KOMİSYON KONUŞMASI

AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, Komisyonumuzun değerli üyeleri, Sayın Bakan, Değerli Komutan, kamu kurum ve kuruluşlarımızın değerli temsilcileri, değerli basın mensupları ve de İçişleri Bakanlığının 2015 yılı bütçesi üzerinde kişisel görüşlerimi sizlerle paylaşmak üzere söz aldım. Bu vesileyle hepinize saygılar sunuyorum.

Konuşmama başlamadan önce bir teşekkürümü sunmak istiyorum. Ben yedi yıl bu Plan ve Bütçe Komisyonunda görev yaptım. İlk defa Jandarma Genel Komutanı, millî iradenin karşısında gelip bütçeyi takip ediyor, bu nedenden dolayı Jandarma Genel Komutanına teşekkür ediyorum.

Sözlerime Bakanlığın ve Bakanlığa bağlı kurumların bütçe ödeneklerine ilişkin bazı hususlarla başlamak istiyorum.

2015 yılı için İçişleri Bakanlığına yaklaşık 3,9 milyar Türk lirası ödenek tahsis edilmiş; bir önceki yıl 3,6 milyar Türk Lirası olan ödeneğe göre yüzde 8,5 gibi bir artış söz konusudur. Bütçenin yüzde 20'si mal ve hizmet alımına yöneliktir.

Emniyet Genel Müdürlüğü bütçesi ise 2015 yılı için 17,6 milyar Türk lira olarak öngörülmüş, 16,5 milyar Türk lirası olan 2014 yılına göre yüzde 7'lik bir artış yapılmıştır. Genel Müdürlüğün bütçesinde ciddi bir artış olmamakla ve yüzde 75'i personel giderlerine yönelik olmakla birlikte, 1,6 milyarın mal ve hizmet alımı için ayrıldığı görülmektedir.

Silahlı kuvvetlerle ilgili görevleri, eğitim ve öğrenim bakımından Genelkurmay Başkanlığına; emniyet ve asayiş işleriyle diğer görev ve hizmetlerin ifası yönünden İçişleri Bakanlığına bağlı olan Jandarma Genel Komutanlığının bütçesi 2015 yılı için 6,5 milyar olarak öngörülmüş, 2014 yılına göre yüzde 6,5'luk bir artış yapılmıştır. Bütçenin yarısından fazlası personele yönelik iken 1,8 milyarı ise mal ve hizmet alım giderlerine yöneliktir.

Bu kurumlar için Sayıştay tarafından düzenlenen kamu idare raporlarına baktığımda özellikle Emniyet Genel Müdürlüğüyle tespitler düşündürücü gelmiştir. Bu çerçevede, Sayın Bakana Emniyet Genel Müdürlüğünün 2013 yılı işlemlerine ilişkin Sayıştay denetim raporuna eğilmesini tavsiye ediyorum.

Bakınız, bu rapordaki tespitlerinden bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum: Emniyet Genel Müdürlüğü merkez ve taşra teşkilatında görevli personele 3201 sayılı Kanun'a istinaden yapılan bazı taltif ödemelerinin kanundaki amaca aykırı olarak gerçekleştiği, kurumun faaliyetleri kapsamına giren veya personelin görev tanımında bulunan işlerin taltif konusu edildiği ve bu şekilde, Emniyet Genel Müdürlüğü personeline sık sık ödeme yapılarak taltifin rutin uygulama hâline getirildiği görülmüştür.

Emniyet Genel Müdürlüğünde görevli emniyet hizmetleri sınıfı kadrolarında bulunanlara 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 28'inci maddesinin (A) fıkrası uyarınca yürürlüğe konulan özel harekât ve operasyon tazminatına ilişkin esaslar çerçevesinde verilen operasyon tazminatı ödemesinin, ilgili mevzuatta belirtilen şartları taşıyan personel yerine bütün personeli kapsayacak şekilde ve her ay mutat olarak yapıldığı görülmüştür.

Emniyet Genel Müdürlüğü bölge trafik denetleme şube müdürlükleri ile bölge trafik istasyon amirliklerinde görevli personele fiilî olarak gezici görev yapmadığı günler için seyyar görev tazminatı ödemesinde bulunulmuştur.

Mevzuata ve kamu mali yönetim anlayışına aykırı bir şekilde yapılan bu işlemlerin ortak noktası polislere fazladan ödeme yapılmasıdır. Burada fazla ödeme yapılmasının sebebi hukuksuzluk yapmaktan ziyade, maaşlardaki yetersizliği bir şekilde farklı yollar kullanılarak giderilmek istenmesidir. Tıpkı kamu kurumlarında maaş artışı yapılamayınca, "fazla mesai" adı altında memura yıllarca mesaiye gerek olmadığı hâlde, yıllarca para ödemenin mantığı neyse, bahsettiğim tespitlerdeki mantık da budur. Tabii ki yanlış ve hukuksuz olan bu uygulamalar, savunulamayacak ancak bunlar aracılığıyla da sorunun kaynağının anlaşılması gerekmektedir.

