| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 18 .11.2025 |
NAMIK TAN (İstanbul) - Sayın Bakan, Sayın Komisyon Başkanı, değerli milletvekili arkadaşlarım, Dışişleri Bakanlığımızı temsilen aramızda bulunan, geçmişte birçoğuyla birlikte mesai yapma mutluluğuna eriştiğim sevgili bürokrat arkadaşlar, değerli basın mensupları; kırk yıla yakın bir süre hizmet etmekten onur duyduğum Hariciye Teşkilatına bugün de bir siyasi muhalefet temsilcisi olarak katkı vermeyi arzuluyorum. Bugün sizinle paylaşacağımız görüş ve eleştirilerimizin içeriği veya tonu nasıl olursa olsun bir gerçeğin altını çizmek isteriz: Dışişleri Bakanlığımız ülkemizin köklü ve saygın kurumları arasında her zaman ön sıralarda olmuştur. Bizim gayemiz, Bakanlığımızın daha da iyi işler yapabilmesi için yapıcı bir rol üstlenebilmektir. Şahsım için mensubu bulunduğum Cumhuriyet Halk Partisi ne kadar kıymetliyse yuvam olarak gördüğüm Dışişleri Bakanlığı da aynı kıymettedir. Arzumuz, Bakanlığımızın ulusal bütçeden hak ettiği payı alması ve ülkemizi dünyada temsil görevini en başarılı şekilde yerine getirmesidir.
Konuşmamın başında değindiğim teşrikimesaiye Sayın Bakan da dahildir, görev yapmış olduğumuz birçok mevkide kendisiyle yolumuz kesişmiştir. Kendisine geçtiğimiz yıl birçok defa sert eleştirilerde bulundum. Elbette ki bunu kendisinin şahsına yönelik bir husumetten değil, temsil ettiği makamda gözlemlediğimiz eksikliklerden, kendisine yakıştıramadığımız birtakım eylem ve demeçlerinden ötürü yaptık. Bugün de kendisine ve dış politikaya yönelik eleştirilerimi iyi niyetli olarak değerlendirmesini, bunları bir meslek büyüğünün, bir ağabeyin nasihatleri olarak görmesini temenni ederim zira Sayın Bakanı günün geri kalanında onu gözü kapalı savunacak olan iktidar mensubu milletvekili arkadaşlarımızdan çok daha iyi tanırım.
Dış politikanın etkin yürütülebilmesi Dışişleri Bakanlığının iyi yönetilebilmesine, imkân ve kabiliyetlerinin azami seviyede yükseltilmesine bağlıdır. Modern hariciyemiz bugünkü hâline iki yüz yıllık bir süreçte ulaştı. Tanzimat dönemindeki tercüme odasıyla başlayan gelenek cumhuriyet dönemi hariciyemizin de temelini oluşturdu. Bu kurumsal yapı her zaman yetkin diplomat adaylarını seçmeyi ve Bakanlık bünyesinde yetiştirmeyi amaçladı. Bakanlığımız bu açıdan bir yaşam boyu öğrenme merkezidir. Bakanlığa aday meslek memuru olarak başlayan bir gencin büyükelçilik mevkisine yükselmesi meşakkatli bir eğitim ve mesai süreciyle gerçekleşir. Hâl böyleyken büyükelçilik makamına Bakanlık dışından, mesleğe dair hiçbir bilgisi ve tecrübesi olmayan kişileri atamayı gün geçtikçe daha çok normalleştirmeniz, üstelik bunu yaparak Bakanlıkta, büyükelçi olmak için on yıllarını harcayan personelinizin hakkını yemeniz büyük bir sorundur Sayın Bakan. Nitekim, iki buçuk yıldır bu konuda farklı şahıslar hakkında soru önergeleri verdik, hepsini duymazdan geldiniz. Adli sicilinde yaralama veya tehdit suçları bulunan bir kişi daha hâlâ Cezayir'de görevde. Görev yaptığı üniversitede, hakkında mobbing, psikolojik taciz, iftira ve tehdit konulu birçok sayıda dava bulunan bir rektör Akdeniz için Birlik teşkilatında Büyükelçi. hepsini size önergelerimizle sorduk, yalnızca birine, alay eder gibi, 4 satırla yanıt verdiniz ki bu yanıtlarınızı da göstermek istiyorum herkese. Sonu aynı cümlelerle biten, gerçekten, bir nevi bu Meclise hakaret gibi görebileceğimiz bir cevap bu 2 cevap da.
