| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 17 .11.2025 |
AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, kıymetli milletvekilleri, kıymetli bürokratlar ve basın mensupları; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum, hoş geldiniz diyorum, bütçenizin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.
Öncelikle Sayın Bakanım, bu Meclise gelirken Dikmen yokuşunun sağındaki Polis Moral Evinin moral bozucu yapısına bir el atmanızı talep ediyorum. Gerçekten çok yıpranmış ve eski duruyor. O benim dikkatimi çekiyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Aman dikkat et, onu da yıkıp AVM yaparlar.
AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Daha sonra, seçim bölgem Adana'dan ben de biraz bahsetmek istiyorum: Adana, bildiğiniz üzere, hem coğrafi konumu açısından hem de çok fazla göç alması sebebiyle hem ekonomik kalkınmasının bir büyükşehrin kalkınmasıyla doğru orantılı olmaması, gelir düzeyinin düşük olması, işsizliğin, özellikle genç işsizliğinin çok yüksek olması; bütün bunların, suça eğilimin, özellikle uyuşturucu bağımlılığının artmasına sebep olan bir ortama sahip bir şehir. Siz de Bakanlık olarak şehrimize özel bir ilgi gösterip üzerinde duruyorsunuz, bir sürü yol da kat ettiniz. Sayın Adana Valimiz de bu konuda çok hassas ama Adana'ya karşı daha fazla hassasiyet göstermenizi ve daha çok vakit ayırmanızı bir kere daha buradan Adana Vekili olarak talep etmek istiyorum.
Konu suç ve suçluya gelince -önceden de dile getirmiştim Sayın Bakanım- Türkiye'de maalesef bir grup insan kendini suç işleme meziyetine sahip hissetmekte. Bunun önünü kesmeniz kesinlikle şart; bu, Türkiye'nin bir beka problemi. Kanun önünde herkes eşit olduğunu bilmeli ve hissetmeli; polisin, jandarmanın caydırıcı gücü herkes için eşit olmalı; bazı siyasi partilerle suç örgütü liderleri eşleşmemeli mesela. Biz siyasilerin suç örgütleriyle işi olamaz, olmamalı. Bu, topluma yanlış yönlendirme ve sinyal vermektedir.
Yine Bakanlığınızla ilgili, işte "Şu, şu bakanlığın şu kısmında güçlü; bu, bu bakanlığın bu kısmında güçlü; ona bu karışıyor, buna bu karışmıyor." söylemleri her ne kadar doğru olmasa da toplum ve vatandaş üzerinde farklı algılar yaratıp farklı insanlara farklı imtiyazlar vermeye sebep olmaktadır. Örneğin, Minguzzi davasında, Minguzzi'nin annesinin davası bir türlü yürütülemedi, kadın devamlı tehdit aldı; şu anda adını söylemek istemediğim bir insanın avukatı devreye girdi, bir anda her şey sütliman oldu. Bu, benim için açıkçası ne milletvekili olarak ne de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak kabul edeceğim bir algı değil, bunun önüne kesinlikle geçilmesi gerekiyor.
Ben de yine AFAD konusunda birkaç bir şey söylemek istiyorum Sayın Bakanım. Türkiye, maalesef, doğal afetler açısından şanssız bir ülke ve jeopolitik konumu, bulunduğu yer de bu konulara çok açık. Bu konuda çok fazla kötü tecrübelerimiz oldu, 6 Şubat depreminin acısı hâlâ hepimiz için çok taze. Yaşanan orman yangınları ve onunla ilgili yapılan çalışmaların zayıflığı da, maalesef yetişilmemesi de hepimizin önünde. Biz diyoruz ki Sayın Bakanımız, Türkiye'de olağanüstü hâller bakanlığına ihtiyaç kesinlikle vardır, AFAD da kesinlikle bu bakanlık altında faaliyet göstermelidir. Yine, AFAD'ın bütçesine bakıldığında 2025 yılı başlangıç önergesi 267 milyon TL, buna karşın 2025 yılında bu ödeneğin yalnızca 7 milyon TL'lik kısmı yaklaşık olarak kullanılmış yani AFAD'ın 2025 yılı bütçesinin yaklaşık sadece yüzde 3'ü harcanmıştır. Bu oran olağan bütçe uygulamalarının çok dışında, son derece düşük bir gerçekleşme düzeyine işaret etmektedir. Buna rağmen 2026 yılı için AFAD'a ayrılması öngörülen başlangıç ödeneği 373,5 milyon TL'ye çıkarılmakta, bu da 2025 yılı başlangıç ödeneğine göre yaklaşık yüzde 40 oranında bir artış anlamına gelmektedir. Bir önceki yıl bütçenin çok küçük bir kısmını kullanabilen bir kurum için niye bu kadar büyük bir artış oldu? Bu artışın bütçe teklifinin rasyonel temellerinin tartışılır hâle getirdiğini dile getirmek istiyorum. Aynı zamanda 2027 bütçe teklifi 32 milyon TL, 2028 bütçe teklifi yaklaşık 35 milyon TL yani ciddi bir daralma gözüküyor. Bu kadar risklere sahip olan ülkemizde yapılması gereken tonlarca iş varken bu 2025 bütçesindeki bu kadar atıl kalma, 2026'daki artış ve 2027, 2028'deki bu sert düşüşün, bunların arkasındaki mantık nedir; onunla ilgili de bir açıklama bekliyorum.
