KOMİSYON KONUŞMASI

İSKENDER BAYHAN (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Başkan. Bütün hazırunu saygıyla selamlıyorum.

Biz, Çalışma Bakanlığı bütçesini konuşuyoruz, dışarıda sermaye terörü esiyor. Sadece son üç günün bilançosu şöyle: Dilovası'nda katliam yaşanıyor. Çocukların ve kadınların emeğinin de canının da bırakın parfümü, sudan bile ucuz olduğunu bütün dünyaya ilan ediyorsunuz. İşçi Erol Eğrek'in dövülerek katledilmesine ilişkin süren Çalık Holding davası altı ay sonra sonuçlanıyor, bir tane tutuklu yok ve ödül gibi cezalar alıyorlar ve dava kapanıyor, hem de kan parası ödeniyor.

İliç davasının dördüncü duruşması görülüyor bugün. Kanada'nın, sömürgeci altın tekeli ve işbirlikçi Çalık Holdingden tek bir kişi yargılanmıyor bu davada ve daha bugün birkaç saat içerisinde Diyarbakır Kulp'ta inşaat işçisi 3 kardeşimizin katledildiğine, köprü inşaatı sırasında öldüğüne ilişkin haberler geliyor ve arka arkaya 3 işçi kardeşimizin daha -1'i çocuk işçi- 6 işçinin ölüm haberini alıyoruz saatler içerisinde ve siz burada diyorsunuz ki: "Dilovası katliamının takipçisi olacağız." Ya, Gayrettepe katliamı için de bir buçuk yıl önce saraydaki, sermayenin temsilcisi tek adam aynı şeyleri söyledi. 11'inci duruşması var, daha bir gün sizi orada görmedik. 11'inci duruşması yapıldı.

Bütçe sunumunuzda bütün istatistikleri canınızın istediği gibi kullanıyorsunuz, kâh 2002'den başlıyor kâh 2013 kâh 2020. Size, bakın, bir şey hatırlatayım. Örneğin 2013 rakamını, 2013'ün sendikalaşma oranını temel alıp 2025'i veriyorsunuz; niye geçen yılki verdiğiniz rakamı burada bizimle paylaşmıyorsunuz? Yüzde 1'e yakın düştü sendikalaşma oranı. Niye 2024 bütçe sunumunuzda "Yüzde 14,8." diyordunuz, şimdi 0,2. Şimdi niye o rakamı vermiyorsunuz? Ama size bir şey söyleyeyim: Mızrak çuvala sığmıyor çünkü kötü diye verdiğiniz rakamlar bile sizin döneminizi kapsıyor. Sadece şecaat arz ederken sirkatin söylüyorsunuz.

