KOMİSYON KONUŞMASI

SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Anayasa'sı fiilen işgal edilmiş bir ülkenin Adalet Bakanlığına vergilerimizden kaç para vereceğimizi konuşmak üzere burada toplaşmış bulunuyoruz, hakikaten çok manalı bir toplantı. Bu toplantıda bizden Adalet Bakanı 400 milyara yakın para istiyor.

Sayın Bakan, en sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim: Bu seneki faaliyetler ve bu zamana kadarki faaliyetlerle bu Bakanlığın 5 kuruş bütçeye bile değer olmadığını söylüyorum ve düşünüyorum. Kapatalım bu Bakanlığı. Bakın, 14 milyon öğrenciye bu ülkede bir öğün yemek vermenin bedeli 200 milyar, Adalet Bakanlığına 400 milyar para verene kadar bu ülkedeki tüm öğrencilere biz iki öğün ücretsiz yemek sağlayabiliyoruz devlet okullarında.

Bir sunumla gelmişsiniz karşımıza, bu sunumda şöyle diyorsunuz 5'inci sayfada: "Adalet devleti ve milleti ayakta tutan yegâne değerdir. Devletin varlık sebebi adaleti sağlamaktır." Bu ülkede yaşayan her 10 kişiden 8'i yargıya güvenmiyorsa devlet aygıtı, sizin deyiminizle varlık sebebini gerçekleştirmekten acze düşmüş durumdadır Sayın Bakan. Bu ülkede başta Adalet Bakanı olmak üzere tüm kurum ve kuruluşlar meşruiyetini yitirmiştir, zira bu ülkede artık bir Anayasa yoktur, hâliyle bir Adalet Bakanı yoktur, milletvekilleri yoktur, Cumhurbaşkanı yoktur, devlet kurumları yoktur çünkü bunların hepsinin meşruiyet kaynağı Anayasa'dır ve artık bu ülkede bir Anayasa yoktur, fiilen ortadan kaldırılmıştır sizin tarafınızdan. Bu ülkede bir Anayasa olmadığının en somut kanıtı da nedir, biliyor musunuz? Şu an benim yanımda oturması gereken, Hatay'da depremzede halkın oylarıyla seçilmiş olmasına rağmen bugün burada deprem suçlarını yüzünüze vurmak için oturamayan, onun yerinde Silivri'de esir tutulan Hatay Milletvekili Can Atalay'dır; en somut delili budur şu anda bu ülkede bir Anayasa olmamasının. Ve bu seneki sunumunuzda şöyle bir cümle kurmuşsunuz, hakikaten bunu yazan arkadaş hiç utandı mı çok merak ediyorum ben: "Anayasa'mızda önemli reformları hayata geçirmeyi başardık, hak arama yollarını genişlettik, AYM'ye bireysel başvuru imkânı getirerek insan hakları alanında etkili bir iç hukuk yolu oluşturduk." Ne kadar güzel yazmışsınız ya. Peki, bundan mesela, acaba şeyin haberi var mı, 13. Ağır Ceza Mahkemesi var hani Can Atalay hakkındaki kararı uygulamayıp uygulamamaktan korktuğu için Yargıtaydaki ağabeylerini göreve çağıran o hâkimlerin? Merak ediyorum, var mı haberleri acaba? Yargıtayın mesela, alenen darbe mahiyetindeki kararını getirip bu Gazi Meclis çatısının altında okutacak kadar şuurunu kaybedenlerin mesela, haberi var mı sizin bu başvuru yolunu açtığınızdan ya da mesela, Tayfun Kahraman hakkında AYM'nin verdiği kararı uygulamayacak kadar özgüven saçmakta bir beis görmeyen 13. ve 14. İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi üyelerinin? Demirtaş, Yüksekdağ, Kavala hakkındaki sayısız karar karşısında ölü taklidi yapan -ya, artık hâkim savcı demeye benim dilim varmıyor, biliyor musunuz, cüppeli memurlar diyeceğim- bu cübbeli memurların haberi var mı, merak ediyorum. Bunların haberi yok belli ama bir kişinin haberi var Sayın Bakan, o da sizsiniz çünkü bir açıklama yaptınız -çok sayıda fantastik açıklama yapıyorsunuz, en fantastiklerinden biri gerçekten buydu- şöyle dediniz: "Ya, biz bu kararların yüzde 91'ini uyguluyoruz." Yüzde 91"ini uyguluyormuşsunuz, çok güzel bir haber bu. Geri kalan yüzde 10'luk kararlar arkadaşlar bu işin süsü mü? Anayasa'da bir hüküm var, benim haberim mi yok? Mesela, Anayasa Mahkemesi kararlarının yüzde 91'i mi yasama, yürütme, yargı, tüm organları bağlıyor? Ve bir soru daha soracağım, cevap verirseniz çok sevinirim. Anayasa Mahkemesinin verdiği bu kararlardan hangisinin uygulanıp hangisinin uygulanmayacağına acaba kim karar veriyor? Bu soruya da bir cevap bekliyorum.

