KOMİSYON KONUŞMASI

EYLEM ERTUĞ ERTUĞRUL (Zonguldak) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Bakanım, çok değerli bürokratlar, Silahlı Kuvvetlerimizin kıymetli temsilcileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün burada aslında yalnızca bir bütçeyi konuşmuyoruz; bu ülkenin evlatlarının hayatını güvenliğini, geleceğini ve onurunu konuşuyoruz. Sorumluluğunu halktan alan milletvekilleri olarak bu ülkenin çocuklarının, Mehmetçik'inin hakkını, hukukunu, can güvenliğini konuşmak için bulunuyoruz. Siz de konuşmanızda belirttiniz, hepimiz çok iyi biliyoruz ki güçlü ve hazırlıklı bir ordu barışın sigortası ve cumhuriyetimizin ve milletimizin de güvencesidir. Ancak böyle büyük bir ordunun kendine ait bir sağlık sistemi maalesef yoktur. Ben GATA mezunu, Silahlı Kuvvetlerde görev yapmış bir askerî hekim olarak söylüyorum: Askerî sağlık sistemini lağvedince askerî tababetin kurumsal birikimi ortadan kaldırıldı, savaş cerrahisinin hafızası kaybedildi, yaralı askerlerin sevk zinciri zayıfladı ve askerî sağlık sisteminin işleyişi sivil sağlık sistemiyle bir tutularak tabip subay eksikliği sivil hekimle kapatılmaya çalışıldı ki bu çok yanlış, eksik ve yetersiz bir uygulamadır. Bu kadar büyük bir ordunun kendine ait bir sağlık sistemi olması zorunludur, sivil sisteme entegre edilerek istenen sonuca ulaşamayız. Ancak bugün hâlâ askerî sağlık sisteminin yeniden yapılandırılması konusunda samimi, kapsamlı ve geleceği gören bir plan ortaya konulmuş değildir. Neden bu konuda ısrar ediliyor? Bunu anlamak da mümkün değildir. Gerçi son günlerde GATA'nın açılmasıyla ilgili haberler duyduk ancak bu asla yeterli bir uygulama değildir. Timdeki muharip sıhhiyeden sahra hastanesine, bölge hastanesinden Gülhanedeki akademik kadroya kadar askerî sağlık sistemi yeniden yapılandırılmalı ve ivedi bir şekilde daha fazla vakit kaybetmeden Silahlı Kuvvetlerin hizmetine sunulmalıdır.

Değerli milletvekilleri, bir diğer önemli hayati konu, silahlı kuvvetlerdeki siyasallaşmadır. Silahlı Kuvvetlerin komuta kademesinin belirlenmesinde ana karar verici organ olan YAŞ yapısını, kadrolarını tamamen güdümünüzde olacak şekilde sayısal çoğunluğu sağlamak için, askerlikle uzaktan yakından ilgisi olmayan sivil bakanlarla doldurdunuz ve bu kararlar zaten yargı denetimine kapalı. Bu yetkiyle kişinin isteği olup olmamasına, hizmet süresinin dolup dolmamasına bakmadan, liyakati de göz ardı ederek istediğinizi emekli ediyor, istediğinizin hizmet süresini uzatıyor, istediğinizi üst rütbeye taşıyorsunuz.

Silahlı Kuvvetlerin iktidarın keyfine ve siyasal düşüncesine göre şekillendirilmesi çok sakıncalıdır ve bunun sonucunda, Mustafa Kemal'in askerlerini izleyen teğmenleri tasfiye edip Atatürk düşmanlarını Silahlı Kuvvetler bünyesinde tutuyorsunuz.

ORHAN YEGİN (Ankara) - YAŞ mı yaptı?

EYLEM ERTUĞ ERTUĞRUL (Zonguldak) - Her sene Anıtkabir'deki törenlerde meydan okurcasına mevcut Cumhurbaşkanı lehine slogan atılmasına seyirci kalıyorsunuz. Orası insanlık tarihinin gördüğü en büyük dehalardan biri olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kabridir.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Vatandaş slogan atıyorsa ne yapacaksın?

EYLEM ERTUĞ ERTUĞRUL (Zonguldak) - Onun kabrinde kiminle kıyaslıyorsunuz? Size soruyorum: Neden bunu engellemiyorsunuz? Engelleyemiyor musunuz yoksa bunu engelleyecek iradeden yoksun musunuz?

CAVİT ARI (Antalya) - İstemiyorlar.

