| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 01 .12.2025 |
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Teşekkür ederim efendim.
Sayın Başkan, Sayın, Cumhurbaşkanı Yardımcısı, değerli arkadaşlar; özellikle Türkiye'nin temel ihtiyaçlarından biri olan adaletin bütçe noktasından baktığımızda gerçekleşebilme oranını çok düşük görüyoruz. Ne demek istiyorum? Mutluluk endeksli ikinci dünya savaşı oranlarında çıkıyor, Türkiye'de insanlar, hepimiz öfkeliyiz, herkes öfkeli. Aslında bir ayna olsa, şuraya içeri girerken her birimizin yüzündeki ifadeyi buraya koysak gülmeyen insanlar topluluğu olarak karşılaşabiliriz birbirimizle. Bunun çeşitli sebepleri var, burada biraz önce hocam açıkladı ama bunun ötesinde bir şey var: Öfke rehabilitasyonunu gerçekleştirecek olan şey adalet. Adalet sadece mahkemede karşı karşıya kaldığımız şey değil, adalet, bütçe adaleti, şeffaflık, bazı kalemlerde hep beraber yapabileceğimiz özveriyle de bütünleşmektedir. Örneğin, devlet okullarında çocukları okula geldiklerinde aç geliyorlarsa bu adaletsizlik giderilmediği sürece burada bulunan insanların yüzünün gülmesi mümkün değildir ama bununla ilgili herhangi bir çalışma yoktur. O nedenle, bütçenin... Cumhurbaşkanlığı bütçesi çok önemli. Niye? Millî Eğitimi de söylüyoruz ama Cumhurbaşkanlığı bütçesi görüşülürken sizin ve Sayın Cumhurbaşkanının bu konularda uyarılması gerektiğini düşünüyorum. Çok güzel bir şey yapmışsınız, kütüphane, kendi ailem, etrafımdaki insanlar kullanıyor, müthiş bir şey ama il halk kütüphaneleri, çocuk kütüphaneleri ve diğer şeyler yarım kaldı. Tamam, belirli eserleri topladık, kurtardık ama "Depolardakini ne yapacağız?" diye bir düşünce yok ama bugünkü kütüphane müthiş, görsel olarak müthiş, yararlanmak için giden arkadaşlarımızın kullanımında çok uygun, uluslararası dolaşıma açık ama bu, Ankara'ya ulaşabilen, oraya gidebilenler için geçerli. Peki, il halk kütüphaneleri, ilçelerdeki, okullardaki kütüphaneler, buralardaki eksiklerimizi nasıl gidereceğiz? Depolarda çürümekte olan kitaplarımızı nasıl kurtaracağız? Bakın, Türkiye'deki fikri çölleşmenin bir tipik göstergesi olarak mayıstan mayısa kitap satışlarındaki düşüşü Kültür Bakanlığının verileriyle söylemek istiyorum: Bandrol üzerinden geçen yıl mayıs, bu mayıs yüzde 30 azalma var. Hem kendi fikrimizde boğulma durumuyla karşı karşıyayız, diğer fikirlerin dile getirilmesinde, özgürlük ortamının oluşmasında bir büyük sorunumuz var, adaletsizlik var hem de buna bağlı olarak giderek azalan bir fikir dünyası, eser üretme anlayışımız var. Bunların önüne geçebilmenin 2 tane yolu var. Adaletimizi yani öfkemizi giderecek olan şey adaletimizi büyütmek zorundayız. Adalet, bütçe adaletidir çalışanın, üretenin bütçeden hak ettiği payı almasıdır. Adalet, hepimiz için mutlu yaşamın kapısını açacak olan namerde muhtaç olmadan evimize gidebilme özgürlüğüdür. Eğer bu özgürlük elimizde yoksa adalet yok demektir. Ne yazık ki bu bütçe her sene dile getirdiğimiz eleştirilerle bu adaleti sağlayamamaktadır.
