KOMİSYON KONUŞMASI

MELİH MERİÇ (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Bakanım ve sayın bürokratlar; sözlerime başlarken, geçtiğimiz hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen nakliye uçağında şehit olan 20 kahraman askerimize Allah'tan rahmet, kederli ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyorum. Bir daha böyle acı olayların yaşanmaması için yetkili tüm kurum ve kuruluşları titizlikle çalışmaya ve tedbir almaya davet ediyorum.

Değerli arkadaşlar, stratejik göç yönetimi Türkiye'nin iç güvenliğini, ekonomik sürdürülebilirliğini ve toplumsal istikrarını doğrudan etkileyen kritik bir alandır ancak bugün karşı karşıya olduğumuz tablo, mevcut Göç İdaresi Başkanlığı yapılanmasının bu yükü taşıyamadığını açık biçimde göstermektedir. Kurumsal kapasite yetersiz, operasyon, koordinasyon dağınık, sahadaki uygulamalar etkisizdir. Bu zafiyet özellikle Gaziantep gibi sınır etkisini en yoğun hisseden illerde toplumsal riskleri artıran bir kırgınlık yaratmaktadır.

Elbette ki bu sıkıntının ana sorumlusu tek başına Göç İdaresi Başkanlığı değildir çünkü Türkiye 2011'den bu yana kötü bir dış politika yürüttüğü için bugün göç dalgalarıyla hırpalanmaktadır. Afganistan, Suriye, İran'dan, Kuzey Afrika'ya uzanan geniş bir coğrafyadan yönelen düzensiz göç akışları yalnızca demografik yapıyı değil, güvenlik mimarisini de kötü bir yolda dönüştürmektedir. Kaçak geçişlerdeki artış sınır bölgelerinde organize suç şebekelerinin güçlenmesine alan açmış, uyuşturucu ticaretinden insan kaçakçılığına uzanan bir ekosistemin oluşmasına neden olmuştur.

Gençlerimiz düşük maliyetli ve kayıt dışı bir iş gücü piyasasının baskısı altında hem ekonomik hem de sosyal risklerle yüz yüze kalmaktadır. Böylece, göç dalgalarının ardından oluşan bu suç ekosisteminde kolay para kazanma düşüncesiyle suça bulaşmaktadırlar. Bu tablo sürdürülebilir değildir.

Seçim bölgem Gaziantep özelinde durum daha da çarpıcıdır. Kentin nüfusu kısa sürede dramatik biçimde artmış, kira fiyatları, kamu hizmetleri üzerindeki yük ve kayıt dışı istihdam kontrol edilemez hâle gelmiştir. Gençlerimiz kriminal örgütlerin pençesine düşmüştür. Bu durumu en iyi, bir dönem Gaziantep Valiliği görevinde bulunan Sayın Bakanımız bilmektedir.

Diğer yandan, Türk işçisi güvencesiz koşullarda rekabet etmek zorunda kalırken, sosyal uyum süreçleri yönetilemediği için mahalleler ölçeğinde sosyal bir gerilim birikmiştir. Bu lokal bir kriz değil, ulusal ölçekli, kurumsal bir kapasiteden sorumludur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; göç meselesi yalnızca insani bir olgu değildir. Aynı zamanda, güvenlik, diplomasi, ekonomi ve toplumsal uyum boyutlarında bütünleşik bir kamu yönetimi meselesidir. Avrupa Birliğiyle ilişkilerimizin dahi göç pazarlıklarına hapsedildiği bir konjonktürde kurumsal zafiyetlerimiz Türkiye'yi bir göçmen tampon bölgesine dönüştürme riskini artırmaktadır. Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel'in vurguladığı gibi, Türkiye'ye yalnızca sınırın ötesindeki göçü tutan bir depo, göçmen deposu değil, demokrasi, hukuk ve değer temelli bir ilişki kurulan bir ülke olmalıdır.

Bugün gelinen noktada, göç yönetiminin Genel Müdürlük düzeyinde yürütülmesi, 10 milyon insana yaklaşan yabancı nüfus gerçeği karşısında işlevsiz kalmaktadır. Sığınmacı, mülteci, düzensiz göçmen, uluslararası koruma başvurusu gibi çok boyutlu süreçlerin tek çatı altında birleştirilip planlama ve ileri düzey koordinasyonlarıyla yönetilmesi artık zorunludur. Bu nedenle, tekrar açıkça ifade ediyorum ki Göç İdaresi Başkanlığı ve genel olarak bu sistem, bu yükü taşıyamamaktadır, Türkiye'nin bir göç ve uyum bakanlığına ihtiyacı vardır. Türkiye'nin bir göçmen deposu hâline gelmemesi, gençlerimizin göç ve uyuşturucu kaynaklı çetelerin elinden kurtulması için bu bakanlığın kurulmasına şimdiden desteklerinizi bekliyoruz. Kurumsal mimarinin yenilenmesi, veri yönetiminden sınır güvenliğine, sosyal uyumdan suçla mücadeleye kadar tüm süreçleri entegre edecek bir üst politika yapısının kurulması, ulusal güvenlik açısından kaçınılmazdır.

Sözlerimi tamamlarken şunu ifade etmek isterim: Göçün doğru yönetilmediği bir ülkede ne ekonomi güçlenir ne de toplumsal huzur korunabilir. Bizim sorumluluğumuz, milletimizin taşıdığı yükü azaltmak, devlet aklını, planlamayı ve kurumsal kapasiteyi yeniden inşa etmektir. Türkiye'nin geleceğini korumak için bunu tamamlamak zorundayız.

Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.