| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 11 .11.2025 |
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, değerli bürokratlar; hoş geldiniz.
Tabii, bugün önemli bir Bakanlığı görüşüyoruz, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı. Aslında baktığınızda belki de en önemli Bakanlıklarımızdan bir tanesi.
Şimdi, Sayın Bakan, sunumumuzu dikkatli bir şekilde dinledim. Bana göre sunumunuzda şöyle bir sorun var: Yani doğrudan etkileme alanınız olan kısımları biraz daha böyle hafif geçtiniz, es geçtiniz ama mesela istihdam üzerinde, "istihdam" derken, istihdam sayısı, büyüme... Esas olan orada nedir? Esas unsur büyümedir ama büyümede sizin yapabileceğiz bir şey yok. Yani oralar o tür şeylere daha fazla durdunuz. Oysa biz mesela sizden -Türkiye'de çok yüksek bir kayıt dışı istihdam var- bununla ilgili ne yaptığınızı daha fazla dinlemek isterdik. Nasıl gelişti, ne oldu, temelinde ne var, bu işi nasıl çözeceksiniz? Çünkü kayıt dışı istihdam ekonomide haksız rekabete yol açıyor, işte, ne bileyim ben, bu bağımlılık oranının düşük olması nedeniyle çok ciddi sorunlara, efendim, emekli maaşlarından al da başka bir sürü sorunlara yol açıyor ama bu konunun mesela biraz daha üzerinde durmanızı isterdik.
İş cinayetleri... Bunların önlenmesi tamamen sizin sorumluluk alanınız yani neredeyse bir şey söylemediniz. Yani iş güvenliği, iş cinayetleri meselesi... İşte daha çok çok canlı, Kocaeli'deki o parfüm atölyesinde çıkan yangında işte 6 kişi hayatını kaybediyor. Oradaki yaş durumuna da bakarsanız aslında Türkiye'nin bir özeti. Ama bu konularda, mesela hem faaliyetlerinizle ilgili hem de bunları daha etkili bir şekilde nasıl çözeceğiniz, bunların üzerine nasıl gideceğiniz hususunda bize daha fazla şey söylemenizi ben beklerdim işin doğrusu.
Diğer bir husus, sizden beklediğimiz, iş gücüne beceri kazandırılması meselesi yani bugün, bakın, geniş tanımlı 12 milyon işsizimiz var ama çıkın şurada, kime sorarsanız sorun, "Ben işçi arıyorum, eleman arıyorum." diyor aynı zamanda da; böyle bir problem var. Yani bir sürü eğitimli, güya eğitimli insanımız var, elinde diploması var fakat becerisi yok. Bu insanlara beceri kazandırmamız lazım. Dünya bunu çözmüş, iki aylık, üç aylık, beş aylık kurslarla bunlar yapılabilir. Veya ara eleman meselesini -"teknisyen meselesi" olarak da adlandırılıyor bu konu- çözmeniz lazım. Burada ne kadar, ne kazandırdınız bize, bu sorunu nasıl çözdünüz veya ne aşamadasınız, rakamlarla analiz ederek bize söylemenizi bekleriz.
Diğer bir husus mesela sendikalaşma meselesi. En temel problemlerden bir tanesi Türkiye'de sendikalaşma oranı çok düşük, arkadaşlar da söyledi, Selçuk Bey az önce söyledi, özel sektörde yüzde 8, yüzde 12-12,5 buçuk herhâlde filan toplamda ama onu biraz kamu herhâlde yukarı çekiyor. Yüzde 8 olmasın da isterse 10 olsun, 12 olsun; ne olacak? Yani böyle bir sendikalaşma oranıyla biz işçilerin hakkını, hukukunu nasıl koruyacağız? Hükûmeti dengeleyen veya işvereni dengeleyen bir unsurun olması lazım. Bütün dünya bu işi böyle çözmüş. Yani bu iş vicdanla çözülmez, zaten vicdan kalmadı ortada, ne işverende vicdan kaldı ne iktidarda vicdan kaldı. Dolayısıyla bu işin kanunla çözülmesi lazım.
Şimdi, dolayısıyla biz bunları sizin sunumunuzda görmedik. Tabii, en önemli meselelerden bir tanesi denetim meselesi. Yani siz denetimi ne kadar etkili yapıyorsunuz? Şimdi, Bakanlığınıza ve ilgili kuruluşu SGK'ye bağlı olarak 3 tane denetim birimi var: İş müfettişleri, SGK müfettişleri ve SGK denetmenleri.
