| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 11 .11.2025 |
TAHSİN OCAKLI (Rize) - Sayın Bakanı, heyeti, milletvekillerimizi, ve değerli basın mensuplarını saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan, bugünkü bütçe müzakereleri güne sakat başladı, niye biliyor musunuz? Biraz önce Cavit Arı vekilim de söz etti, 31 Martta Türkiye'de belediyeleri kazanan ve bugün Türkiye'nin 1'inci partisi durumunda olan Cumhuriyet Halk Partisine kapatma davası talep edildi. Şimdi, böyle bir şey kabul edilemez, buna oturduğunuz yerden sizin de bir itirazınızın olması lazım. Evet, çok kolay oluyor, hukuk meselesi, biz karışmayız gibi ama hukukla ilgili de söyleyeceğim şimdi.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Borsa da gümlemiş.
TAHSİN OCAKLI (Rize) - Elbette borsa gümler, Türkiye'nin ekonomisi şimdi yeniden değerlendirmelerle düşecektir ve bütün bunların hesabı yine ne yazık ki çalışanların sırtına yük olarak gelecek sayenizde.
Hükûmetinizin teklifiyle 2012 yılında 6331 sayılı Kanun kabul edildi. Aslında kabul edilen kanun adı da garip "iş sağlığı" dikkat edin, "işçi sağlığı" değil yani "iş sağlığı" yani bu, sizin zihin dünyanızın aslında bir yansıması. Üzerinde durduğumuz mesele işin güvenlik meselesi, işçinin sağlığı, güvenliği sizin hiç önceliğiniz olmadı. Ne yazık ki "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." anlayışından uzaksınız, politikalarınız bunu gösteriyor. Bakanlığınızın stratejik planında Bakanlığın görevi gayet güzel tarif edilmiş. Ne diyor orada? "Çalışanın sağlığını, güvenliğini, refahını esas alarak çalışma barışını, düzenini, etkin bir sosyal güvenlik sistemini sağlamak." "Var mı?" diye bakıyoruz, ne yazık ki yok. Önce gözettiğinizi iddia ettiğiniz çalışanların refahını bir değerlendireyim ben size. TÜİK verilerine göre ücretli çalışan sayısı bir önceki yılın aynı ayında 15 milyon 904 bin iken 2025 yılı Ağustos ayında 16 milyon 89 bin 450 kişi olmuş. Yani ne olmuş? Çalışan sayısı sizde artmış görünüyor. Peki, buna karşılık sizde ne olmuş, bir başka açıdan bakalım: Çalışan sayısı yükselirken SGK'nin giderleri 2016 yılında millî gelirin yüzde 10,5'una tekabül ederken bu şimdi azalmış, SGK'nin bu oranı yüzde 8,9'a gerilemiş. İşçi sayısı artıyor ama sosyal güvenliğe ayrılan kaynak azalıyor, demek ki sizin izah ettiğiniz gibi değil. Tabii, TÜRK-İŞ'e göre açlık sınırı 28.412 lira, yoksulluk sınırı 92.547 lira ve bir ailede 5 asgari ücretli olsa bile ne yazık ki geçimini sağlayamıyor. Asgari ücretle çalışan bir emekçi açlık sınırının bile altında kalıyorsa sizin bir başınızı önünüze eğip düşünmeniz lazım, "Bence bu işi beceremedik ve bu işi yapabilenlere bırakalım." demeniz lazım ama demeyeceksiniz, biliyoruz.
Önemsediğinizi iddia ettiğiniz çalışanların güvenliğinde ne durumda olduğunuza bir bakalım. Daha iki gün önce Kocaeli Dilovası'nda çıkan, maalesef hepimizin üzüldüğü yangında 16-17-18 yaşlarında çocuklarımızı kaybettik, onlar için CİMER'e yapılan müracaatları, gösterilen çabaları bütün milletvekili arkadaşlarım anlattı, başsağlığına gittiniz ama şikâyet konusunu hiç takip etmediğiniz için burada sizin sorumluluğunuz var. Bugün Diyarbakır'da olan, bir ay evvel Rize'de olan, yine inşaattaki yıkımlarda ölenlerin sorumluluğu ne yazık ki sizin üzerinizde. Ölenler kim? Canlarını ürettikleri için ürün kadar değer vermediğiniz, geçinemedikleri için insanlık dışı koşullarda yaşamaya mecbur bıraktığınız insanlar. Aslında sizin iktidarın biraz özetine benziyor, iktidarınıza benziyor yani kaçak binada, imalathanede, orada üretilen parfümle güzel kokacağınızı düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Bu ülkenin, işçilerin, emekçilerin zerre kadar umurunuzda değil, patronlara tam bir teslimiyet içindesiniz. Utanç içinde istifa etmiş olmanız gerekirken gelmiş burada "Gelecek yıl şu kadar para lazım." diyorsunuz bize. Hangi makyajı yaparsanız yapın, hangi parfümü kullanırsanız kullanın; hiçbir makyaj bu kadar çirkin bir anlayışı güzelleştiremez; hiçbir parfüm bu kadar pisliğe bulaşmış bir yönetimin güzel kokmasını da sağlayamaz.