Maalesef, polisimiz son dönemlerde orantısız güç kullanmakla, vatandaşlara şiddet uygulamakla, aşırı ve katı tedbirler, tahammülsüz ve sert davranışlarla ön plana çıkmaktadır. Ülkemizde polisimiz genellikle insan haklarına aykırı uygulama ve eylemler ile insan hayatına mal olan fiillerle gündeme gelmekte, kamu düzenini sağlamakla yükümlü güvenlik güçleri hakkında, maalesef, haklı, olumsuz bir algı oluşmaktadır. Evet, polisin sert müdahalesi, polisin orantısız güç kullanımı vardır, ancak bu durum sadece bir sonuçtur. Ülkede yıllara dayalı egemen olan zihniyetin yarattığı bir sonuçtur. Oysa sonuçlarla değil, asıl sebeplerle ilgilenmek gerekir ki bu sonuçları ortadan kaldırabilelim.

Çağdaş bir demokrasi açısından kabul edilemez bu durumun bir an önce değişmesi gerektiği açıktır. Peki, ama nasıl? Yani polisi bu noktaya getiren, yani olayları bu hâle getiren nedir diye sorduğumuzda karşımıza, yıllara dayanan yönetim zihniyeti ile bu zihniyetin polislere sirayet etmiş olması ve de polisin çalışma koşulları, özlük hakları çıkmaktadır.

Bu çerçevede, başta polislerin yetiştiği zihniyet, diğer taraftan malî ve sosyal haklarının yetersizliği, yaşamakta oldukları ekonomik, sosyal ve psikolojik sıkıntılar, demokratik taleplere pek de tahammülü olmayan bir yönetim anlayışıyla birleşmektedir.

Polisimizin sicilini ve profilini karartan bir çok uygulama kişisel bir tercih veya davranış değil, sistemin yarattığı doğal olumsuz sonuçlardır. Maalesef, polis, bugün bir nevi günah keçisi, antidemokratik zihniyetin çaresiz memurları konumuna getirilmiştir. Madalyonun bir yüzünde sert, orantısız güç kullanımıyla anılan polisler yer aldığı kadar, diğer yüzünde bu güç kullanım emrini veren ve aynı zamanda makul bir yaşam standardını bu polislerden esirgeyen bir sistem bulunmaktadır. Tabii ki bu iki unsur da kabul edilemez.

Günümüzde polislerimiz uzun mesai saatleriyle yetersiz özlük hakları, sosyal haklar ve kendilerinden esirgenen olanaklarla büyük bir özveriyle çalışmaktadır.

Polislere, görevin gerekleri, risk durumu, personel sayısı ve benzeri ölçütler göz önüne alınarak, valiliklerin onayıyla farklı çalışma sistemleri uygulanmaktadır. Ancak polisler personel sayısındaki eksikliğin sonucunda haftada altmış saat çalışabilmektedir.

Yine, defalarca Hükûmet yetkililerince açıklanmasına rağmen polislerin özlük haklarına yönelik herhangi bir ilerleme sağlanamamış, emeklilikte önem arz eden 3600 ek gösterge talebi de karşılanamamıştır.

Ayrıca, özellikle büyükşehirlerde lojman imkânı olmayan, emeklilik koşulları son derece yetersiz, Avrupa'daki uygulamaların aksine sendika kurması yasaklanmış, çalışma hayatında pek çok hakaret ve mobbing uygulamasına maruz kalan, çareyi intiharlarda bulan polislerin içinde bulundukları bu koşulların düzeltilmesi hem insani hem de demokratik bir gerekliliktir.

Bu çerçevede, polislerimizin içinde bulunduğu çalışma koşullarının gözden geçirilerek, gerek özlük haklarının gerekse de çalışma koşullarının evrensel ve insani standartlara getirilmesi ile tazminatların kesilmesi sonucu emeklilikte yaşanan maaş kaybının telafi edilmesi her anlamda büyük önem arz etmektedir.

İşte tüm bunlar sağlanırken polisimizin aslında pek çoğumuzun ihtiyaç duyduğu zihniyet değişimi sağlanarak, polise demokratik, çoğulcu bir bakış açısıyla olaylara bakma ve yönetme kabiliyeti kazandırılarak mevcut sorunlar aşılabilecektir. Bunlar yapılmadığı sürece bugüne kadar yaşadığımız acı ve istenmeyen olaylar tekrarlanıp duracak, Türkiye demokrasisi daha da yara alacaktır.

Sözlerime son verirken, Cumhuriyet Halk Partisinin hep savunduğu üzere, çağdaş demokrasi gereği ülkemizde yerel yönetimlerin güçlendirilmesi zaruretine bir kez daha işaret etmek istiyorum. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi sonucunda hizmetler yerinden verilmek suretiyle hizmette maliyet düşecek, kalite ve hız artacak, vatandaşlarımızın irade ve önerileri yönetime çok daha yansıyabilecektir. Günümüz demokrasi anlayışının bir parçası olan güçlü yerel yönetimler, hem bireysel özgürlüğü hem de yaşam kalitesini artırmakta olup çağdaş dünyanın tercihi ve uygulamaları da bu yöndedir. Türkiye gibi büyük bir ülkede yıllardır uygulanagelmiş katı merkeziyetçi bir zihniyetin ülkeye yetersiz kaldığı gerçeğinden hareketle yerel yönetimleri güçlü kılmak başlıca önceliklerimizden olmalıdır.

Bu düşünce ve duygularla İçişleri Bakanlığımızın 2015 yılı bütçesinin hayırlı uğurlu olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.