KOMİSYON KONUŞMASI

TAHSİN OCAKLI (Rize) - Sayın Başkan, Komisyonumuzun üyelerini, Bakanlığı ve heyetini saygıyla selamlıyorum. Basın emekçilerimizi de saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakan, bugün aslında sizi -grup kararımız vardı- sessizce dinleyecektik çünkü Türkiye'nin her yerinde ölüm acıları, şehit acıları, bugün toprağa verilen şehit cenazeleri nedeniyle sessizce sadece sizi dinlemeye karar vermiştik ancak laf atmayacaktık böyle gelişecekti her şey fakat planladığımız gibi olmadı. Yani arkadaşlarım sessiz kaldılar ama ben dayanamadım. Siz buraya geldiğinizde sırtımı döndüm, size belki farkında değilsiniz çünkü buraya geldiğinizde o 21 Ocakta yaşanan facianın izleri yeniden canlandı ve elinizde öyle bir koku yoktu ama benim vicdanımdan o yangın kokusu geçti yüreğime ve sizin elinizi sıkmadım.

Sayın Bakan, Dilovası'nda yanarak öldük, Bolu'da yanarak öldük, Türkiye'de yaşanan sellerde, depremlerde, önlenebilir bütün doğal olaylarda Türkiye ölmeye devam ediyor. Uçak düşmesi var. Sürekli bir travma, sürekli Türkiye'nin insanları bir travma içinde. Elbette bütün bunların hepsinde sizin sorumluluğunuz vardır demem, o ayrı bir şeydir ama sizin sorumluluğunuzda olan 36'sı çocuk 78 vatandaşımızın Kartalkaya'da yaşamını yitirmesiydi. Orada sizin sorumluluğunuz çok büyük, çok büyük ve orada çaresizce bağıran çağıran insanlar varken şimdi size yeni bir soruyla bunu soracağım. O gün siz Ankara'da bir otelde sabah sporunuzu yapıyor muydunuz ve sabah sporunu yaparken yangın faciasını duyduğunuz hâlde o sporunuzu bitirip ondan sonra mı bu işle ilgilendiniz? Bunu merak ediyorum, bunu özellikle herkesin duyduğu biçimde soruyorum ve açıklamanızı istiyorum Sayın Bakanım. Spor yapmayı gayet anlayışla karşılayabilirim ama ben olsaydım eğer yapıyor iseniz de yarıda keserdim. Siz kestiniz mi kesmediniz mi? Bunu öğrenmek istiyoruz. Cumhuriyet savcısının talebine rağmen bürokratlarınızı soruşturma izni vermemeniz büyük bir faciaydı. Yani Başsavcılık Danıştaya götürdüğü dosya soruşturma izni vermemenize dair kararı kaldırdı. Mahkeme görülen ilk davada 11 sanık için ağırlaştırılmış müebbet verdi ama toplum vicdanı bu karara razı değil çünkü burada siyasi sorumluluğu olan hiç kimse yargılanmadı ve iktidarınızın da hiçbir kurumundan ne istifa geldi ne de bir ceza geldi. Dolayısıyla vicdanlar bunu niçin rahatsız? 13 kez denetim yapıldığı söylenen otelde nasıl olur da bu kadar insanı kaybedebiliriz? Yenidoğan çetesinde ölüyoruz, maden ocaklarında ölüyoruz, iş cinayetlerinde ölüyoruz, sellerde ölüyoruz, depremlerde ölüyoruz, her yerde, önlenebilir her yerde ölüyoruz ve iktidarınızda bununla ilgili daha sorumlu olan kimsenin ne istifa ettiğini ne de ceza aldığını görmedik; olmaz bu.

Size bağlı devlet tiyatrolarından biraz bahsetmek istiyorum, Genel Müdür de orada. Üniversite mezunu gençlere, çocuklara 35 bin lira, 40 bin lira gibi paralar veriyorsunuz, güvencesiz çalıştırıyorsunuz. Ama devlet tiyatrolarında bilet satışlarında yüzde 300 zam yapıyorsunuz. Ne oluyor yüzde 300 zam yapınca en çok gelebilme ihtiyacı olan o genç çocuklar tiyatrolara gidemiyorlar. Ön sıraların fiyatları zaten uçmuş durumda, oralara erişebilmeleri mümkün değil. Dolayısıyla oraların boş kaldığını da biliyoruz.

Yine, yine bu konu da çok önemli. Hacettepe Üniversitesinden Ankara Devlet Konservatuvarı Bölümü'ne 12 öğretim görevlisi geliyordu. Siz Sayın Karadağlı gidip de üniversite yönetimine herhangi bir siyasi baskıda bulundunuz mu? Mesela şunu dediniz mi: "Bu sanatçılar bana 'Ak teneke.' diyorlar, sizi de beni de Cumhurbaşkanı atadı. Bana bu edilen sözler size de edilmiş sayılır. Burada onların çalışmaması gerekir." dediniz mi, demediniz mi? Niye, bu üniversitede niye, tiyatro bölümünde sadece 2 hoca kalmış; koskoca bir devlet tiyatrosu bu, 2 hoca kalmış. Sanata verdiğiniz değer bu mudur? Bunu anlamak istiyorum. Siz göreve gelir gelmez -Sayın Karadağlı- kurum içi görevler yeniden getirildi. Kurum içinde emek veren sanatçılar arasında büyük bir ayrım yapıldı. Şimdi, repertuvar süreçlerinin artık sanat kurullarında değil, sizin tercihinize göre değiştiğini, geliştiğini de herkes biliyor, biz de biliyoruz, bundan vazgeçin.