Çocuk işçiliği ve MESEM'ler... Bakanlığınız, 2017 ve 23 yıllarını kapsayan Çocuk İşçiliği ile Mücadeleyi Ulusal Programı'nı uyguladı. Eylem planında bu program ile çocukların fiziksel, bedensel, ruhsal sağlıkları düzenlenecekti, ulusal program aslında bunun için yapılacaktı. O günden bugüne ne yaptığınıza bir bakalım. Millî Eğitim Bakanlığıyla yapılan protokollerle çocuk işçiliğini yasal hâle getirdiniz. Bu muydu şimdi eylem planınız? Mesleki eğitim merkezlerini sermayeye ucuz iş gücü temin etmek için mi kullanıyorsunuz? Çocuklar haftada bir gün okula giderken diğer günler iş yerinde çalıştırılıyor. Buna vicdanınız sızlamıyor mu? Bu meslek eğitimi falan vermek değildir, işletmelere ucuz işçi temin etmekten başka hiçbir şey değildir. Çocuklarımızın güvencesiz ortamlarda iş cinayetlerine kurban gitmesine seyirci kalıyorsunuz. Son on yılda, 2015 ile 2025 yılları arasında en az 700 çocuğu iş cinayetlerinde kaybettik ve bunun sadece ekim ayında 8'i çocuk, 169 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Bunların sorumluluğunun hepsi sizdedir. Bu milletin çocuklarını sömürü aracı olarak görmekten vazgeçip başkalarının çocuklarını değersiz, kendi çocuklarınızı değerli görmekten de vazgeçin diyoruz.
Emeklileri ölüme terk ettiniz. Çok da sosyal medyada yer aldı, SGK Başkanı geçen hafta o cümleleri kurduğunda, "Hani eskiden 50-55 yaşlarında ölüyorduk." cümlelerini kurduğunda sıram geldiğinde ona kullandığım ilk cümle şuydu: "Söylediklerinizden irkildim." dedim. Ben irkildim ama sokaktaki vatandaş bunun için bu infial ve âdeta nefretle böyle SGK Başkanını ve bu söylemi andı. Bunu da söyleyeyim. "Toplanan primler emekli aylığını ödemeye yetmiyor." şeklinde erken ölmeye bağlamak hükûmetlerimizin emeklilere bakışını da ayrıca ortaya koymuştur. Şimdi bakıyoruz, en düşük emekli maaşı 16.881 TL. Emekliye "Açlık sınırının yarısı kadar aylıkla geçinebilirsin." diyorsunuz ve hiç yüzünüz kızarmıyor. Emekli maaşlarının düzeltilmesi gerekiyor. Bu konuda verdiğimiz önergelere destek vermenizi tabii ki beklemiyoruz ama insanca yaşayabileceği bir emekli maaşı hâline gelmesini de sağlamamız gerekiyor. Bakın, 2023 seçimleri öncesinde, ÇAYKUR'daki geçici işçilere sorunları çözeceğinizin sözünü verdiniz ama aradan yirmi dokuz ay geçti, hiçbir şey çözülmedi. Rize İl Başkanlığına giderek sorunlarını anlatmak isteyen işçilere polisle gazlı müdahale ettirip tartaklayıp il binasından kovdunuz. Hani, bu şuna benziyor: Rize'de ataması yapılmayan öğretmene Cumhurbaşkanı "Benim partimin kapısı hiç kimsenin yüzüne kapanmaz." dedi ya, ona benziyor işte bu. Kapının kapanması şöyle dursun, ÇAYKUR'un işçilerine o kapıdan biber gazı sıkıldı ve işçilerin hâlâ sorunları çözülmedi.
Asgari ücret, devlet alacaklarında yeniden değerleme oranı olarak geçmiş. Enflasyonu baz alırken işçiye, emekçiye hedef enflasyon dayatması yapmak zulmün tam kendisidir, halkın ekmeğini çalmaktır, vatandaşı enflasyona ezdirmektedir. Asgari ücret 30 bin TL'den aşağı olmamak üzere derhâl açıklanmalı ve yıl içinde en az 2 kez enflasyon farkları verilmeliydi.
Çalışma barışı, Bakanlığınızın açıkladığına göre Türkiye'nin 2025 yılındaki sendikalaşma oranı yüzde 14,2, geçen yıl bu oran yüzde 15.22'ydi. Tabii, ayrıca, sendikacılık anlayışınızı da çok enteresan. TİSK diye bir sendika var, Türkiye İşverenler Sendikası, Türkiye İşverenler Sendikasını siz kurmadınız ama bu Komisyonda pek çok torba kanun görüşüldü, "Sendikalardan görüş alıyoruz." diye de buraya maalesef TİSK geliyor, işçileri temsil eden herhangi bir sendika yok. İktidara geldiğiniz günden bugüne kadar işçilerin haklarını budadınız, yandaş sendikacılıkta zirve oldu. Sendikacılık adı altında bütün ülke sendikasızlaştı; belediyelerde bunu yaptınız, kamu kurumlarında bunu yaptınız. Yandaş sendikacılığı getirdiniz ve çalışma barışı bozuldu. Çalışanları baskıyla yandaşınız sendikaya üye olmaya, daha doğrusu sendikasızlaştırmaya zorluyorsunuz, hak arayanları da mobbing ve sürgünle hizaya getirmeye çalışıyorsunuz.
Peki, ne yapılmalı? Çok kolay, çok kolay, onu da 3-4 başlıkla söyleyeyim sonra da sözlerim tamamlansın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TAHSİN OCAKLI (Rize) - Tamamlıyorum Başkanım.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Son bir dakika, buyurun.
TAHSİN OCAKLI (Rize) - Vergi istisnası ve muafiyetlerini sermaye için değil; emekçi, çiftçi ve asgari ücretliler için kullandırılması, SGK prim yükünün çalışanlardan hemen alınması lazım. Çiftçinin borçlarının faizlerinin silinip derhâl yapılandırılması gerekir ki sürdürülebilir olsun. Esnafı kayıt altına almak doğrudur ama esnafın da varlığını sürdürebilmesi için faizsiz destek kredisiyle esnafın güçlendirilmesi gerekiyor. Bütün bunlar için çaba göstermenizi işin doğrusu sizin takdiriniz olmadığı için beklemeyeceğim ama ben yine de bütçenin hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Teşekkür ediyorum.