KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA ERDEM (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Bakan, değerli bürokratlar, basınımızın değerli temsilcileri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Azerbaycan'dan Türkiye'ye dönerken Gürcistan sınırında düşen C-130 askerî kargo uçağımızda şehit verdiğimiz 20 kahraman personelimizin acısı hâlâ taze. Şehitlerimize bir kez daha Allah'tan rahmet, milletimize başsağlığı diliyorum.

Kaza sonrası kamuoyuna bu uçaklarla ilgili bazı iddialar yansıdı. Uçakların Suudi Arabistan'da hizmet dışına çıkarılan uçaklar olduğu iddia edildi fakat Bakanlık, düşen uçağın hizmet dışına çıkarılan değil ihtiyaç fazlası uçak olduğunu ve alınan bu uçakların düzenli kontrollerinin ve bakımlarının yapıldığını söyledi. Sayın Bakan, uçağın bakımlarının düzenli yapıldığı iddia edilse de 20 canımızı yitirdiğimiz gerçeği bu bakım süreçlerin nedenli titizlikle denetlendiği sorusunu da gündemde tutmakta. Milletimiz 20 evladının neden şehit olduğunu bilmek zorunda. Karakutunun Türkiye'ye getirilmiş olması sevindirici ancak kaza kırım incelemesi sonuçlanana kadar diğer C-130 uçaklarının uçuşlarının tedbiren durdurulması kararı bile bu uçakların güvenilirliği konusunda ciddi endişeler yaratmakta. Bu süreç, sadece teknik bir inceleme değil aynı zamanda TSK'nın envanter yönetimine ve personel güvenliğine verilen önemin de bir göstergesi olacaktır. Diğer taraftan, şehit haberlerinin ailelere resmî tebliğ yapılmadan yasal olmayan yollarla temin edilerek sosyal medyada paylaşılması ailelerin acısını katbekat artıran bir durum olmuştur, bu konularda daha fazla özen göstermek gerektiğini hatırlamak hatırlatmak isterim.

Değerli milletvekilleri, TSK'nin en büyük gücü siyasetten uzak, disiplinli, liyakate dayalı ve Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı yapısıdır, ne var ki son dönemde yaşanan gelişmeler bu temel değerleri tehlikeye atmaktadır. Tuzla Piyade Okulunda, 10 Kasım 2023'teki anma töreninde yaşananlar TSK'nin disiplin anlayışındaki çifte standardı gözler önüne sermiştir. Bir piyade teğmenin yakasına Atatürk fotoğrafı takmayı reddetmesiyle başlayan tartışmanın ardından toplam 7 teğmen TSK'den ihraç edilmiştir. İhraç kararını yargıya taşıyan teğmenlerden yakasına fotoğraf takmayı reddeden teğmen A.A'nın ihracı İstanbul 4'üncü İdare Mahkemesi tarafından orantılılık ve ölçülülük ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edilmiş ve görevine iade edilmiştir. Değerli arkadaşlar, daha da vahimi, Ulu Önder Atatürk için "1923 sonrasına saygı duymuyorum, dini yozlaştırdı." gibi ağır ve TSK'nin temel değerleriyle taban tabana zıt ifadeler kullanan, hakkında müfettiş raporuyla birlik ve beraberlik ruhunu bozduğu tespit edilen Teğmen M.F.Ş hakkındaki ihraç kararı da idare mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. Atatürk'e saygı duymayan ve bu saygısızlığını açıkça ifade eden bir teğmen hakkında suç raporu olmasına rağmen mesleğine geri döndürülmüştür. Peki, cumhuriyete ve Atatürk'e sahip çıkan teğmenlerin akıbeti ne olmuştur? Tartışmalara tepki gösterdiği için ihraç edilen ve Atatürkçü olarak nitelenen Teğmen Ö.S'nin açtığı davada ise İstanbul 5'inci İdare Mahkemesi tam tersi bir karara imza atmış ve ihracı onaylamıştır. Mahkeme Ö.S'nin eylemini silah arkadaşlığını ve birlik ruhunu zedelediği gerekçesiyle hukuka uygun bulmuştur. Değerli milletvekilleri, bu kararlar kimin ordudan atılıp kimin kalacağına siyasi bir saikle karar verildiğinin net bir göstergesidir. Atatürk'e saygısızlık edenler geri dönerken cumhuriyete ve onun kurucusu Başkomutana sahip çıkanlar kapı dışarı edilmektedir. Bu, Millî Savunma Bakanlığının ve iktidarın Türk Silahlı Kuvvetlerindeki liyakatin ve disiplin anlayışının ne hâle geldiğinin acı bir göstergesidir. Şimdi soruyorum Sayın Bakan: Bu ordu kimin ordusu?