Meslek dışından büyükelçi atamayı siyasi yandaşlarınıza yüksek maaşlı, konforlu bir pozisyon hâline getirmenizi bir kenara bırakıyorum, kriminal eylemlerde bulunan şahısları büyükelçi yaparak onlara koruma kalkanı sunuyor ve bunu normalleştiriyorsunuz, ülkemizin itibarına telafisi imkânsız bir zarar veriyorsunuz demektir. Sicili sorunlu şahısların büyükelçi olarak görevlerini sürdürmelerine göz yumamazsınız Değerli Bakanım. Dilerim, böyle profillerin Dışişlerinde görevlendirilmemesi hususunda Cumhurbaşkanından talepte bulunacak kadar ağırlığınız vardır.
Emekli bir Hariciyeci olarak bana asıl üzüntü veren noktalardan biri de artık Bakanlıkta yetişmiş kişiler arasında bile yüz kızartıcı işlere bulaşanların olduğuna yönelik iddiaları duymak. Bunlardan en günceli, şu an Batum'daki Muvazzaf Başkonsolosla ilgili. Batum başlı başına kritik bir görev yeridir. Türkiye ve Gürcistan arasındaki vize serbestisi, maalesef, çok sık suistimal ediliyor ve sonucunda Batum Türkiye'de her türlü kirli faaliyete bulaşanlar için bir kaçış ve saklanma noktası hâline gelmiş bulunuyor. İki ülke arasında gerçekleşebilecek adli sorunlar düşünüldüğünde, Batum'a atanacak bir başkonsolosa çok büyük bir sorumluluk düşeceği açık fakat maalesef Başkonsolosun bir kumarhanede çekilmiş fotoğrafları basın-yayın organlarında kol geziyor. Diplomat eşlerine, ekonomik getirisi olan bir işte çalışma konusunda çok ciddi kısıtlamalar varken Başkonsolosun eşinin Batum'da güzellik merkezi açtığı, Başkonsolosluk hizmetindeki araçları Batum ve Ankara'da işlettiği, güzellik merkezleri arasında malzeme taşımak için kullandığı yetmiyormuş gibi, Başkonsolosluk ve rezidans binalarından sosyal medya fenomenleriyle yaptığı reklam yayınları kamuoyuna yansımış bulunuyor. Böyle paylaşımların Başkonsolosluk ve rezidans gibi kamu binalarımız için ne denli ciddi bir güvenlik açığı yaratabileceği konusuna girmiyorum bile. Kumarhanede fotoğrafı çekilen Başkonsolosun Batum'da suç örgütlerinin açık baskısı altında kaldığını iddia edenler dahi var. Mahiyetinizde bulunan personel yüz kızartıcı işlere bulaşıyorsa bunlar hakkında gerekli denetimi ve soruşturmayı yürütmek konusunda baş sorumlu yine sizsiniz Sayın Bakanım.
Sayın Bakan, önerilerimize cevap vermediğiniz müddetçe bu konuları size basın mensupları önünde sormayı ve hesap vermenizi talep etmeyi sürdüreceğiz. Bakanlığı yönetim şekliniz konusunda en büyük eleştirilerimizden biri de Dışişleri Bakanlığına Millî İstihbarat Teşkilatından çok fazla personel ve yönetici getirmeniz. Millî İstihbarat Teşkilatı elbette değerli ve önemli bir kurumumuzdur. Sadece Türkiye'de değil, dünyanın her ülkesinde dışişleri bakanlıkları istihbarat kurumlarıyla yakın çalışma halindedir fakat her iki kurumun yapısı, işleyişi, kurum kültürü farklıdır. MİT'teki kurum kültürüyle yetişmiş bir personel Dışişlerine, Dışişlerinde yetişmiş olan bir personel ise MİT'e o kadar kolay intibak edemez. Dışişlerinde MİT kökenli genel müdür, daire başkanı ve hatta büyükelçinin görev yaptığını biliyoruz; bu ısrarınızdan bir an önce vazgeçmenizi sizden talep ediyoruz.
