| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 21 .11.2025 |
SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan, hoş geldiniz.
Dün gece uyumuşum, erken yatmışım. Saat bir buçuk sularında 3 kere kuzenim aramış, duymamışım, sabah duydum. Sabah uyandığımda da babamın kuzenini kaybettiğimizi öğrendim. 19 Kasım saat 22.00'de bir devlet hastanesine başvurmuş, serum takıp evine yollamışlar. İsmini vermeyeceğim çünkü hiçbir sağlık emekçisini zan altında bırakmak istemiyorum konu netleşmeden. Aynı gece saat ikide Paşa amca düzelmemiş ve tekrar hastaneye başvurmuş, tekrar eve yollamışlar. Ertesi gün fenalaşmış saat 13.00 sularında; ambulansla, 112'yle başka bir devlet hastanesine nakletmişler. Önce sarı alana almışlar, hemen ardından kırmızı alana ve akabinde entübe olmuş. Daha sonra "Anjiyo yapılması gerekiyor." demişler ama böbrekleri iflas etmiş ne yazık ki. Beni de zaten tam bu sırada aramışlar çünkü doktor demiş ki "Üç numaralı diyaliz olan yoğun bakım lazım ama İstanbul'da hiç yer yok."
Şimdi, dünden beri kendimi yiyorum ben gece saat bir buçukta eğer ben o telefonu duysaydım, açsaydım, bir şekilde size ulaşsaydım, bir yoğun bakım yatağı bulabilseydik 3 çocuk babası Paşa amca şu an hayatta olur muydu diye. Kime kızacağımı bilmiyorum şu an Sayın Bakan, kendime mi kızayım bunu duymadım diye? Kendime kızsam ne olacak? Bir vekile böyle şartlarda ulaşamayan insanlar ne yapıyorlardır acaba? Ya da az önce Kayıhan Hocam söyledi "Zaten hepsi 112'ye bağlandı, otomatik görüyorlar; kendini yemene bitirmene gerek yok. Boş yatak olsa sevk edilirdi." dedi ama yine de insan kendini yiyor bitiriyor çünkü bir insan öldü dün, Paşa amcamı kaybettik biz bu sebeple. Kime kızacağımı gerçekten bilemiyorum; dedim ya, kendime mi kızayım ben? Mesela, oradaki hekimlere mi kızayım, gitmesine rağmen eve yollamışlar defalarca ama bu hekimler ki OECD ortalamasının yarısı kadar insanla görev yapıyorlar. Mesela, OECD'de bin kişiye düşen hekim ortalaması 3,9; bizde sadece 2,4. Aynı yerde kişi başına düşen hemşire sayısı 9,2; bizde sadece 2,9 ve bu insanlar neredeyse dünyanın en yüksek başvurularını karşılıyorlar, beş dakikada bir hastaya bakmaya çalışıyorlar. Belki Paşa amcanın ilk gittiği doktor o gün 100'üncü hastasına bakıyordu ve neye baktığının bile farkında değildi.
Hakikaten kime kızacağımı bilemiyorum ben artık ama size kızmam gerektiğini gerçekten biliyorum. Hekim sayımızın bu kadar düşmesi, hemşirelerin maaşlarının ve özlük haklarının yerlerde sürünmesi; bunların hepsi aslında kötü sağlık yönetiminin, aslında piyasalaşmış sağlık yönetiminin bize yaşattığı acı sonuçlar. Dün ben bir kuzenimi kaybettim, bildiğim için bunu anlatıyorum. Kim bilir nerelerde kimler hayatını kaybediyor. İşte, bir Böcek ailesini konuşuyoruz biz değil mi haftalardır? Hastaneye gitmişler, geri gönderilmişler. Sürekli böyle örnekler yaşıyoruz ve evet, kızmamız gereken insanlar burada bin bir özveriyle emek veren hekimler falan değil bence, hemşireler de değil, elbette insan hatası olabilir ama bu insan hatasını minimize etmekle sorumlu kurumlar ne işe yarıyor; bunu sorgulamadan insan edemiyor. Şimdi, yandaş medyada görüyorum "Aslan payı sağlığa verildi, yüzde 45 artırıldı." falan yüzde 45 falan arttırılmadı, reelde böyle görülüyor olabilir ama enflasyona vurduğunuzda yüzde 6 arttı sadece