KOMİSYON KONUŞMASI

SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - Teşekkür ediyorum.

Bana diyorsunuz ki çok sinirlisin, çok sinirli konuşuyorsun, arkadaşlar, bu ülkede bir senede 82 çocuk öldü, bu çocukların 14'ü MESEM'liydi. MESEM geldiğinden beri 16 çocuk öldü. Bu ne demek biliyor musunuz? Bu ülkede her hafta çalışırken 2 çocuk ölüyor demek. Ve, bu MESEM'i kim savunuyor? Gerçekten ben bunu çok merak ediyorum, baktım, araştırdım, kim savunuyor biliyor musunuz? Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu savunuyor, Müslüman işadamları derneği, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, bir de buradaki vekiller savunuyor ya. Hadi bana inanmıyorsunuz, benim söylediklerimi dinlemiyorsunuz, bir MESEM'li çocuğun bir mektubundan kısa bir kesit okuyacağım size. Hani övüp duruyorsunuz ya mesleki eğitim falan diye... "Sabah 05.00'te gün doğmadan uyanıyorum, ev buz gibi, otobüse biniyorum, iki saat sürüyor, iniyorum patron tepemde. Ben siber güvenlik ve yazılım okuyorum ama yaptığım şey kablo taşımak ve inşaatlarda çalışmak. Elimdeki elektrik 220 volt, hata lüksüm yok. Saat 13.00, yemek zaten yok, çantamdaki poğaçayı çıkarıp yiyorum. 'Arkadaşım bugün de maaş yatmadı.' diyor, gülüyoruz. Saat 22.00 oluyor, mesai anca bitiyor. Ben daha 17 yaşındayım ama içimde 40 yaşında birinin yorgunluğu var. Siz bu mektubu okurken ben bir günümü daha 200 TL'ye satmış olacağım." Bak, bana kızıyorsunuz, hadi bu çocuğa da kızın ya, 17 yaşında, öve öve bitiremediğiniz, MESEM'lerden bir çocuğun mektubu. Meslek eğitimi diyorsunuz ya siz, bu çocuklar gidip orada yazılım falan mı öğreniyor sanıyorsunuz? Öyle bir şey olmuyor ya. Hiçbir kafeye, restorana falan gidiyor musunuz siz? Gerçekten merak ediyorum. 15 yaşında çocuklar ya, on beş saat ayakta çay, kahve taşıyorlar. Neyin mesleği, neyin eğitimi? Ve, bunları savunanları size saydım: Türkiye iş adamları derneği, işveren sendikaları konfederasyonları, Odalar, Borsalar Birliği; bunları ne kadar çok dinliyorsunuz ya siz. Hadi mesela birilerini dinlemeye bu kadar meraklısınız, biraz da buradaki vekilleri bir dinlesenize. Sabahtan beri burada oturuyorum. Her söz alan vekil, ben Türkiye İşçi Partisi vekiliyim, CHP sıraları, DEM PARTİ sıraları, İYİ Parti sıraları, YENİ YOL sıraları, bağımsız vekiller, EMEP partisi, yatıp kalkıp herkes size bu komisyonda ne söylüyor? "Bu çocukların okullarda bir öğün yemeğe ihtiyacı var." diyor ya. Sunum dosyası yerine, maşallah, kitap yazmışsınız, iddianameler gibi herhâlde ne kadar uzarsa içi o kadar boşalıyor.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Bu konuda haklı.

SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - O sunum dosyasında şöyle diyorsunuz: "İnsanı hangi ilke ve değerler doğrultusunda yetiştirmek istediğimizi konuşuyoruz. Bizim derdimiz millî, manevi değerlerimizi içselleştirmiş nesiller." Ben de bizim derdimizi söyleyeyim mi? Her şeyden önce bu nesillerin doyması doyması. En az sizin çocuklarınız kadar her sabah bir yumurta yemesi, et yemesi, süt içmesi, mandalina yemesi ya, bak, geçiyorum artık eti, sütü, tavuğu, mandalina yemesi ve buradaki bu kadar vekilin söylediğinin altında bir şey var. Yine, yalan söylerseniz de 2002'den beri ben bu Komisyonda aynı şeyi konuşuyorum, bu çocuklara okullarda, devlet okullarında bir öğün ücretsiz yemek verin diyorum ya, bir bildiğim var. Daha dün gittim, yine, yalan söylersiniz bana diye, dün gittim bir lisenin bahçesine, bir çocuğun kahvaltısını gözümle gördüm, dün akşamdan kalan pilavı, salatanın suyuyla karıştırmış kahvaltı ediyor. Bu çocuk şanslı ha, şanslı bu çocuk, elinde kahvaltısı var en azından çünkü. Kantinlerine gittim, böyle kâğıt gibi incecik bir dilim kaşar içinde bir tost 100 lira. İki sene önce bu Komisyonda konuşmuşum, bir şişe su 5 lira oldu diye, şu an bir şişe su 15 lira, 15 lira ve siz bu çocuklara bunu vermiyorsunuz ya, vermiyorsunuz. Haberlerde gördüm, bir özel okulun şartlarını, kahvaltı, öğlen yemeği dâhil 2 öğün yemek, açık, kapalı spor salonu, güvenlikler, temizlik görevlileri, piyanolar, bale dersleri, hepsi var. Allah bağışlasın, sizin kızınız bu okula gidiyormuş, hiç gözüm yok ama iki çift sözüm var: Neden diğer çocuklar bu kadar şanslı olamıyor ya bu ülkede, neden? Neden yoksul çocukları 3 poğaçayla, o da bulabilirlerse, günü geçirmek zorunda kalıyor? Para mı yok? Bu nasıl güçlü devlet, bu nasıl büyük devlet ya? O sizin bütçenizin...

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Evet.

SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - Bitiriyorum Sayın Başkan otuz saniye içinde, çok bölündü çünkü.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Bitti, sürenizi verdim Sayın Kadıgil.

SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - Elinizdeki bütçenin sadece yüzde 1,5'iyle bütün çocuklara bütün devlet okullarında ücretsiz bir öğün yemek verebilirsiniz.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Teşekkür ediyorum.

SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - Ama yapmıyorsunuz.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Kadıgil, anlaşıldı mesele.

SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - Bu yüzden de bu ülkede özel okul sayıları yüzde 200 artmış durumda, devlet okulları yerinde sayıyor.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Süre bitti. Teşekkür ediyorum.

Sayın Gürer, buyurun lütfen.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Teşekkür ederiz Sayın Başkan.

SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - Hayır, bir saniye Sayın Gürer, Fethi Abi, özür diliyorum.

Sayın Başkan, durduk yere böldünüz beni ve otuz saniye borcunuz var bana, üzgünüm.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Kadıgil, konuşmanızı yaptınız, size süre verdim, sonra da size nezaketle davrandım.

SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - Sayın Başkan, üç buçukta durdurdunuz.