Şimdi, her birinin aslında çalışma alanı da farklı. Şimdi, aynı iş yerinde ve aynı işveren hakkında sosyal güvenlik müfettişi gidiyor, ölümlü iş kazası incelemesi yapıyor, sosyal güvenlik denetmeni gidiyor, iş kazası incelemesi ve kayıt dışılık incelemesi yapıyor, iş müfettişi de gidiyor, iş sağlığı ve güvenliği incelemesi yapıyor. Yani aynı yeri birkaç farklı... Yani vatandaş sizin bu şeyinizi bilmez. "Efendim, bizim kurumsal yapılanmamız böyle. Biz bunları böyle göndeririz. Bir o gelecek, bir bu gelecek, bilmem ne."
Şimdi, bir yerde bir ihbar alınıyor. "Hangi konuda ihbar geldiğine bağlı olarak süreçler değişiyor." diyor mesela arkadaşlar. İhbarın sevkedildiği ilk birime bağlı olarak süreçlerin sıralaması değişmekte. Örneğin, ihbarın önce sosyal güvenlik denetmenine intikal etmesi durumunda denetmen kayıt dışı sisteme ilişkin inceleme ve tespitleri tamamladıktan sonra iş sağlığı ve güvenliği yönünden yeniden denetim yapılması için dosyayı ilgili müfettişe sevk etmektedir. Böyle bir saçmalık olur mu ya! Bu durumda iş müfettişleri de aynı işyerinde ikinci bir denetim yürütmektedir. Söz konusu yazışma görevlendirme, yeniden sevk süreçleri denetimle arasında etkin bir koordinasyon, bilgi paylaşımı mekanizmasının bulunmaması nedeniyle aylar sürmektedir. Bu gecikme ihbarın gereği olan önleyici tedbirlerin zamanında alınmasına engel olmaktadır yani yazı yazmaktan, prosedürle uğraşmaktan tamam mı, iş yapılamıyor. İhbar gelmiş, ihbarın birkaç yönden incelenmesi gerekiyor. Önce SGK denetmenine sevk edildiyse SGK denetmeninin yapacağı alan sınırlı ama onu öbürüne yazacak, o gelecek, gidecek, ondan sonra siz taziye dilemek durumunda kalıyorsunuz. Ya, sürekli taziye dileyen bir Bakansınız ya! Olmaz Sayın Bakanım, lütfen, yapmayın bunu. Burayı çözmek sizin elinizde, bunun için hiçbir kimseye ihtiyacınız yok. Nedir çözümü? Şimdi, muhtemelen yönetici arkadaşların önemli bir kısmı müfettişlikten geliyordur, bana kızacaklardır, müfettişler, denetmenler aslında böyle bir... Gelin, bunların üçünü bir çatı altında toplayın ve bir Bakanlıkta olsun, bir SGK'de olsun yani bu koordinasyonsuzluğun, bunun çözümü bu. Vatandaş bilmez ki sizin o gelecek, o gitti, öbürü gelecek, bu gitti, o gelecek yani normal zamanlarda bu problem. Aralarında ciddi bir ücret farklılığı var. Ya, burada biz sizin hakkınızı savunuyoruz. Siz Çalışma Bakanısınız, siz Maliye Bakanı değilsiniz Sayın Bakan. Siz "Benim elemanlarıma kardeşim maaş vereceksiniz." diyeceksiniz ya. Taşrada çalışan vergi denetmenlerine, maliye personeline buradan ücret çıktı, ben buradan bas bas bağırdım, "Aynı işi yapan SGK denetmenleri de var, o çocuklara niye vermiyorsunuz?" diye ben bağırıyorum. Siz niye bunun mücadelesini vermiyorsunuz? Siz Maliye Bakanı gibi davranmayın. Bakın, onu Maliye Bakanı vermesin, "Bütçe sıkıntımız var." desin, şu desin, bu desin. Ha, müfettişin maaşı da çok değil. Bak, burada müfettişlerle ilgili her gün gündeme getiriyorum, en son Maliye Bakanlığında gündeme getirdim genel olarak yani bütün denetim elemanlarıyla ilgili de. Şimdi, önce sizin içinizdeki problemi söyledim, ondan sonra geneline geliyorum. Kariyer meslek mensupları ve denetim elemanlarının problemlerini biz dile getiriyoruz ama sizin bir sürü böyle personeliniz var, 5 bin falan vardır denetim elemanınız. Niye bu insanların sorunlarını siz gündeme getirmiyorsunuz? Bir tane beyanatınızı duymadık, olmaz böyle bir şey. Yani dolayısıyla, Türkiye'nin meseleleri o yüzden çözülmüyor.
