| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 20 .11.2025 |
KAYIHAN PALA (Bursa) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Rektör atamaları yetkinlik gözetilmeksizin gerçekleşiyor Sayın Bakan, siz de farkındasınız; hatta bugün artık birçok rektörün profesör olması bile tartışılıyor. Çok sayıda örnek var, biri de sizsiniz Sayın Bakan; biliyorsunuz, profesörlüğe atanmanız "kişiye özel bir uygulama" diye hukuk profesörü Kemal Gözler tarafından yazılmış bir makale bile var.
Şimdi, siz konuşmanızda akademik kadro sayısının hızla arttığından söz ettiniz ama nitelik konusuna hiç değinmediniz. Birkaç şeyi söyleyeyim: AKP iktidarı döneminde akademik kadrolar için dil barajı aşağı çekildi, doktora sonrası doçentliğe başvuru süresi kaldırıldı ve doçentlik sınavlarında kolokyum kaldırıldı. Bunların sonuçları gerçekten uzun yıllar boyunca çok olumsuz bir şekilde yükseköğretime yansıyacak. Dosya üzerinden yapılan birçok atamanın sorunlu olduğu her geçen gün görünüyor, çok sayıda doçent oldu ama maalesef çok sayıda bilim insanının varlığından söz etmemiz mümkün değil. Niye böyle düşündüğümü birazdan size bir kanıtla da aktaracağım. Profesörlük atama dosyalarında yasada olmasına rağmen aynı uzmanlık alanında jüri üyesi görevlendirme zorunluluğu görmezden gelindi. Örneğin, Uludağ Üniversitesi, YÖK'e yapılan başvurularda YÖK burada sessiz kalmayı tercih etti; rektörlerin yasa tanımayan tutumlarına herhangi bir yaptırım uygulanmadı. Bu arada, akademik yükseltmelerde karşımıza çıkan yayın yapılan dergilerle ilgili çok sayıda sorun dile getirilmiş olmasına rağmen burada da herhangi bir işlem yapılmadığını üzülerek görüyoruz. Bu arada ne oldu peki bu kadar "vasıfsız" diyebileceğimiz çok sayıda doçentin ve profesörün akademik kadrolara atanması sonucunda? Söyleyeyim birkaç örnek: Örneğin hemen her öğrencinin okumak istediği, hemen her öğretim üyesinin de çalışmak istediği Boğaziçi Üniversitesindeki duruma bakın; size iki tane rakam: Times Higher Education'ın 2014 sıralamasında Boğaziçi Üniversitesi dünyada 199'uncu sıradaydı, 2025'te 600 ile 800 arasına geriledi. Gelelim URAP'a siz de kullanıyorsunuz, URAP sıralamasında; bakın, Boğaziçi Üniversitesi 2015 yılında dünyada 575'inci sırada. Peki, 2025'te kaçıncı sırada Sayın Bakan? 1.371'inci sırada, 796 sıra gerilemiş durumda. Bu korkunç bir utançtır! Türkiye'nin gözdesi, herkesin gıptayla baktığı Boğaziçi Üniversitesinin getirildiği durum gerçekten kabul edilemez. Uludağ Üniversitesine geleyim: URAP'ta 2012 yılında 946'ncı sıradaydı, 2025'te 1.437; benim üniversitem, 491 sıra geriledi. Şimdi, siz bu gerilemeler ortadayken...
Bilmiyorum beni dinliyor musunuz, yoksa konuştuklarımız boşa mı gidiyor bilmiyorum Sayın Bakan ama özellikle dinlemenizi ve yanıt vermenizi çok isterim.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI YUSUF TEKİN - Dinliyorum.
KAYIHAN PALA (Bursa) - Çünkü üniversitelerin gerilemesi yalnızca o üniversitedeki öğretim üyelerinin sorunu değil, bu ülkenin geleceği tartışılırken eğer bilimsel sıralamalarda üniversiteler herhangi bir noktada 1 sıra bile geriliyorsa bunun masaya yatırılması lazım. Çağdaş ülkelerde bir üniversite dünya sıralamasında bırakın böyle yüzlerce basamak geriye düşmesini, 1-2 sıra geriye düşse büyük bir tartışma çıkar. Oysa ne YÖK -Sayın YÖK Başkanı da burada- ne siz Sayın Bakan bu konuyu ciddi bir şekilde gündeme getirip bunun kök nedenlerini ortaya koyup çözmek için bir çaba içerisindesiniz maalesef.
Geldiğimiz ortama bakın, üniversitedeki öğrenciler büyük bir umutsuzluk ve büyük bir, geleceğe kaygıyla bakma durumunda, üniversitedeki öğretim üyeleri de hem kendilerini çok mutsuz hissediyorlar hem de artık çok geriye düşen özlük hakları nedeniyle ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar.
Bu arada, söz edildi; yine, son zamanlarda Ankara başta olmak üzere üniversitelerde şiddet eylemleri baş gösteriyor. Burada hem Sayın Bakan, sizin hem Sayın YÖK Başkanı, sizin mutlaka devreye girmeniz lazım. Üniversitede kaynağı ne olursa olsun, kim olursa olsun şiddetin ortaya çıkmasını önleyecek önlemlerin mutlaka alınması gerekir.
Bu arada, Sayın YÖK Başkanının verdiği yanıtta 34 sahte belgeyle tıp fakültelerine yatay geçişin gerçekleştiğini öğrenmiş oluyoruz. Bakın, 34 diyorum -ki bunlar saptananlar- 1 kişinin bile sahte belgeyle bir yatay geçiş yapılması ya da 1 kişinin bile kendisine sahte bir diploma verilmesi hem YÖK'ün hem Millî Eğitim Bakanlığının utancıdır. Bu utancı ortadan kaldırmak için neler yapmaya çalıştığınızı eylem planlarıyla birlikte lütfen paylaşın. Kimsenin sahte belgeyle bir başkasının hakkını alması kabul edilemez.
Teşekkür ediyorum.