| Komisyon Adı | : | (10/434,2104,2716,2717,2718,2719) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 26 .11.2025 |
AYLİN YAMAN (Ankara) - Sayın Bakanım, değerli konuşmacılar; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sunumlar için teşekkür ediyorum.
Şimdi, ben şunu soracağım size: Yükseköğretimde toplam 7 milyonluk öğrenci içinde sadece 57.082 engelli öğrenci olduğunu söylediniz. Bu, hesaba vurduğumda binde 8 ediyor yani toplam öğrenci sayısının binde 8'i. Sonra bakıyorum, Engelsiz Üniversite Ödülleri verilmiş birtakım kriterlere göre, işte, turuncu bayrak, yeşil bayrak, mavi bayrak gibi. Ama aslında bu istatistiğe baktığımız zaman başlı başına üniversitelerin erişilebilir olmadığını söylüyoruz çünkü oran çok düşük. Bizim ülkedeki engelli oranımız yüzde 10 gibi kabul ediyoruz; engelli sayımız biliyorsunuz tam net değil ama bu oranı düşündüğümüz zaman sadece öğrencilerin binde 8'i engelli gibi. Demin görüştük, aslında erişilebilir demek için başlı başına üniversitelere bir kota koymak gerekiyor, aynen kamudaki yüzde 3 engelli kotası gibi. Mutlaka bir üniversite kotası ve o puana gelene kadar da o sayıda öğrenci olabilir. Bakın, aslında yüzde 3 kota da az. Biz bu kamudaki kotaların da yetersiz olduğunu savunuyoruz çünkü kota dediğiniz şey sizin birazcık demografik yapınızı da yansıtmalı. Biz nasıl toplumsal cinsiyet eşitliği yönünde çalışanların yüzde 50'si kadın olsun, işte, siyasette yüzde 50'si kadın olsun gibi... Çünkü bizim demografik yapımız o, yüzde 50-yüzde 50 ise cinsiyet yapılanması, aynen burada da... Eğer bizim toplumumuzda yüzde 10 engelli nüfusumuz varsa aslında kota dediğiniz şey de demografiyi biraz yansıtmalı ama şu andaki yapısı üniversitelerin zaten erişilebilir olmadığının bir göstergesi. O yüzden ben turuncu bayrak, mavi bayrak gibi uygulamaların biraz subjektif kaldığını, o ödül sisteminin, evet, belki motivasyon anlamında üniversitelerde iyi olabilir fakat aslında, gerçek erişilebilirliğin orada okuyan öğrenci sayısıyla da alakalı olduğunu düşünüyorum.
İkinci konu... Bir tablo verdiniz engel türüne göre; okuyan bu 57.082 engelli öğrencinin engel türüne göre bir tablo verilmiş. O engel türüne göre ön lisans, lisans, yüksek lisans ve doktoralı oranları verilmiş; daha doğrusu oranları değil sayıları verilmiş. Ona baktığımda da bu tablo bir şey ifade etmiyor çünkü 57 bin öğrencinin 27 bini "diğer" grupta yani başlık olarak "diğer" vermişsiniz; yarısı.
YÖK YÜRÜTME KURULU ÜYESİ ARİF BİLGİN - Orada belirtmediğimiz başlığı ben söylemiş olayım; daha çok kas ve iskelet hastalıklarıyla ilgili olan kısımdır o.
AYLİN YAMAN (Ankara) - O zaman, şimdi, bakın, burada başlıklar var; görme engelli var, işitme engelli var, zihinsel engelli var, işte, dikkat eksikliği gibi bir sürü grup vermişsiniz. "Diğer" ancak hani çok düşük bir yüzde olabilir; göz ardı edilen şeyler bir tabloda "diğer" olarak verilebilir, yüzde 1'lik, yüzde yarımlık bir şey vardır, onu "diğer" verebilirsiniz ama toplam sayının yüzde 50'sini diğer olarak veriyorsak bu tablo bize bir şey ifade etmiyor demektir.
YÜKSEL TAŞKIN (İzmir) - "Diğer" değil çünkü.
BAŞKAN MEHMET MUHARREM KASAPOĞLU - Yüzde 1 olsa neyse yani.
