KOMİSYON KONUŞMASI

AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, kıymetli bürokratlar, milletvekilleri, basın mensupları; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum. Hoş geldiniz diyorum.

Bütçeniz inşallah hayırlı uğurlu olsun.

Sayın Bakan, konuşmanıza başlarken dediniz ki: "Adalet, insan onurunu , devleti ve milleti ayakta tutan değerdir. Adalet, insan hak ve özgürlüklerinin teminatı, toplumsal huzur ve barışın güvencesidir. Devletin varlık sebebi en başta adaleti sağlamaktır." Kesinlikle katılıyorum, çok doğru Sayın Bakanım; adaletin olmadığı yerde hiçbir şey mümkün değildir ama acaba "Türkiye'de şu anda adaletin karşılığı bu mudur?" diye sormadan da edemiyorum Sayın Bakanım. Neden bu soruyu soruyorum? Son günlerde mesela sosyal medyada günlük haberlerde en çok dikkatimizi çeken bir şeyi örnek vererek sözlerime başlamak istiyorum: Ahmet Minguzzi'nin vefatı. Maalesef Minguzzi çok korkunç bir şekilde katledildi, vefat etti. Vefat ettikten sonra mezarının başına gelenler, annesinin yaşadıkları, aldıkları tehditler hepimizin aşikâr olduğu konular. Bir yanda bir haber çıktı: Toplumda suç örgütü lideri olarak bilinen -yani bunu ben söylemiyorum- Türk mahkemelerinin hakkında hüküm verdiği bir kişinin avukatı bu hanımefendinin avukatı oluyor ve hanımefendinin aldığı tehditler kesiliyor, dava ilerliyor ve bunun üzerine sosyal medyadan başı sıkışanlar mesaj gönderiyor bu kişiye vesaire, vesaire. Yani şimdi, böyle bir durumda bu yaratılan algı vatandaşa ne mesajı veriyor Sayın Bakan? Bu konuyla ilgili bir tedbir aldınız mı, bununla ilgili bir herhangi bir girişiminiz oldu mu? Ben çok merak ediyorum.

Sayın Bakan, sadece bu değil, sadece bu olsa hiç önemi yok. Biliyorsunuz, biz siyasiler de siyasi partiler de bu ülkeye hizmet etmek için yola çıkan, Siyasi Partiler Kanunu'na tabi kurumların içinde siyaset yapan insanlarız. Siyasi partilerin aslında hedefi aynıdır yani hepimizin hedefi İstanbul'a gitmektir. Birisi "Uçakla gideceğim." der, biri "Tali yoldan gideceğim." der, biri "Otobüsle gideceğim." deri, biri "Arabayla gideceğim." der ama hedef İstanbul'a varmaktır yani hepimizin ortak hedefi Türkiye Cumhuriyeti devletinin bekasını ve refahını sağlamaktır. Ama Sayın Bakan, Siyasi Partiler Kanunu'na tabi olduğumuz için de bu yolda ilerlerken uymamız gereken bazı kurallar ve kanunlar vardır.

Yine bakıyoruz, bazı siyasi parti üyeleri ve siyasi parti liderleri, çeşitli suç örgütü liderleriyle makam odalarında fütursuzca boy boy fotoğraflar veriyor Sayın Bakanım. İşin açıkçası, bu, beni bir vekil olarak da bir Türk vatandaşı olarak da rahatsız ediyor. Bu fotoğraflar Türk kamuoyunda ne ifade ediyor? Bu adamların, bu adamların yanında görülmesinden bu insanlar ne algılıyor? Bu adamların bu kadar fütursuzca devamlı sosyal medyada gezmelerinin anlamı nedir?

Yine, Yargıtay üyelerimizden de insanların siyasi partilerle iç içe fotoğraflarını görüyoruz; bunların da ne mesaj verdiğini anlamakta zorlanıyoruz çünkü artık insanlar hukuka değil, hukuka güvenmek değil, mahkemeye güvenmek değil, polise güvenmek değil bu tarz insanlara doğru yöneldiğini ben bizatihi görüp hissediyorum ve bu da beni işin açıkçası hem ürkütüyor hem de korkutuyor. Böyle insanlar konusunda acaba bir tedbir alıyor musunuz?