Bir başka boyutuyla olaya değinmek istiyorum: Dijital yapımız. Dijital yapımız ne yazık ki sınıfta kalmıştır. Bakın, çocuklarımızı koruyamıyoruz, eser üreten insanlarımızı koruyamıyoruz. Bunu partiler üstü bir anlayışla dile getiriyorum Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım. Kurullarınıza muhalefetten insanlar alın. Bir önerim var, AK PARTİ getirsin, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bağımlılıkla mücadele ihtisas komisyonu kuralım biz destekleyelim bunu. Bağımlılık Türkiye'nin başındaki en büyük felakettir, aileler yok olmaktadır. Ben uyuşturucu bağımlılarıyla birlikte, aileleriyle birlikte ayda bir kere toplantı yapıyorum arzu ederseniz size göndereyim, siz de konuşun onlarla. Krizi geldiğinde annesine tecavüz etmeye çalışan bir çocuk ilacını içtikten sonra "Ayağının altını öpeyim annem ne olursun beni kurtar." diye yalvarmaktadır. O çocuk da geliyor toplantıya. Peki, bu çocukları sahipsiz, bu çocukları görünmez kılacak durumumuz var mıdır? Yoktur efendim. Sizin rakamlarınıza göre yüzde 4 ama TÜİK'in diğer karşılaştırmalarına, çapraz rakamlara baktığımızda yüzde 10'a yaklaşan bir bağımlılık sorunumuz var. Bu sorunu yani ilkokullara inmiş olan bu sorunu ne yazık ki Cumhurbaşkanlığı ofisi görmezden geliyor -elbette ki kurullarınız var- görmezden geliyor dediğim şu: Bütçe anlamında. Bakın, size bir şey söyleyeceğim: Çaresizlik içinde anneler, çocuklar perperişan ne kaymakamlıktan ne valilikten ne belediyelerde biz dâhil hiçbir karşılık bulamıyorlar. Biz bunu partiler üstü bir anlayışla ele almazsak bu felaket, bu volkan bizi boğacak. Dijital bağımlılık her aşamada aileler için bir felakettir. Ben diyorum yasal kumar, yasal olmayan kumar diye bir anlayış kabul edilemez. Bu bağımlılığın yasal tarafını da kesip atalım. Millî Piyango İdaresinin satışa çıkarttığı, oradan gelecek gelir diye gördüğünüz şeyleri, Hükûmetinizin işlettiği, özelleştirdiği, devrettiği her şeyi kaldıralım çocuklarımızın geleceğini kurtaralım. Yasa dışı kumar bağımlılığı, peki yasal olunca bir sorun olmuyor mu yani? Bununla mücadeleyi topyekûn ele alalım. Gelin, bununla ilgili mücadelede bizim üstümüze hangi görev düşüyorsa biz de onu üstlenelim. Bakın, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, dijital telif yasası çıkmadığı için Google dâhil büyükler kazanıyor bizim eser sahiplerimiz kaybediyor bu konuda hiçbir şey yapmıyoruz. İletişim Başkanlığı, Bilgi Teknolojileri Başkanlığı kumara izin veriyor, siteler kapatılmıyor ama birisi düşünce adına, özgürlük adına bir şey yaptığında anında kapatılıyor. Ben de diyorum ki: Özgürleştirmeden büyümek mümkün değil, özgürleştirmeden adalet sahibi olmak mümkün değil. İbn-i Arabi'nin sözüyle söylüyorum: Eğer başka bir görüşü benimsemiyorsanız Allah'ın fikrinden uzaksınız, başka bir görüşün varlığını kabul etmiyorsanız çok uzaktasınız. Bütün dünyanın güzelliğini, bütün dünyanın umudunu, karşılıklı birbirimizin görüşlerine saygı duyarak oluşturabiliriz. Gelin, bağımlılıkla mücadele komisyonu kuralım biz de katkı sunalım. Gelin, uyuşturucuyla mücadele konusunda bizden destek isteyin biz de... Ama bu