu da ciddi bir servet transferi anlamına gelir. Biz, Afrika'nın kabile ülkesi değiliz, G20 ülkesiyiz ama madenleri işletecek tesislerimizin planlanmasını bile yapamıyoruz. MAPEG'in 2025'teki hedefi 72 ihale; yapılan sadece 3. 2028'e kadar da yılda 3 tane hedeflenmiş. Yani önümüzdeki yıllarda bir ilerleme beklenmiyor. Ruhsat sayıları artıyor ama sonuç yok. 2024'te 1.315 maden arama ruhsatı verilmiş, 2025'te ise bu sayı 1.800'e çıkmış. Yüzde 27 artış var ama üretimin artışı yok. Hedef 2.300 ruhsattı. İyi ki de tutmamış.
Sayın Bakan, Muğla Yeniköy ve Kemerköy'deki zeytinlikleri gözden çıkardınız. Şimdi, Bolu'da Yedigöller'e 7 kilometre mesafede altın madenine başvurunuz var. Bakanlığa sorduk. "Tarım Bakanlığından görüş bekliyoruz." dediler. Yedigöller gibi doğanın cennetinin dibinde maden aramak şeytanın aklına bile gelmez. Onu geçtik, Bolu'nun her yerinde, her ormanda ruhsat veriliyor. "ÇED gerekli değildir." kararıyla doğa katliamı meşrulaştırılıyor. Soruyorum Sayın Bakan: MAPEG'in Bolu'yla ilgisi neden? Bu kadar unuttuk mu doğayı, ormanı, suyun değerini?
Aynı zihniyet enerji politikalarında da karşımıza çıkıyor. EPDK her fırsatta "Avrupa'nın en ucuz elektriği bizde." diyor ama bunu söylerken süspansiyonlu fiyatları söylüyor. Gerçek maliyet halktan gizleniyor. EÜAŞ'ın ilk dokuz ayda zararı 147 milyar, BOTAŞ'ınsa 134 milyar lira görev zararı var yani 281 milyar lira halkın cebinden çıktı. Devlet bu parayı ağaçtan toplamıyor, vatandaşlardan topluyor. Doları siz uçurdunuz. Elektriğe dövizli alım garantilerini siz verdiniz, sonra da "Devlet destek oluyor." diyorsunuz. Bu bir lütuf değildir, kötü yönetimin zorunlu sonucudur. Üstelik bu destekleri de kademeli faturalandırarak azaltmaya çalışıyorsunuz. Son bir yılda sübvansiyonlu fiyatlarda bile elektrik yüzde 37, doğal gaz yüzde 44 arttı. Enerji enflasyonunda Avrupa'da ve OECD'de açık ara en ilerideyiz. Biz madenciliğe karşı değiliz ama "her ne pahasına olursa olsun madenciliğe" ve halkı yoksullaştıran enerji politikalarına karşıyız. Çünkü Bolu, Muğla ve Artvin'in gerçek madeni yer üstü güzellikleridir. Doğayı korumak ekonomiyi küçültmez, aksine ülkenin geleceğini büyütür.
Bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum.