| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 12 .11.2025 |
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli bürokratlar, sayın basın mensupları; hepiniz hoş geldiniz.
Tabii, hüzünlüyüz, üzüntülüyüz, Azerbaycan'dan kalkan bir kargo uçağı düştü ve 20 şehidimiz var. Samsun'dan da Emre Altıok isminde bir şehidimiz var. Ben bütün şehitlerimize Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum, milletimize başsağlığı diliyorum.
Şimdi, Sayın Bakan, tabii, sorumluluk alanı çok geniş bir Bakanlığınız var yani işte gazi, şehitler, yoksullar, engelliler, aile, kadın, çocuk; ciddi organizasyon gerektiren ve ciddi kaynak gerektiren bir alanının sorumluluğu sizin üzerinizde. Şimdi, tabii, bütçeden fazla para vermek veya fazla para harcamak her zaman işi çözmez, onu biliyoruz. Ben o konuda mesela "Şu kadar bütçemiz arttı." diyenlere de bu eleştirileri getiririm genelde, sonucuna bakmak lazım. Şimdi, hem sonucunu hem de kaynağını biraz değerlendirecek olursak, önce bir defa kaynaklarınız sürekli azalıyor. Yani Bakanlığınızın, bu kadar geniş bir sorumluluk alanı olan Bakanlığınızın kaynakları hem bütçe içerisindeki pay olarak hem de millî gelir payı olarak azalıyor. Bunu bize nasıl izah ediyorsunuz? Tekrar rakamlara falan girmeyeceğim ama isterseniz de söyleyeyim, mesela 2022 yılında bütçe içerisindeki payınız 3,40, şu anda en son bütçede 2,81 alıyorsunuz yani bu ciddi bir azalma. Neredeyse yani oransal olarak baktığınızda, ne bileyim ben, yüzde 20 civarında falan bir azalma var oransal olarak bakınca, millî gelir olarak bakınca da aynı şekilde bir azalma var. Dolayısıyla bir defa kaynağınız olması lazım, tabii, bir de o kaynağı iyi kullanmak gerekiyor iyi sonuç alabilmek için ama kaynağınızdaki azalmayı bize bir izah ederseniz mutlu oluruz.
Şimdi, Türkiye'deki yoksulluk göstergeleriyle isterseniz başlayalım. Şu, işte yıllık program, Cumhurbaşkanlığının yıllık programı, buranın 332'nci sayfasına baktığımızda, yoksulluk göstergelerinde mesela 2017 yılında -burada alınan esas medyan gelirin yüzde 60'ını alıyor, yoksul tanımında biliyorsunuz çok farklı ama Cumhurbaşkanlığı yıllık programının kullandığı tanımı kullanmak gerekirse- yüzde 20,1 olan yoksulluk oranının 2024 yılında yüzde 21,2'ye çıktığını bu söylüyor, bu doküman söylüyor; dolayısıyla, bu, önemli bir şey tabi.
"Çalışan yoksullar" kavramı var bir de tabii. "Çalışan yoksullar" kavramını -bakın ben otuz beş yıldan fazladır bu işlerle ilgilenirim- sizin Hükûmetinizden önce Türkiye bilmiyordu, sizin Hükûmetinizle birlikte -çalışamayan zaten yoksul da- çalıştığı hâlde yoksullar kavramıyla tanıştı. Şu anda, çalışan yoksullar oranı da yüzde 10,7 olarak kayıtlara geçiyor.
Tabii, Türkiye'de gelir adaletsizliğinin sizin iktidarınız döneminde ara ara biraz düzeldiği dönemler oldu ama yine, Gini katsayısına en sonda baktığımızda... Yıllık programa bakıyorum -burada başlayan yılla söylüyorum, 2018 yılı konulmuş- 0,408 olan Gini katsayısı 0,413'e yükseliyor 2024 yılında. Gelir dağılımı da bozuluyor, zaten gelirimiz çok artmadığı gibi gelir dağılımında da bir bozulmaya biz şahit oluyoruz özellikle son yıllarda.
Şimdi, bakıyorsunuz, tabii, sosyal yardım hizmeti veren kamu kuruluşlarının sosyal yardım harcamaları var, burada da yine bununla ilgili geniş bir tablo var. Ben totaldeki büyüklüklerine baktım, örneğin 2022 yılında sosyal yardım harcamalarının millî gelire oranı 0,93'müş; 2023 yılında -seçim döneminde gaza bastığınızı her defasında biliyoruz- 1,06 olmuş ama hemen seçimden sonra 1,01; muhtemelen 2025 çok daha düşük olacak, Tabii, burada da bu işleri biraz Allah rızası için yapmak lazım yani seçim döneminde sosyal yardım harcamalarını artıran, seçim dönemleri dışında düşüren bir Hükûmet olmak, Bakanlık olmak bana göre hiç şık değil; onu söyleyeyim.
Şimdi, mesela, OECD'yle mukayeseli olarak aile yardımlarındaki kamu harcamalarına bakıyorsunuz, şimdi, grafik şu: En sondaki, en küçük olan Türkiye, şöyle de diğer ülkeler sıralanmış OECD ve Avrupa Birliği ortalamaları. Yani buraya baktığınızda, aile yardımlarında millî gelire oran olarak Türkiye 0,4; millî gelirin 0,4'ü kadar aile yardımı -OECD tanımlamasına göre söylüyorum, diğer ülkelerin hepsi aynı tanımlama içerisinde- ama mesela OECD ortalamasına bakıyorsunuz, yüzde 2,4; bizim yaklaşık 6 katımız, Avrupa Birliği ortalaması daha da yüksek. Artık orada İzlanda'yı, Polonya'yı falan söylemiyorum, bizim 10 katımızdan daha fazla kendi millî gelirlerine oran olarak aile yardımı yapıyorlar. Bu oranlar çok düşük yani çok daha fazla buralarda destek vermemiz lazım uluslararası mukayeselere baktığımız zaman.
Şimdi, doğurganlık oranı düşüyor, hepimiz biliyoruz, bu hakikaten siyaset üstü bir konu; Türkiye'nin bunun üzerine eğilmesi lazım. Mesela 2024 yılı -o zaman İYİ Parti Grup Başkan Vekiliydim- Şubat ayında bununla ilgili bir araştırma önergesi verdim ama sizin partilileriniz reddetti yani siyasi bir konu değildi, orada da söyledim "Bakın, siyasi bir konu değil, gelin, Meclis otursun, şunu konuşsun. Türkiye'de doğurganlık hızı düşüyor, nüfusumuz yaşlanıyor ve demografik fırsat penceresini bu ülke kaçırıyor. Meclisiz biz ya, biz yasama organıyız; oturalım, bununla ilgili bir araştırma komisyonu kuralım." Yani çiçeğe, böceğe araştırma komisyonu kuruyoruz, bununla ilgili niye kurulmasın? Çünkü toplumun bütün kesimleri... İktidar kendi tarafında ne yapıyorsa yapsın. Benden bir yıl sonra Cumhurbaşkanı bununla ilgili, bu konunun önemli olduğuna ilişkin açıklamalar da yaptı; günaydın yani günaydın. Şimdi, niye düşüyor, bakıyorsunuz... Ya, Allah aşkına, şimdi çocuklarımızın durumuna bir bakalım Sayın Bakan: Çocuklar kumar bağımlısı, uyuşturucu ilkokul seviyesine düşmüş; çocuklarımız mafyanın elinde, çok meşhur çocuk mafyaları oluştu Türkiye'de; terör örgütlerinin eline geçiyor çocuklarımız kimi bölgelerimizde, çocuklarımız -birazdan bunların hepsinin rakamlarını konuşacağız vaktimiz kaldıkça- olağanüstü bir şekilde cinsel istismara uğruyor; iş cinayetlerine kurban oluyor, işçi oluyor. Şimdi, bu şartlar altında... Üstelik bir de bakıyorsunuz, kreş yok anneler için yeteri kadar; yeteri kadar değil, kreş "Neredeyse hiç yok." denecek kadar yetersiz. Çocuklar yeterli beslenemiyor, okula aç gidiyor. Ya, bu şartlar altında... Şimdi, annesinizdir muhtemelen, daha yaşınız genç ama diyelim ki anneanne veya babaanne de olacaksınız; siz -hadi bizim zamanımız biraz daha iyiydi- çocuklarınıza "2, 3, 4 çocuk yap." diye tavsiye eder misiniz, Allah rızası için bize söyleyin bunu ya. Şuradaki herkesin bu ortamla ilgili kaygısı yok mu? Ahlaki yozlaşmanın bu kadar çok arttığı, çocuklarla ilgili asayişin, güvenliğin, hiçbir şeyin olmadığı, gelecek kaygısının olmadığı, eğitimiyle ilgili sorunların olduğu bir ortamda, bakın, geliri olan da -sadece mesele ekonomik de değil, ekonomi çok önemli- çocuk yapmıyor, geliri olmayan da çocuk yapmıyor. Sadece belli bölgelerimizde bilinçsiz bir şekilde bir doğurganlık oranı fazla; o da başımıza ayrı bir sıkıntı açıyor yani böyle bir şey olmaz; buna bir bakmak lazım. Ama siz yirmi dört yıllık bir iktidarsınız Sayın Bakan, hani iki yıl, üç yıl olsa "Ülkenin temel meselelerini nasıl çözecek, bir sürü sıkıntı filan var." dersiniz ama ya çeyrek yüzyıl, cumhuriyetin çeyrek yüzyılı, maalesef, sizinle geçti ama çığ gibi büyüdü sorunlarımız. Bakın, iktisadi sorunlarımız da çığ gibi büyüdü, biz bunları burada çok anlattık. Bütün göstergelerde -ekonomik göstergeler için söylüyorum- çanak oldu yani kötüydü, aldınız, düzelttiniz, şimdi eskisinden daha kötü hâle getirdiniz; hepsinde bir çanak şeyi var bütün göstergelerde, ekonomik göstergelerde. Ama onun dışındaki şeyleri söylüyorum. Hadi ekonomi şöyle olur, böyle olur, düzeltiriz ama bunları nasıl yapacağız? Cidden sorumluluk alanınız çok fazla yani bununla ilgili sizleri çok daha gayretli olmaya davet ediyoruz.
Şimdi, yapılacak işler var. Yani 3 yaş çocuk öncesi okullaşma oranı. Ya, Allah aşkına ya! Allah aşkına ya! Türkiye 0,69; yüzde 1'in altında, şurada, bakın, minnacık, görünmüyoruz; OECD. Tabii, OECD ortalaması yüzde 29. 3 yaş altı çocuklarda okullaşma oranında yüzde 1 bile değiliz. Şimdi bu eğitim bu yaşlarda başlıyor. Bakın, bütün Kore'yi inceleyin, Kore'nin eğitiminin, Kore'nin kalkınmasının arkasında bu vardır ve buralarda çocuklara millî olma öğretilmiştir, ahlaklı olma öğretilmiştir, çalışkan olma öğretilmiştir. Yani, şimdi, çocuklarımızı... Çünkü imkân yok, kreş yok, bilmem ne yok. Ya, şimdi geçenlerde arkadaşların bir kısmı eleştirdi beni. Yani dedim ki: "Ya, arkadaş, şu, içerisinde hoca olmayan hatta şimdi, artık son zamanlarda öğrenci olmayan bir sürü üniversite yapacağımız yerde bu paralarla kreş yapmış olsaydık, Türkiye için çok daha faydalı iş yapmış olurduk." Son zamanlarda açılan, eğitim kalitesi son derece düşük ve şu anda öğrenci ve hoca olmayan üniversitelere yıllık 240 milyar lira para ayırıyoruz. 240 milyar lirayla 15 binden fazla hemen kreş yaparsınız ve bunları yaşatırsınız. Her yıl çünkü bu paralar her yıl ayrılıyor. Bakın, tercihleriniz ne kadar yanlış ama hiç olmazsa bundan sonrasında bu işlerle biraz daha ilgilenmek gerekir diye düşünüyorum.
Şimdi, yani çok büyük şeyler, devrim mahiyetli işler yaptınız(!) Tabii, çocuk yardımı bir defalık 5 bin lira çocuk yardımı veriyorsunuz Sayın Bakan(!)
AİLE VE SOSYAL HİZMETLER BAKANI MAHİNUR ÖZDEMİR GÖKTAŞ - 1'inciye.
ERHAN USTA (Samsun) - 1'inciye bir de o da yani 2'nciye o da yok Allah'tan(!)
AİLE VE SOSYAL HİZMETLER BAKANI MAHİNUR ÖZDEMİR GÖKTAŞ - 2'nciye aylık...
ERHAN USTA (Samsun) - O 1.500, biliyorum, biliyorum, hepsi var elimde.
Bak, şimdi, 5 bin lira, tek seferlik verdiğiniz parayla bu çocuğa ne alıyoruz? 1 kutu bebek bezi, 2 kutu mama, 1 beşik, bir aylık giyim gideri 5 bin lira gitti. Bu çocuk bundan sonra yemeyecek, içmeyecek mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Usta, lütfen, bir dakika süre veriyorum.
ERHAN USTA (Samsun) - Bir dakika değil; iki artı iki.
2'nci çocukta yardım aylık 1.500 lira; 1 tane mama, 1 tane bez, bir de ıslak mendille bitiyor para. Şimdi, isterseniz, her bir verdiniz paralarla ilgili neler olduğu var. Yani bunlar komik şeyler, bunlarla bu işler olmaz, bunlarla bu işler olmaz. Şimdi, tabii, çocuk yapmayınca evlenme de olmuyor. Kaba evlenme hızına bakıyorsunuz yani son yirmi iki yıldır en düşük seviyesine gelmiş. Sonra yaşlı yoksulluğu... Şimdi, hadi çocuklarımızı yapamıyoruz, bilmem ne olmuyor filan. Yaşlılarda da aynı problem var. Yaşlı nüfusumuz daha az Avrupa'ya göre ama mesela Türkiye'nin yaşlı nüfusunun yaklaşık yüzde 23,3'ü -bu, TÜİK rakamıdır- yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında Sayın Bakan. Yani yaşlılarını da ihmal eden bir toplum hâline gelmişiz biz. EUROSTAT verilerine göre yüzde 28,8 yoksulluk ve sosyal dışlanma oranı, dışlanma hisseden...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sözcülere bir dakika daha ek süre veriyoruz.
ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkan, bu şekilde konsantrasyonum bozuluyor farkında mısınız? İki artı iki diye gidiyoruz.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Süreyi de biliyoruz, bir dakika daha uzatıyorum.
ERHAN USTA (Samsun) - Peki, "Birer birer süre vereceğim." diyorsunuz; tamam.
Dışlananlar, tabii, kendisini dışlanmış hissedenler sadece yaşlılar değil çocuklarda da benzer oran var Sayın Bakan. Bu rakamları biliyorsunuz ama ben bir kez daha hatırlatacağım. Yoksulluk ve sosyal dışlanma riski altındaki çocukların oranı Türkiye'de -OECD'nin en yükseği- yüzde 39,5. Çocuklarımızın yüzde 40'ı yoksulluk ve sosyal dışlanma riski altında. Mesela son ayda bu oran yüzde 11,8. Neyi eksik Türkiye'nin Slovenya'dan? Bana nasıl izah edeceksiniz bunu? Yani OECD ortalaması ortada yüzde 24,2. Vallahi, yani, gece gündüz oturup ağlamanız lazım, hem Bakan olarak hem de Bakanlık olarak - başarısızlığınız anlamında demiyorum- bunun sorumluluğunu üzerinizde hissetmeniz lazım.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Lütfen tamamlayalım.
ERHAN USTA (Samsun) - Şimdi, TÜİK hane halkı iş gücü anketlerine göre 15-17 yaş grubundaki çocuklarda -burada da tam tersi bir durum var- çalışma hayatına katılma, iş gücüne katılma oranı emsal ülkelerden yüksek yani çocuklarda iş gücüne katılma daha yüksek.
Şimdi, bakıyorsunuz çocukların cinsel istismara uğramalarında 63 bin tane dosya var şu anda soruşturmasını bekleyen. Çok yüksek oranlar.
Kadının iş gücüne katılım oranları yine OECD rakamlarıyla söylüyorum. Türkiye rakamları tanım icabı daha düşük. Türkiye 35,8; 2024 OECD tanımlarına göre; OECD ortalaması 63. Şimdi "Efendim, bu düşüktü, bunu yükselttik." Ya, hayatın olağan akışı bu. Emin olun, hiç iktidar olmasa Türkiye'de 35,8'in üzerinde olurdu kadınların çalışma, iş gücüne katılım oranı. Hayatın olağan akışı, yirmi yılda dünya değişti, kadınların meselelere bakışı değişti. Kendimden yaşıyorum yani üç tane kız çocuğum var, yani kendimizin meselelere bakışı bile değişti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN ORHAN ERDEM - Sayın Usta, biliyorsunuz, beraber karar aldık.
ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkan, karar şu: Grup sözcüleri 2+2.
BAŞKAN ORHAN ERDEM - O, yirmi dakikada.
ERHAN USTA (Samsun) - Hayır, değil efendim. Mehmet Muş'a sorun.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - yapıyoruz. Siz zaten şu an üç dakika kullandınız, bir dakika daha kullanın.
Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkanım, hayır, ben sizden dakika dilenmiyorum ama grup sözcülerinde 2+2 olarak veriliyor, ister on dakika konuşsun ister yirmi dakika konuşsun.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Dakika dilenecek bir şey yok. Beraber aldığımız kararlar.
Buyurun, lütfen tamamlayın.
ERHAN USTA (Samsun) - Efendim, karar bu işte. Mehmet Muş'a sorun, mesaj atın Mehmet Muş'a sorun. Zaten konuşmayı altüst ettiniz.
AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Benden kessinler.
ERHAN USTA (Samsun) - Hayır.
Cinsiyet eşitsizliği: Küresel Dünya Ekonomik Forum'un verilerine göre söylüyorum. Dünyada 148 tane ülke rakamlarına bakılmış. Küresel cinsiyet eşitsizlikte Türkiye 135'inci sırada. Utanılacak bir durum ya! Dünyanın cinsiyet eşitsizliğinin en yüksek olduğu ülkelerinden bir tanesi. 148 ülke içerisinde 135'inci sıradayız ve bunu konuştuğumuz iktidar da yirmi dört yıllık bir iktidar.
En son olarak da bu gazilerin durumlarıyla ilgili çok sorunları var. Vakti yetiştiremedim ama en azından şunları yapmayın Sayın Bakan: Bakın, gaziler arasında ayrım yapmayın. Terörle mücadeledeki gazilerimizle, askerlerimizle, polislerimizle özellikle 15 Temmuz gazileri arasında bir adaletsizlik yapıyorsunuz. Böyle bir şey olabilir mi ya? Böyle bir şey olabilir mi? Yani vücudunun her tarafı şarapnel dolu "Efendim, yüzde 40 engelliliğiniz yok." diye gazilik haklarından faydalanamıyor insanlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Selamlayalım.
ERHAN USTA (Samsun) - Bitiriyorum Başkan.
Bunu yapmayın lütfen! Bunu yapmayın! Yani hadi 15 Temmuzun sıcaklığında o düzenlemeleri filan çıkardınız. Siz Bakansınız, artık sizin bunun arkasına düşmeniz lazım. Allah rızası için bize -soru-cevap kısmı olacak- bu haksızlığın, bu adaletsizliğin, bu farklılaştırmanın bir tane makul gerekçesini söyleyeyin. Böyle bir şey olabilir mi ya? Bu insanlar canını ortaya koymuşlar, ondan sonra da gazi olmuşlar. Bunlarla, diğeriyle şu kategori, bu kategori, şunda olmuş, bunda olmuşla arasında farklılık olmaz. Gazileri çok incitiyorsunuz. Olmaz! Yani bütün vücudunu ortaya Koymuş. Yani yüzde 40'la kaldı diye şimdi üzülsün mü yani. Böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir mantıksızlık olabilir mi? Öbür tarafta parmağının ucu yaralansa gazi oluyor, diğer tarafta vücudu şarapnel dolu, şurasında, göğsünde mermi var. Ya, x-ray cihazlarından geçemiyor bu insanlar, cihazlar çalıyor. Bunları bilmiyor musunuz siz? Lütfen bu konuda sizden destek bekliyoruz.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Usta, teşekkür ediyoruz.
ERHAN USTA (Samsun) - Bütçenizin her şeye rağmen hayırlı olmasını diliyorum.