bütçede bunlarla ilgili herhangi bir şey yok efendim. Cumhurbaşkanlığının dijital dönüşümle ilgili bütün merkezleri çökmüştür ve bunlarla hiç ilgilenilmiyor. Ben bunu bir eleştiri olarak söylemiyorum, kendimize de eleştiri olarak söylüyorum bizden ne istiyorsanız onu yapalım ama kumar, bağımlılık ve uyuşturucu bizi mahveden bir süreç, aileleri mahveden bir süreç. İnanın böyle bir sosyal volkan üstümüze kusuluyor, on sene sonra çok geç olur uyarmak istiyorum şimdiden, katkı sunarak uyarmak istiyorum. Millî İstihbarat Teşkilatı; ben gazeteciliğimde çok araştırma yaptım üstüne, ilk kitabı yazan kişiyim. Bir komisyonun da hesap vermesini Türkiye Büyük Millet Meclisinde çok savundum. Hükûmetiniz, iktidarınız döneminde Komisyon kuruldu, kimsenin hesap verdiği falan yok, bilgi falan aktardığı da yok; palavra. Türkiye Büyük Millet Meclisindeki halkın oylarıyla gelen herkesi düşman olarak gören, bilgi vermeyen bir anlayış... 15 Temmuzdan önce ben sordum, o Komisyonda üyeydim, dedim ki: Bu FETÖ ne yapıyor arkadaşlar, bilgi sunar mısınız? "Mahvettik, ezdik, bitti, gitti." dedi, 15 Temmuzu gerçekleştirdiler. Eleştiriye açık, denetlenebilir... Bugün MİT denetlenmiyor, eleştiriye açık değil, şeffaf değil. Türkiye Büyük Millet Meclisi Komisyonuna gelmiyor. Ne yapıyor onun yerine? Komisyon üyelerini MİT'te ağırlıyor. Oldu mu? Olmadı. Ondan sonra, Tuncay "bürokratik oligarşi" deyince siz kızıyorsunuz, demeyeyim, değişen bir şey var mı? Yok, yok, burada yok. Gelmiyor, Komisyona da gelmiyor, ihtisas komisyonuna da gelmiyor. Teoman Koman çok değersizdi, o gelip hesap veriyordu MİT Müsteşarı olarak; beyefendiler çok kıymetliler, gelmiyorlar. Böyle bir anlayış olabilir mi efendim? Bunu düzeltmediğimiz sürece, Türkiye Büyük Millet Meclisine güç vermediğimiz sürece demokratik bir düzenden bahsetmek mümkün değildir; o yüzden öfkeliyiz, o yüzden adalet istiyoruz. Adalet sadece mahkemedeki adalet değil, bütçede adalet, Meclisin itibarında adalet...
İletişim Başkanlığı, "PKK'lısınız." "Hepiniz Apocusunuz." bize 2023 kampanyasında montajlarla İletişim Başkanlığı bunu söyledi. Hesap sordunuz mu? Hayır. Şimdi ben size desem ki: Siz PKK'lısınız, Apocusunuz. Yakışık alır mı? Almaz. Peki, niye bize söylerken yakışık alıyor? Onu yapan arkadaşla ilgili niye soruşturma açmadınız? Şimdi, bakın efendim, eşitsizlik, adaletsizlik öfkeyi doğurur ve adalet bekleyenlerin sürekli bekleyeceğine dair bir garantiniz yoktur. O nedenle, adaleti sağlayıp rehabilite etmek zorundasınız. Adalet yoksa rehabilitasyon yoktur.
Topkapı Sarayının düzenlemelerinden çok büyük, tarihe dair ne yapıyorsanız... Ama efendim, insan, greyderi, vinci o muhteşem yapıların içine sokar mı? O fotoğraflar orta yerde dururken "Hayır, sokmadık." der mi? Soruşturma açmak...
Peki, çok teşekkür ediyorum, sağ olun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Evet, Topkapı Sarayı değildi, Ayasofya'ydı, vinç Ayasofya'daydı.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Ayasofya. Hayır, hayır, Topkayı Sarayıyla ilgili düzenlemeler yapmışlar, ona teşekkür ettim ama süre kalmayınca Ayasofya'yı söyleyemedim.
Teşekkür ediyorum.