AYLİN YAMAN (Ankara) - Evet yani onun altında eğer siz diyorsanız ki "kas, iskelet hastalığı" ona da bakabiliriz ama "fiziksel engelliler" diye de bir başlık var. Yani bunu şunun için söylüyorum: Bu, aslında gerçekten doğru tanı kodu kullanmadığımızın da bir göstergesi aynı zamanda. Doğru tanı kodları kullansak biz hepsini veririz; tek tek tanı kodlarına göre, gerçekten o yükseköğretimdekilerin tanılarına göre, durumlarına göre anlarız. En yüksekten en alta göre sıralanır, o da bir erişilebilirlik göstergesidir. Acaba ortopedik engelliler mi daha zor ulaşıyor, zihinsel engelliler mi daha zor ulaşıyor, görme engelliler mi? Yani baktığımızda bu tablonun bize bir şey ifade etmesi gerekiyor, ben baktığımda şu anda bu tablo bana hiçbir şey ifade etmiyor.
YÖK YÜRÜTME KURULU ÜYESİ ARİF BİLGİN - Öyle bir tablo çıkarabiliriz tabii ki.
AYLİN YAMAN (Ankara) - Yani bu benim için değil, yükseköğretimin kendisi için; gerçekten eğer engelli öğrenci kabul etmek istiyorsa bu tabloya bakması gerekir. Bizim nerede yığılıyor engelli öğrencimiz? Neden? Tabii, bunun için sadece sizin veriniz de yetmez. Ülkede maalesef doğru engelli verisi olmadığı için... Bizim "En yüksek engellimiz şurada, o en yüksek engel grubu yükseköğretimde nerede acaba?" diye bir karşılaştırma da yapmamız gerekiyor ancak öyle kendimizin iyi ya da kötü durumda olduğumuzu anlayabiliriz.
Diğer konu; az önce söylediğim bu bayrak uygulamalarındaki sübjektivite konuyu birazcık gerçek engelli sorunlarından uzaklaştırıyor gibi geliyor bana. Bizim bu genel veri sorunumuz ve veriyi yorumlama ve veriye dayalı yönetim sorunumuz burada da kendini gösteriyor. Bizim temel sorunumuz, bence en doğru yöntem, üniversitelere bir kontenjan, aynen istihdamdaki gibi bir kota uygulaması ki biz istihdamdaki yüzde 3 ve 4'lük kotaları yeterli bulmuyoruz. Üniversiteye baktığınızda binde 8 yani yüzde 1 bile değil okuyan öğrenci sayısı. Dahası da var, detaya girmeyeceğim. Ağırlık hangi yaş grubunda üniversitede? Bakın, bu da önemli. Yükseköğretimde 34-49 yaş grubunda yani 17-33 yaş grubundan daha ileride.
YÖK YÜRÜTME KURULU ÜYESİ ARİF BİLGİN - Birbirine yakın.
AYLİN YAMAN (Ankara) - Bu da zor erişilebildiğinin bir göstergesi aynı zamanda yani standart üniversite, yükseköğretim yaşına ancak daha ileriki dönemlerde ulaşabiliyorlar demek. O yüzden bunları, bu veriyle yönetim konusunu tekrar masaya yatırmak gerekiyor.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN MEHMET MUHARREM KASAPOĞLU - Biz teşekkür ediyoruz.
YÖK YÜRÜTME KURULU ÜYESİ ARİF BİLGİN - Sayın Başkanım, isterseniz ben cevap verebilirim.
BAŞKAN MEHMET MUHARREM KASAPOĞLU - Bu konuyu bir cevaplayın, bu önemli.
YÖK YÜRÜTME KURULU ÜYESİ ARİF BİLGİN - Teşekkür ederim.
Tabii, şöyle bir şey var yani engelli öğrencilerimizin yükseköğretime ulaşımıyla alakalı sorun var diyebiliriz ama yükseköğretime ulaşmış olanların ölçümlerinde bir sıkıntı var deme şansımız olmaması gerekiyor. Bir de şey var; ne yazık ki engelli vatandaşlarımız, engelli öğrencilerimiz yükseköğretime doğru gittiği zaman azalıyor kaçınılmaz olarak. Şöyle söyleyeyim; yükseköğretim sınavlarına giren yaklaşık olarak 12 küsur öğrenciden 1,6'sı ancak yerleşebiliyor yani normal öğrencilerde bu böyle değil ne yazık ki, biraz daha yüksek. Dolayısıyla bu yukarıya doğru elemenin fazlaca olması doğal bir şey. Haklısınız, yükseköğretime ulaşmasını daha fazla sağlamaya gayret etmeliyiz; bu anlamda hemfikiriz, sorun yok. Ama yani bizim bayraklarla ilgili ölçümlerimizin sıkıntılı olduğunu söylemenin çok adil olmayacağını düşünüyorum.
AYLİN YAMAN (Ankara) - Yani o kullanabilir bir yöntem olabilir ama dünyada uygulanan son derece objektif kriterler dururken...