Küresel iktidar olma meselesinde, Cumhurbaşkanının bir cümlesi vardı: "Siyasi iktidardayız ama maalesef sosyal ve kültürel olarak iktidar olamadım." Olamazsınız tabii, olamazsınız. Kültürel iktidar sanatçılara zorla propaganda yaptırmak değildir. Propagandanızı yapmayanlara ya da sanatta sizin yanınızda, kültürde sizin yanınızda durmayanlara cezaevi yolunu göstermek suçtur.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Tam tersi, onu siz yapıyorsunuz...

TAHSİN OCAKLI (Rize) - Öyle bir şey yok, kimin ne yaptığını herkes biliyor. Onun için cezaevinde olanlar, protesto olan sanatçıları cezaevine atıyorsunuz; okurları, yazarları, çizerleri, hepsi. Ama böyle kültür böyle inşa edilmiyor. Mesela İnce Memed romanını yazdıramazsınız bunun için, mesela Mona Roza şiirini yazdıramazsınız, mesela yazımı kışa çevirdin diye bir türküyü söyletemezsiniz kimseye. Parayla tuttuğunuz insanlar bunları yapamazlar. Kültür devrimi içinden çıkan, Türkiye'nin içinden, Anadolu coğrafyasından çıkan insanların keşfedilmesiyle olur ancak. Sizin propagandanızı yapmayan sanatçıları terörist, gayrimillî vesaire ilan ederken tek tipçi bir Cumhurbaşkanı ve onun etrafında medeniyet inşa etmesini zaten beklemiyoruz.

Gelelim turizm meselesine. Ben Rize'den seçildim, geldim, Doğu Karadeniz'in hiçbir il merkezinde turizm açısından bir değer yoktur, kalmamıştır. Bu tabii sizin döneminize, Bakanlık döneminize ait değil; yirmi üç yıllık iktidarın, yirmi üç yıllık AKP iktidarının sonucudur bu. Çünkü Karadeniz'in şehirlerinin ruhu alındı çünkü Karadeniz'in karakterini oluşturan 3 D dediğimiz dağ ve dereler ve denizleri üzerine yapılan saldırılar nedeniyle, onların çıkarılan yasalar nedeniyle ayrıca; çıkarılan iklim yasası, maden yasası, günübirlik turizm yasası nedeniyle orada çalışan insanların, orada tarımdan geçinen insanların önleri kesildi. Şimdi her biri yoksul, artık çay üretimden geçinemiyor, artık fındık üretiminden geçinemiyor, artık balıkçılıktan geçinemiyor ve bu insanlarla ilgili turizmde hiçbir şey yapamıyorsunuz.

Gelelim, Fırtına Vadisi'yle ilgili size bilgi vereyim. 7-8 bin tane kaçak bungalov var, sizin alanınızda bu. Niye bunları yaptılar biliyor musunuz? Çünkü çaydan geçinemediler çünkü fındıktan geçinemediler, başka şeylerden geçinemediler. Bu insanlar gittiler, tarlalarında adet adet bungalovlar yaptılar, "Günübirlik kiraya vermek üzere bir ticaret elde ederiz, bir gelir elde ederiz." dediler. Ne yaptınız siz peki? İşte getirdiğiniz günübirlik kiralamalarla, özellikle turizmde tekelleşmeyi sağlamak üzere Karadeniz'i de -altını çizerek söylüyorum- bazı hani sizin de mesleğiniz olan bu otelcilik kısmının kaynağını belli şirketlere yedirmek üzere çıkardığınız kanun ile orada o insanların yapmasına izin vermiyorsunuz. Ne istiyorsunuz? Yapı kullanma izin belgesi. Nasıl bulacak? Ama daha evvel bu insanlar buralarda ceplerindeki son harçlıkları da yatırıp bunu yaparken hiç kimse... Ben bas bas bağırıyordum, ya, Allah aşkına şuraya turizmle ilgili bir imar yasası çıkaralım diyordum ama bu on iki yıl boyunca yapılmadı, hatta yirmi beş yıl boyunca yapılmadı, yirmi beşinci yılın sonunda, bu insanlar yaparken ses çıkarmayan iktidar şimdi "Bunların bungalovlarını yıkacağım." diye tutturdu, geçim kaynakları yeniden elinden alınmaya başlandı. Dolayısıyla, bir sistem hatası var, iktidarınızda ve yönetiminizde komple bir hata var.

Radyo ve Televizyon Üst Kurumuyla ilgili de... Son on yılda 400 milyarın üzerinde ceza kesildi ve bunların çoğunluğu elbette ki doğruları, gerçekleri söyleyen televizyoncular, gazetecilere yapıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI NİLGÜN ÖK - Bir dakika daha veriyorum.

TAHSİN OCAKLI (Rize) - Sözcü televizyonu defalarca Tele 1 televizyonu defalarca, Halk TV televizyonu defalarca... RTÜK basın özgürlüğünün sansür edilmesi için, baskılamak için maalesef bir aracı olarak kullanıldı. Siz onu propaganda aygıtı zannediyorsunuz ama gazetecilik, duyulmasını istemediğiniz şeylerin de yazılmasıdır İktidar propagandası yapmayan televizyonları, gazeteleri susturmakla, halkın alternatif bilgi alma yollarını kapatmakla iktidarınızı koruyabileceğinizi zannediyorsanız yanılıyorsunuz.

Burada size şunu söyleyeyim: Bu bütçeyle ilgili bir teknik analiz yapamadım ama yönetiminizde bir sorun olduğu gerçek. Yine de bütçenin hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.