Şimdi, diğer bir husus -buna çok vakit kaybettim ama önemliydi- şimdi, çalışanların işçide de, memurda da, emeklide de ne esas alınıyor maaş ve ücret ayarlamalarında? Enflasyon. Bakın, bu enflasyonu ben burada defalarca söyledim, manşet enflasyon. Doğru ölçülmüyor zaten hile var, ayrı bir şey. İsterse doğru ölçüsün, bu Türkiye'nin enflasyonudur yani bu, bizim "işçi, memur, emekli" dediğimiz sabit ve dar gelirli kesimdir. Bunlara ayarlı bir endeks oluşturulması lazım, dünya bunu böyle yapıyor. Bakın, bununla ilgili bugün elime benim çok güzel bir çalışma geçti, Erinç Yeldan iyi bir hocadır, Bingül Satıoğlu diye genç bir akademisyenle yapmış. Şimdi, özeti şu: Gelir gruplarını almış. Bakın, TÜİK rakamlarını kullanıyor, hane halkı bütçe anketlerini kullanıyor. Arkadaşlar bunu incelesinler, İktisat ve Toplum Dergisi, ben Faruk Bey'e, Ahmet Bey'e veririm. Şimdi, özü şu: Yüzde 10'luk dilimler en fakirden zengine göre tamam. 2024 yılı için yapmış, 2024 yılında manşet enflasyon yüzde 44,4; Türkiye enflasyonu yani buradaki hilelere girmiyorum bakın, aynı devletin verilerini kullanarak. Oradaki ama tüketim kalıpları yani ilk fakir yüzde 10'un tüketim kalıbıyla bu taraftakinin tüketim kalıbı aynı olabilir mi? Olamaz tabii ki, bunu hepimiz biliyoruz. Onlara göre baktığında mesela, ilk 10'un 44,4'ken, en fakir yüzde 10'un enflasyonu aynı yılda 65,4 olmuş. Bakın, 21 puan üzerinde veya işte, ikincisi. Burada bir şeyi esas alacaksınız. Bunu siz yapın, siz yaptırtın bunu ve esas alınması gereken enflasyonun bu olması lazım. Hele hele enflasyonun çok yüksek seyrettiği ve dalgalandığı yıllarda bu problem daha fazla gün yüzüne çıkıyor. Enflasyonun çok stabil olduğu durumlarda çok fazla fark etmeyebilir. Diyelim ki 2007, 2008, 2009 yıllarında fark etmez ama burası Türkiye, işte, enflasyonu bir şekilde "Nas var." dediniz, "Faiz sebep, enflasyon sonuç." dediniz, fırlattınız gittiniz, insanlar mağdur oluyor. Ya, ben otuz beş yıldır bu işin içerisindeyim bugüne kadar çalışanların da, işverenin de aynı anda çığlıkta bulunduğu bir dönemi biz yaşamadık, bunları aynı anda yaşatıyorsunuz. Dolayısıyla, bu meseleye böyle bakın. Bunun teferruatını konuşmak gerekirse konuşuruz. Özetle şunu söylüyorum: Yine, hane halkı iş gücü anketlerindeki tüketim kalıpları TÜFE sepeti kullanılarak ayrı bir endeks oluşturması lazım ve o endeks üzerinden çalışanların ve emeklilerin maaşlarının ayarlanması gerekir.
Bir de şunu söyleyeyim: Baştan maaş artışını düşük veriyorsunuz, "Enflasyon farkı veririz." Ya, tanımı gereği -"by definition" der gavurlar buna- bu, enflasyona ezdirmektir. Ben altı ay düşük para alıyorum, ondan sonra, bana altı aydan sonra sen fark veriyorsun. Altı ayda yaşadığım o kayıp ne olacak? Bunu anlatıyoruz, anlatıyoruz, hâlâ diyorsunuz ki: "Enflasyon farkı veriyoruz, ezdirmiyoruz." Ezdirmediğiniz için mi insanlar feryat ediyor?