Çocuk emeği sömürüsüyle mücadeleyi resmen bıraktınız, bunun için bütçeyi sıfırladınız. Sunumunuzda 15, 16, 17 yaşlarında çocukların işçi olarak çalıştırılmasının normal olduğunu itiraf ediyorsunuz istihdam diye ama emeklilik hakkına gelince "MESEM, çıraklık, staj" adı altında meşrulaştırdığınız çocuk emeği sömürüsü bir sigortalılık gerekçesi sayılmıyor, emeklilik dayanağı sayılmıyor. Bunu bile çok görüyorsunuz. Milyonlarca işçinin kademeli emeklilik taleplerini duymuyorsunuz. "SGK iyiye gidiyor." diye övünüyorsunuz, peki nedenini açıklamıyorsunuz. Sakın ola emeklilerin açlık sınırının altında ücret alıyor olmaları olmasın! Yani SGK'yi sömürücü bir şirket gibi yönetmekle övünmek bir sermaye bakanı dışında kimin işi olabilir, kimin haddi olabilir, kime yakışabilir? Şimdi de kamusal emeklilik hakkından tamamen vazgeçmek için Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi'ni getirmeye çalışıyorsunuz ve buna sunumunuzda bir istatistik olarak yer vermiyorsunuz bile. İşçi ve sendika hakları açısından dünya endeksine göre Türkiye'yi haklarının en kötü olduğu 8'inci ülke, buna da yer vermiyorsunuz ve bunu "Nasıl düzelteceğiz?" diye tek bir cümle kurmuyorsunuz. Çalışma yaşamı, işçi hayatı lüks salonlarda emek-sermaye arasında adil denge sağlamak üzerine nutuk atarak düzeltilemez Sayın Bakan. Diyalogçuluk oynayarak yönetemezsiniz bu hayatı. İşçinin, emekçinin hakkını böyle koruyamazsınız. Madenlerde, organize sanayi bölgelerinde yerli, yabancı tekellerin sömürü çiftliğine dönüşmüş devasa fabrikalarda, grev, direniş alanlarında gezerek; orada işçilerin sesine kulak vererek, oraları denetleyerek ancak o zaman bir Çalışma Bakanı olarak çalışma hayatının onların dertlerini dinleyerek yönetiminden söz edebilirsiniz. İş cinayetleri, işçi katliamları davalarında, sendika yetki davalarında, işten atılma davalarında yine sizin işçi katliamlarında, cenazelerinde, ziyaretlerde başsağlığı ve rahmet dileyerek yaptığınız alanlarda değil, bütünüyle işçi sınıfının miting alanlarında, eylem alanlarında gezerek, dolaşarak, onlara hesap vererek yapılır. Sırf göstermelik olsun diye, dostlar alışverişte görsün diye yılda bir kez olsun çıkın ya Çalışma Bakanı olarak fabrikaları denetlemeye, çıkın fabrikalarda sendikalı üye işçi sayısını görmeye. Bunu bile yapmayacak kadar sermayenin sömürü işlerine hizmet etmekte kusur etmiyorsunuz. Size önergeler veriyoruz: "İş cinayetlerinin kaydı var mı?" Yanıt yok. "Meslek hastalıkları verilerini neden yayımlamıyorsunuz?" Cevap yok. "TPI, Sumitomo KFC, TÜPRAŞ, TOFAŞ, Renault, yerli yabancı tekeller Anayasa ve yasaları çiğniyor. Siz buna niye engel olmuyorsunuz?" diyoruz. Yanıt yok. 100 önerge vermişiz neredeyse hepsinin akıbeti aynı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSKENDER BAYHAN (İstanbul) - Size bir şey hatırlatayım Sayın Bakan, Marx işçi sınıfının bilim insanı olarak şöyle diyor: "Sermaye vampir gibi canlı emeğin kanını emerek yaşar." Siz, bu vampirin sağ kolu durumundasınız.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Peki, teşekkür ederim.

İSKENDER BAYHAN (İstanbul) - Bu durumu düzeltmek için bir şey yapmalısınız Sayın Bakan, şimdi size onu vereceğim. Bir kanun teklifi verdik o kanun teklifini on binlerce işçinin imzasıyla Meclise sunduk bütün muhalefetle birlikte, bir tek sizin imzanız gerekiyor.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Tamam, siz verin.

Sevda Karaca Hanım'a söz veriyorum.

Sevda Hanım...

İSKENDER BAYHAN (İstanbul) - Bu, on binlerce imzayı size burada sunuyorum ve...

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI VEDAT IŞIKHAN - Bize sunmayın, kendi masanızın üstüne bırakın.

İSKENDER BAYHAN (İstanbul) - Meclise sunduk, bu sizin hakkınız.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI VEDAT IŞIKHAN - Hayır, hayır, Meclise...

SEVDA KARACA DEMİR (Gaziantep) - Size gönderildi Sayın Bakan! İşçiler size imzaladı onu. İşçilere...

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sevda Hanım, konuşma sırası sizde.

İSKENDER BAYHAN (İstanbul) - Ben bu emaneti teslim ediyorum, ihanet edip etmeme kararı sizin olacak. Bu bir emanet! On binlerce işçinin emanetini size teslim ediyorum ve bütün muhalefetin imzaladığı bir kanun teklifini masanıza bırakıyorum.