KOMİSYON KONUŞMASI

AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, kıymetli milletvekilleri, kıymetli bürokratlar ve basın mensupları; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum, hoş geldiniz diyorum.

Sözlerime Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve hain terör örgütü PKK'nın katlettiği Aybüke Yalçın, Neşe Altan, Aynur Sarı, Ayşe Konakçı, Dilay Turan Karman, Elif Livan, Nesrin Ünügür gibi toplam 192 şehit öğretmenimizin önünde saygı ve minnetle eğildiğimi belirterek başlıyorum. Hepimizde emeği sonsuz olan öğretmenlerimizin de bu özel gününü kutluyorum.

Sayın Bakan, tarım desteklerinin her geçen gün millî gelir içindeki payının hızla azaldığını görüyoruz. Tarım Kanunu çok açık, bütçeden ayrılacak kaynak gayrisafi millî hasılanın yüzde 1'inden az olamaz. Bugün çiftçimize verilen destek kanunda yazan oranın yalnızca beşte 1'i düzeyinde yani devlet 100 lira vermesi gerekirken 22 lira veriyor çiftçiye. AK PARTİ hükûmetlerinin geçmişinde bu oran binde 60, binde 63 bandında uygulanmıştı, öyle dönemler olmuştu ancak bugün tarımsal desteklerin millî gelirdeki payı dip seviyelere gerilemiş durumda. Bunu da anlamak mümkün değil çünkü Türkiye tarım ve hayvancılıkta öne çıkması gereken bir ülke. Tarımsal desteklerin yalnızca millî gelir içinde değil bütçedeki payı da eriyor, bütçedeki tarımsal destek payı da dip duruma gelmiş durumda. Devletin harcama tercihleri çok net gözüküyor: Para, uçak inmeyen havalimanlarına, araba geçmeyen köprülere, şirketlere verilen garanti ödemelerine, faiz lobilerine ve sarayın şatafatına akarken üretim yapan çiftçiye, tarlada alın teri döken insana gelince âdeta sadaka veriyor gibi devlet. Bir yandan da çiftçimiz borç batağında. Tarımda yaşanan akıl tutulması tam olarak budur. Destek vermiyor devlet, çiftçiyi borca mecbur ediyor, sonra da "Ziraat Bankası şu kadar borç verdi." diye övünüyor. 2006 yılında çiftçi 100 TL üretim yaparken bunun karşılığında yalnızca 15,5 TL borcu vardı, 2025'in ilk altı ayında ise çiftçi 100 TL üretim için 37,5 TL borca mahkûm edilmiş durumda. Çiftçi artık, maalesef, tarlayı ekiyor ama ürün yerine borç biçiyor.

Sayın Bakan, Türkiye'nin tarımı, gördüğünüz gibi, derin yapısal sorunlarla boğuşmakta. Bu nedenle Tarım ve Orman Bakanlığı bütçesini konuşurken günü kurtaran destek paketlerinden değil Türkiye'yi geleceğe taşıyacak köklü reformlardan bahsetmek zorundayız. Bugün elimizdeki tablo şunu gösteriyor: Üretim dağınık, pazarlama istikrarsız, örgütlenme yetersiz, su yönetimi kırılgan ve tarımın stratejik bütünlüğü de maalesef kaybolmuş durumda; âdeta üreticiler kaderlerine terk edilmiş, tüketici de pahalılığa mahkûm edilmiş. Üretim planlaması, maalesef, hiç yok. Tarımda âdeta kör bir uçuş devam ediyor. Tarımsal üretimimizi yönlendirecek bir ulusal planlama sistemine girmemiz gerekiyor. Bugün ne kadar hububat üretelim, hangi bölgede hangi üründe arz açığı oluşuyor, hangi ürünleri ihraç etmeye odaklanmalıyız, tüm bunların bilimsel değil rastlantısal şekilde geliştiğini görüyoruz. İşletme bazlı kayıt sistemi olmadan tarımsal planlama, maalesef, mümkün değil. Tarlayı değil işletmeyi izleyen bir model kurulmalı. Bu amaçla Bakanlık içinde üretim ve piyasa izleme genel müdürlüğünün kurulmasını elzem görüyoruz. Topraklar dağınık ve üretim yetersiz. Türkiye'nin en büyük sorunu, arazi toplulaştırılmasının hâlâ tamamlanamamış olmasıdır. Arazi büyüklüğü işletme sürdürülebilirliğini sağlayacak biçimde düzenlenmeli, toplulaştırma yapılan bölgelerde tüm tarla içi hizmetler ve kapalı devre sulama eksiksiz tamamlanmalıdır, basınçlı sulama ise zorunlu hâle gelmelidir. Bunlar yapılmadan çiftçiye "Verimli ol." demek adaletsizliktir. Su yönetimi çökük gerçekten, üretimin temelini tehdit ediyor. Ülke su fakiri olmaya giderken tarımda hâlâ bölük pörçük su yönetimi uygulanıyor. Sulama organizasyonları tek bir otorite altında kesinlikle toplanmalı, fiyatlar ürün ihtisas örgütleriyle birlikte belirlenmeli, su hasadı ve kuraklık projeksiyonları planlamanın merkezine konulmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.

AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Bugün su yönetimini ciddiye almazsak yarın tarım bütçesiyle bile bunu kurtarmamız mümkün değil.

Son olarak da üretici örgütlenmesi zayıf Sayın Bakanım, pazarda çiftçi yok, aracı var. Türkiye'de üreticilerin en büyük sorunu örgütsüzlüğüdür. Tüm tarımsal üretim tek bir örgüt çatısında toplanmalı, ürün gruplarına göre ihtisas örgütleri oluşturulmalı, pazarlama, işleme, sözleşmeli üretim ve dış pazar arayışı örgütler üzerinden yapılmalıdır. Aksi durumda çiftçi kazanamaz, aracılar kazanır, nitekim bugün yaşanan tam olarak budur diyorum.

Saygıyla selamlıyorum.