| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/280) ve 2024 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/279) ile Sayıştay tezkereleri |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 31 .10.2025 |
TAHSİN OCAKLI (Rize) - Sayın Meclis Başkanımızı, heyeti ve Komisyonumuzun üyelerini saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkanım, Meclis bütçesi hepimizin bildiği gibi yüzde 53'e yakın bir artışla sonuçlandı. Peki, bu artışa karşı mı geliyoruz? Bu, yanlış mı? Bence Meclisin ihtiyaçlarının bu artışla karşılanabilirliği mümkün, buna karşı değiliz ama karşı olduğumuz şey şu: Meclis bütçesi artarken, hani, farkındayız ki çiftçinin bütçesinde, işte, çalışanların bütçesinde, asgari ücretlilerde, emeklilerde herhangi bir artış bütçe geneli üstünde yok; sorun olan yer asıl burası, yoksa "Niye Meclis bütçesi arttı?" demiyoruz, "Niye çalışanların bütçesine dair bu bütçede bir şey yok?" diye soruyoruz.
Sayın Başkanım, ne yazık ki Türkiye Büyük Millet Meclisi biraz iradenin çiğnendiği bir kurum veya yer hâline geldi; bundan dolayı biraz rahatsızız biz. Millî iradeye saygı duymak, onun gereğini yerine getirmek seçmenlerin olduğu gibi biz seçilenlerin de Meclis Başkanı olarak sizin de görevinizdir. Hatay halkının iradesiyle seçilen Şerafettin Can Atalay İnsan Hakları Komisyonu üyeliğine seçilmiş ve milletvekili olarak Meclisimizde okunmuştur. Can Atalay'ın milletvekilliğinin düşürülmesine Meclis Başkanı olarak seyirci kalmanız, Anayasa Mahkemesi kararını uygulamamanız vatandaşların ve bizim ne yazık ki ciddi biçimde kimyamızı bozmuştur. Anayasa Mahkemesi kararı Meclis Genel Kurulunda okunduğu hâlde bunun gereğini yerine getirmediniz; aksine, kararı okutan Meclis Başkan Vekilimizi de itham ettiniz. Sayın Başkan, sizi millî iradeye darbe girişiminde bulunan Meclis Başkanı olarak sokaklarda konuşmaya başladılar; biz buna üzülüyoruz.
Meclisin 24, 25, 26, 27 ve 28'inci Yasama Dönemlerinde 213.356 soru önergesi işleme alınırken bunlardan sadece 34.844'ü muhatabı bakanlık tarafından zamanında yanıtlanmış, her 7 soru önergesinden 6'sı sonuçsuz ve cevapsız bırakılmış. Yine 28'inci Dönemde sizin Başkanı olduğunuz Parlamentodan Temmuz ayı itibarıyla 30.546 soru önergesi bakanlıklara gönderilmiş, sadece 4.003 önergeye yasal süresi içinde cevap verilmiş; verilen cevaplar da arkadaşlarımızın da söylediği gibi, açıklık getirebilecek şekilde değil. Dolayısıyla bundan da kifayetsiz cevapların verilmesinden de ciddi bir rahatsızlığımız var.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetim fonksiyonu azaltılmakla kalmadı, elinde tek tük denetim aracı bırakılan Meclisin soru önergelerine cevap verilmemesi yoluyla da Meclis denetimi iyice azaltılmış oldu. Meclisin itibarını zedeleyen bu konuyla ilgili herhangi bir önlem şu ana kadar duymadık, bununla ilgili ne yapacağınızı duymak istiyoruz.
Zorunlu hâllerde başvurulabilecek, olağan zamanlarda uygulanmaması gereken torba kanun yöntemi âdeta gelir geçer kanun yapma şekline çevrildi; bu nedenle, yasama kalitesi elbette ki düşüyor. İlgisiz kanun maddeleriyle bir araya getirilip ilgili ihtisas komisyonlarında hiç ya da yeterince görüşülmeden Plan ve Bütçe Komisyonunda "Parmak kaldır, indir." yöntemiyle kanunlar çıkarılmaya devam ediliyor; bu da işte Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığına gölge düşürmektedir.
Mesela, ihtisas komisyonlarının görevleriyle ilgili bazı örnekler veriyorum: 28'inci Dönem toplantılarında Adalet Komisyonumuz 6 toplantı; Anayasa Komisyonumuz 3 toplantı; Avrupa Birliği Uyum Komisyonumuz 3 toplantı; Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonumuz 5 toplantı; Çevre Komisyonu 2 toplantı; Dışişleri 16 toplantı; Dijital Mecralar 10 toplantı; Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu 8 toplantı; Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu ve Millî Eğitim Komisyonu 2 toplantı; Millî Savunma Komisyonu 3 toplantı gibi ama buna karşılık, Plan ve Bütçe Komisyonumuz 97 toplantıyla ihtisas komisyonlarının -örnekleri daha çok ama zaman almasın diye tamamlamadım hepsini- etkin ve yeterli bir çalışma yürütemedikleri ortada. Torba kanun yöntemiyle neredeyse tüm kanun teklifleri Plan ve Bütçe Komisyonuna geliyor ve ihtisas komisyonlarından hiç görüş alınmadan yasalar çıkarılıyor.