Yine, geçen sene burada konuştuğumuz bir konu var: 30 Ağustos 2024 Kara Harp Okulu mezuniyet töreninde yaşanan olay. Kendi aralarında subay andını okuyan ve "Mustafa Kemal'in askerleriyiz." sloganı atan 5 teğmen müesses disiplin muhafazası bahanesiyle TSK'den atılmıştır. Bu ihraç kararı Cumhurbaşkanının "Birkaç tane kendini bilmez evelallah temizlenecek." açıklamasından tam yüz elli beş gün sonra gelmiştir. Disiplinsizliğe engel olmadıkları gerekçesiyle teğmenlerin 3 sıralı amiri albay, yarbay ve binbaşı rütbesindeki subaylarımız da oy birliğiyle ihraç edilmiştir. Bu durum, ordunun müesses disiplini korumak değil orduyu siyasi görüşlere göre hizaya sokmak çabasıdır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün adını anmanın disiplinsizlik sayıldığı bir ordu milletin ordusu olmaktan artık çıkmıştır. Buradan askerleri sıcak siyasetten uzak durmaya davet ediyorum. Ordu 86 milyonun ordusudur, komutanlar partilerin değil, milletin komutanlarıdır. Yargıyı siyasete bulaştırdığınız gibi millî ordumuz üzerinden siyasete ayar vermeye çalışmak ülkemizin güvenliğine yapılmış en büyük kötülük olacaktır. Bunu size yıllar önce söyledik, tarikatları, cemaatleri orduya sokmayın dedik, dinlemediniz; 15 Temmuzda gördünüz. Şimdi, aynı hatayı yine yapıyorsunuz. Sonra, Genel Başkanımız sizi eleştirince "Vay komutanımıza, kadememize bu cümleleri kuramazsınız." diye figan feryat ediyorsunuz, dava açıyorsunuz. Atatürk'ün ordusunu cemaatlere ve siyasete teslim edemezsiniz. Etmezseniz herkes sizin arkanızda durur Sayın Bakanım.

Ordunun siyasallaşma çabaları bununla da sınırlı değil. Özellikle bir torba yasa teklifiyle teğmen ve albay rütbesindeki askerleri Cumhurbaşkanı kararıyla ihraç etme yetkisini getirme girişimi TSK'yi baştan sona siyasallaştırmak için atılan en tehlikeli adımdı. Bir teğmen ile albay arasındaki şanlı Türk askerinin pozisyonu bir Cumhurbaşkanının iki dudağı arasında olamaz. Bu yetkinin muhalefetin tepkisi üzerine torba yasadan çıkarılması doğru bir adım olmuştur fakat TSK'de rütbe karşılama oranlarında eksiklik veya fazlalık oluşması hâlinde personel ihtiyacının karşılanabilmesi amacıyla rütbe bekleme sürelerinin Cumhurbaşkanı kararıyla değiştirilebilecek olması da ordunun siyasallaştırılmasının en net örneğidir. Artık subaylarımızın rütbe almak için bekleyecekleri süre kurala tabi değil, Cumhurbaşkanının iki dudağı arasında, isterse bir gecede tüm yüzbaşlarını binbaşı yapabilecek. Bu, subayların siyasete daha şirin görünme çabasına sokar, liyakat kalkar, subaylar arasında huzursuzluk yaratır diyoruz ama dinlemiyorsunuz, daha doğrusu, ses çıkarmıyorsunuz Sayın Bakanım. Ordusundaki personelin hakkını koruyamayan bir Bakan olarak tarihe geçeceksiniz.

Değerli milletvekilleri, Katar'dan savaş uçağı alımını kapsayan bir anlaşma imzalandı, kamuoyunda birçok tartışma var. Biz ordunun modernizasyonuna karşı değiliz, bu noktada Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel'in Avrupa'da yaptığı çalışmalar da ortada fakat anlaşmanın toplam bedeli noktasında ve Katar'dan alınan uçakların ikinci el olması konusunda soru işaretleri var. İtalyanların benzer uçaklar için çok daha düşük bir bedel ödediği açıklandı. Biz yüzde 48 daha fazla ödeme yapıyoruz.

Yine, ikinci yıl uçakların teknolojik olarak geride kaldığıyla ilgili soru işaretleri var, bu konuda şeffaf olunmasını bekliyoruz. Milletimiz kaynaklarını daha verimli kullanmak istiyor Sayın Bakanım.

Yine, millî muharip uçak KAAN şüphesiz millî gururumuzdur ancak bu gurur iktidarın kendi içindeki çelişkilerle gölgelenmektedir. Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan KAAN'a tedarik edilecek motorların lisanslarının ABD tarafından durdurulduğunu ve üretiminin başlaması için kongre onayının beklendiğini açıklarken Savunma Sanayii Başkanı Haluk Görgün "Gecikme yok, süreç planlandığı gibi ilerliyor." diyebilmektedir. Bu çelişki bizim düşüncelerimizde tereddüt yaratıyor. KAAN'ın geleceği hiçbir ülkenin motoruna bağlı olmamalıdır diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.