EYLEM ERTUĞ ERTUĞRUL (Zonguldak) - Bu görüntüler milletimizce de kabul edilmemektedir. Orada slogan atan şahıslarla ilgili herhangi bir işlem yapılmış mıdır?

ORHAN YEGİN (Ankara) - Vatandaş gelmiş orada...

EYLEM ERTUĞ ERTUĞRUL (Zonguldak) - Konuşmamıza bir müsaade edin.

Ayrıca şunu da unutmayalım: Bu görüntüler milletimizce de asla kabul edilmemektedir. Ne yaparsanız yapın, hiç kimseyi Gazi Mustafa Kemal Atatürk'le kıyaslayamazsınız.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Asker ne yapacak orada?

CAVİT ARI (Antalya) - Doldurulmuş militanlar, gençlik kolları...

ORHAN YEGİN (Ankara) - Vatandaş gelmişse...

CAVİT ARI (Antalya) - Siz getirmek istiyorsunuz, siz dolduruyorsunuz onları.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli arkadaşlar, sakin olalım.

EYLEM ERTUĞ ERTUĞRUL (Zonguldak) - Değerli milletvekilleri, şunu unutmayalım ki en etkili silah, hepinizin malumu olduğu üzere iyi yetişmiş personeldir. Genç yaşta askerî liseler ve astsubay hazırlama okullarında Silahlı Kuvvetlerle tanışan ve Silahlı Kuvvetlerle bütünleşen kişilerin çok daha verimli ve benimseyerek hizmet vereceği hepinizin malumudur. Türkiye Cumhuriyeti'nin üniter devlet yapısının korunabilmesini ve bölgemizin en güçlü aktörü olabilmesini sağlamanın yolu işinin ehli, liyakatli, Atatürk ilkeleri ve cumhuriyetin temel değerleriyle, Anayasa'ya gönülden bağlı personelin yetiştirilmesidir. Askerî okulların siyasal etkilerden arınmış bir şekilde tekrar açılması ve kadrolaştırılması şarttır. Yani, Heybeliada Deniz Lisesini kapatan irade "yerli ve millî proje" kisvesi altında Heybeliada'da Ruhban Okulunu açmak için Trump'a sözler vereceğine Deniz Lisesini tekrar açmalıdır.

Sayın Bakan, Silahlı Kuvvetlerde sözleşmeli statüde olanların dışında maaş olarak en geride kalan statünün astsubaylar olduğu görülmektedir. Bunların mağduriyetini giderecek şekilde ek tazminat ve ek gösterge verilmesine yönelik düzenleme yapılmalıdır. Emekli astsubayların maaşları asgari ücret civarına düşmüş olup hâlen görev yapmakta olan astsubaylarla aralarındaki maaş farkı negatif yönde gittikçe açılmıştır. Ayrıca, uzman erbaş ve sözleşmeli er, erbaşlara yasal hak olarak tanınan ve yıllardır gerçekleşmeyen kadro hakkının bir an önce teslim edilmesi gerekmektedir. Bu kişiler -makam odalarının kapılarında- ellerinde dosyalarla makam makam gezmekte ve perişan olmaktadır. Bu noktada, siz, Bakanlığınızda kadroya alım yaptığınızı söylediniz ama bu sayının ne kadar olduğunu cevaplarsanız o da bizim için yol gösterici olacaktır. Söyleyeceğim şey bu: Bu kişilere yıllardır söz verdiniz "Kadroya alacağız." diye, ya tutmayacağınız sözleri vermeyin ya da verdiğiniz sözleri tutun.

Bu arada, personelle ilgili son dönemlerde oldukça sık yaşanmaya başlayan ve kamuoyunu da meşgul eden asker ölümlerinin sebebi de liyakatsiz kadroların iş bilmezliğidir. Askerleri İskenderun gibi bir yerde temmuz ayında havalandırmasız ortamda günlerce uykusuz bırakıp -ki havalandırma ve klimalı kalabilecekleri yerler varken buna izin verilmeyip- bir de güneşin altında bekletip sıvı elektrolit kaybı ve benzeri nedenlerle, güneş çarpmalarıyla ölümlerine neden olunması gibi ya da metan gazından mağarada zehirlenmeleri veya donarak hayatlarını kaybetmeleri gibi veya kışlalarda yaşanan ve yeterli şekilde soruşturulmayan şüpheli intihar olayları gibi pek çok olay Silahlı Kuvvetlere olan güveni maalesef, negatif etkilemektedir. Bir anne, bir baba çocuğunun ölüm sebebini öğrenmek için savcılığın kapısında adalet dilenmek zorunda kalıyorsa Sayın Bakanım, orada maalesef, devlet yoktur.