Sayın Bakan, en önemli sorumluluğunuz dış dünyada ülkemizi temsil etmektir fakat üzülerek gözlemliyoruz ki kamuoyu önünde çizdiğiniz profil her geçen gün daha büyük bir tartışma konusu hâline geliyor. Hakkınızdaki paylaşımlar, bilginiz ve kontrolünüz dâhilinde midir bilmiyorum ama sosyal medyada hakkınızdaki sözde destek propagandasını kaygıyla izliyoruz. Eğlence platformlarında adınıza hayran sayfaları açılıp hakkınızda unvanınızla bağdaşmayan içerikler üretiliyor; bu sayfalarda sizi meşhur bir televizyon dizisinin karakterleriyle kıyaslıyorlar. Hepinizin adını bildiği bu yapım, devlet içinde örgütlenen organize suç çetelerini övüyor. Bu dizinin korkunç etkisi yüzünden sokaklarda elinde silahla sağı solu tehdit eden, külhanbeyliğine özenen gençler yetişti. Bu diziyle anıldığınız zaman sizin adınıza maalesef biz utanıyoruz Sayın Bakan. Ciddiye alınan ülkelerin dışişleri bakanları hakkında böyle PR kampanyaları yapılmaz, yapılıyorsa da engellenmesi lazımdır. Amerika'da Başkan Donald Trump medya önünde istediği çılgınlığı yapıyor olabilir ama Marco Rubio'nun bunu yapması pek beklenmez. Örneğin, Sergey Lavrov veya Johann Wadephul ve daha nice mevkidaşınız hakkında absürt sosyal medya editlerini görmüyoruz. Bu abesliği bir an önce kontrol altına almalısınız Sayın Bakan. Zira biz sizi ciddiye alınan ülkelerin dışişleri bakanlarıyla aynı ligde görmek istiyoruz; internet üzerinden ona buna sataşan İsrail Dışişleri Bakanı Katz'la aynı pozisyonda kalmayı size yakıştıramıyoruz.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Ne münasebet ya! Bu nasıl çirkin bir benzetme? Ne kadar ayıp bir örnek.
NAMIK TAN (İstanbul) - Sosyal medyada uluslararası diplomasideki başarılarınızdan ziyade AKP'nin geleceğinde size biçilen hayali roller konuşuluyor.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Bu mu sizin muhalefet üslubunuz?
AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Size ne ya?
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Yani o kadar da...
SERKAN SARI (Balıkesir) - Eleştirilere cevap verin o zaman. Eleştiriyi mi eleştiriyorsun? Bravo vallahi! Muhalefete muhalefet.
NAMIK TAN (İstanbul) - Birileri istihbarat geçmişinize bakarak sizin yeni bir Putin olacağınızı mı hayal ediyor, bilemem ama Türkiye toplumunun dinamikleri Rusya'ya benzemez, bizim ülkemiz öyle bir siyasetçi profilini kaldırmaz. Zaten Dışişleri Bakanlığındaki yönetim zafiyeti uzunca bir süredir ayyuka çıkmış durumda.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Şahsıyla ilgili meseleler... Dış politika üzerinden bir şey eleştirsene ya.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Magazin haberleri üzerinden...
AHMET KILIÇ (Bursa) - Dış politikaya dair bir şey yok.
NAMIK TAN (İstanbul) - Türkiye uluslararası diplomaside ne yazık ki irtifa kaybediyor. AKP, iktidarını kaybetmemek için antidemokratik barikatların arkasına sığınmak zorunda kaldı. Bugün tam da bu nedenle onulmaz bir meşruiyet erozyonu yaşıyor. Biz, CHP olarak meşruiyet krizinin bir dış politika kalemi hâline gelmesinden derin üzüntü duyuyoruz. Ne yaptınız da ABD Büyükelçisi Tom Barrack "Erdoğan'a ihtiyacı olan meşruiyeti veriyoruz." diyebilecek cüreti buldu?
SERKAN SARI (Balıkesir) - Arkadaşlar, cevap verin, buyurun.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Millet verecek cevabı.
SERKAN SARI (Balıkesir) - Millet verecek zaten sandıkta, az kaldı.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Siz meşruiyeti dışarıda arayın...
SERKAN SARI (Balıkesir) - Konsolosluklar sizin...
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Serkan'cığım, anlayamıyoruz konuşmaları. Susar mısın?