Yine, sunumda öngörülebilir bir adalet sisteminden bahsediyorsunuz ki sonuna kadar katıldığım tek başlık bu. Hepinizi tebrik ediyorum, çok doğru bir başlık atmışsınız buraya çünkü sayenizde artık ülkemizde gerçekten son derece öngörülebilir bir adalet sistemi var. Arkanızdaki bütün erkek bürokratların eline sağlık diyorum. Bu öngörülebilir adalet sistemimiz...

ADALET BAKANI YILMAZ TUNÇ - Kadınlar da var.

SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - İçeriye de baktım Sayın Bakan, 3 tane, 4 tane var ayıp oluyor. 25 Kasım faslında geleceğim ona da.

ADALET BAKANI YILMAZ TUNÇ - Ama onları yok saymayın, onlar var yani. Onları niye yok sayıyorsunuz?

SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - Öngörülebilir bir adalet sistemi kurmuşsunuz; çok doğru, çok öngörülebilir. Bu ülkede her şey ateş pahası ya artık su dâhil, bir şey çok ucuz Sayın Bakan. O çok ucuz olan şey de suç işlemek artık. Bu ülkede suç işlemek beleş, siyaset yapmak ateş pahası artık. Hak gasbetmek beleş, o gasbedilen hakları aramak ateş pahası artık. Bu ülkede depremzedelere çadır satan Kızılay Başkanını değil onu protesto edenleri yargılıyorsunuz ya siz! Çalışırken ölen gençlerin faillerini değil hak ve özgürlükleri peşinde koşan gençleri yargılıyorsunuz. İş cinayetlerinin faili patronları değil haklarını arayan işçileri yargılıyorsunuz. Gelelim kadınlara mesela. Kadınları öldürenleri, taciz edenleri, doğru düzgün yargılayıp cezalandırmak yerine bunu protesto eden kadınları yargılıyorsunuz siz. Ve bakın...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Teşekkür ediyorum.

Sayın Erkan Baş.

SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

Bugün 25 Kasım Sayın Bakan. Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü. Vali Bey İstanbul'da yine karar verdi. Geçen sene sokağa çıkan 180 kadına dava açtı.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Kadıgil, sözü Erkan Baş Bey'e veriyorum.

SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - Dedim ya arkanızda 1 tane, 2 tane değil de olması gerektiği kadar kadın bürokrat olsaydı...

ADALET BAKANI YILMAZ TUNÇ - 3 tane Genel Müdür var burada, kadın.

SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - 3 tane genel müdür var, ne kadar güzelmiş Sayın Başkan. Arkadaki bürokratlara bir gidelim bakalım.

ADALET BAKANI YILMAZ TUNÇ - "Hiç yok." diyorsun ama.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Teşekkür ediyorum.

Sayın Bülent Tezcan.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Yalnız, senin olduğun tarafta kaç tane kadın var baksana.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Bülent Tezcan.

Bülent Bey, hazır mıyız?

SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - Halı saha maçına gelmedik.

NURETTİN ALAN (İstanbul) - Adalet Bakanlığı personellerinin yüzde 50'sinden fazlası kadın.

SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - Bu şekilde de emin olun, ne kadına yönelik şiddetle mücadele edebilirsiniz ne şu rezilliklerin önüne geçebilirsiniz Sayın Bakan.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Bülent Bey, süreniz on dakika.

Buyurun.

SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - Bakın, bu bir rezilliktir.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Teşekkür ederim.

SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - Ben bir avukat olarak hayatımda en çok Zekeriya Öz'ün...

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Kadıgil, Bülent Bey'in süresinden gidiyor. Lütfen.

SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - ...o, kadınla kartopu oynadığı fotoğraftan utanmıştım, bir de bundan.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Siz her gün geliyorsunuz, buranın usullerini de biliyorsunuz. Niye böyle bir uygulama her seferinde bize yaşatıyorsunuz, anlayamıyorum.

SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - Ve İstanbul Başsavcısı çıkmış tam sayfa röportaj verip bir iddianameyi savunuyor. Hakikaten yazıklar olsun. Ona da yazıklar olsun, bunu HSK'ye şikâyet edemeyenlere de yazıklar olsun.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Kadıgil...

Buyurun.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Sayın Başkanım, baştan başlatır mısınız? Erkan Bey süresini verdi o yüzden oradan gitti.

SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - Sayın Başkan, iki konuşmamız var. Evet, siz biraz abartıyorsunuz artık bence bu konuyu.

ORHAN YEGİN (Ankara) - İmtiyaz istiyor.

SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - İmtiyaz istemiyorum ya, niye imtiyaz isteyeyim?

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Kadıgil, burada arkadaşlar beş dakikada konuşup gidiyor. Dün biz 1'e yakın gittik, sabah herkes tekrar geldi. Yani herkese burada söz imkânı var. Sözcülerle ortak alınmış bir kararı uyguluyoruz. O bakımdan teşekkür ediyoruz.

SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - Valla, o sözcüleri de ben eleştiriyorum muhalefet partilerini yani Sayın Başkan.