KOMİSYON KONUŞMASI

İSKENDER BAYHAN (İstanbul) - Teşekkür ediyorum, bütün hazırunu saygıyla selamlıyorum.

Çağımız emperyalist kapitalizmle sömürülen sınıflar ve ezilen halkların mücadele çağı, kurtuluş çağdır. Siz böyle bir çağda "Bölgede haritalar yeniden çizilecekse biz de payımıza düşeni alacağız." diyorsunuz. Bölgenin yeniden paylaşımından yani pastadan pay kapma peşinde koşuyorsunuz. Bu yaklaşımınızla siz bu çağı sömürülen ve ezilen halklardan yana okumuyorsunuz, onların çıkarını temel alan bir dış politika ne yazık ki uygulamıyorsunuz; böyle bir stratejiden de yoksunsunuz. Her türlü ekonomik, ticari rekabetin silahla, çatışma ve savaşla desteklenip sürdürülmedikçe sonuç vermeyeceği bir sürece girmiş durumdayız ama siz bu yokmuş gibi davranıyorsunuz. Ya serbest rekabetçi, demokratik bir nüfus paylaşım mücadelesi hayali kuruyorsunuz ya da gerçekleri böyle gizleyip yeni Osmanlıcı bir politika anlayışını halkımıza böyle pazarlamaya çalışıyorsunuz. Sunumunuzda sürekli "diyalog" "itidal" "barış" diyorsunuz. Savaşlar ve savaş tehditleri o kadar büyüyor ki siz sunumunuzda bunu üreten nedenlere, en bilinenlere bile değinmiyorsunuz. Ne çağımızı anlıyorsunuz ne de halkın çıkarlarını esas alan bir dış politikanız var. Çok kutupluluk, çok çelişkililik, belirsizlik, yaşanan krizler ve uzak olmayan yeni krizler üzerine sofistike cümlelerle, ömrünü doldurmuş, günümüz dünyasının ve yakın geleceği anlamaktan uzak dış politika faraziyeleriyle halkı oyalıyorsunuz. Savruk ve ABD emperyalizmine muhtaç olmaktan çıkamayan bir çizginiz var. ABD'nin 2022 Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi ortada; Çin baş düşman, Rusya da ikinci düşman. Trump, bütün dünyayı ABD emperyalizminin egemenliğinde bir sömürge ve sömürü zincirinin halkası hâline getirmek için çalışıyor, bunu açık açık söylüyor; siz böyle bir çağda ABD emperyalizmiyle stratejik ortak, Trump'la dost olduğunuzu söylüyorsunuz. Böyle bir dünyada Batı emperyalizmi ile NATO'yu, Trump ile ABD emperyalizmini, Netanyahu ile Trump'ı ayırarak, "Aralarında çelişkiler var." diyerek siyaset kurmayı büyük ustalık, diplomatik cambazlık sayıp yoksul işçi ve emekçi halkımıza Türkiye Yüzyılı hayalleri kurdurmaya çalışıyorsunuz. Trump'la, Barrack'la neyin barışını getireceksiniz? Bugüne kadar "Barış getireceğiz." dediği nereye barış getirmiş ABD emperyalizmi ve iş birlikçileri? Onlara karşı bir adım atmak istiyorsanız o zaman bir zamanlar "Libya'da ne işi var?" dediğiniz NATO zirvesini iptal edin, ev sahibi olmaktan vazgeçin, NATO'dan çıkın ve bütün iş birlikçi ezberleri bozmakla işe başlayın ama yapamazsınız. Size bunun nedenini geçen yılki bütçe görüşmesinde bir Bektaşi fıkrasıyla anlatmıştım. Son BM kongresinden sonra geldiğiniz yeni durum şöyle: Önce ABD atına binip Osmanlı kılıcı salladınız, sonra attan düştünüz, "Çelişkilerden yararlanıyoruz." deyip kılıç sallamaya çabaladınız. Şimdi ata yeniden binmeye çalışıyorsunuz, bir eliniz eyerde, bir eliniz yelede, ayağınız üzengide yürümeye uğraşıyorsunuz. Peki, bu dış politikanız Türkiye'de kimlere, ne kazandırdı? Birçok ülkeyle dış ticaret hacminizin yirmi beş yıldır ne kadar büyüdüğünden rakamlar vererek söz ediyorsunuz. O ülkelerle ilişkilerinizin gelişmiş, dış ticaret hacminizin büyümüş olmasının bu halka ne faydası var, tek cümleyle izah etmiyorsunuz. Halkın bütün o yıllar boyunca ekmeği küçüldü, daha da yoksullaştı ama "Biz çok büyük yerli ve millî dış politika izledik." diyorsunuz. Sadece Bakanlığınızda çalışan emekçilerin çalışma ve yaşam koşullarına baksanız, sadece son bir yıldaki geriye gidişi görseniz aslında nasıl bir asimetri olduğunu görürsünüz. İşçilerin, emekçilerin, halkın gerçekleri ve çıkarları ile dış politikanızın gerçekleri ve büyüttüğünüz burjuvazinin çıkarları karşı karşıya duruyor Sayın Bakan. Uçaklarınıza binenlere kazandırıyorsunuz, bu çok açık ve bunu da yer yer söylüyorsunuz, söylemekten çekinmiyorsunuz. Başta Suriye olmak üzere, bölgede ve uluslararası ilişkilerde yeni bir sayfa açmadıkça emperyalizmin stratejik ortağı, bir avuç işbirlikçi büyük burjuvanın kasa doldurucusu olmaktan çıkamazsınız, pazar ve nüfus mücadelesinden pay kapmayı esas alarak antiemperyalist, demokratik ve barışçıl bir dış politika izleyemezsiniz, sömürgecilerin ve sömürücülerin boyunduruğundan kurtulamazsınız; tam tersine, onu güçlendirir, onun esiri olursunuz, halkınızın, halkların yoksulluğunu ve acısını büyütürsünüz. Ne yazık ki bugün yerlilik, millîlik, Türkiye Yüzyılı propagandası eşliğinde olanlar budur.

Sayın Bakan, isterseniz işe, bunları sıfırdan, yeniden değiştirerek başlayın. Gerçekten inanmak istiyoruz, gerçekten Türkiye'nin antiemperyalist, demokratik, barışçıl bir çizgide bölge siyaseti izlemesini istiyoruz.