NAMIK TAN (İstanbul) - Kendinize baş hasım olarak İsrail'i hedeflediniz, oysa çok güvendiğiniz Trump'ın Orta Doğu'da kurmaya çalıştığı yeni bölge düzeni bütünüyle İsrail'in güvenliğini garanti altına almayı amaçlıyor. Erdoğan koltuk sevdası uğruna Trump'ın bölgesel acentasına kendisini mahkûm ediyor. Televizyonda günlerce Trump'ın, Erdoğan'ın sandalyesini çektiği sahneyi izledik fakat oturdukları masadan hiçbir şey alamadınız. Neyin pazarlığını yapabildiniz? Güvenlik kaygılarımız giderilmedi, parasını ödeyip alamadığımız uçaklar alınamadı, uygulanan savunma sanayii yaptırımları kalkmadı. Bu pazarlıkta size düşen tek şey bahşedilen meşruiyet karşısında koşulsuz teslimiyetçilik. Terörsüz Türkiye süreci de Trump'ın Orta Doğu'da manevra alanını genişletmeye yönelik bir şekle evriliyor. ABD'nin kurduğu 3'lü masada alınan karar da bu gerçeği teyit ediyor. Biz açıkçası bu sürecin terörsüz Türkiye değil Trump'ın "yeni Orta Doğu dizaynı" olarak adlandıracağı bir yere evrilmesinden son derece endişeliyiz. Sadece güvenlik konusunda mı ABD tahakkümü kuruldu?
ORHAN YEGİN (Ankara) - Siz ülkenizin büyümesinden, gelişmesinden endişelisiniz!
NAMIK TAN (İstanbul) - Osmanlı hayranlığıyla bildiğimiz Erdoğan Osmanlı Devleti'nin zamanında başka devletlere verdiği kapitülasyonları bir bir yeniden hayata geçiriyor. Nitekim, Erdoğan'ın ve sizin son ziyaretleriniz de Türkiye'nin ABD'ye teslimiyetinin nişanesi oldu. Bütün dünyayı gümrük vergilerine boğmakta olan Trump'ın ABD'sine gümrük engelleri kaldırılıyormuş, millî ekonomimiz Amerikan sermayesi için sömürü pazarı hâline getirilecek besbelli.
Değerli arkadaşlar, dış politika kararları maalesef eskiden olduğu gibi kurumların tecrübesine ve ortak karar alma süreçlerine dayanmıyor. Meşruiyetini de artık Türkiye Büyük Millet Meclisinden almıyor, her şey Erdoğan'ın keyfine bırakılmış. Erdoğan ise Ankara'nın güvenlik dosyalarını âdeta Trump'a emanet etmiş. Terörle mücadeleyle doğrudan ilgili olan Suriye politikasının tutarlı biçimde oluşturulması gerekiyor yani dışarıda çok taraflı diplomasi, içeride ise parlamenter denetim zemininde yürütülmesi icap ediyor. Yine, Meclisimiz milleti oyalama yeri olmadığı gibi Erdoğan'ın keyfî kararlarının tescil mercii de değildir. Şahıslara endeksli dış politika anlayışınız yüzünden iktidar ortaklarının arasındaki şahsi husumet dış politikamıza zarar veriyor. Koalisyonunuzun küçük ortağı Bahçeli'nin Erdoğan'ın bile anlam veremediği Türkiye-Rusya-Çin açıklaması, ardından KKTC seçim sonuçlarını hazmedemeyen ama Erdoğan'dan destek alamayan çıkışı iktidar içerisindeki uyumsuzluğu açık seçik gösteriyor.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Yok, hiç öyle değil!
ORHAN YEGİN (Ankara) - İyi senaryo yazmışsınız ha!
NAMIK TAN (İstanbul) - Şimdi, sormamız lazım: Dış politikayı kim yönetiyor? Erdoğan mı, Bahçeli mi? Erdoğan yapıyorsa Bahçeli kime mesaj veriyor?
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Size veriyor, size!
SERKAN SARI (Balıkesir) - Siz partinize sahip çıksanıza ya!
NAMIK TAN (İstanbul) - Bahçeli yapıyorsa Erdoğan "Dünya lideriyim." diye kimi kandırmakta? Velhasıl, stratejik körlüğüyle Türkiye'yi Orta Doğu'da etkisiz bırakan Cumhur İttifakı bölge dışı aktörlerin siyasi mühendislik girişimlerinin pasif bir bileşeni hâline geldi.
ORHAN YEGİN (Ankara) - O istediğiniz fitneyi sokamayacaksınız!
NAMIK TAN (İstanbul) - Orta Doğu'yu kilometrelerce uzaktan birileri şekillendiriyor, Erdoğan Hükûmeti yanı başında hiçbir komşusuna yönelik tutarlı bir politika üretemiyor.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Allah'tan kork!