Şu anda, Sayın Bakan, rakamları siz verin, bizim rakamımıza lütfen itiraz edin ve doğrusunu siz verin. 24 milyon insan, çalışan ve emekli -ailelerini demiyorum- bizim hesabımıza göre şu anda açlık sınırının altında bir gelir elde ediyor, 24 milyon. Nereden çıkartıyoruz? İşte, emeklilerin yüzde... 4,5 milyon emekli, biliyorsunuz, zaten en düşükten alıyor. Emeklilerin yaklaşık yüzde 80'i açlık sınırının altında, 16 milyonla çarp onu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) - Ondan sonra, diğer taraftan, asgari ücretten... Geçen de Genel Müdürünüz söyledi burada yine, "Asgari ücretlilerin toplam çalışanlar içerisindeki payı yüzde 40." dedi. Efendim, yüzde 40. Ondan sonra, dedi ki: "Asgari ücretin 2 ile 2,5 katı arasındaki kesim de yüzde 72,5'u." dedi. Bu hesapları dikkate aldığınızda, sizlerin verdiği rakamları dikkate alarak yaptığımız çalışmada 24 milyon hanenin geliri bu ülkede açlık sınırının altında. Bu 50 milyona mı 60 milyona mı tekabül eder, onu bilemiyorum çünkü ortalama hane büyüklüğünü burada kullanma imkân yok. Bu, getirdiğiniz Türkiye bu.
Ben sizin yerinizde olsam... Bakın, yıllarca, işimiz gereği olarak bakanlarla çalışmış, her bakanın şeyini görmüş birisi olarak söylüyorum: Hazine ve Maliye Bakanı olarak... "Ben Çalışma Bakanıyım arkadaş, ben emeklinin hakkını koruyacağım, ben çalışanın hakkını koyacağım." diye mücadele etmeniz lazım. Bir tane mücadelenize ilişkin biz bir şeyi, bir emareyi göremedik. Olmaz böyle bir şey. Lütfen... Yani işinizi hatırlatmak anlamında söylemiyorum ama bunun olmaması lazım.
Şimdi, ev gençleri... Bakın, OECD rakamı işte ya, şu OECD'nin tablosu görünür herhâlde. Şu en baştaki Türkiye, yüzde 26,45-26,5; OECD ortalaması yüzde 12,9 ne eğitimde istihdamda. Demografik fırsat penceresi diyoruz -detayına giremeyeceğim- kaçıyor, kaçıyor. Bu çocuklara bugün iş veremezsek yarın Türkiye'ye hiçbir zaman...
Bakmayın şimdi, size 17 bin dolar dediği, çakma gelir onlar. Onların hepsinin detaylarını ben anlattım, burada konuştum, sunumlarım var, konuşmalarım var. 17 bin dolar filan gelir yok Türkiye'de. Varsa bile ayıp zaten! 24 milyon insan açlık sınırı altında gelir alırken "Bu ülkede 17 bin dolar gelir var." diyorsak bu zaten nedir, gelir dağılımının bozulduğunun en büyük itirafıdır zaten. Yani buna bakmanız lazım. Nasıl teknoloji üreteceğiz, nasıl yüksek gelirli ülke olacağız gençler evde otururken? Ne istihdamda ne eğitimde gençlerimiz ya. Demografik fırsat penceresi kaçıyor, bunu görmeniz gerekiyor.
Şimdi, bir konu var -hem biraz Samsun'a da selam vermiş oluruz ama- Samsun değil, Türkiye'nin problemi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Usta, iki dakika daha veriyorum.
