KOMİSYON KONUŞMASI

ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli vekiller ve bürokratlar, basınımızın kıymetli temsilcileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bütçesini görüşmekte olduğumuz Millî Savunma Bakanlığı bizler için çok önemli bir kurumu, göz bebeğimiz ordumuzu barındırdığı için üzerinde titizlikle durmamız gereken bir Bakanlığımız. Güçlü bir TSK için çalışmak hepimiz için bir görevdir ama maalesef, bu kadar önemsediğimiz Türk Silahlı Kuvvetleri yönetilirken çok önemli yanlışlar yapılmaktadır. Bunların en önemlisi, ordunun kabul edilemeyecek şekilde siyasallaşmasıdır. 15 Temmuz hain darbe girişimi bahane edilerek TSK'nin genetiğiyle oynanmış, TSK komuta yapısında, Yüksek Askerî Şûranın yapısında ve orduya personel temininde bilinçli olarak yapılan büyük değişikliklerle, onarılması güç ve geri dönülemez şekilde bir parti ordusu yaratmanın yolundaki taşlar döşenmektedir. TSK komuta yapısında yapılan değişiklikle, kuvvet komutanlıkları Genelkurmay haricinde Millî Savunma Bakanına da bağlanarak politik kararlar alan siyasi bir makamın doğrudan etkisine maruz bırakılmıştır. Bu yapılarak sadelikten uzak, iki başlı bir yapı oluşturulurken emir komuta birliği prensibi de ihlal edilmektedir. Ama bu değişikliğin en önemli sonucu, kuvvet komutanlıklarının doğrudan siyasi bir makama bağlı olarak siyasetin güncel tartışmalarına ve eylemlerine taraf olmaya zorlanabilecek olmasıdır. Bu, açıkça ordunun siyasallaşmasıdır. Diğer bir değişiklik de Yüksek Askerî Şûranın yapısında yapılan değişikliktir. 2 sivil, 15 askerden oluşan yapı değiştirilerek 8 sivil, 4 askerden oluşan bir hâle getirilmiştir. Millî Eğitim Bakanı, Adalet Bakanı gibi siyasi figürlerin eklenmesiyle sivil sayısı artmış, asker sayısı azalarak alınan kararlarda siyasetin belirleyiciliği etkinleşmiştir. 2017 yılında yapılan değişiklikle albay ve generallerin rütbe bekleme sürelerine bakılmaksızın YAŞ kararıyla kadrosuzluktan emekli edilmelerinin de yolu açılmıştır. Bu durum, terfi ve emeklilik kararları için siyasi sivillerden medet uman bir komuta yapısını da beraberinde getirmektedir. Her yıl alınan kararların gölgesinde, albaylarımız ve generallerimiz âdeta sözleşmeli subay durumuna düşmüşlerdir. Alınacak terfi ve emeklilik kararlarıyla birilerinin önünün açılması sağlanabilirken iktidarın siyasi düşüncesine veya hayat görüşüne uygun olmayan komutanların da liyakatine bakılmaksızın ordudan uzaklaştırılmasına yol açılabilecektir. Bu, ordunun siyasallaşması değil de nedir?

Yine, bir diğer önemli değişiklik de ordunun personel temininde yapılan değişikliklerdir. Personel temin merkezlerinin Millî Savunma Bakanlığına bağlanmasıyla TSK'nin tüm öğrenci ve personel alım işlemleri siyasi müdahaleye açık hâle gelmiştir. Mülakat komisyonlarında sivil yetkinin artması, TSK personel kaynağının siyasi görüş, tarikat girdabına girmesine neden olmaktadır. Kuvvet komutanlıklarının personel başkanlıklarına bağlı tayin, atama daireleri, Bakanlığın Personel Genel Müdürlüğü üzerinden siyasi müdahalelere açık hâle gelmiştir. Yapmayın, etmeyin! Darbe girişimi eski sistemin eksikliklerinden değil, AKP'nin FETÖ'ye karşı olan toleransından kaynaklanmıştır. O zamanki sistem bu toleransa rağmen yine de refleks göstermiş ve darbe başarısız olmuştur. Bu yaptığınız siyasallaşmayla devleti ele geçirebilecek bir yapının darbe yapmasını daha kolay hâle getiriyorsunuz. Gücü liyakate değil, siyasi otoriteye vererek güzel ülkemizin geleceğiyle oynuyorsunuz.