NAMIK TAN (İstanbul) - Yani Türkiye kendi bölgesinde bölge dışı aktörlerin riskli manevralarına açık hâle geliyor. Oysa Türkiye'nin çıkarları komşularıyla iletişim kanallarını açık tutan, gerilimleri azaltan, gelişmeleri öngörebilen, denge kurabilen bir diplomasiyle gözetilebilirdi. AKP bunun tam tersine, Türkiye'yi yalnızlaştıran ve etkisizleştiren bir hat izliyor. Nitekim, bu hatta bağlı kalındığı için geçtiğimiz yıl da dış politikada hiçbir yol katedemedik.
AKP Gazze'deki soykırımı engelleyebilme adına İsrail nezdinde hiçbir girişimde bulunamadı. Havadan insani yardım ulaştıracak bir uçağı dahi gönderemedi. Şimdilerde Trump'ın hatırına Gazze hassasiyetinizi de Hamas'ı savunma iradenizi de rafa kaldırdınız. Bugün Gazze'de kurulmak üzere olan askerî gücün içinde yer almaya uğraşıyorsunuz ama muhtemelen Netanyahu engeline takılacaksınız.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Alkış yaparsın artık!
YÜKSEL TAŞKIN (İzmir) - Kendinizi dev aynasında görüyorsunuz ama eleştirileri kaldıramıyorsunuz!
NAMIK TAN (İstanbul) - Tabanınızı tahkim etmek için İsrail Başbakanıyla sürekli ağız dalaşına girerek diplomatik ilişkileri neredeyse sıfıra indirmeniz bugün Gazze'de saha dışında kalmanıza neden oldu. Ayrıca şunu da merak ediyoruz: Bu askerî gücün mimarı Trump Gazzelileri vatanlarından kovmak ve bölgeyi tatil şeridi yapmak istemiyor mu? Bu askerî güce katılsa bile Türkiye bu girişimin İsrail'in Gazze'yi tamamen ilhak etmesini nasıl engelleyebilecek? Siz gerçekten Trump'ın Netanyahu'yla ilişkisini bozacağına ve Erdoğan'ın istekleri doğrultusunda Gazze'yi şekillendireceğine mi inanıyorsunuz?
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Öneriniz nedir Sayın Tan?
ORHAN YEGİN (Ankara) - Öneri yok!
NAMIK TAN (İstanbul) - Daha iki gün önce bizzat siz televizyonda İsrail'i Türkiye için tehdit olmaktan çıkartmaktan bahsettiniz. Asıl Suriye'nin kolunu kanadını kırarak onu İsrail için bir tehdit olmaktan çıkarmış olmayasınız.
Değerli arkadaşlar, Avrupa Birliğinin son Türkiye raporu ortada. Bu alanda da arpa boyu yol katedilememiş durumda. Kıbrıs konusunda ise Kıbrıs Türklerini çözümsüzlüğe ve dünyadan tecride mahkûm ederken şehit kanıyla sulanan toprakları kara para, silah ve uyuşturucu kaçakçılığı, kumar ve fuhuş faaliyetlerinin cenneti hâline getirdiniz. Kirli para işlerini rahat denetleyebilmek için Kıbrıs'ta çözümsüzlüğü destekliyor, ağzına "çözüm" lafı alanları vatan hainliğiyle suçluyorsunuz. Asıl hainlik, Kıbrıs toprağını ve Kıbrıs Türkünün itibarını kirletmek, KKTC'nin bu hâle gelmesine göz yummaktadır. İşi o kadar ileriye götürdünüz ki KKTC halkının millî iradesine de müdahale edip seçimlerde bir tarafı açıkça desteklediniz, hatta bunu yaparken kendinizi gülünç duruma düşürdünüz. Kıbrıs Türkü elbet buna sessiz kalmadı ve muhalif adayı cumhurbaşkanlığına ezici bir çoğunlukla taşıyarak size hak ettiğiniz cevabı verdi.
Sayın Bakan, sözlerime son verirken yapıcı olma amacı taşıyarak dile getirdiğim eleştirileri ve altını çizmeye vaktimin elvermediği diğer pek çok sorunu çözmeye odaklı bir siyaseti hayata geçirmenizi bir an önce diliyorum. Zira iç politika söylemlerine malzeme edilen bir dış politika çizgisinin başarıya ulaşma şansı sıfırdır.
Hepinize saygılar sunuyorum.