Personelle ilgili en can yakıcı meselelerden biri de şehit aileleri ve gazilerimizdir. Bugün er ve erbaş olarak görev yaparken şehit olan gençlerimizin aileleri dul, yetim aylığı hükümleri çerçevesinde maaş almaktalar; bu onları incitmektedir. Devlet kendi askerine "Evladım." deyip evladının ölümünde sınıflandırmaya gidebilir mi, bu kabul edilebilecek mi? Asla kabul edilemez. Sayın Bakanım, bu şekilde yaklaşık 4.500 kişi var; er, erbaş şehit ailelerine emsal aylık bağlanmasını sağlayan düzenleme getirilmelidir. Ayrıca, muharip gazilerimizin vefatı hâlinde şeref aylıklarının engelli, dul ve muhtaç çocuklarına intikalinin sağlanması da önemli bir noktadır. Ek olarak, 18 Mart Şehitler Günü'nde şehit ailelerine, 19 Eylül Gaziler Günü'nde gazilerimize birer maaş ikramiye verilmesi kendilerine olan minnettarlığımızın küçük de olsa ufak bir göstergesi olacaktır. Ayrıca, şehit aileleri, şehit yakınlarının sadece anne, babalarına değil, kardeşlerine de şehit yakını olduklarını gösteren resmî bir kimlik kartı düzenlenmesini istiyorlar. Bu kart bir ayrıcalık için değil bu unvanlarını ispat edebilmek için son derece insani, haklı ve basitçe çözülebilecek bir meseledir. Bu çok haklı bir taleptir, yerine getirilmesini diliyoruz.

Sayın Bakanım, hepinizin malumu, Bakanlığınızın kontrolünde olan ve Silahlı Kuvvetlerin personeli için çok önemli bir yardımlaşma ve emeklilik güvencesi olan OYAK hakkında size 2024 ve 2025 yıllarında toplam 3 adet soru önergesi verdim. Bu önergeler üye sayısıyla, yönetim kurulundaki temsiliyet oranlarıyla, dağıtılan nema oranlarının önceki yılların aksine enflasyonun altında kalmasıyla, neden altında kaldığıyla ve OYAK'ın yaptığı bazı alımlarla -Total, M Oil gibi- ilgiliydi. Sayın Bakanım, maalesef, bunların hiçbirine şeffaf yanıt vermediniz "Mevzuata uygundur." deyip, yazıp geçtiniz. Verdiğiniz bu cevaplar ne bizi ne de maalesef, üyelerinizi tatmin etmemiştir. Bakın, geçtiğimiz hafta önceki yönetim tarafından OYAK Çimento Fabrikalarının yüzde 20 hissesinin piyasadaki hisse değeri yaklaşık 63 lira iken neredeyse yarı fiyatına 36 liraya Tayvanlı bir şirkete satılmasıyla kurumun yaklaşık 5 milyar liralık zararı oluştuğu iddiasıyla bir hukuki süreç başlatılmıştı. Fakat gelin görün ki burada hem OYAK üyesi olan hem hukukçu olan insanlara "Kardeşim, siz bu davaya taraf değilsiniz, yetkiniz yok." denilerek davaya girmeleri engellendi ve dava reddedildi. Burada, bu insanlar nasıl haklarını savunacaklar? Kurumun bu noktadaki gelir kaybı nasıl giderilecek? Bununla ilgili kurum içerisinde herhangi bir denetleme mekanizması kurmayı düşünüyor musunuz?

Ayrıca, Sayın Bakanım, askerî alanların imara açılması gündemde. Türkiye'de askerî alanların tasfiye edilmesi "savunma reformu" diye sunulan bir rant aktarım mekanizmasına maalesef dönüşmüş görünüyor. Bu milletin ranta değil çok güçlü bir orduya ihtiyacı var. Eğer bu tür sorunlarda hiç kimseye hesap sorulamıyorsa, kamu kaynakları belli bir zümreye aktarılıyorsa, yolsuzluğu önleyen mekanizmalar felç edildiyse, eğitim cahilleştirilmek üzere tasarlanıyorsa bu ülkede ekonomi de çöker, sosyal dayanışma da biter, adalet de biter, ordusu da giderek güç kaybeder diyorum; bu konularla ilgili daha fazla emek istediğimizi bir kere daha saygıyla ifade ediyorum.