Askerî eğitim sisteminde yaptığınız değişikliklerin faturası da ağır olacaktır. Askerî liseleri ve astsubay hazırlama okullarını kapatarak yanlış yapılmıştır. Yeni sistemle askerî eğitimde uygulamalı eğitimin ağırlığı düşmüş, kuvvet komutanlıklarıyla doğrudan bağları koparılmıştır. Bu durum, sahada değişen savaş konseptlerine ordumuzun uyum sağlayamaması sonucunu doğuracak, öğretim kadrolarındaki liyakatsiz ve sivil ağırlıklı akademi kadrolaşma da ilave edildiğinde ordumuzda zafiyet yaratacaktır. Kapatılan okullar açılmalı, eğitim kadrolarında konusunda uzman askerî personelin daha fazla görev alması sağlanmalıdır.

Bir başka büyük yanlış da askerî hastaneler kapatılarak, askerî sağlık sisteminin sivilleştirilmesidir. Dünyada güçlü bir ordusu olup da askerî sağlık sistemi olmayan başka bir ülke bulunmamaktadır. Askerî hekimlik ve harp cerrahisi uzmanlığı yok olmakta, patlayıcı yaralanmalarından birinci ve ikinci kademe sağlık hizmetlerinin sürdürülmesine kadar zafiyet oluşmaktadır. Buna bir de bedelli askerlik nedeniyle tabip subay bulmadaki sıkıntı da eklenince sınır ötesi operasyonlarda tabip bulundurmak neredeyse imkânsız bir hâl almaktadır. Olası şehit sayımızdaki artış tehlikesi sizin sorumluluğunuzdadır. Yalnızca birkaç askerî hastanenin açılması değil, askerî sağlık sisteminin yeniden kurulması acil bir ihtiyaçtır. Söz şehitlerimizden açılmışken şehit aileleri ve gazilerimizin de çok önemli sorunları bulunmakta. Özlük haklarındaki yetersizlikler ve adaletsizlikler başta olmak üzere sağlık, eğitim desteği, istihdam gibi alanlarda sorunlar hâlen devam etmektedir. Vücudunda şarapnelle yaşayan, uzuv kaybı bulunan ama mevcut yönetmeliklerinin eksikliği nedeniyle gazi sayılmayan kahraman askerlerimiz, "Terörle Mücadele Sırasında Yaralanıp Gazi Sayılmayanlar Derneği" adı altında birleşerek haklarını almaya çalışıyorlar. Şehit ailelerimize ve gazilerimize sahip çıkmamak bizim için büyük ayıptır. Sorumluluğu başka bakanlıklara atarak bu sorunlar çözülememektedir Sayın Bakanım. Unutmayınız ki, bu askerlerimiz çarpışmada emri Çalışma Bakanlığından değil, sizin sorumlu olduğunuz komutanlardan almışlardır.

CAVİT ARI (Antalya) - Çok doğru.

ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) - Herkesçe bilindiği gibi bir ordunun en güçlü silahı yetişmiş personelidir. Bunun içinde personel alımından başlayarak eğitim ve sosyal haklar da dâhil adaletli bir şekilde yönetilen, geleceğine güvenle bakan, görevini huzurlu ifa eden bir TSK yapısı en büyük silahımızdır. Ancak maalesef ki, ekonomik kriz emekli ve muvazzaf personelimizi çok zorlamaktadır. Emekli astsubaylarımızın maaşları asgari ücret civarına düşmüş olup, geçim sıkıntısıyla boğuşmaktadırlar. Makam ve görev tazminat hakları verilerek maaşlarında iyileştirme yapılmalıdır. Daha önce 31 Mart 2023'te bir teklif geldi ama ne olduysa yasalaşmadan kaldı. Emekli astsubaylarımıza verilen sözler tutulmalıdır. Aynı şey, az sayıda mevcut emekli binbaşımız için de geçerlidir. Emekli binbaşılarımıza da makam, görev tazminatları verilerek, insanca bir yaşam için imkân sağlanmalıdır. Yalnız emekliler değil, görevdeki TSK personeline de ödenmekte olan tazminat oranlarında düzenleme yapılarak, personel maaşlarında ilave iyileştirilmeler yapılması gerekmektedir.

