| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 20 .11.2025 |
MUSTAFA ERDEM (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Bakan, değerli bürokratlar, basın emekçilerimiz; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, 2026 yılı için sunulan Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinin geçmiş yılların bütçelerinde olduğu gibi eğitimin gerçek ihtiyaçlarını karşılamaktan çok uzak olduğunu söylemek zorundayım. Millî Eğitim Bakanlığı 2026 yılı bütçesi 1 trilyon 944 milyar lira, yükseköğretim de dâhil edildiğinde bu rakam 2 trilyon 896 milyar lira. Dünya Bankası verilerine göre Avrupa ülkelerinde kamunun eğitim harcamalarının millî gelire oranı yıllar içinde yüzde 4,5-5 bandında seyrederken Türkiye'de bu oran yüzde 4'ten 3-3,5 seviyesine düşmüş. Millî Eğitim Bakanlığının bütçe içindeki payı 2016 yılında yüzde 13,4 iken 2026'da yüzde 10,3'e gerilemiş. Şimdi, gelelim eğitime aslan payı ayırıyoruz masalına; Millî Eğitim, toplam ödeneğin yaklaşık yüzde 74'ünü personel harcamalarına ayırmış, yüzde 9 sosyal güvenlik destek primini de eklediğimizde personel giderleri yüzde 83'e ulaşmakta; yani Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinin büyüklüğü, ülkede eğitime ve yatırıma verilen önemi değil, personel sayısının gerektirdiği bir bütçe olduğunu ortaya koymakta. AKP'li arkadaşlar çok seviyor 2002 kıyaslamasını, biz de kıyaslayalım: Bakın arkadaşlar, 2002'de yatırıma ayrılan pay yüzde 17,8 iken 2026 itibarıyla bu oran tam yarıya düşmüş; 8,25.
Şimdi, Sayın Bakan, size sormak istiyorum: Bugün, 15 milyon 366 bin 143 öğrenci, 1 milyon 900 bin 671 öğretmen ve 59.336 okulun ihtiyaçlarını bu bütçeyle karşılamak mümkün müdür? Bakın, yemek ihtiyacı olan 14 milyon 275 bin 309 öğrenciye bir yıllık öğle yemeği verilse maliyeti 235 milyar, açık öğretimi de dâhil ederseniz 252 milyar. Oysa biz, 2026 bütçesinden 2 trilyon 741 milyar lira faiz ödemesi yapıyoruz. Kamu özel iş birliğiyle yapılan köprü ve otoyollara yapılan ödeme 101,3 milyar lira ama öğrenciye bir öğün yemek yük oluyor. Tüm öğrencilere, bir öğün sağlıklı, ücretsiz yemek ve temiz su sağlayamayan bir AKP iktidarı ve Millî Eğitim Bakanı var ortada değerli arkadaşlar. İşte, tasarruf, öğrencilerden ve eğitim emekçilerinden yapılmakta. Yine, yeni okul ve derslik yapımı son derece kısıtlı. Bilimsel, teknolojik altyapıya yönelik kaynaklar yetersiz; okullarda temizlik malzemesi yok, temizlik görevlisi yok, güvenlik yok, sabun yok yok sabun, velilerin sırtına binmiş durumda tüm bu masraflar. Veliler okullara bağış yapmaktan, tuvalet kâğıdı, temizlik malzemesi taşımaktan yoruldu. Kaynaklar yandaş müteahhitlere, şatafata, israfa ama çocukların, eğitim emekçilerinin ve bilimin hizmetine sunulmuyor.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'de kamusal eğitim kaynakları azaltılırken dini ağırlıklı eğitim kurumları; vakıflar, dernekler ve tarikatlarla yapılan protokoller üzerinden ayrıcalıklı bir konuma taşınmaya devam ediyor. 2020'den bu yana, Din Öğretimi Genel Müdürlüğünün bütçesinde yaşanan artış planlı bir tercih olmaktan öteye geçmiş, eğitim politikasının merkezine yerleşmiştir. Bakın, 2020'de 10,1 milyar, 2024'te 82,6 milyar, 2025'in yalnızca ilk dokuz ayında 53 milyar TL ek artış yapılmış, yıl sonu bütçesinin 90 milyar TL'yi aşması beklenmekte. Bakanlık bütçesindeki kaynak dağılımı genel eğitimin değil din ağırlığı eğitimin güçlendirilmesini hedeflemektedir. Kamusal kaynaklar çocukların eşit ve nitelikli eğitim hakkı için değil...
