KOMİSYON KONUŞMASI

AHMET GÖKHAN SARIÇAM (Kırklareli) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; hepinize saygılar sunuyorum.

Bugün bir seçim yapmak için bir araya geldik.

Muhalefetteki arkadaşlar bu seçim esnasında biz AK PARTİ'li milletvekillerini kendi kararını vermekten âciz birer kişi gibi lanse ederek sözlerine başladılar. Bu konuda kendilerine teessüf ediyorum. Değerli arkadaşlar, burada 150 kişiyi aşan bir liste var. Her birimiz, bir milletvekili olarak bu isimler üzerinde çalışıp bunların içinden hangisi bu işi en doğru yapacak şeklinde bir kararı vermek üzerine kafa yoracak ve bunda doğru seçimi yapacak melekelere ve izana sahibiz. Kimsenin lütfen buradan kalkıp da kendi partisinde yapılan uygulamalar üzerinden AK PARTİ'li milletvekillerini töhmet altında bırakacak sözler söylemesine izin vermeyelim. Bu doğru bir şey değil. Bakın, bu konudaki sözü ilk alıp başlatan Sayın Tanrıkulu. Kendisi, Terörsüz Türkiye Komisyonunda -Meclis adına bu Komisyon kurulmuş- Türkiye'nin en önemli konusuna destek verecekken ve kendisi yıllardır bireysel açıklamalarında İmralı'nın dikkate alınmasını söylerken partisi tarafından İmralı'ya yollanmamıştır, bu Komisyonun üyesi olduğu hâlde. Şimdi, Sayın Tanrıkulu şurada çıkıp şu mikrofonda, herkesin önünde "İmralı'ya gidilmemesi lazımdı, Abdullah Öcalan dikkate alınmaması lazım." diyebilir mi? Diyemez.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Diyarbakır) - Gerçekten bu ne ya Başkan?

AHMET GÖKHAN SARIÇAM (Kırklareli) - Ama ne oldu? CHP'nin aldığı bir grup kararı sebebiyle sustu ve İmralı'ya gidemedi. Şimdi, bunu yaşamış bir insanın kalkıp da AK PARTİ'ye, kendi başına, partisi içinde gelen konulardan dolayı böyle bir töhmet altında bir milletvekilini bırakması gerçekten çok yakışıksız. Kimse benim irademe karışamaz. Ben 150 kişiyi incelerim, hangisinin bu göreve en uygun olduğuna karar veririm. Tanımadığım insanları da sizinle değil, elbette ki AK PARTİ'li arkadaşlarımla istişare ederim. Siz de kendi içinizde istişare edersiniz. En doğru insanın kim olduğuna karar verirsiniz. Bu, belki sizin gibi yaşamayabilir, yemeyebilir, içmeyebilir, giyinmeyebilir ama eğer kamu denetçiliğini en iyi yapacak insansa sizin de üzerinize düşen milletvekilliği görevi ona oy vermektir. Nereden geldiği, kim olduğu, ne yediği, ne içtiği değil, bu millete, bu kuruma en iyi hizmet verecek insanı bulmaktır. Buradaki her kişi bu kararı verecek kalitededir. Millet onları bu kalitede gördüğü için zaten Parlamentoya vekil olarak yollamıştır.

Beni dinleme zahmetine katlandığınız için hepinize teşekkür ediyorum.