Yine, Meclisimizde 3 vekilin maalesef altın kaçakçılığına isimleri karıştı. Bir tek onu duyduk, gerisi gelmedi, onu da merak ediyoruz, anlamıyoruz, anlamlandıramıyoruz çünkü bu aynı zamanda Meclisin de namusudur, Meclisin de aklanması gereken bir konudur.

Sayın Bakan, kadına şiddetle ilgili de kırmızı çizginiz olduğunu söylediniz, mücadele ettiğinizi söylediniz. O zaman ben size bir şey sormak istiyorum: Bugün babam Başbuğ Alpaslan Türkeş'in 108'inci doğum günü, rahmet ve minnetle kendisini anlıyorum. Ben babam Başbuğ Alpaslan Türkeş'in mezarını ziyaret ettiğimde 3 Mayıs 2025'te çok çirkin bir olay yaşadım Sayın Bakanım. Yaklaşık 100 kişi tarafından o mezara sokulmak istenmedim; ben kendim o mezara kendi irademle girdim, yanımdaki insanlar darp edildi ve Sayın Bakanım, ne beni "Geçmiş olsun." diye aradınız ne de bu olayla ilgili en ufak hiçbir şey olmadı, hiç kılınızı kıpırdatmadınız. Bu, kadına şiddet değil mi?

ADALET BAKANI YILMAZ TUNÇ - Ne zaman?

AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - 3 Mayıs 2025. Daha "Ne zaman?" diyorsunuz Sayın Bakanım, üzülüyorum. Televizyondan yıkıldı, Sayın içişleri Bakanımızdan yardım talep ettik; siz de bilmiyorsunuz, ne güzel. Şimdi, bu, kadına şiddet değil mi ne? Bu, bana yapılıyorsa, Alpaslan Türkeş'in kızı olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin mensubu olarak bana yapılıyorsa biz bu insanlara niye suç işleme imtiyazı veriyoruz, ben onu anlamıyorum ya da neden bazı grup insanlar kendini suç işlemede imtiyazlı hissediyor, ben bunu anlayamıyorum. Ben bugün babamın doğum günü diye ziyarete gidiyorum mezara, 50 polis eşliğinde gidiyorum. Bir insanın -kanunu siz benden çok daha iyi biliyorsunuz- birinci derece akrabasının mezarını ziyaret etmeden kimse alıkoyamaz, kimse de bunu engelleyemez, kimse de bununla ilgili gözdağı veremez, benim bu özgürlüğümü de kimse alamaz. Ben bu konuda herkesi de göreve davet ettim ama maalesef... Hassasiyeti kendim üzerimden göstermek istedim çünkü bana bu bakış açısıyla yaklaşılırsa diğer kadınlar ne durumdadır, onu düşünmek bile istemiyorum çünkü yasalarla, hukuka ulaşmakla ilgili aramızda problem var.

Sayın Bakanım, bir şey daha sormak istiyorum: PKK terör örgütü -benim bildiğim kadarıyla- Türkiye başta olmak üzere, yaklaşık 50 ülke tarafından terör örgütü olarak kabul edilmiş bir terör örgütü. Bununla ilgili bir değişiklik var mı, bilmiyorum? "Abdullah Öcalan" denen katil, "İmralı canisi" "teröristbaşı" bu da Türkiye Cumhuriyeti Türk Ceza Kanunu tarafından idama mahkûm edilmiş ama idam yine bir siyasi parti liderinin eliyle kaldırılmış olup şu anda kendisi veresiye nefes almaktadır. Böyle cani bir adam, ağır müebbet hapse çarptırılmış bir adam, bu adamı Mecliste...