ORHAN YEGİN (Ankara) - Sizin dinle derdiniz ne?
MUSTAFA ERDEM (Antalya) - Bakanım ne oldu? Derdimiz yok, açıklama yapıyoruz. Kamusal kaynaklar, çocukların eşit nitelikli eğitim hakkı için değil...
ORHAN YEGİN (Ankara) - Dinle diyanetle derdiniz ne?
MUSTAFA ERDEM (Antalya) - Tarikatla derdimiz var, diyanetten geçiyorsunuz ya! Tarikat ve vakıfların örgütlenme kapasitesini büyütmek için kullanılıyor.
SEVDA KARACA DEMİR (Gaziantep) -
Sonra kandırıldık diyeceksiniz!
MUSTAFA ERDEM (Antalya) -
Bu düzen Anayasa’nın laik, bilimsel eğitim ilkesine açıkça aykırıdır.
Yine imam-hatiplere öğrenci talebi azalırken ayrılan kaynaklar artmakta. Okul başına öğrenci lise genelinde 515, imam-hatip liselerinde 281; derslik başına öğrenci lise genelinde 27,8, imam-hatip liselerinde 12,8'dir. Burslarda, pansiyon sayısında öğrenci başına düşen öğretmen sayısında durum paralel.
Sayın Bakan, devletin görevi belli okul türlerine ayrıcalık tanımak değil, tüm çocuklara eşit, nitelikli, bilimsel bir eğitim sunmaktır. Sayın Bakan, tüm bu ayrıcalıklarla birlikte diyorsunuz ki: "İmam-hatipler marka değerimizdir." Peki, size soruyorum: Milyonlarca veliden imam-hatipleri tercih etmelerini beklerken ve hatta zorunlu bırakırken kendiniz niye çocuğunuzu özel okula gönderiyorsunuz? Sizin yönettiğiniz Bakanlığın devlet okulları yetersiz mi? Sınıflar kalabalık mı? Temiz değil mi? Güvenlik, spor salonları ve laboratuvar yok mu Sayın Bakan? Çünkü AKP iktidarı döneminde eğitim piyasalaştırılmıştır, parası olanın kalite eğitim aldığı bir eğitim düzeni kurulmuştur. 4+4+4 öncesi 4.664 olan özel öğretim kurumu sayısı 14.700'e yükselmiş, artış oranı yüzde 207, öğrenci sayısı ise yüzde 215 oranında artmıştır. Burada da fahiş fiyat politikası var ama siz buna bir düzenleme getireceğimize "600 binin altında birçok okul var, oraya gönderin, illa 1-1,5 milyonluk okula mı göndereceksin?" diyorsunuz. Eğitimi iyice ticarete döktünüz Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, bu bütçede personele ayrılan pay yüzde 83'leri bulsa da bu öğretmenlerin ücretlerine bir iyileştirme olarak yansımamakta. Bugün öğretmenler 93 bin lirayı bulan yoksulluk sınırının altında ücrete mahkûm edilmektedir. Tüm öğretmenlere insan onuruna yakışır ücretle, sağlıklı, güvenli çalışma koşulları sağlanmalıdır. Eğitime hazırlık ödeneği, tüm eğitim ve bilim emekçilerine, en az bir maaş tutarında, dönem başlarında olmak üzere, yılda 2 kez ödenmelidir.