Bir diğer değinmek istediğim konu da göçmenler Sayın Bakanım. 6 Kasım 2025 tarihi istatistik verilerine göre Türkiye Cumhuriyeti devletiyle vatandaşlık bağı bulunmayan ülkemizdeki yabancı sayısı -kaçaklar ve kayıt dışı hariç olmak üzere- 3 milyon 611 bin 131 olup bunların 2 milyon 384 bin 739 kişisi yani yüzde 66'sı geçici koruma kapsamındaki Suriyelilerden oluşmakta, bunun dışında tabii kayıt dışı göçmenler de mevcut. Öncelikle hep söylüyorduk, yine söyleyeceğim, 81 ilde bu göçmenlerin ikamet etmesine izin verilmesinin kamu düzeni, kamu güvenliği ve kamu sağlığında risk oluşturduğu tartışılmaz bir gerçek. İskân Kanunu'nun 11'inci maddesi "Kasabalarda ve şehirlerde yerleşen yabancıların toplamının belediye sınırı içindeki bütün nüfusun tutarının yüzde 10'unu geçemez ve ayrı mahalle kuramaz." düzenlemesinin örnek alınması suretiyle ülkemizdeki Suriyelilerle Afganlar başta olmak üzere göçmenlerin bölgesel bazlı belirlenecek olan sayısal bir oran kriterine göre ve topluca ikamet edemeyecek şekilde iskânlarının sağlanması önemini bir kez daha vurgulamak istiyorum. Hatırlatmak istiyorum ki Suriye ve Afganistan vatandaşları başta olmak üzere hangi ilde ne tür bir hukuki gerekçe sonucunda yabancılara Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı verildiğinin İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığı ya da Nüfus ve Vatandaşlık Hizmetleri Genel Müdürlüğünün internet sitesi istatistiki veriler bölümünde belirli zaman diliminde 18 yaş üstü ve altı ayrı ayrı ve toplam olacak şekilde yayınlanmasına, seçmen sayımlarındaki artış oranlarının belirlenmesiyle vatandaşlık verilmesi işlemlerinin şeffaflığı ve kamuoyunu zamanında doğru şekilde bilgilendirilmesi açısından çok gerekli olduğunu da vurgulamak istiyorum. Bakanlığınız tarafından yapılan açıklamalarda Suriyelilerin gönüllü eve dönüş yaptığı da görülmekte. Bunun üzerine Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Yasa Dışı Göçmenlerin Geri Kabulüne Dair Anlaşma'nın Suriye Arap Cumhuriyeti'yle tespit edilerek diplomatik ilişki neticesinde bu anlaşmanın güncellenerek etkinliğinin artırılmasının faydalı olacağını dile getirmek istiyorum. Suriye'deki rejim değişikliğini müteakip Suriyelinin ülkemizde bulunma zorunluluğunun ortadan kalkması nedeniyle Cumhurbaşkanının sahip olduğu Geçici Koruma Yönetmeliği'nin göçmen geri gönderme yetkisini kullanma zamanının geldiğini kesinlikle düşünüyoruz.