Meclis çalışanları ve danışmanlarla ilgili benim de aslında uzunca cümlelerim vardı ama sizin ağzınızdan bu sorunun çözülmüş olacağını duymak nedeniyle ben bu hususta süremi kullanmadan bir şey söylemek istiyorum: Değerli Başkanım, Rize'de biz çay üreticisi idik yani birçok insan çay üretimi yapar, balıkçılık yapar, işte ormancılık yapar, geçimini sağlardı. Bu alanlarda yaşanan sorunlarla ilgili bir ziyaretimde size bir video izletmiş idim. Elbette izlettiğimi burada ifade etmeyeceğim. Kurumlarımızın zarar görmesi değil ama kurumlarımızın doğru çalışmasını sağlamak üzere bilgilendirme içindi o, buna devam edeceğim ama orada geçinemeyen insanlar, çaydan geçinemeyen insanlar... Niye söylüyorum bunu? Çayda yılda bir defa fiyat belirleniyor ve temel bir yasa da olmadığı için özel sektöre insanlar düşük fiyatla çaylarını satmak mecburiyetinde kalıyorlar. Bu durumda geçinemedikleri için insanlar kendine yeni bir alan buldu. Ne yaptılar? O çay tarlalarının içinde küçük küçük turizm işletmeleri yapmak üzere bungalovlar vesaire gibi girişimlerde bulundular. Yirmi üç yıllık iktidarınız boyunca, otuz yıl evvel ilan edilen üçüncü derece bölge sit alanı üzerinde sorumluluğunuzda olan üç yıl içinde imar planı yapma sorumluluğunu iktidarınız yerine getirmedi. Dolayısıyla orada bu işleri yapan vatandaşlarımız iktidar bu imar planını yapmadığı için kaçak yapıya girişti. Kaçak yapıyı elbette önemsemiyoruz, oradakiler de önemsemiyor ama imar düzenlemesi olmayınca, üstelik de seçim dönemlerinde bunlara sıkça göz yumulup kaçak yapılar yapılıp bir de vergi daireleri tarafından vergi mükellefi de yapıldıktan sonra orada şimdi yıkımlara başlanmış olması devletin kontrolünü doğru yapamadığını gösterir, Meclisin bu konuda doğru işler yapamadığını gösterir. Bunları niye anlatıyorum? Önümüzü düzeltmek için anlatıyorum. Rize'de 3-4 vadide ve hatta Türkiye'nin birçok yerinde bir imar planı ihtiyacı var, bunu yapmak zor bir şey değil, bunu yapalım ve orada, hisseli araziler üstünde insanlar o çok uluslu şirketlere ait beş yıldızlı otellerin ticari kazançları yerine kendilerine bir geçim kapısı olacak bir düzenlemeyle, tarımdan geçinemiyorlarsa turizm alanını açalım.
Sayın Meclis Başkanım, son sözlerim şöyle bitecek: Şu göğsümde bulunan rozet var ya, bana inanılmaz bir gurur veriyor; Meclis rozeti. Bununla bir yere gittiğimde kendimi çok güvende hissediyorum ama Karadeniz'de -sizin bir milletvekiliniz olarak söylüyorum bunu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin vekili- bir şirketin çalışanı tarafından bu milletin vekili "Sen kimsin lan, seni buralarda istemiyoruz! Sen kimsin lan!" diyerek tehdit ediliyor. Böyle şeyler yaşanmasını anlayabiliyorum, bu tehdidi yapan bir sürü insan çıkabilir ama canımı sıkan şey, bu tehdidin sabit olduğu şahitlerle belli olduğu olduğu hâlde bir cumhuriyet savcısının "Kovuşturmaya gerek yoktur." kararı verebilmesidir Sayın Başkanım. Ben kendimi koruyabilirim ama sizin bir milletvekiliniz tehdit ediliyor ve bu tür tehditlere uğrayan milletvekillerinin korunması, kollanması, o işlerle ilgili Adalet Bakanının ya da ilgili kurumların araştırılması, bunları yazılı olarak müdafaa etmenizi işin doğrusu beklediğimi ifade ediyorum. Bu kişi aynı zamanda...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TAHSİN OCAKLI (Rize) - Bitirebilir miyim müsaadenizle?
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Bir dakika süre veriyorum.
Buyurun.
TAHSİN OCAKLI (Rize) - Tamam.
2 tane soru önergesi verdim Başkanlığınıza ve bunlarla ilgili; biri 16 Ocak 2024'teydi, biri de 9 Ekim 2025'teydi, tam da beni tehdit eden bu şirket yetkililerinin ve şirket sahiplerinin, insanlarının sizi itham ettiği, devleti itham ettiği, devletin bakanlık görevlilerini suçladığı, orada bazı şeyleri dizayn ettiği, ruhsatların bakanlıklar tarafından peşkeş çekildiği gibi iddiaları görüntüleriyle birlikte hâlâ saklıyorum, geçen yıl Antalya'da yaptığı görüşmelerden bunlar. Bakanlık yetkililerinin önünde bu kadar cesur ve fütursuzca kurumlarımızı itham eden, aynı zamanda beni tehdit eden bu şirket yetkilileriyle ilgili gerekli soruşturmanın ve ne yapacağınızın takipçisi olmak ve bununla ilgili de memnuniyet duygularımı ya da koruduğunuzu başka bir zaman diliminde basın önünde paylaşmak isterim.
Saygılarımı sunarım.