| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 17 .11.2025 |
OKAN KONURALP (Ankara) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sabah Sayın Bakanın bütçesine ilişkin propaganda konuşmasını dinledik. Umarım bu konuşmadan ve konuşma bağlamında bizlere dağıtılan "İçişleri Bakanlığı Bütçe Sunumu 2026" başlıklı kitapçıktan Sayın Bakanın selefi, aynı zamanda Meclisimizin İçişleri Komisyonu Başkanı Sayın Süleyman Soylu da haberdar olmuştur. Neden olmuştur? Sayın Öztunç da vurguladı, özellikle, Sayın Bakanın bizlere dağıttığı kitapçıkta da göreceğiniz üzere, sıklıkla kabine dönemi ayrıştırması yapılıyor ve pek çok bölümde de kabine dönemi ayrıştırmasına atfen 2022 ile Sayın Bakanın dönemi karşılaştırılıyor. Bu karşılaştırmalardan anlıyor ve görüyoruz ki Sayın Bakan bir enkaz devraldığı vurgusu yapmaktan hiç çekinmemiş. Oysaki 2022 yılının aynı tarihinde bu salonda Süleyman Soylu vardı, 27'nci Dönem milletvekili arkadaşlarımızın haklı eleştirilerine Bakanlık döneminin başarılı bir dönem olduğunu savunarak yanıt vermeye çalışıyordu ve aradan geçen üç yılın sonunda Sayın Yerlikaya pek çok suç verisinde 2022 yılı itibarıyla karşılaştırmalarda bulunuyor ve suçlarda, olaylarda yüzde 60-70'lerin üzerinde bir azalma olduğunu belirtiyor. Sayın Bakan örneğin, kabine döneminde 1.367 organize suç örgütünün çökertildiğini büyük bir övünçle ifade ediyor. Eğer bu suç örgütleri Sayın Bakan döneminde doğan ve gelişen suç örgütleri değilse Sayın Soylu döneminden devralınan suç örgütlerinin 1.367'sinin çökertilmiş olması bir başarı değildir, olsa olsa geçmiş döneme yönelik bir mahkûmiyet kararıdır ve bu karar bizi Sayın Soylu dönemine ilişkin eleştirilerimizde ne kadar haklı olduğumuzu ortaya koymaktadır. Bu çökertilen suç örgütleri Sayın Bakan döneminde ortaya çıkmışsa bu da döneminizin başarısızlığından başka bir şey değildir. Özetle, suç sosyolojisinin konusu olarak ülkemizin neden istikrarlı bir şekilde organize suç örgütü ürettiğinin ciddiyetle, soğukkanlılıkla masaya yatırılması gerekir?
Bir diğer konu Sayın Bakan, dağıttığınız kitapçıkta Diyarbakır Anneleriyle ilgili bence son derece anlamlı bir bölüm de var. Öteden beri evladını arayan, evladına kavuşmak, sarılmak isteyen tüm annelere sahip çıkılması ve saygı duyulması gerektiğini savunan birisi olarak sizin daha önce geldiğiniz ve yarın da geleceğiniz Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonunda da bu düşüncelerimi ifade etmiştim. Anımsatmak gerekirse, Komisyonun sizin oturduğunuz ve oturacağınız sıralarında evlatlarını arayan anneler yan yana oturdular, sürece ilişkin düşüncelerini, değerlendirmelerini, beklentilerini bizimle paylaştılar; bu, çok kıymetli bir deneyimdi. Annelerin yan yana gelebilmiş olmasından çıkarmamız gereken dersler olduğunu düşünüyorum ve gelinen nokta itibarıyla bu zamana kadar hangi gerekçeyle yapıldığına takılmaksızın Cumartesi Annelerine Galatasaray Meydanı'nın -onlara destek vermek isteyen herkesi de kapsayacak şekilde- bütünüyle açılması gerekmektedir. Evladını arayan anneler, ebeveynlerini arayan çocuklar sayı sınırlamasına tabi tutulmaksızın Galatasaray Meydanı'nda buluşabilmelidirler. Anayasa Mahkemesi kararlarına rağmen meydanın yıllardır bariyerlerle kapatılmış olması ve annelere 10 kişiden fazla olmayacak şekilde izin verilmesi temel hak ve özgürlüklere ve içinde bulunduğumuz sürecin ruhuna aykırıdır. Zulme dönüşmüş bu uygulamanın sona erdirilmesi gerekir. Bu talebimi bir soru olarak da size yöneltmiş olayım, bu konuda atmayı planladığınız bir adım var mı diye de sorayım.
Ve son bir soru, çok öz bir soru: Gazeteci meslektaşım, çevreci aktivist Hakan Tosun'a ne oldu?
Teşekkür ederim.