Türkiye ile Avrupa Birliği arasında 16 Aralık 2013 tarihinde imzalanan Geri Kabul Anlaşması'nın iptal edilmesi ya da Türkiye lehine güncellenmesine kesinlikle ihtiyaç bulunmaktadır. Geri Kabul Anlaşması'nın iptal edilmesi ya da Türkiye lehine güncellenmesi sonrasında Avrupa ülkeleri içinde açık sınır politikasının yürürlüğe konulmasının yanı sıra geçici koruma kapsamındaki Suriyelilerin gidecekleri hedef ülkenin turistik, ticari ve çalışma vizesiyle ikamet izni mevzuatına uygun olarak düzenli göçmen statüsünde Batı ülkelerine, diğer bir ifadeyle geriye gönderilmelerinin yanı sıra ileriye de gönderilme hususları kesinlikle değerlendirilmelidir.
Son olarak da Sayın Bakanım, Terörsüz Türkiye sürecinden bahsederken herhâlde bu proje için mi yoksa Türkiye'deki terörü yenme açısından mı bilmiyorum ama Sayın Cumhurbaşkanına ve Devlet Bahçeli'ye teşekkür ettiniz; ben bunu kabul etmediğimi söylüyorum çünkü Türkiye Cumhuriyeti devletinin terör konusundaki başarısı kişilere değil, yüce Türk ordusuna, güvenlik güçlerine, MİT teşkilata ve tabii ki Türk milletinin büyüklüğüne bağlıdır. 2002'de yani AK PARTİ göreve geldiği zaman terör Türkiye'de bitmişti hatırlarsanız ama AK PARTİ iktidarınca 10 Mart 2009-22 temmuz 2015 tarihleri arasındaki demokratik açılım süreci yönetiminin devreye sokulmasıyla çok iyi hatırlarsınız ki Diyarbakır Sur, Silvan, Mardin Nusaybin, Şırnak Merkez, idil, Cizre, Yüksekova gibi şehir merkezlerimize sızmak suretiyle mezkûr mahallelerden âdeta üst bölgesi gibi istifade edinilmeye başlanılmıştık. Öte yandan, sözde ateşkes ve demokratik açılım süreci dönemi PKK/KCK terör örgütünce katılım sayısını arttırma, silah ve mühimmat temini gibi faaliyetleriyle sonuna kadar istismar edilmiştik. Sözde ateşkes dönemi ve demokratik açılım süreci zaman aralığında nicelik ve nitelik olarak güç kazanan PKK/KCK terör örgütüne karşı sözde ateşkes dönemi ve çözüm süreci sonrasında kırsal alanda ve mezkûr mahallelerde başlatılan operasyonlar neticesinde şehit ve yaralı sayımızda ciddi artışlar olmuştur. Sonuç, hendek olaylarıdır. Şimdi de göstermelik olarak silah yakma ve Irak'ın kuzeyine çekilme şovları yapan, tüm bileşenleriyle kendisini feshedeceği beklenen, Millî Güvenlik Kurulunca terör örgütü listesinden çıkarılması...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun.
AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - ... yönünde karar alınması hâlinde sorunun hukuki zemininin tahkim edileceğine ilişkin açıklama yapılan PKK/KCK terör örgütünce 14 Kasım 2025 tarihinde Suriye'nin kuzeydoğusundaki sınırımızın hemen karşısındaki Cezire'de bomba ve silah eğitimi verilen teröristler için teröristbaşının posterleri ve PKK paçavraları önünde sözde yemin törenini yaptırılmıştır. Bu durumda teröristbaşının çağrısıyla PKK/KCK terör örgütü kendisini feshetmiş mi oluyor Sayın Bakanım? Tabii ki cevap "kesinlikle hayır"dır. Kısaca tekrar ifade etmek gerekiyor ki terör örgütü kendini feshetmemiş, sadece yılan kabuk değiştirmiştir.
Size son olarak bir soru sormak istiyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Numan Kurtulmuş'un, 7 Kasım 2025 tarihli, Terörsüz Türkiye sürecine ilişkin, millî güvenlikle ilgili kurumlarımızın...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Teşekkür ediyorum.
AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Tamamlayabilir miyim Başkanım?
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun tamamlayın.
AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - ...başta Millî İstihbarat ve Millî Savunma Bakanlığı unsurlarının ve işte, akabindeki açıklamalarla, MGK kararıyla, terör örgütü olmaktan çıkarılmasının -PKK ve KCK'nin- gerekli olduğunu söylemiştir. Siz de bir Millî Güvenlik Kurulu üyesisiniz Sayın Bakanım, bu konudaki düşüncelerinizi merak ediyorum: PKK ve KCK terör örgütü değil midir, çıkarılmalı mıdır?