| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 25 .11.2025 |
İSKENDER BAYHAN (İstanbul) - Teşekkür ediyorum.
Bütün hazırunu selamlıyorum.
Bütçe sunumunuza o meşhur ifadelerle başlıyorsunuz. "Mülkün temeli olan adaletin hakkıyla tecellisi için son yirmi üç yıldır köklü reformlara imza attık." diyorsunuz. Bende Peter Maiwald'ın İşçi B'nin Hikâyeleri kitabından birkaç cümleyle başlamak istiyorum. "Hakkım hukukum var benim! diye diretiyordu adamcağız. Yaklaşıp sordu B: Mülkünüz ne kadar beyim?" Bugün Türkiye'de hukukun özeti işte budur. Hak, hukuk, adalet servetle ölçülür durumdadır. Adalet anlayışınızın, davanızın temeli servet davası, doymak bilmez mülk kavgasıdır. İş cinayetlerinden grev yasaklarına, yılların emeğine çökülerek yapılan tazminatsız işten atmalara, işçi haklarına, yetki hakkı başta olmak üzere, sendikal hak ve özgürlüklere gelince davalar yıllarca bitmiyor, bitince de bir işe yaramayan adaletin nasıl tecelli ettiğine ilişkin tek bir satır bile yok sunumunuzda. Size sadece iki somut örnek vereyim. Düzce'de Pekintaş fabrikasında onlarca işçinin hakkının gasbedilmesine ilişkin size bir soru önergesi verdik, tam on dört ay sonra yanıt verdiniz, ona da "Kovuşturmaya gerek yok." dediniz. Tuzla serbest bölgede TKIS Blinds işçileri ağır sömürü ve çalışma koşullarına karşı mücadele için TEKSİF sendikasına üye oldular, 9 işçi kapitalistlerin elinde artık bir sömürü hançerine dönüşmüş olan kodlardan işten atıldılar. 11 Eylülde görülen davada hâkim "Sendika yetkilidir." dedi. ABD'li sömürücü ise son güne kadar bekleyip karara itiraz etti. O işçiler size soruyor: "Bir buçuk yıl sonra cezalandırılan yine işçiler oluyor, patron ise sermayesini büyütmeye devam ediyor. Vergilerimizle oluşturulan bütçeden Adalet Bakanlığının payı bugün görüşülüyor. Peki, bu pay yine işçileri cezalandırmak için mi alınacak, yoksa adaleti tesis etmek için mi?" Patronlar bu ülkede yüzlerce işçiyi toprak altına gömebilir, 11 yaşında göçmen bir çocuğu çalıştırıp üstüne asansörde sıkıştırıp öldürebilir, devletin bilgisinde bir merdiven altı atölyede işçileri yakabilir, makinada ellerini koparabilir, taciz edebilir; usulen bir yargılamayla üç beş ufak ceza yazılarak kağıda ama onun da hükmü açıklanmaz, geri bırakılır. Bunlar da yetmez, on binlerce mahkûmun emeği ucuza sömürülüp yine cezaevlerinde hunharca katledilebilir, hatta ehliyeti olmayanlar, bir AKP'li dayısı varsa , Amerika'ya kaçacak parası varsa birine çarpıp öldürebilir. Kimin için, kime hizmet eden bir adaletiniz olduğunu gösteren örnekler bunlar, say say bitmez. Şirket gibi yönetilen devletin tüccar siyasetin terazisinde âdeta lüks tüketim malı hâline gelmiş düzenin adaleti. Halk bu lüks malı satın alamıyor Sayın Bakan. Adaletiniz vahşi sömürü düzeniyle büyüyen mülkün üzerini örtüyor. Bugün 25 Kasım, kadınların hayatta kalabilmesi için mücadele ettiği bir gün. 2024 adalet istatistikleri kadınların yaşamının nasıl bir şiddet iklimine mahkûm edildiğini gösteriyor ve siz, adaletiniz 100 binlerce, milyonlarca kadının talebini hâlâ görmezden geliyor ve bütçe sunumunuzda İstanbul Sözleşmesi'nin yeniden imzalanması ve 6284'ün uygulanması taleplerine hiçbir yer verilmiyor.
Gelelim cezaevlerine: Sunumunuzda, cezaevlerine ilişkin en temel soru olan "Kapasite nedir? Mevcut hükümlü ve tutuklu sayısı nedir?" sorularının yanıtları neden yok Sayın Bakan? 11 ve 12'nci yargı paketinin, Covid-19 mağdurları başta olmak üzere adalet arayanların beklentilerine ilişkin somut bir yanıt neden yok? Böyle yapınca gerçekleri sakladığınızı mı düşünüyorsunuz? Peki, ölüm hücrelerinden oluşan kuyu tipi cezaevlerini kapatacak mısınız? Cezaevleri ölünecek değil ceza çekilecek hâle getirecek misiniz? İnfaz düzenlemesiyle kısmi adı örtülü af tartışmalarının yoğunlaştığı bu süreçte politik tutsakları da kapsayan bir af düzenlemesini gündeminize alacak mısınız?
Sayın Bakan, "Beştepe'den sonra en büyük saray benim adalet sarayımdır, İstanbul'un tek adamı da benim." diyen, böyle düşünen ve yargı sopası sallayan bir savcı var. Türkiye siyasetine yön verdiğini düşünüyor, belki yerinizde de gözü olabilir, onu da buradan söylemek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSKENDER BAYHAN (İstanbul) - Ama bu işleri eskiden DGM savcıları yapardı, kaldırmakla övündüğünüz DGM'lerin yerine gelenler DGM'leri aratır hâle geldi.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Erkan Baş, süreniz beş dakika.
Buyurun.
İSKENDER BAYHAN (İstanbul) - Bütün bunlar şunu gösteriyor: Yirmi yılı aşan dönemde, başlayan bütçe sunumunuz adalet tarihine şöyle bir not düşüyor...
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Bayhan, süre bitti. Erkan Bey'e söz verdim, süresi gidiyor.
İSKENDER BAYHAN (İstanbul) - Bu dönem sermayenin tunç adaleti dönemidir ama artık bu dönemin de sonuna geldik Sayın Bakan.