Söz verilerek tutulmayan bir başka kesim de sözleşmeli erler ve uzman çavuşlarımız. Uzman çavuşlarımıza en az yedi yılı doldurmuş olmaları şartıyla devlet memurluğuna girme hakkı kanunla verilmiştir. Uygulamada kadro açılmaması ve gireceği sınıfın niteliklerine uymaması gerekçeleriyle devlet memurluklarına atamaları reddedilmektedir. Aynı şekilde, sözleşmeli erbaş ve erlerimiz TSK'da en fazla yedi yıl görev yapabilecek şekilde işe alınmakta, bu süre sonunda sözleşmeleri feshedilmektedir. Bu fesih sonunda kamuya geçmeleri için kanunla hak tanınmışken maalesef ki bu haktan yararlanamamaktadırlar. Bu askerlerimizin sesi artık duyulmalıdır. Personel sorunlarının dışında ordu envanterine kayıtlı araç ve gereçlerin eskimiş oldukları gerçeği de karşımızda durmaktadır. En son yüreğimizi yakan uçak kazasında olduğu gibi ikinci el aldığımız elli yıllık uçak ve benzeri araçlarımızın envanterden çıkarılmaları ve yerlerine yenilerinin temini sağlanmalıdır. Bu yapılması gerekirken yine ikinci el uçak alım anlaşması yapmamız doğrusu anlaşılamamıştır. Millî savaş uçağımız KAAN'ın motoru konusunda Amerika'ya olan bağımlılığımız da doğrusu bizi üzmüştür. Şimdiye kadar çok yol almış gerekirken yerli motor konusunda hâlâ somut bir başarı beklemekteyiz.

Savunma sanayimizin gelmiş olduğu nokta şüphesiz ki sevindiricidir ama bu çok önemli ve stratejik alan yandaş kayırma ve zenginleştirme alanı olarak kullanılmamalıdır. Tıpkı TSK gibi savunma sanayimizde siyasetten arınmış, adil ve denetlenebilir şekilde yönetilmelidir. Sanayi savunmamızda üretilen ürünlerin üretimi ve yurt dışına satışı TBMM tarafından bir mekanizmayla Dışişleri, İçişleri ve Millî Savunma Bakanlıklarını bilgilendirecek şekilde denetlenebilmeli, satışlar ülkemizin çıkarlarına uygun gerçekleştirilmelidir. Damat, kayınpeder ülke ülke gezerek İHA, SİHA satmak doğru bir tutum değildir.

Sayın Bakan, son olarak çok önemli bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum. Tuzla Piyade Okulunda yakasına Atatürk resmi takmayan ve onları uyaran öğrencilerin aynı kefeye konularak okuldan atılmaları, sonrasında resim takmayan öğrencilerin mahkeme kararıyla okula geri dönmeleri, yemin töreninde Atatürk'e bağlılıklarını bildiren ant okudukları için okuldan atılan teğmenlerimiz ve onların amiri konumunda olup bu olay nedeniyle ordudan atılan subaylarımızın varlığı, her yıl Anıtkabir'de atılan sloganlara göz yumulması, YAŞ kararlarıyla her yıl kadrosuzluk bahanesiyle Atatürkçü subayların emekli edilmesi bize gösteriyor ki ordumuzun Atatürkçü çizgiden uzaklaşması için planlı bir çaba gösterilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun, bir dakika.

ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) - Şunu unutmayınız: Peygamber ocağı ordumuzun harcında Mustafa Kemal Atatürk ve onun ilke ve devrimleri vardır. Bunu değiştirmeye çalışan veya buna göz yuman kim varsa tarih önünde yargılanacak ve hak ettiği değeri bulacaktır.

Saygılarımla.