ERHAN USTA (Samsun) - Mesela şimdi Samsun'da şehir hastanesi eleman alacak. Mehmet Bey'e de geliyordur muhtemelen. Şimdi, bize denildi ki -çocuklar da ekran görüntüsünü filan da gönderiyorlar- "Kuraya girmeye hak kazandınız." Şimdi, yeni uygulamanızın nasıl olduğunu bilmiyorum, haksızlık etmeyeyim ama bir süre önceki uygulamanın ne olduğunu net olarak biliyorum. Şimdi, bir yere diyelim ki arkadaşlar, 30 tane İŞKUR üzerinde personel alacak, tamam mı? Genelde, işte -ne derler- temizlik personeli türü filan oluyor. Ondan sonra, bütün müracaat edenler hiçbir elemeye tabi tutulmaksızın yani şartları taşıyıp taşımadığına bakılmaksızın kuraya giriyorlar, tamam mı? Ondan sonra, diyelim ki işte, 5 bin kişi girdi, bin kişi girdi, kaç kişiyse oradan bir 30 kişi çıkıyor. Yedek açıklanıyor mu? Açıklanmıyor ama o, kurada çıkan 30 kişinin içerisinde, atıyorum, durumuna göre 3 kişi, 5 kişi, 10 kişisi şartları taşımıyor. Bakın, şu hileye bakın ya! Ya, bu kadar rezalet olmaz! Taşımıyor. Taşımadığı zaman yedek de yok. Ne yapıyorlar? AK PARTİ'lileri alıyorlar. Meclis üyesinin çocukları, bilmem neler falan, tamam mı?
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Öyle bir şey yok.
ERHAN USTA (Samsun) - Emin olun, bu böyle. Bunu ben kaç tane kaymakamla konuştum, ilçelerde yapılan buydu. Şimdi, bundan şu anda vazgeçtiniz mi geçmediniz mi, onu bilmiyorum ama geçmişte bu yapıldı; lütfen bunu yapmayın. Hak vardır, adalet vardır, vicdan vardır. Hadi burada siz denetleneceğinizi, hesap vermeyeceğinizi düşünüyorsunuz da ama Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız şayet, öbür tarafta çok büyük bir vebal var. İnsanların içi yanıyor, insanlar ağlıyor, analar babalar ağlıyor, "Benim çocuğum niye işe giremiyor?" diye. Ya, üniversite mezunu çocuk, bakın, temizlik görevliliği için müracaat ediyor ve orada da kendisine haksızlık yapıldığı düşünülüyor. Lütfen, şuradaki sistemi açıklayın. Bunları yedekli mi açıklıyorsunuz? Bakın, yeni sistemde ne yaptığınızı bilmiyorum ama geçmişte...
Sayın Bakan, öyle başınızı sallamayın, şey yapmayın. Geçmişte bu yapıldı bu ülkede ya.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Sadece toplum yararına çalışmalarda kura çekiliyor.
ERHAN USTA (Samsun) - Açın sorun, yapıldı bu, bu ülkede. Ama bunları İŞKUR üzerinden alınan şeyler için söylüyorum, zaten parası belirtilen işler için söylüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Erhan Hocam...
ERHAN USTA (Samsun) - Ya, bir dakika arkadaşlar, süre bitti zaten.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Teşekkür ediyorum.
ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Bakanım, lütfen, bu konu önemli, bu konuyu...
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - 2017'den beri Sağlık Bakanlığında bunlar kurayla çekiliyor.
ERHAN USTA (Samsun) - Ya, kurayı anlatıyorum zaten, kurada hile yapılıyor!
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Sekiz senedir yok zaten.
ERHAN USTA (Samsun) - "Sen şartları taşıyamıyorsun." diyor, 30 kişi içinden 10 kişi...
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Toplum yararına çalışmada sadece...
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Güneş... Sayın Usta...
ERHAN USTA (Samsun) - İçinden 10 kişiyi...
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Böyle bir şey yok!
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli milletvekilleri...
ERHAN USTA (Samsun) - Yedek listede olmadığı için bu sefer, kimden, Meclis üyesinden...
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Sağlık Bakanlığından bir tane örnek ver, bir tane örnek ver!
ERHAN USTA (Samsun) - Bu olmasın, bu olmasın...
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; şimdi, müzakerelere ara vereceğim. Sayın Bakanım...
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Ben seni biliyorum ya.
ERHAN USTA (Samsun) - Ne biliyorsun sen ya? Neye itiraz ediyorsun? Kendine gelince konuş kardeşim.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Ya, bir tane, bir tane... 2017'den beri Sağlık Bakanlığında...
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Şimdi, Sayın Güneş...
ERHAN USTA (Samsun) - Niye böyle diyorsun ya? İŞKUR'u diyorum sana, sadece Sağlık Bakanlığında...
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli arkadaşlar...
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Toplumun yararına çalışmada...
ERHAN USTA (Samsun) - Ama lütfen, adaletsizlik yapmayın diye ikaz ediyorum kardeşim.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Eksik bilgi...
ERHAN USTA (Samsun) - Senin hiç hak, adalet duygun yok mu?