YÖK YÜRÜTME KURULU ÜYESİ ARİF BİLGİN - Şöyle diyeyim; Türkiye geneli için bir eleştiri yapalım o zaman, biraz önce Belma Hanım'ın da dile getirdiği mevzu. Bizim geçen sene bu engellilerle alakalı Sağlık Bakanlığı ve üniversitelerden, tıp fakültelerinden, her alandan öğretim üyelerimizi almak suretiyle yaptığımız toplantıda ortaya çıkan en büyük sorun şuydu: Engellilik düzeyini neye göre ölçeceğiz? Biz de ÇÖZGER ve ESKR diye bir şey var biliyorsunuz -her birimiz biliyordur- fakat bu karşılamıyor bizi ne yazık ki, düzeyi tam olarak tespit etme imkânı sağlamıyor. "Ne yapalım?" dediler; ölçme değerlendirmeci arkadaşlar, bu tıbbi altyapısı da güçlü olan arkadaşlar "ICF kullanmamız lazım." dediler ama Türkiye'de onun da karşılığı yok yani Sağlık Bakanlığından aldığımız raporlar bununla eş değer değil.
AYLİN YAMAN (Ankara) - Sayın Başkanım, zaten sorun o; Türkiye'de ICF veri tabanı olmadığı için...
YÖK YÜRÜTME KURULU ÜYESİ ARİF BİLGİN - Sıkıntı o yani birtakım düzenlemeleri daha çaplı şekilde yapmamız lazım ki her yere şamil bir şekle sokabilelim. Sadece yükseköğretimin değil diğer alanların da sorunu ne yazık ki, öyle bir sıkıntımız var. Bunu düzeltmeye gayret edelim, hep birlikte çalışalım.
"Algoritma hazırladık." diyor, "Hazırlamak durumunda kalıyoruz." diyor, Belma Hanım neden hazırlıyor? ICF'i kullanamadığımız için hazırlamak durumunda kalıyor. Yani bu tür engel düzeylerini belirlemede her hâlükarda doğru, adil bir sınıflandırma yapmamız lazım. Ya, bizim raporlar, ESKR ve ÇÖZGER sağlık raporuna dayalı bir şey; ICF psikometrik ölçümler yapıyor, ölçümlemeler yapıyor ve doğru bir şekilde sınıflandırma yapıyor. Mesela, buna uyumlu hâle getirmeyi sağlayabilirsek birçok sorunun da önüne geçeriz diye düşünüyorum.
AYLİN YAMAN (Ankara) - Sayın Başkanım, aslında çok güzel bir konuya değindiniz. Biz aslında toplantılarımızın başında hep bu veriyi ve klasifikasyonu da konuştuk.
BAŞKAN MEHMET MUHARREM KASAPOĞLU - Aylin Hanım, buyurun.
YÖK YÜRÜTME KURULU ÜYESİ ARİF BİLGİN - Bu arada, hanımefendi sormuştu, bizim Engelsiz Üniversite Ödüllerini değerlendirme sürecine engelli öğretim elemanları, değerlendirmeciler de katılıyor; bunu da söylemiş olayım.
AYLİN YAMAN (Ankara) - Başkanım, şöyle; çok doğru bir noktaya temas ettiniz çünkü biz toplantılarımızın ilk başında konuştuk aslında veri konusunu ve ICF'i. Aslında engelli politikalarındaki en temel sorunumuz ICF kullanmıyor olmamız. Bakın, şimdi, buradaki hekimlerin hepsi bilir; bize ICD 10 tanık kodlamalarını kullanılıyoruz raporlarda aynı dili kullanmak için. Bir şekilde bizim hayatımızda o tanı kodu olmasa bir kaosa döner. Aynı kaos, şimdi, engellilik durumunda da var ICF'i kullanmadığımız için. Biz öyle bir tanı kodu kullanmalıyız ki... Mesela, bizde, sağlıkta ICD 10'le Almanya'ya da gitse aynı hastalık, Amerika'ya da gitse aynı hastalık; tanı kodu olduğu için. Ama şimdi, burada kullandığımız engellilik tanısı ile Almanya'daki engellilik tanısı birbirini tutmuyor; ya, başlı başına en büyük problem bu.
YÖK YÜRÜTME KURULU ÜYESİ ARİF BİLGİN - Sıkıntı.
AYLİN YAMAN (Ankara) - Tabii ki bu sizin yapacağınız bir şey değil elbette ama sizlerin de bu konuda bir baskı uygulamanız gerekiyor çünkü yaptığınız emek, verdiğiniz işler yeterince yerini bulmuyor bu tanı kodlaması olmadığı için.
YÖK YÜRÜTME KURULU ÜYESİ ARİF BİLGİN - Evet, doğru.