Bir de onu da merak ediyorum Sayın Bakanım, bu Meclisteki Millî Dayanışma, Kardeşlik Komisyonu acaba hangi hukuka, hangi İç Tüzük'e, hangi yasaya, neye dayanarak kuruldu? Bunu da merak ediyoruz. Biz İYİ Parti olarak bunu hiçbir şekilde bulamadık, ispat da edemedik, şey yapamadık da tek bulduğumuz İmralı tutanaklarında İmralı canisinin böyle bir komisyon kurulmasını talep etmesi. Ve buna Meclisten milletvekilleri gidiyor Sayın Bakanım, bilmiyorum, sizin izin vermeniz gerekiyordu; izni çabuk mu verdiniz, biz mi kaçırdık, anlayamadık? Bu izni verirken vicdanınız rahat mıydı? Onu da merak ediyorum. Normalde bu kadar ağırlaştırılmış hapis cezası alan adamlarla ne kadar zor görüşüldüğünü ya da görüşmenin nasıl olduğunu herkes çok iyi biliyor. Ve yine bu ihanet süreciyle ilgili her şeyin toplum önünde açık ve seçik olacağı dile getirildi; hadi, anladık, 2 tane kapalı oturum oldu; bu oylama, bu gidiş oylaması niye kapalı oldu, onu anlamıyoruz? Bu tutanaklar neden Türk milletinden saklanıyor, Türkiye Büyük Millet Meclisinin milletvekillerinden saklanıyor, hem de on yıl saklanıyor? Bunu da anlamıyoruz. Bu adamlar buraya gidiyor da gittiklerini niye saklıyor? Onu hiç anlamıyoruz. Sonra da çıkıyor Numan Kurtulmuş: "Evet, hepsi gitti, geri geldi." diyor.

Bir şeyi daha merak ediyorum Sayın Bakanım, bizim Plan ve Bütçe Komisyon Başkanımız Erhan Usta, Sayın Numan Kurtulmuş'a gayet normal bir soru sordu -bu da bize sorulan soru- ben de burada tekrar ediyorum, bir beis görmüyorum: "Sayın Abdullah Öcalan'ın size olan sevdası nereden geliyor?" dedi. Çünkü İmralı kitabında o da yazıyor, "Numan Kurtulmuş bu süreçte olması gereken isim." diye ve olanları da hep beraber görüyoruz. Bunun üzerine, herkes hop oturdu hop kalktı, bir de Erhan Usta'ya mahkeme açıldı. Ya, neye dayanarak mahkeme açılıyor, ben anlamıyorum? İmralı'ya gidip Abdullah Öcalan'la özel toplantılar yapıp boy boy resimler çektiren adamlara hiçbir dava açılmıyor da Erhan Usta'ya ne davası açılıyor? Ben bunu anlayamıyorum. Bu, hangi şeye dayandırılarak dava açılıyor, ben bunu anlayamıyorum ve kabul de etmiyorum. Bu, neye göre bir hukuk? Anayasa'da bir şeyler mi değişti? Bu tanımlamalar mı değişti? Ne oldu? Bu adama başka bir şey... Bu adamı bu Türk ceza mahkemeleri yargılayıp idama mahkûm etmedi mi? Ne oldu da bu adam oturduğu hücreden -maşallah- görüntülü yayınlar yapıyor, etrafına adamları alıyor, beyanatlar veriyor, ha bire bize bir şeyler, ültimatomlar veriyor? Bu nasıl bir tutuklu, anlamak mümkün değil. Benim babam Başbuğ Alparslan Türkeş de 80'de beş sene siyasi tutuklu olarak yargılanmıştı, biz vallahi hiç böyle ayrıcalıklar, böyle şeyler görmedik yani. Cezasını çekti, 940 sayfalık iddianameden beraat etti, beraat ettiği gibi de çıktı; siyasi yasağı vardı, bekledi, siyasete girdi, sonra da vatandaşın teveccühüyle işte yaşadığı zamanları zaten biliyorsunuz. Bunlar benim merak ettiğim konular. Bunlar benim, bizim için, benim büyüdüğüm terbiye için... Benim için hukuk, asker, İçişleri Bakanlığı çok önemli kurumlardır, bunlara halel gelmesi benim kabul edeceğim şeyler değildir. O yüzden, bunlara halel gelecek bu davranışların başta siyasiler tarafından yapılması ve sizin yüce makamınız tarafından da tedbir alınmıyor gibi görülmesi beni derinden yaralamaktadır. Bu konuda sizi göreve davet ediyorum Sayın Bakanım.