bütçeniz ve biz bu bütçenin yüzde 71'ini tedavi amaçlı kullanıyoruz. Hastalanmasın insanlar diye hiçbir şey yapmıyoruz. Yüzde 21 ayırmışız sadece, yüzde 21'ini tedaviye ayırıyoruz ve kişi başına düşen pay bir koruyucu sağlık hizmeti için aslında 2.500 TL. Bir HPV aşısının -ki söz verdiğiniz "2025 yılının sonuna kadar mutlaka hayata geçireceğiz." dediğiniz ama proje aşamasında kaldığınız- tanesi ne yazık ki şu anda 4 bin lira Sayın Bakan. Başka nerelere biz para veriyoruz mesela? Yani tedavi için ayırıyoruz ya bu parayı keşke bu tedavinin de ekseriyetini devlet hastanelerinde kullansak diyor insan ama öyle de olmuyor maalesef. Mesela burada şehir hastanelerinden sabahtan beri bahsediyorlar, ben de bahsetmeye kalksam işin içinden çıkamam çünkü maşallah şu an Sayıştay raporları, Sağlık Bakanlığı Sayıştay raporları olmaktan çıkmış durumda, şehir hastanelerinin Sayıştay raporuna dönmüş durumda. Hangi birine gireceğimi bilmiyorum ama sadece şunu söyleyeceğim: 18 tane şehir hastanesi için 136 milyar TL öngörüyorsunuz. Bu parayla bu ülkede 10 milyon çocuğa bir öğün yemek verilebilir ve AKP milletvekilleri şöyle diyor: "Yalan söylemeyin, hasta garantisi yok." tek bir soru soruyorum buradan: Evet, hasta garantisi yok, cevap versinler bana yüzde 70 yatak garantisi de mi yok? Yüzde 70 catering garantisi de mi yok? Çarşaf garantisi de mi yok? Yani biz bu şehir hastanelerinde yüzde 50 küsur dolulukta yüzde 70 garantiyi yatmayan hastaların yataklarına, yenmeyen yemeklere, yıkanmayan çarşaflara veriyor muyuz vermiyor muyuz? AKP vekillerinden bunun da cevabını vermelerini istiyorum.
Sağlığın piyasalaşmasına geleceğim. Kim şımartıyor bu özel hastaneleri? Bu sorunun bir yanıtını aramam gerekiyor çünkü AKP iktidara geldiğinde şöyle bir şey söyledi: "Bütün özel hastaneleri halkımıza açıyoruz." dedi. Bu bir yalandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI NİLGÜN ÖK - Teşekkür ediyoruz.
SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
Bunun yerine SGK'nin kaynaklarını aslında sermayeye açtı ve şu anda sermaye mevcut yatakların yarısını, mevcut hekimlerin dörtte 1'ini elinde bulunduruyor ama hastaların yüzde 10'una bile bakmıyor.
OTURUM BAŞKANI NİLGÜN ÖK - Teşekkür ediyoruz.
EJDER AÇIKKAPI (Elazığ) - Teşekkür ederiz.
OTURUM BAŞKANI NİLGÜN ÖK - Bir saniye arkadaşlar.
SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - O yüzden derhâl ve derhâl kaynaklarımızın peşkeş çekildiği özel hastanelere el koyulması gerekiyor.
OTURUM BAŞKANI NİLGÜN ÖK - Teşekkür ediyoruz Sayın Kadıgil.
SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - İktidara geldiğimizde inşallah bunu yapacağız.
OTURUM BAŞKANI NİLGÜN ÖK - Teşekkür ederiz Sayın Kadıgil, bu arada başınız sağ olsun.
Evet, şimdi de söz sırası Sayın Sevda Karaca'da.
Buyurunuz lütfen.
SEVDA KARACA DEMİR (Gaziantep) - Sağlıkta piyasa ve rantçılık kuralları geçerliyse Sayın Bakan, bilim yoktur, halk sağlığı yoktur, sağlık emekçilerinin, emeğin değeri yoktur.
EROL KELEŞ (Elazığ) - Yüzde 70'in altında...
SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - Ne dedin Vekilim, duymadım?
EROL KELEŞ (Elazığ) - Yüzde 70'in altında doluluğu olan şehir hastanesi var mı?
SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - Yüzde 56 var.
EROL KELEŞ (Elazığ) - 25 tane şehir hastanesinin 25'i de yüzde 70'in üzerinde.