Sayın Bakan, atanamayan öğretmen krizi her geçen gün derinleşiyor. Öğretmen atamaları yetersiz kaldı, KPSS mağduru öğretmenlerin sesini duymuyorsunuz, 500 bin mağdur var, kapıları yüzlerine kapatıyorsunuz. Diğer taraftan, ücretli öğretmenlik uygulaması yaygınlaştırılarak öğretmenleri güvensizliğe mahkûm ediyorsunuz. Yazın işten çıkarılıyorlar, sigortaları kesiliyor, garsonluk yapıyorlar, inşaatta çalışıyorlar. Öğretmenlerin tümü kadrolu olmalı ve özlük hakları verilmelidir.
Şimdi bir de "Millî Eğitim Akademisi" diye bir uygulama getirdiniz. KPSS sistemi sona erdi, yerine Akademi Giriş Sınavı getirdiniz. Öğretmeler sınav sonuçlarına göre akademiye kabul edilecek. Öğretmenler on dört ay bir eğitim alacak ve başarılı görülürlerse atanacak. KPSS'de, mülakatlarda bile onlarca şaibe varken öğretmenlik mezunu birinin başarısına kim karar verecek Sayın Bakan? Bu sistem atama sorunlarını daha da büyüteceği gibi, ideolojik kadrolaşmanın da önünü açacaktır; belki de zaten istediğiniz de bu.
Değerli milletvekilleri, bu yıl LGS'ye 964 bin öğrencimiz katıldı, bir sene boyunca emek verdiler, hayal kurdular; aileler dişinden tırnağından artırdı, dershanelere gönderdi çocuklarını. Bu iktidar döneminde her şey şaibeli olduğu gibi, şaibe ortaokul öğrencilerinin sınavına kadar indi. Bu sene LGS sınav sorularının sızdırıldığına dair iddialar var, sınav anında kitapçıklar paylaşıldı. Geçtiğimiz yıl 352 öğrenci tam puan almıştı ama tüm uzmanların "Son beş yılın en zor sınavı." dediği bu sınavda 719 öğrenci tüm soruları doğru yanıtlayarak 500 tam puan aldı. Bir de ilk yüzde 5'lik-10'luk dilimi var daha bunun, bu son sekiz yılın rekoru. "Soruşturma başlatıyoruz." dediniz, sonuç ne Sayın Bakanım? Bu çocukların emeklerini ve umutlarını kim çaldı?
Siz "LGS zorunlu bir sınav değil, biz öğrenciyi Adrese Dayalı Kayıt Sistemi'ne göre de yerleştiriyoruz." diyorsunuz. Bu Adrese Dayalı Sistem'le yerleştirilen öğrenciler, istekleri dışı imam-hatiplere yerleştiriliyor. Anadolu lisesi, fen lisesi sayısına bakın, imam-hatip sayısına bakın; öğrenciler YGS'ye keyfîne girmiyor, imam-hatibe gitmek zorunda olanlar okulu bırakıyor ya da özel okullara yönlenmek zorunda kalıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Erdem, bir dakika veriyorum.
Buyurun.
MUSTAFA ERDEM (Antalya) - Sayın Bakan, Türkiye'nin birçok yerinde olduğu gibi, Antalya'da da okul ihtiyacı var. Antalya'nın göbeği Yenigün Mahallesi'nde, Kızıltoprak Mahallesi'nde ortaokul yok; okul yeri var, okul yapılmıyor. Yine, Kepez'de, Muratpaşa'da okul ihtiyacı var. Buralarla ilgili ihtiyaçlara destek olursanız seviniriz.
Yine, Kaş bölgesinde veliler servis bulamadığı için büyük mağduriyet yaşıyor. Kaş'ın birçok beldesinde sorun var. Gömbe'de taşımalı eğitim için 2 kilometre zorunluluğu konmuş. Veli diyor ki: "Benim evim 1,7 kilometre olduğu için evin önünde geçen servis çocuğu almıyor." Servise binen ilk ve ortaokul çocukları saat uyuşmazlığından dolayı birbirlerini bekletiyor. Bu sorunlara da bir çözüm bulursanız seviniriz diyor, teşekkür ediyorum.